Maskelerin ardını görmek için

İlâhiyat fakültelerinden, Türkiye ve İslâm dünyasına vizyonel çalışmalar sunmaları beklenmektedir. Necip milletimizin medeniyet aklının 21’inci yüzyılda bir kez daha güncelleneceği topraklar Anadolu’dur. Hanif kimliğimizin referansları olan İmam-ı Azam ve İmam-ı Maturidî’yi tekrar ve tekrar anlayarak insanlığın beklentisine cevap verecek medeniyet referanslarını inşâ etmeliyiz!

HAZRETİ Resûl-i Zîşân’ın (sav) bekâya irtihâlinin ardından bazı ahmak uyanıklar, bölgesinde zengin kabileleri dize getiren İslâm hareketinin direnç ve eylem gücünü görerek kendi dinlerini yaymak üzere sahtekârlıklarını “peygamberlik” kılıfıyla gizleyerek içinde bulundukları toplulukları emirleri altına almayı başardılar.

Zira zenginliği ve gücü kendi himâyesi altına alabilen farklı bir disiplini psikolojik ve sosyolojik boyutta keşfetmişlerdi.

Bunun üzerine Halîfe Hazreti Ebû Bekir (ra), bu sahtekârları ortadan kaldırmak üzere orduyu topladı.

İslâm Devleti bir yanda bu uyanık kâfir cephesine karşı savaşırken, bir yandan da Efendimiz Muhammed Mustafâ’nın (sav) “iki emanetinden biri” olan Kur’ân’ı mushaf boyutundan kitap boyutuna taşıdı.

Zira bu hamle ile Müslümanlar, özellikle de Peygamber (sav) sonrasında Hak Din’e girenler, sahtekârlara kanıp aldanmamak üzere sağlam, eksiksiz ve Allah tarafından korunan biricik ve birincil kaynakla temellendirilmelilerdi.

Yani güvenlik bağlamındaki askerî önlemlere, yine güvenlik bağlamındaki ilmî/akademik bir önlem de eklemlenmişti.

***

Daha önce 28 Şubat post-modern darbesi sürecine hazırlanan Türkiye’de sahtekârlar üreten sistem, gerçekleştireceği hamleyi kandırılanlar arasından hazırlamıştı.

Hatırlanmalıdır ki, söz konusu süreçte sosyolojik anlamdaki tepki, 15 Temmuz sonrasında alınan garda benzemiyordu.

15 Temmuz işgalci darbe girişiminin ardından öyle toplumsal eşikler aşıldı ki, psikolojik ve de sosyolojik çerçevedeki davranış, söylem ve eylem boyutu daha öncekilerden katbekat fazla oldu.

16 Temmuz’un sabah saatlerinden itibaren başlayan ve bugün hâlen gösterilen emniyet mücadelesi verimli olsa da, FETÖ ve benzeri yapıların toplumumuz içinde nasıl gedikler açtığını, hangi somut ve soyut argümanları kullanarak toplumun her kesiminden kendisine inanan ve saygı duyan bireyler yetiştirdiğini veya en azından kodladığını ortaya koyacak bilimsel araştırmalar yeterli bir çapa erişmedi.

Bu araştırmaları gerçekleştirme sorumluluğu öncelikle ilâhiyat fakültelerimizken, bu güzîde kurumlarımızda bulunan akademisyenlerimizin bugüne dek niçin yeterli bilimsel faaliyet, rapor, makale ve tez çalışmalarına imza atmadıkları çok merak uyandıran bir konudur.

Yayınlanan makale ve tez çalışmalarına ulaştığımızda ise gördüğümüz, yüzeyselliktir.

Hâlbuki sorunun kendisi yüzeysel değil, sızıntısaldır.

Sızarak, kandırarak, aldatarak kendisine alanlar açan ve zemini kaygan hâle getiren bir terör örgütünün ilmî alanda araştırılması, en az kendisine yaptırdığı binalardaki gizli odalar ve bu odalara yerleştirdiği kasa, kamera ve kayıt sistemleri kadar önemlidir ve bu hamlenin ilmî alanda soyut karşılığının da keşfedilmesi elzemdir.

Yani tıpkı peygamber olduklarını ilân eden sahtekârların başlarının ezilmesi ve inananlarının dağıtılıp rehabilite edilmesi gibi, FETÖ’ye karşı yürütülen kamu operasyonlarının da akademik çerçevesinin topyekûn dizayn edilmesi ve içinin sağlam materyal ve psiko-sosyal tespit ve önerilerle doldurulması şarttır.

***

Ülkemizdeki ilâhiyat fakültelerinin akademik kadrolarına çağrımızı yineleyelim…

15 Temmuz akşamı gördük ki, “din psikolojisi” kullanılarak devletimizin aklı çökertilmek, bağımsızlığı ortadan kaldırılmak ve toprak bütünlüğü yok edilmek istendi.

FETÖ, silahlı bir terör örgütü olmanın yanı sıra, kendisine kamuflaj edindiği “din ve dindarlık” kavramlar ile toplumda ciddî yaralar açtı.

Devletimiz, adalet ve güvenlik bürokrasisinin yanında ayrıca kamu yönetiminin diğer alanlarında bu örgüte karşı ciddî bir mücadele ediyorken bu mücadelenin en temel noktası; bu örgüt aklının anlaşılması, modellemesinin psikolojik çerçevesinin çıkarılması ve bir daha aynı tehlikelerle karşılaşmamak için sosyoloji, psikoloji, iktisat ve emniyet temelinde tetkik edilmesi ve karşı tedbirlerin sıralanmasıdır.

Bu plânda şu sorular sorulmalıdır:

Bu örgüt insanlara nasıl ulaştı ve kendisine nasıl kesin inançlı hâle getirdi?

İnananlar “Mesih”, “Herkül”, “Kâinat İmamı”gibi kavramlara hangi gerekçe ile inandırıldılar ve nasıl “Mesih aşkına” diyecek kıvama gelerek insanların üzerlerine bomba yağdırdılar?

Nasıl vatansızlaştılar?

***

İlâhiyat fakülteleri bu gerçeklikle yüzleşerek, insanlığın geleceğini doğrudan ilgilendiren “FETÖ porpaganda aklının dindarlık maskesi kodlarını” din psikolojisi ve de din sosyolojisi ile kelâm ve fıkıh açısından analiz etmelidirler.

İlâhiyat fakültelerinden, Türkiye ve İslâm dünyasına vizyonel çalışmalar sunmaları beklenmektedir.

Necip milletimizin medeniyet aklının 21’inci yüzyılda bir kez daha güncelleneceği topraklar Anadolu’dur.

Hanif kimliğimizin referansları olan İmam-ı Azam ve İmam-ı Maturidî’yi tekrar ve tekrar anlayarak insanlığın beklentisine cevap verecek medeniyet referanslarını inşâ etmeliyiz!