Maskeli trajedi

Depremin yahut ölümcül virüslerin sonucunda, bunların sebebi olarak “Allah’ın hak ettiklerini vermesi” şeklinde açıklama getiren, iyilik ve afiyet dilemek yerine neredeyse “Oh!” çeken insanlara ise şaşkınlıkla bakıyorum. Peygamber gibi dosdoğru yaşadıklarından ne çok eminler ki belâya uğramadan yaşama sebeplerinin günahsızlıkları olduğunu düşünmekteler…

GÜNDEMLE en az seviyede ilgimizin dahi merak sıralamasında en üste yerleşen üç üst başlık bugünlerde şöyle: Coronavirüs, İdlib ve şehitlerimiz, süregelen artçılları ile deprem ve beraberinde getirdiği sonuçlar, tartışmalar… 

Müge Anlı ve üçüncü sayfa gündemini bunun dışında tutalım. Alanın meraklıları apayrı bir kategori oluşturuyor. Söz konusu programın öncülük ettiği benzer formattaki diğerleriyle yoğun ilgi gören bu tür yapımların ve takipçilerinin ciddî bir sosyolojik incelemeyi hak ettiği kanaatindeyim. 

Çin’de yaşanan trajedi ve hızla yayılan, gerçek durumunu ise hâlâ dünyanın bilmediği virüs ve sebep olduğu enfeksiyon ile kayıplar hakkında çok şey konuşuluyor. Şimdiden verdiği ekonomik zararın ötesinde, dünyayı bekleyen olası tehditlerin de sınırlarını çizebilmek şu an için mümkün görünmüyor. 

Bu olay özelinde bir kez daha gördük ki, dünya insanı kendini korumak söz konusu iken, kendisine gelen her türlü yaşamsal tehdide karşı çok ciddî tepkiler gösteriyor. Kontrol ve savunma  kabiliyeti ile verdiği tepkiler ters orantılı olacak şekilde büyüyor. 

Çok büyük kayıp verilmesine karşın, böylesi bir vakada oldukça hızlı denilebilecek bir sürede virüse ilişkin öncül bilgileri alabilen tıbba karşın, yaşama içgüsünün çokluğu ile insanî hassasiyetin de zıt şekilde yönelim gösterdiğini kanıtlar nitelikteki olayları görüyoruz.

Maske bulmakta güçlük çekilen Çin’de, bir kadın maskesiz dolaştığı için darp ediliyor. Karantina altında olan bölgelerde zaten giriş çıkış yapılamazken, böyle bir çirkin saldırının izahını, yayılmayı önleme çabası olarak yapabilir misiniz?

Tedbir almamış gibi görünen bir kişinin en acil şekilde uzaklaştırılmak istenmesi ve toplu mekânlara girişinin engellenmesi normal diyelim, ya verilen hayvansal/dürtüsel tepkiler? 

Çok gelişmiş bir başka ülkede, uçaktan sırf Çinli olduğu için yolcular indirilmeye çalışılıyor. En üst seviyede tedbirler alınarak, Çin’de bulunan Türk vatandaşlarımızın ülkemize getirilmesi tartışılıyor. Üstelik ABD ve Japonya gibi ülkeler de bunu yapmışken ve Dünya Sağlık Örgütü söz konusu organizasyona ilişkin olabilirlik ifadesinde bulunmuşken... 

Tam tersi olsa ve Türkiye, vatandaşlarını yurda getirmek yerine orada güvenliklerini sağlamak gibi daha farklı bir operasyon tercihinde bulunsaydı, Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri hakkında neler diyeceklerini çok iyi bildiğim bir cemaat var meselâ!

Çinli komşularını apartmandan attırmak için imza toplayanlara ne demeli? Binlerce şükür ki, henüz tek bir vaka dahi yokken ülkemizde, Corona ve benzeri bir virüsten koruma etkisi dahi olmayacak özellikteki basit maskelerin bile bir anda fahiş bir fiyata satılmasına “Ticaret mantığı… Arz-talep!” deyip geçecek miyiz?

Depremin  yahut ölümcül virüslerin sonucunda, bunların sebebi olarak “Allah’ın hak ettiklerini vermesi” şeklinde açıklama getiren, iyilik ve afiyet dilemek yerine neredeyse “Oh!” çeken insanlara ise şaşkınlıkla bakıyorum. Peygamber gibi dosdoğru yaşadıklarından ne çok eminler ki belâya uğramadan yaşama sebeplerinin günahsızlıkları olduğunu düşünmekteler… 

Oldukça açık şekilde Rabbimiz der ki, “Başınıza gelenler, ellerinizle yapıp ettiklerinizdendir”. “Kendi masumiyetimize ve amel bâkiyemize kalsa, bir günlük veya bir anlık huzurla nefesimiz olur muydu?” diyemeyecek cahiller, hesap görenin de kendileri olduğunu sanmaktadırlar herhaâde!

Peki, bu uyarının  bizzat kendilerini de muhatap aldığını bilmezler mi? 

Böylesi durumlarda her yere yazasım gelir, herkese hatırlatmak isterim: “İlk taşı günahsız olanınız atsın!” 

Elbette insanın ve ettiklerinin sonucudur bütün bunlar. İnsanın yetinmeyişinin, kâinattaki nizâma özen göstermek yerine üretmeden tüketmenin, işgalci yaşam tercihlerinin, kendinden başkasında yaşam hakkı görmeyişinin... 

Kendi ellerimizle ürettiğimiz çok derdimiz oldu, olacak. Küresel ısınma sebebi ile çıkan yangınlar, yok olan, yok edilen türler, artan enfeksiyonlar; “azalan çâreler” olarak geri dönmeye devam edecek bize. Ama yeryüzünde ilâhlık taslamaya, hüküm vermeye, tek bir kulun dahi hakkı da, hâddi de yoktur.

Maske, yaşanan felâkette ve böylesi durumlarda  korunmanın ilk ve temel adımı olabilir; ancak aynı maske, Corona özelinde insanlık maskelerinin düşmesinin de simgesi oldu. Maskeli baloları çok görmüştük, şimdi dünyada acı ve korku, vizyonda trajedi var!