Libya ve İran stratejileri

Eğer İran bekâ kaygısıyla harekete geçer ve ABD içinde veya dışında, özellikle Orta Doğu’da kapışmanın şiddetini arttırırsa, ABD’nin yanında kimin yer alacağı sorusu ve konusu kritik durumda... Türkiye’nin alenî bir şekilde şu anki kartlarla İran’ın karşısında yer alması imkânsız. Ancak İran, son zamanlarda yaptığı gibi kendi sınırlarından PKK’yı Türkiye’ye sokar veya Türkiye’yi tahrik maksatlı ABD’nin yönlendirmesiyle PKK’nın Türkiye’ye girmesini engellemezse, Türkiye’nin İran karşısında yer alması kaçınılmaz olur.

ÖYLE bir strateji geliştirin ki, meşrû, hukukî, istikrarlı ve asırlar sonra da neslinizin iftihar edeceği şekilde olsun… Bizim İran ve Libya stratejilerimiz de aynen böyle!

Sadece bunlar mı? Suriye’sinden Mısır’ına kadar AK Parti iktidarının stratejileri hep böyle olageldi. Bunun rahatlığı görüldüğü için sanırım böyle de devam edecek. Adım adım konuşalım…

Vekâlet savaşlarının gelip tosladığı ülke Türkiye oldu ve işe yaramadığını anladılar sanki. İran’la ABD de vekil mekil kullanmayı bıraktılar artık. Türkiye’ye karşı ABD’nin vekili PKK/YPG darmadağın oldu. Kuzey Irak’taki vekilleri de her nedense (!) işe yaramadı. Terör devletini kuramadılar. Şimdi de Libya’daki vekilleri korku modunda…

Son nidaları duydunuz mu? Lâik Hafter, “cihat çağrısı” yapmış! Türkiye’de seçimlik dindarlar ve de dükkânlarda geçimlik “Maşallah” levhaları çok gördük de Türkiye geliyor diye cihada çağıranları Libya’da görecekmişiz meğer...

İsteseydi Türkiye de dünyanın her yerinde vekil tayin edemez miydi? Pekâlâ ederdi!

Vekile niçin ihtiyaç duyulur? Gayr-i meşrû işler peşinde olununca… Neden Irak’a saldırıyorlar? Niye Suriye’deler? Oralardaki hiçbir amaçları meşrû değil. Gayri amacı olan müvekkilin vekili çok mu düzgün olacak? Bittabiî, hayır!

Fakat gelin görün ki, binlerce tır silah ve yardım gönderir ama Türkiye’nin gelişini gören vekil ânında sıvışır. Ah şu ABD’liler! Nasreddin Hoca’yı falan okumadıkları için bunları bilmiyorlar. Hoca, “El, elin eşeğini türkü çağırarak arar” dememiş miydi kaç asır evvel?

Kafaları mı dank etti, yoksa başka bir niyetle mi yaptıkları bilinmez, ABD de, İran da Kasım Süleymani suikastında vekâlet işini bırakmış görünüyorlar.

ABD isteseydi onu yapacak birçok tetikçi bulurdu. Hattâ İran’ın en önemli operasyoncusunu değil, herhangi bir vekilini ortadan kaldırabilirdi. Bizzat kendi yaptı ve İran Devleti’nin has elemanını öldürdü. Arada vekiller yok!

İran Devleti’nin bizzat kendine ne yapıldıysa yapıldı. İran, devlet olarak ABD’nin aynı seviyede bir görevlisini öldürmezse veya öldürmekten beter edemezse fiilen var olamaz. Niçin? Devlette nüfus memuru çalıştırmaya adam bulursunuz da Süleymani’nin işini yapacak kimse bulamazsınız!

Oraya çıkabilen veya çıkacak olan herkes bilir ki, başına bir şey gelirse ne koruyanı, ne intikam alanı olur. ABD’de Süleymani’ye denk yetkililer fazla değil zaten. Onun dengi, ABD Tarım veya Eğitim Bakanı değil elbette...

Buraya kadar yazdıklarımı açmaya kalksam, en az 300’er sayfadan 2 ciltlik kitap tutar.

Peki, Türkiye ne yapıyor, ne yapacak?

Türkiye gayet soğukkanlı ama kalıplara mahkûm olmadan, ezber olmayan tekniklerle, ilkeli bir şekilde politikalarına uygun strateji ve taktiklerini geliştiriyor.

AK Parti anlayışlı bir dış politikanın aşağıdaki şekilde çalıştığı söylenebilir:

- Yakın çevremizden başlayarak insânî dinamiklerin varlığı bilinciyle bireysel ve toplumsal gelişmeleri arkasıyla, önüyle, görüneniyle, görünmeyeniyle okumak...

