Libya’da vatan-millet sevgisi, samîmiyet, güven ve huzur kazandı!

Türkiye’nin desteği, Libya’da savaşın seyrini ve bölgedeki dengeleri tamamen değiştirdi. Bu başarıyı Türkiye’nin askerî bilgisi-görgüsü-tecrübesinin yanında siyâsî bilgisi-tecrübesi ile millî ve yerli silah sistemleri getirdi. Derme çatma lejyonerlerden toplanmış güçlerle değil, vatan ve toprak sevgisiyle eğitilmiş güçlerle, millî bir duruş ve milli bir sistemle Libya mücadelesine yaklaşılmasıyla bu başarı geldi.

BÖLGEMİZİ Arap Baharı rüzgârının sardığı 2011 yılı sonrasında iç savaşa sürüklenen Libya’nın 9 yıldır beklediği huzur ve istikrara kavuşması artık çok yakın!

2019 yılı sonunda terörist Hafter’e karşı “Düştü düşecek” denilen meşru Ulusal Mutabakat Hükûmeti’nin yardımına o gün Türkiye’nin koşması, savaşın seyrini ve bölgemizdeki dengeleri değiştirdi. Bugün Türkiye, Libya’da söz sahibi ve hâkim güç olarak uluslararası arenada kabul görüyor, Libya’da yaptığı işlerle övgüleri alıyor. Peki, Libya’da buraya nasıl gelindi? Türkiye’nin hangi başarılı hamleleri savaşın seyrini değiştirdi?

Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinin ardından Birleşmiş Milletler nezdinde meşru kabul edilen Ulusal Mutabakat Hükûmeti teşkil edildi. Trablus Hükûmeti ülkeyi yeniden toparlamaya çalışırken, bir anda karşısına Hafter liderliğinde gayr-i meşru Tobruk yönetimi çıkarıldı. Birleşik Arap Emirlikleri’ni idare eden hanedan ve Mısır’daki Sisi yönetiminin desteğiyle meşru hükûmete karşı şavaşa giren Hafter’i Doğu Akdeniz politikaları ekseninde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Rusya ve son olarak da Fransa destekledi.

Libya’nın savaş araç gereçlerini meşru hükûmete karşı kullanan ve eski bir general olan Hafter’e yüksek miktarda silah, sistem ve mühimmat desteği de verildi. Mısır’dan havalanan İHA/SİHA sistemleriyle Hafter, Trablus’a karşı saldırı başlattı. Bu süreçte BM’nin meşru kabul ettiği Libya UMH’sine BM üyesi ülkelerden hiçbir yardım yapılmadı, Hafter terörü âdeta uzaktan seyredildi.

İşte tam da bu sırada Türkiye, tarihinden gelen kardeşlik bağıyla Libya’ya yardım eli uzattı. Hafter terörüne karşı dünyaya çağrı yapan UMH Başbakanı Serrac ile görüşmeler başlatıldı. Kasım ayında Türkiye ile Libya arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası imzalandı. Anlaşmanın Aralık ayında TBMM’de onaylanarak yürürlüğe girmesiyle birlikte Libya’da UMH’ye askerî danışmanlık desteği sağlanmaya başlandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Libya’da askerî sistemi tesis edecek Harekât Merkezi’nin komutasını korgeneral seviyesinde teşkil etti. UMH güçleri eğitildi, donatıldı, gerekli koordinasyonlar yapılmak sûretiyle terörist Hafter’e karşı operasyon başlatıldı. 2020 yılı itibariyle Türkiye’nin desteklediği Libya Meşru Hükûmeti’ne bağlı güçler, sahada durumu tersine çevirdiler. Barış Fırtınası ve Öfke Volkanı Harekâtlarıyla Hafter’in Trablus işgali tamamen püskürtüldü. Zafer Yolları Harekâtı ile de istikamet, Hafter’in sözde yönetimindeki Tobruk ve Bingazi’ye yöneldi. Devam eden süreçte ise UMH birlikleri, ülkeyi 42 yıl yönettikten sonra ayaklanma sırasında öldürülen devrik lider Muammer Kaddafi’nin memleketi Sirte’ye yönünü çevirdi.

Bugün Libya’da, bunca ülke tarafından sağlanan ciddî desteklere rağmen Hafter sona yakın! Türkiye’nin desteği ise UMH’yi zafere taşırken, Libya’nın toprak bütünlüğünün sağlanmasında da umut işaretleri alınıyor. Türkiye destekli UMH güçleri, Hafter unsurlarını Libya’nın batısından attı. Tunus ve Cezayir’le olan sınır, artık tamamen meşru güçlerin elinde.

