Libya’da kuşlar ile fillerin ezelî cengi

Fil onlarda ama şükür ki sürü sürü (ebabil) kuşlar da bizdedir. Onların elinde tank, top, füze bataryaları ve hava savunma sistemleri, bizim elimizde ise sürü sürü SİHA… Bu kıyası her iki tarafın da uçak kaldırmayacağı varsayımından hareketle yapıyorum. Zira iki taraf da uçak ve HSS bakımından birbirini dengelediği için, bu savaş yine Pantsir ve SİHA savaşı şeklinde olacaktır.

LİBYA’NIN Sirte bölgesinde, görünüşte iki Libyalı gücün, hakikatte ise hak ile bâtılın yaklaşmakta olan bir savaşı var.

Bütün dünyanın gözü kulağı bu savaşın sonucuna odaklanmış durumda!

Bu muhtemel savaşı tarafları açısından ele aldığımızda, terazinin bâtıl kefesinin ağır bastığı görülür.

Bu kefede kimler mi var? Sayalım: Rusya, Fransa, Yunanistan, Mısır, BAE, Ürdün, Suudlar. Bunlar açık destekçiler, bir de bu kefenin örtülü destekçileri  var; İsrail ve Almanya.

Diğer kefede kimler var? Türkiye ve Katar.

Bu iki cephe arasında ikili oynayan tek aktör İtalya, gizli ikili oynayan aktör ise ABD.

Dünyanın mevcût güç dağılımına bakıldığında, bâtıl yani şer cephesinin vurup geçmesi beklenir, değil mi? Ama öyle olmuyor, bilakis güç bakımından diğer cepheye göre sınırlı bir gücü olan hak cephe, kuvvetlendikçe kuvvetleniyor, vurdukça düşürüyor!   

Peki, bu nasıl oluyor? Zayıf görünen hak güçler, kuvvetli görünen şer güçleri nasıl geriletiyor?

Bendeniz, bu sualin cevabının Fil Sûresi’nin evrensel mesajlarında gizli olduğunu düşünüyorum.

Fil Sûresi’nde, zamanın en güçlü ordularından birinin, bugünkü tankların görevini üstlenen fil takviyeli bir ordu ile Kâbe üzerine yürümesi olayı söz konusu edilir.

Ebrehe komutasındaki bu ordunun siyâsî hedefi, ekonomik güç merkezini Kâbe’den Yemen’e kaydırmak idi. Ebrehe’nin bu amacını gerçekleştirmesi için önünde hiçbir engel yoktu. Nitekim o vakit, Kâbe’nin hâmisi olan Kureyş Kabilesi, sadece bir tepeye çekilip Ebrehe ordusunu izledi.

Fil ordusu için hedef göz mesafesinde, galibiyet de muhakkak gibiydi. Fakat beklenmedik bir şey oldu. Kâbe ufku üzerinde beliren kara bulut misâli bir kuş sürüsü, şimşek gibi fil ordusunun tepesine çullandı. Bu kuşlar, gaga ve ayaklarında taşıdıkları pişmiş çamurdan yapılı azap mermilerini, aşağıdaki zulüm ordusunun üzerine yağmur gibi yağdırdılar.

Bu perde kapandıktan sonra sahnedeki görüntü şuydu: Delik deşik olmuş ekin yaprakları gibi yere serilmiş bir ordu…

“Fil Sûresi neden aklına düştü?” derseniz…

Bizim inandığımız Allah’ın her an yeni bir iş ile hayata müdâhil olmasından dolayı… Karşımızdaki güçlerin Rabbi yorulup tatil yaparken, bizim Rabbimiz her an yeni bir iş ile hayatın içindedir.

Bâtılın mağlûbiyetine doğru…

Şimdi… Biz Libya’ya niye gittik?

Bu sualin cevabını gidenler dahi veremez. Bir el, olayların eli sûretine bürünerek, bizi Suriye sınırından alıp tâ Libya çöllerine götürdü. Bizi oraya taşıyan elin bir maksadı vardı; tuzakları bozmak ve zalimlerin emellerine ulaşmasına mâni olmak.

Karşımızda BAE ve Suud gibi Ebu Leheb ve Ebu Cehil artıkları, Sisi gibi bir firavun çocuğu, Macron gibi kifayetsiz bir Napolyon taslağı ve Putin gibi çakma bir Deli Petro var.

Bunların ortak özellikleri yalancı, zalim, kalleş, hak yiyici ve katil oluşlarıdır. Fitne çıkarma ve yalanı gerçekmiş gibi sunmada gelişmiş birer “neffâse” olan bu idrak bağcıları, karşımıza Ebrehe ordusu gibi bir ordu yığdılar. Görünüşe bakılırsa fil yani güç ve kuvvet onlarda gibi. Tuhaf bir şekilde bu fil ordusunun Ebrehe’si olan Rusya, Cufra’dan Fil bölgesine doğru çekilerek kelimenin tam anlamıyla “ashab-ı fil” kaftanı giydi.

Yine tuhaftır, fil onlarda ama şükür ki sürü sürü (ebabil) kuşlar da bizdedir. Onların elinde tank, top, füze bataryaları ve hava savunma sistemleri, bizim elimizde ise sürü sürü SİHA…

Bu kıyası her iki tarafın da uçak kaldırmayacağı varsayımından hareketle yapıyorum. Zira iki taraf da uçak ve HSS bakımından birbirini dengelediği için, bu savaş yine Pantsir ve SİHA savaşı şeklinde olacaktır.   

Bu savaş, zaman bakımından kısa, ancak netîce bakımından muazzam olacaktır. Savaşın bulutu dağıldıktan sonra sahne şöyle görünecektir: Havada uçuşan SİHA’lara mukabil, yerde kevgire dönmüş bataryalar, dumanı tüten tank ve pikaplar, terkedilmiş top ve füze sistemleri... Düşmanın her gece bu kâbusu gördüğünden adım gibi eminim!

Tut ki aşağıda, üzerinden azap bulutu geçmiş, kemiklerinden duman tüten, Hazreti Salih kabilesi yatıyor. Bu savaşın netîcesi ne olur? Zafer, bizi oraya götüren el tarafından bize verilecektir, zerre miktar kuşku duymuyorum!

Yeter ki vuralım, vurduğumuzda sadece bizim vurmadığımız alenen görülecektir.

Bu savaş sonrası biz ve bizimle beraber İslâm dünyası yükselişe geçektir. İslâm dünyasının ve mazlum milletlerin kaynakları sömürüden kurtulmaya başlayacaktır. Kâfirleri dost edinen Müslüman görünümlü rejimler, “hakikî Arap Baharı” ile yok olacaklardır. İhtirası büyük ama anlağı kısa Macron ve onunla beraber Fransa çöküşe geçecektir.

Ve Suriye’de az çok meşru görünen katil Ruslar, bırakınız Afrika’da tutunmayı, Suriye’de de tutunamayacak ve çakma Deli Petro Putin, zamanında ele geçirdikleri, Gürcistan ve Ukrayna topraklarını elden çıkardığı gibi, Kafkaslardaki Müslüman yurtlarını da kaybedecektir.

Afganistan nasıl ki SSCB’nin sonu olduysa, Libya da Rusya Federasyonu’nun sonu olacaktır.

Allah-u âlem…