- O olayların yol açabileceği olaylar zinciriyle ve figürlerin davranışlarıyla ilgili senaryolar üretmek, bu senaryolara uygun ve ilkelerimizle beraber uzun vadeli plânlarımız çerçevesinde stratejiler ve taktikler geliştirmek…

- Olayları, strateji ve taktikleri bir daha gözden geçirip düğmeye basmak…

- Beklenenin dışında bir durum olması hâlinde derhâl ona uygun bir operasyonu devreye sokmak…

***

Türkiye son gelişmelere hazırlıklı mıydı? Tabiî ki hazırlıklıydı!

Türkiye’nin kamuoyuna mâl olmamış ve zamanını/sırasını bekleyen çok ama çok plânı, ayrıca bu plânlara uygun operasyonları var. Libya konusunun yolunu yapmak için kaç yıldır uğraşıldığını duymuşsunuzdur…

Türkiye’deki yolları “yıldırım hızıyla” yaparsınız da, uluslararası ilişkilerin yolu öyle hemen bugünden yarına olmaz.

ABD-İran kapışmasının bu noktaya geleceğini görebilecek müktesebata Türkiye kadroları sahiptir.

Hiç unutmam, Sayın Osman Korutürk Paris Büyükelçisiyken, konutunda Tahran’daki elçilik hatırlarını paylaşmıştı. Bir tecrübe âbidesi olan Sayın Korutürk’ün şu cümlesi çok şey anlatacaktır: “Ben Tahran’da âdeta doktora yaptım!”

Tabiî bu tecrübeler ışığında, “İran’da kimin kimi kimdir, kim ne iş yapar, kim kimden sonra nereye gelebilir, kimin kapasitesi geldiği yerde neler yapmaya müsaittir?” falan filan diye pek çok şeyin öngörülmesi doğaldır.

Son gelinen durumda İran’ın dışında olsa da Türkiye ile ilişkili alanlarda neler olabilir?

Meselâ Suriye, Lübnan, Yemen, Irak?

Vekâlet savaşlarıyla iş görmeye çalışanların yeni duruma adaptasyonları hiç de kolay olmaz. Vekâletlerle değil, bizzat kendi işini kendi gören Türkiye’nin bu konuda önemli bir avantajı, hızlı hareket etme imkânının olması…

***

Irak, Suriye ve Libya’da Türkiye’nin lehine önemli gelişmeler olacak. Azerbaycan ve Türkiye yeni durumda müşterek çalışabilir ve ellerini çabuk tutarlarsa -ki benden daha önce ve kapsamlı bir şekilde düşünülmüştür elbette- daha farklı bölgelerde de Türkiye lehine gelişmeler bekliyorum…

ABD’nin durumu sıkıntılı burada!

Eğer İran bekâ kaygısıyla harekete geçer ve ABD içinde veya dışında, özellikle Orta Doğu’da kapışmanın şiddetini arttırırsa, ABD’nin yanında kimin yer alacağı sorusu ve konusu kritik durumda...

Türkiye’nin alenî bir şekilde şu anki kartlarla İran’ın karşısında yer alması imkânsız. Ancak İran, son zamanlarda yaptığı gibi kendi sınırlarından PKK’yı Türkiye’ye sokar veya Türkiye’yi tahrik maksatlı ABD’nin yönlendirmesiyle PKK’nın Türkiye’ye girmesini engellemezse, Türkiye’nin İran karşısında yer alması kaçınılmaz olur.

Türkiye’nin İran karşısında yer alması ihtimâlinden tutun da Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan’la durumların neler olacağına kadar sayısız senaryo olasılığı mevcût ve bunları konuşmak için zaman lâzım.

Özetle şunun altını çizmekte fayda var: İktidardaki Hükûmetimiz gayet ilkeli ve tutarlı hareket ediyor. Hazırlıkları da tam! Hangi işlemin ne zaman devreye gireceği hususunda her şey belirli. Emin olalım ki, nasıl Osmanlı’nın icraatından hâlen utanç duymuyor ve alnımız ak dolaşabiliyorsak, mevcût iktidarın icraatı da öyle olacak!

Muhalefetin de Hükûmet’in yanında yer alması lâzım. Bu kanattakiler pek çok hatâ yaptılar, fakat artık iktidarla muhalefetin el ele vermesi lâzım. Aksi halde Hükûmet’in icraatıyla gelecek nesiller ne kadar iftihar edeceklerse, muhalefetinkiyle de o kadar mahcup olacaklar…