Türkiye’nin desteği, Libya’da savaşın seyrini ve bölgedeki dengeleri tamamen değiştirdi. Bu başarıyı Türkiye’nin askerî bilgisi-görgüsü-tecrübesinin yanında siyâsî bilgisi-tecrübesi ile millî ve yerli silah sistemleri getirdi. Derme çatma lejyonerlerden toplanmış güçlerle değil, vatan ve toprak sevgisiyle eğitilmiş güçlerle, millî bir duruş ve milli bir sistemle Libya mücadelesine yaklaşılmasıyla bu başarı geldi.

Türk askerî koordinasyonu kapsamında önce UMH güçleri nezdinde temel yapı teşkil edilmiş, dağınık durumda olan ve birlik beraberliği bulunmayan kuvvetler uyumlu bir şekilde bir araya getirilmiş, düzenli ordu sistemi teşkil edilmiştir.

TSK, tecrübesini her alanda dostlarıyla paylaşıyor

Libya’da Türkiye’nin askerî başarısı, yıllarca terörle mücadele etmesinden kaynaklanan tecrübenin sahaya yansımasının getirdiği bir başarıdır. Türkiye, muharip gücünün yanı sıra stratejik ve taktik zekâsını da Libya sahasına yansıtarak bir kez daha zafer elde etmiştir.

Hafter bir teröristtir. Libya’da düzenli bir ordu değil, lejyonerlerle bir savaş vermeye çalışan bir taşerondur. TSK ise, güneydoğuda bölücü terör örgütü PKK’ya karşı yürüttüğü operasyonlar, DEAŞ’a karşı Fırat Kalkanı, PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG’ye karşı Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve son olarak İdlib’de Bahar Kalkanı Harekâtlarında uyguladığı teröre karşı mücadele konseptini Libya’ya da yansıtmıştır.

Libya hakkında bu sahalara göre öne çıkan farklılıklar ise, Zeytin Dalı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarında stratejik üstünlük yaratan yerli ve millî İHA/SİHA sistemlerinin harekâtın etkin hava gücü olarak kullanılması ve bir ilk teşkil edecek şekilde deniz gücünün Libya sahasına ilâve edilmesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Libya’da Deniz-Hava-Kara Müşterek Harekât Konsepti uygulamış, denizlerde ve deniz aşırı harekât sahalarındaki başarısını ortaya koymuştur.

Dünya orduları arasında bunu nâdiren uygulayabilecek imkân ve kabiliyete sahip orduların bulunduğu “Kara, Hava Ve Deniz Kuvvetleri Müşterek Harekât Konsepti” kapsamında Libya açıklarında bulundurulan Deniz Görev Birliği dâhilindeki muharip gemilerimiz ve keşif-gözetleme gemilerimiz, yardımcı gemilerimiz deniz alanından gelen tehditleri önlemiş, denizden lojistik sistemi kesintisiz işletilmiş, aynı zamanda kara unsurlarına da destek silahlarıyla katkı sunmuş ve başarıyı desteklemişlerdir.

Silahlı Kuvvetler, Libya kara sahasında sadece askerî danışmanlık hizmeti vermiş, uluslararası sözleşmelere riâyet etmek ve kuvvet tasarrufuna gidilmek sûretiyle UMH, Türkiye’nin eğitip donattığı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleriyle desteklenmiş, aynı dil ve inanca sahip unsurlar arasında eğitim birliği sağlanmıştır. Türk askerî koordinasyonu kapsamında önce UMH güçleri nezdinde temel yapı teşkil edilmiş, dağınık durumda olan ve birlik beraberliği bulunmayan kuvvetler uyumlu bir şekilde bir araya getirilmiş, düzenli ordu sistemi teşkil edilmiştir.

Yıllarca teröre karşı mücadele konseptini uygulayan TSK, Libya’da düzenli olmayan bir ordu karşısında terörist hareketlere karşı mücadele konseptini uygulamaya koymuştur. Harekât Merkezi’nde taktik ve stratejik plânlamalar çok iyi yapılmıştır. Harekâtın sevk ve idaresi, istihbarat faaliyetleri hassasiyetle yürütülmüştür. Burada hedeflerin çok iyi belirlenmesi ve sırasıyla yakın tehlike ve stratejik noktaların yok edilmesi, kuvvet çarpanı etkisi yaratmıştır.

