Macronizm makarası

Macron ile iş tutarak sırf Türkiye ve Türk düşmanlığını sığ bir ırkçılığa indirgeyen sözde İslâm ülkeleri, acaba bu çakma Napolyon’un, bu çakma Birinci Konstantin’in, hattâ bu çakma Pavlus’un sözünü ettiği yasa tasarısı hakkında ufacık bir tepkileri olacak mıdır? Yoksa Fransa’dan başlayarak dünyanın her yerine yayılacak Macronist teröre destek mi çıkacaklardır?

FRANSA Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkesinde Müslümanlara karşı yeni bir cephe açmak üzere Aralık ayında Fransız parlamentosuna sunulacak yeni bir yasa tasarısından bahsetti.

Söz konusu tasarıyla belirlenecek kanun maddelerine göre Fransa’da İslâm Fransa’ya göre yeniden tanımlanacak ve bu tanım çerçevesinin dışında kalan Müslümanlar yaptırımlara uğrayacak.

Macron, bu tasarıyı İslâm’ın dünyanın her yerinde krizde olduğunu iddia ederek, Fransa’da dinin yeniden yapılandırılması gerektiğinden bahisle dünya kamuoyuna sundu.

“Yeniden yapılandırmak” tamlamasının Avrupaî karşılığını bilmeyen yoktur. “Yeniden yapılandırmak”, “reform” demektir.

Bilindiği kadarıyla bu kelimenin insanlık hâfızasına kaydedildiği tarih, Avrupa’da Kilise’ye yönelen eleştirilerin zirve yaptığı 16’ncı yüzyılın başlarıdır.

Martin Luther ile başlayan Reform hareketleri bütün Avrupa’yı kasıp kavurmuş, Orta Çağ öncesi ve devamındaki Hıristiyan mezhep savaşlarını yeniden hortlatmıştı.

Hıritiyanlık tarihindeki bilinen Reform hareketi budur. Ancak tüm tarihçilerin ve teologların anlattığı gerçek, Hıristiyanlığın en başından itibaren bir reform silsilesi yaşadığıdır.

Zira Îsâ Peygamber’in (as) şeriatı, “Şam Vizyonu” hâdisesi ile Hahambaşılığın görevlisi Saul tarafından bozulmuş, kendisine indirilen kitap bütün varlığıyla korunmayarak kendisinden dört yüzyıl sonra bir devletin hegemonyasına teslim edilmiştir.

Yani Hıristiyanlık, Îsâ Peygamber’in şeriatı, yolu, kelâmı velhâsılı dini değildir. O bir reformlar silsilesinin sonucudur.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, sözünü ettiği tasarıyla Paris’teki Fransa Parlamentosu’nu İslâm’la Fransa Cumhuriyeti Devleti’ni yan yana getirmek, daha doğrusu dini, devletinin hegemonyası altına almak adına yeni bir “İznik Konsili” hüviyetine sokma çabasındadır.

Bu çabanın çerçevesine göre Kur’ân-ı Kerîm, yüce Fransız Anayasası’nın belirlediği hukuka bağlı Fransız kanunlarına tâbi olmalıdır(!).

Macron’un yeni nesil Katolist düşünce formuna “Macronizm” demek bu anlamda yerindedir. Stalinizmden herhangi bir farkı olmayan Macronizmin bu diktesi, İslâmcı ayrılıkçıları kontrol etmek adına Avrupa için yeni bir başlangıç olacak.

Macron’dan bu süreçte beklediğim, Fransa’da yeni bir içişleri politikasına giderek politbürolar kurması ve demokrasi ile özgürlüğün sözde yuvası olan ülkesini liberal-faşist-sosyalist karma düşüncesine payanda etmesidir.

“Ben yeni bir Kur’ân yazmak istiyorum” dese daha kestirme bir ilân yapmış olacak Macron’un ciğerindeki hava Akdeniz’e yetmemiş, ancak Akdeniz’den tüm dünyaya varlığının ispatını ortaya koyan Müslüman Türklere aleni bir provokasyonla yeni bir cephe açmaktan da çekinmemiştir.

Macron ile iş tutarak sırf Türkiye ve Türk düşmanlığını sığ bir ırkçılığa indirgeyen sözde İslâm ülkelerinin (Türkiye’nin yanında olanlar “sözde” değillerdir), acaba bu çakma Napolyon’un, bu çakma Birinci Konstantin’in, hattâ bu çakma Pavlus’un sözünü ettiği yasa tasarısı hakkında ufacık bir tepkileri olacak mıdır? Yoksa Fransa’dan başlayarak dünyanın her yerine yayılacak Macronist teröre destek mi çıkacaklardır?

Meselâ Mısır, Kahire’de bir Macron politbürosuna izin verecek midir?

Yahut BAE, Abu Dabi’de İslamcı ayrılıkçıları (!) tespit ederek Küresel Cumhuriyet Partisi Genel Sekreteri Emmanuel Macron’a teslim ederek Cumhuriyetçi ıslahevlerine gönderecek midir?

Bunları sormaya ne gerek var? Hepsi kriz yaşayan İslâm’ı rahatlığa kavuşturmak için değil mi?

Dünya Müslüman Âlimler Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti dışında bir yerden tepki almayan Fransız Cumhurbaşkanı, sanırım İslâm İşbirliği Teşkilâtı’ndan da kendisi için ayrılacak bir koltuk isteyecektir…

Bakalım, hayırlısı…