Maskenin doğada çözünme süresi nedir?

Denizlerinden maske ve eldiven temizlemeye çalışan Fransa, çevreye çöp atmanın cezasını 300 avroya yükseltmeyi plânlıyor. Atmadan önce, zaten yılda yaklaşık 12 milyon ton plâstiğin dünyanın sularını kirlettiğini bilelim, yeter! Atalarımız, “İyilik yap, denize at” demişler, maske ve eldivenleri değil!

MASKE

Koronavirüsün ilk zamanlarında, “Maske yok! Kimse bize maske vermiyor!” cümlesi bir kaçış sebebi olabilirdi belki. Fakat artık bu ve benzeri söylemlere yer yok!

Artık herkesin ulaşabileceği kolaylıkta hijyen maskesi. Kendine ve çevresine saygı gösterip maske takanlara teşekkürlerimi iletiyorum. Bunun yanında, kimileri hâlâ maske takmamak için direnmekle meşgul. Sağlık Bakanımız, “Virüsle maskesiz mücadele edemeyiz” dedi. Son bir ayda maskenin bulaşmayı önlediğini kanıtlayan global araştırmalar yayınlandı. Çene altında ya da burun açıkta olmamak kaydıyla, son günlerde vaka sayılarının artmaya meyilli olduğu günlerde maske takmak zorunlu oldu. Takmayan için belirli bir para cezası getirildi. Keşke yaptırıma gerek kalmasa!

Buraya kadar tamam, sonra başka bir pencere açıyorum ki gördüğüm manzara şu: Karada ve denizde gezintiye çıkan maskeler ve eldivenler…

Az evvel maskeyi kullananlara teşekkürlerimi ilettim, daha büyük teşekkür ise kullandıkları maskeleri yere/denize atmayanlar için gelsin!

Geçmiş yıllarda dünya birçok salgınla karşı karşıya geldi; ilk kez bir pandemi, kullan-at maskelerle atlatılmaya çalışılıyor. İlk kez 1897’de Polonyalı cerrah Johann Mikulicz’in takmış olduğu gazlı bez maskeler, zaman içinde evrim geçirdi ve şimdiki şeklini aldı.

İyilik yap, maskeni denize atma!

Zaman zaman çıkan haberlerde, maske kirliliği görüntülerine rastlıyordum. Uzun bir aradan sonra bugün yürüyüşe çıktığımda, kaldırımlara atılmış maskeleri gördüm. Hâliyle yukarıdaki başlığı yazmamın uygunluğuna da karar verdim. Çünkü maske kirliliğinin geldiği boyut ürkütücüydü. 

Sormak isterim: Çıkardığımız maske ve eldivenleri evlerimizin orta yerine atan var mı?

Sorumluluğumuz sadece kendi evlerimizle sınırlı değil. Sayısız nimetle canlılara hizmet eden içinde bulunduğumuz dünyaya karşı sorumluyuz.

Kısıtlamaların kaldırılmasının ardından Antalya’da turistik ve sportif amaçlı dalışlar gerçekleştiren dalgıçlar, çöpe atılmayan maske ve eldivenlerin sualtı yaşamında kirlilik ortaya çıkardığını belirtmişler. Oysa bu atıkları deniz kuşları ve kaplumbağaları başta olmak üzere diğer deniz canlıları yiyecek sanarak tüketmeye kalkışıyorlar. Bu da ölmelerine sebep oluyor.

Yine aylardır denizlerinden maske ve eldiven temizlemeye çalışan Fransa, çevreye çöp atmanın cezasını 300 avroya yükseltmeyi plânlıyor. Atmadan önce, zaten yılda yaklaşık 12 milyon ton plâstiğin dünyanın sularını kirlettiğini bilelim, yeter! Atalarımız, “İyilik yap, denize at” demişler, maske ve eldivenleri değil!  

Keşke bu başlığı yazmak zorunda kalmasaydım! Fakat görünen o ki, sorduğumuz soruya cevap aramaya başlamamız yakındır. Çünkü en çok kullanılan cerrahi maskeler üretilirken, bu maskelerde polipropilen denilen ve kolay çözülmeyen plâstikler kullanılıyor. Farklı kumaştan yapılanlarda da durum pek parlak değil.

Maske ve eldivenlerin bırakın etrafa gelişigüzel atılışını, bu atıkların bertaraf edilişinin bile belli kurallara bağlı olması gerek. Bundan yola çıkarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından alınan çeşitli tedbirler, Nisan ayı içerisinde Bakanımız Murat Kurum tarafından açıklanmıştı.

Önemli noktalara dikkat çeken Bakanımızın açıklaması, maske ve eldiven atıkları, kurum ve işletmelerin bina-giriş çıkışları ile ortak kullanım alanlarına yerleştirilecek biriktirme ekipmanlarında ayrı şekilde biriktirilecek ve ev ile iş yerlerinde kullanılan maske ve eldiven atıkları, ağzı kapatılarak iç içe iki torbaya konulup en az 72 saat süreyle insan temasından uzak bölümde bekletildikten sonra evsel atık olarak belediyeye teslim edilecekti.

Oysa “Kirlendim!” diye bize seslenen Dünya, Koronavirüs sürecinde kendini onarıp iyileştirmek için ne çok çabaladı. Kısmen başardı da... Biz insanoğlu evde durdukça, yollarda daha az araba olunca ve çevreye zehirli kimyasallar salan fabrikalar çalışmalarına ara verince hava kirliliği azaldı. Bunun getirisi olarak, bilim insanlarına göre ozon tabakasında gözle görülür iyileşmeler olduğunu ve dünyanın birçok yerinde hava kirliliğinin hissedilir oranda azalmaya başladığı açıklandı.

Stanford Üniversitesi’nde görev yapan bilim insanı Marshall Burke’nin açıklamalarına göre, hava kirliliğindeki azalma sadece Çin’de 5 yaş altı 4 bin çocuğun ve 70 yaş üzeri 73 bin insanın hayatını kurtarmış.

Ülkemizde ise İstanbul’un trafiğinde azalmanın netîcesi olarak, hava kirliliğinin yaklaşık yüzde 30 oranında azaldığı bilinenler arasında. Doğal olarak İstanbul’un içine çektiği havanın kalitesi arttı.

İnsanların doğa sahnesinde geri çekilmesiyle ortaya çıkan boşluğu doğal yaşam doldurdu. Venedik kanallarında yüzmeye başlayan yunuslarsa bunun en canlı örneği idi.

Özetle, doğa ile iç içe olmamızı gerektiren hayat bir döngüden ibaret ise, biz insanoğlu, bu döngünün her daim sağlıkla yürüyebilmesi adına Dünya’yı Dünya’nın merkezine koymalıyız.

Temiz bir Dünya dileğiyle...