Başarılı bir uygulama örneği olarak kaydedilen Libya stratejisi kapsamında, ilk adım olarak terörist Hafter’in etkisini kırmak üzere, Hafter’i destekleyen hava gücü kullanılamaz hâle getirilmiş, yine Hafter’e destek veren devletlerin silah sistemleri etkisizleştirilmiş, BAE’nin hava gücü yok edilmiş, Rusya’nınsa hava savunma sistemi Panstir S1’ler devre dışı bırakılmıştır.

Belirlenen hedefler önce parçalanmış, bölünmüş, sonra yok edilmiştir. Hedeflerin başarıyla tespiti, ayrıştırılması ve etkisiz hâle getirilmesiyle birlikte Hafter’in dış destek bağlantısı kesilmiş, terörist Hafter izole edilmiştir. Bütün bunların sonucunda Hafter’in kara gücü kendiliğinden çökmüştür. Yekpâre bir sistemi bulunmayan, millî bir sistemden desteklenmeyen, emir-komuta altında toplanmayan derme çatma Hafter güçleri sonunda dağılıvermiştir. Sahada kopuşlar, kaçışlar ve “Biz ne amaçla buradayız?” soruları artınca, Hafter’in sahada hiçbir gücü kalmamıştır.


Libya’da izlenen yol neydi?

Türkiye’nin yürüttüğü başarılı dış politika sonucunda Birleşmiş Milletler ve NATO’nun devreye girmeleri, yaptıkları açıklamalar ve aldıkları kararlarla Türkiye’nin desteklediği UMH’nin meşruiyetini pekiştirmeleri ve Libya’nın meşru hükûmetini desteklemeye hazır olduklarını dile getirmeleri, uluslararası arenada Türkiye’nin başarı hânesine yazılmıştır. Elbette Rusya ise Libya’da köşeye sıkışmış ve paralı askerlerini çekmek zorunda kalmıştır. Bu da Hafter’in çöküşünü hızlandırmıştır.

Türkiye’nin İtalya ve Rusya’yı Hafter ittifakından koparmasının yanında ABD’nin de alanda tarafsız kalmasını sağlaması, bir diğer önemli ayrıntıdır. Hafter’in geride kalan destekçileri BAE, Mısır, Yunanistan, GKRY ve Fransa’nın Hafter’i itici gücü, sahadaki başarı, teknoloji ve silah sistemleri anlamında yetersiz kalmış, bu da Türkiye’nin başarı hânesine ilâve edilmiştir.

Millî İstihbarat Teşkilâtı’nın Libya’da bulunan aşiret yapısı üzerinde çok etkili olması ve bu aşiretlerin gayr-i meşru Hafter’den desteklerini çekerek Serrac’a destek vermeleri de Hafter’in dağılmasını hızlandıran ve Libya savunmasını başarıya götüren önemli bir strateji olmuştur.

Türkiye, Libya’da siyâsî ve askerî hedeflerini açıkça ortaya koymak sûretiyle varlık göstermektedir. Siyâsî hedef; Mavi Vatan’ın korunması ve Libya’nın birlik ve bütünlüğünün muhafazasıdır. Bu hedefi gerçekleştirmek üzere konulan askerî hedefse; Libya’da askerî eğitimlerle düzenli ordu sistemini kurmak, gerekli askerî yığınaklanmayı yaparak UMH’yi askerî açıdan yeterli hâle getirmek, Hafter’e diğer ülkelerin yardım ve desteğini keserek onu izole etmek ve milis güçlerini bölmek, parçalamak ve savaşma iradesini yok etmektir. Harekât planları bu hedef doğrultusunda ilerlemektedir. Hafter aşiretlerin desteğini kaybetmiş, dış desteğini yitirmiş ve yabancı terörist savaşçı bulamaz hâle gelmiştir.

Türkiye’nin Irak ve Suriye kuzeyindeki teröre karşı mücadele harekâtlarında olduğu gibi Libya’da da millî silah ve sistemlerini kullanması, başarıyı getirmiştir. Millî lojistik destek ağını kuran Türkiye, İHA/SİHA sistemleri, millî komuta-kontrole sahip deniz sistemleri ve de kara sistemleri başta olmak üzere millî güç unsurlarını harekete geçirdiği Libya sahasında büyük başarı sağlamıştır. Çoğu NATO müttefikinin Hafter’i desteklediği düşünüldüğünde, NATO silahlarıyla Libya stratejisinin bu kadar etkili olamayacağı aşikârdır.

