Madde ejderhası bütün değerlerimizi yutuyor

Türkiye kendi bilim, felsefe ve din anlayışını ortaya koyacak ve yeni bir dünya görüşü açığa çıkaracak potansiyeldedir. Bunu ne kadar erken başarırsa o kadar erken mesafe kat eder. Aksi durumda her geçen gün kayıp nesil artacaktır.

GÜNÜMÜZ dünyasında ideal bir sistem ve buna müştak bir medeniyet bulunmuyor. Ne Batı, ne de Doğu, bir insanın bütün donanım ve potansiyellerine cevap verecek mahiyette değil. Buna rağmen hem Batı, hem de Doğu’da değerlerin bütüncül toplanması neticesinde bir insanın bütün değerlerini şaha kaldıracak verilerin olduğu gerçektir.

Özellikle Batı bir değere sarıldığında onu bırakmak bilmiyor ve değerleri zamanla aşınmaya uğrayıp hiçleştiğinde aynı tutumunu koruyor. Hâl böyle olunca, Batı’dan insanlığa cevap verebilecek bir medeniyet inkişaf etmiyor.

Doğu’da ise değerler zamanla anlam kaybına uğradığından, asrın idrakine uygun bir medeniyet anlayışı peyda olmuyor. Bu tür Doğu medeniyetleri aslında kendilerini (tabir yerindeyse) güncellemeli. Bu tam anlamıyla maya, doku ve değerlerin asrın idrakine uygun formatta yeniden sunulması anlamındadır.

Batı ve Doğu’nun değerleri bir araya getirilip yeni bir medeniyet doğrudan inşâ edilemez. Bu değerlerin formel hâle sokulup her toplumun kendi maya, doku ve özüne uygun olarak harmanlayıp yeniden pişirmesi gerekir. Bu şekilde bir anne sütü gibi gıda olabilir; aksi durumda saman tarzı bir gıda hükmünde kalır.

Bu tür bir gıdayı pişirip bir medeniyet anlayışıyla dünyaya sunabilecek ilk toplum, hiç şüphesiz bu aziz millettir. Bu aziz millet, Doğu ve Batı’nın değerlerini maya, doku ve öz ile akademik çerçevede pişirip köyden kente kadar bütün toplumun idrakine uygun şekilde yoğurabilirse yeni bir medeniyet anlayışı sunabilir. Aksinin gerçekleşmesi mümkün değildir.

Bu medeniyetin kökleri ve dalları en derinlerden en yükseklere kadar uzanmaktadır. Bu medeniyetin inşâ edilmesi mânâ eksenli olmak zorundadır. Çünkü madde, mânâ ile ayakta kalır. Mânânın olmadığı bir yerde madde hiçlik denizidir. Bu minvalde madde “mâkâm, para, mal, mülk, şan ve şöhret” olarak düşünülebilir.

Günümüzde bu şekildeki bir madde anlayışı maalesef hükümran durumdadır. “Mânânın hiçbir önemi kalmamış” desek abartmış olmayız. Kendimiz olmaktan ırak kaldık. Batılılardan ayırt edilmiyoruz. Gönüller, mânâlar ve anlamlar boş ve bîçare kaldı. Madde ejderhası her gün bütün değerleri yutuyor, bizler sadece seyrediyoruz. Şehirler anlamsızlaştı.

Bir Batı şehrinden, bir de bizden insan manzaralarına bakın, cadde ve sokakları birlikte kıyaslayın, fark göremezsiniz. Oysa her kültür ve medeniyetin kendine has özelliklerinden, cadde, sokak ve insan davranışlarından yansımalar beklenir. Böyle bir fark ve farkındalık olmadığına göre durup düşünmek gerekir. Ama düşünmek gerekliliğini kabul edenlerin sayılarının da fazla olduğunu söyleyemem.

Bizim gibi Doğu toplumlarında demokrasiler yukarıdan aşağıya doğru ilerler. Bu nedenle formel olarak devletin kurumlarının bu şekilde yapılanması ve buna göre kök salmanın hedef hâline sokulması gerekir. Yoksa toplumun alttan yukarı doğru medeniyet tasavvuru zor görünmektedir.

Bütün dünyada felsefe, bilim ve din, toplumlara yön veren yapıdadır. Batı’da felsefe daha ağırlıklıyken, Doğu’da daha çok din ağır basmaktadır. Ancak her bilim, felsefe ve dinin amacı gerçeği bulmak ise, birbirleriyle çelişmeleri de gerekmez.

Günümüzde hem Batı’da, hem de Türkiye’de felsefe ve dinin çatışma aşamaları bir hayli fazladır. Burada en önemli mihenk noktası, bilim, felsefe ve din kavramlarının kişiler tarafından yorumlanmasından kaynaklanıyor olmasıdır.

Türkiye gibi ülkelerin yalnız bırakılmaması gerektiğini savunan Batılıların bilim ve felsefe üzerinden Türkiye’ye dair verileri iyi niyetli olarak görülemez. Özellikle bazı Oryantalistlerin art niyetli ve kasıtlı olarak bu toplumun değerlerinin dibine bomba yerleştirdiğini inkâr edemeyiz.

Türkiye kendi bilim, felsefe ve din anlayışını ortaya koyacak ve yeni bir dünya görüşü açığa çıkaracak potansiyeldedir. Bunu ne kadar erken başarırsa o kadar erken mesafe kat eder. Aksi durumda her geçen gün kayıp nesil artacaktır.