Libya’dan güzel haberler geliyor

Zaman içerisinde bütün Afrika’da ve Yemen’de Türkiye rüzgârının çok daha etkili estiğini göreceğiz. Korona salgınının sonuna yaklaşılıyor. Umarız birkaç ay içinde dünya bu musîbetten kurtulur, ülkemiz ekonomik kayıplarını reel sektörün dinamizmiyle kısa sürede telâfi eder. O gün geldiğinde dünya, Allah’ın izniyle dosta güven, düşmana korku veren yepyeni bir Türkiye görecektir.

KORONA sonrasında dünyanın asla eskisi gibi olmayacağı söyleniyor. Ancak ne şekilde gelişmeler olacağı konusunda uzmanlar çeşitli görüşler ileri sürüyorlar. İnanıyorum ki, Türkiye’miz bu anaforun içinden en az hasarla çıkarken, ekonomileri petrole dayalı olan Rusya, İran, Suudi Arabistan ve BAE gibi hasım devletler çok yaralanmış olarak çıkacaklardır.

Korona sonrası Türkiye’nin durumunu, bölgedeki ve dünyadaki siyâsî konumunu belirlemede çok etkin olacak bir faktör de Libya’daki gelişmelerdir. 

Bu sebepten Libya’yı hassasiyetle takip ediyoruz. Gelişmelerin, Türkiye’nin bu ülkedeki menfaatlerinin korunmasından çok daha fazla bir anlamı bulunuyor. Türkiye’nin desteklediği meşru Ulusal Mutabakat Hükûmeti’nin giderek artmakta olan askerî başarısının hedefe ulaşması, Orta Doğu’da pek çok şeyi değiştirecek, âdeta siyâsî paradigmayı ters yüz edecek, Türkiye’ye ve dostlarına yepyeni ufuklar açacaktır.

Bir defa, Akdeniz’de Libya ile yapılmış olan deniz anlaşmasının bozulmasını uman, bunun için isyancı bir general olan Hafter’e umut bağlayan Yunanistan, İsrail, Mısır, Kıbrıs Rumları ve bunlara ilâveten Fransa ve İtalya’nın da bütün hayâlleri çökmüş olacaktır. Bunlara ABD’yi ve Rusya’yı, BAE’yi ve Suudileri de ilâve edebiliriz.

Bölgede eskiden beri İsrail merkezli ABD takviyeli plânlardan başkasının şansı olmadığına dayanan paradigmayı Türkiye tek başına ortadan kaldırmış olacaktır.

Korona günlerinde IMF yardımını reddettikten başka onlarca ülkeye de yardım yaparken ve Suriye’nin kuzeyindeki üç ayrı alanı savunurken, bütün bunların yanında Akdeniz’de ve Libya’da dipdiri ortaya çıkmış olması, bütün dünyayı şimdiden şaşkına çevirmiştir. Dünya Türkiye’nin askerî gücünü, teknolojik üstünlüğünü konuşuyor.  

Tıpkı akbabalar gibi Libya’nın kaynaklarına çökebilmek için sıraya girmiş olan başta BAE, İsrail, Rusya, Mısır ve Fransa olmak üzere Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye rejiminin oluşturduğu koalisyon, isyancı Halife Hafter’i paraya, silaha, mühimmata boğdu. Bunları Mısır sınırından kara yoluyla kolayca geçirdiler.

Türkiye ise denizin öbür tarafından, binlerce kilometre uzaktan geldi. İlk günlerde tabiatıyla yerleşme, bölgeyi tanıma, milis şeklinde savunma yapan unsurları eğiterek düzenli ordu hâline getirmek gibi hazırlıklar belli bir zamanı aldığı için bir süre savunmada kalan komutanlığımız, nihâyet Nisan ortalarında hücuma geçti.

İlk iş olarak Tunus ile irtibatı sağlayabilmek amacıyla arada bulunan bütün beldeleri Hafter güçlerinden temizledikten sonra, çoktandır beklenen ve çok stratejik olduğu söylenen, güneybatıdaki Vatiyye Askerî Hava Üssü ve civarındaki iki yerleşim yeri 20 Mayıs itibariyle hiç kayıp verilmeden ele geçirildi.  

Bu gelişmeler üzerine ülkenin güneyindeki kabileler ardı ardına UMH’yi desteklediklerini açıklamışlar. Bir kabileler ülkesi olan Libya’da ülke yönetimine hâkim olabilmek için bu kabilelerin desteğini alabilmek çok önemli imiş.