Libya’da başarıyı getiren bir diğer önemli unsur, Türkiye’nin, Libya politikasında sergilediği siyaseten kararlı duruş olmuştur. Uluslararası kamuoyu nezdinde meşru ve Birleşmiş Milletler’in tanıdığı UMH’nin yanında hareket eden Türkiye’nin, Libya’da birlik, bütünlük ve huzurun tesisi için bölgede bulunduğu, Libyalı aşiretler ve kabileler nezdinde de kabul görmüş, Türkiye’nin sadece askerî ve siyâsî amaçlarla değil, Libya halkına destek için bölgede varlık gösterdiği konusunda halk ikna olmuştur.

Türkiye destekli UMH’nin çabalarına karşı terörist Hafter’in Siyonist sisteme, uluslararası menfaat ve çıkar çevrelerine hizmet ettiğini gören aşiretler hızla bölücü sistemden kopmuş ve meşru hükûmetin safında konumlanmıştır. Yapısı gereği aşiretler arasında bölünmüşlük görüntüsü veren Libya’da, ülkenin birliği ve bütünlüğü için yine aşiretlerin silahlı güçlerinin vatan, millet ve bayrak kavramları altında düzenli bir ordu olarak bir araya getirilmesi de Libya’nın bütünlüğünün muhafazasında halkın güçlü duruşunu pekiştirmiştir. Türkiye, Libya’da terörist unsurlar yerine millî unsurlarla birlikte olmakla bu işi başarmıştır.

Son söz

Türkiye bugün itibariyle Libya’da kurulan oyunları bozmuştur. Hafter’in güç kaybı önümüzdeki süreçte artarak devam edecek ve Hafter, sürecin dışına atılacaktır. Libya için yeni ve güzel haberler peş peşe gelecektir. Libya’da oyun, bölgenin çıkarı lehine yeniden kurulacaktır. Libya’daki başarı, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin güçlü olarak savunulduğunun gösterildiği, Libya halkının çıkarları ve menfaatlerinin korunduğu, halkın huzur ve mutluluğunun sağlandığı, Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını korumak için her adımı atmaya hazır olduğunu dünya kamuoyuna ilân ettiği, dünyanın neresinde olursa olsun terörist faaliyetlere müsaade edilmeyeceğinin bir kez daha vurgulandığı, mazlumların yanında olmaya devam edileceği ve bölgemizdeki haksızlıklara asla tahammül edilmeyeceğinin kanıtıdır.

Bu başarı, bu kadim topraklarda emperyalist güçlerin ameliyat yapamayacağı, bölge halklarının hür ve özgür bir şekilde zengin kaynaklarını kendi halkları ve ekonomik çıkarları için kullanmaya başlayacağı dönemlerin yakın olduğunun en önemli işaretidir.

Hafter ve destekçilerinin beyin ölümü gerçekleşmiştir. Bugünden sonra Libya’da huzur ve güvenliğin devamı için atılacak adımları göreceğiz. Türkiye’nin Libya’ya desteği aynı kararlılıkla devam edecektir. Kısa süre önce Hafter ve Rusya sistemlerine hizmet veren Vatiye Askerî Üssü’nün önümüzdeki süreçte İHA ve SİHA sistemleri ile hava savunma sistemlerinin konuşlandığına, Türkiye’nin askerî bir üssü hâline dönüştürüldüne tanıklık edeceğiz. Misrata’da bir deniz üssü teşkil edildiğini göreceğiz. Hafter’in Tobruk ve Bingazi’de küçük bir sahil şeridine sıkıştırıldığını izleyeceğiz…

Bugün Batı medyası ile Batılı yetkililerin de sıkça söylediği gibi, Türkiye artık Libya’da söz sahibi ve hâkim güçtür. Türkiye’nin Libya’da yaptığı işler bugün övgüyle karşılanmaktadır. Libya’da siyâsî, askerî ve diplomatik bir zafer kaydedilmiştir. Hem algılar doğru yönetilmiş, hem de ordu ve diplomasi çarkları başarıyla işletilmiştir. Bu noktadan sonra çok daha dikkatli olmalı, rehâvete kapılmadan ileri adımları sürdürmeliyiz.

Türkiye’nin Libya’da yasal zeminde attığı adımlarda kaydedilen bu başarının bölgesel bir başarıya dönüştürülmesiyle coğrafyamız ve kadim medeniyetimiz kazanacaktır.