Elde edilen bu askerî başarıların arkasında Türk SİHA’ları başta olmak üzere diğer teknik ekipmanın büyük rolü bulunmakta ise de esas unsur, harekâtı yöneten kurmay aklıdır.

***

Vatiyye Hava Üssü’nün ele geçirilmesinin bir kırılma noktası olduğu söyleniyor. Karşı taraf büyük bir telâş ve panik içerisinde ateşkes ve müzakere istiyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ABD Başkanı Trump’ı arayarak ateşkes için yardım istedi. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, aynı taleple Türk mevkidaşını aradı. İki taraf arasında gelgit yapan İtalya, Türkiye’nin yanında yer aldığını açıkladı. Mısır ve Suudi Arabistan’ınsa bu “pis işin” içinden çekilecekleri söyleniyor.

Diğerlerinin ne yapacakları henüz belli değil; BAE, Rusya ve İsrail bu beklemedikleri yenilginin şaşkınlığını ve perişanlığını yaşıyorlar.

Aslında Rusya, bu işe sözde kendisini temsil etmeyen Vagner adlı Rus paralı askerlerden oluşan bir şirket vâsıtasıyla katılmaktaydı. Kazanırsa nimete ortak olacak, kaybederse Rusya değil, Vagner kaybetmiş olacaktı. Bu itibarla ben, Rusya’nın bu saatten sonra artık sahadan çekileceğini tahmin etmekteydim. Çünkü Vagner’in büyük kayıplar verdiği bilgisi geliyordu. Ancak son haberler Rusya’nın Suriye’deki üslerinden bölgeye altı adet savaş uçağı gönderme hazırlığında olduğu yönünde.

Şayet Rusya böyle bir şey yaparsa, bu savaşın daha da yayılarak vekâlet savaşı olmaktan çıkıp büyük güçler savaşına dönme riski vardır ki Rusya’nın bunu göze almaması gerekir. Beri tarafta da, aslı çıkarsa BM, silah ambargosunu denetlemek için Mısır sınırına heyet gönderecekmiş.

***

Bundan sonra ne olacak?

Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanı Sarraç, karşılarında Hafter’in saldırıları olduğu sürece bir ateşkese yanaşmayacağını ve masaya oturmayacağını daha önce açıklamıştı. Hafter yenilmekte olduğunu gördükçe, son bir çırpınış olarak Trablus’a hedef gözetmeksizin çok sayıda füze atarak sivil ölümlerine sebep olmaktaydı.

Kanaatimce UMH, ikinci stratejik nokta olan Trablus’un güneyindeki Tarhune şehrini de bir an önce ele geçirip ilerleyişine devam ederek karşı tarafı istediği yönde bir müzakereye zorlayacaktır. Çünkü Tarhune de düşerse Bingazi’ye kadar yol açıkmış. Tabiatıyla UMH, daha çok kan dökülmeden ve dış güçlerin elinin karışmadığı uygun bir anlaşmanın sağlanmasını hedeflemektedir.

Karşı taraftakilerin Hafter’den ümidi kestikleri, onun yerine bir başkasını aradıkları söyleniyor. Öne çıkan isim, Tobruk’taki meclisin başkanı Salim imiş. Fakat Hafter, Salim’i para kaçırmakla suçlayıp tutuklamış. Yani birbirlerine düşmüşler.

***

Türkiye’nin emperyalist güçler karşısında böyle görünür bir başarı göstermiş olması, yüz yıldır Avrupalı sömürgeciler karşısında eziklik duygusu içinde yaşayan Mağrip ülkelerine bir umut oldu, güven geldi. Tereddütler içinde olan Tunus ve Fas, meşru hükûmetin yanında yer aldıklarını açıkladılar. Cezayir kendi özel şartları yüzünden biraz tereddütlü davranıyor ise de, zaman içerisinde bütün Afrika’da ve Yemen’de Türkiye rüzgârının çok daha etkili estiğini göreceğiz.

Korona salgınının sonuna yaklaşılıyor. Umarız birkaç ay içinde dünya bu musîbetten kurtulur, ülkemiz ekonomik kayıplarını reel sektörün dinamizmiyle kısa sürede telâfi eder. O gün geldiğinde dünya, Allah’ın izniyle dosta güven, düşmana korku veren yepyeni bir Türkiye görecektir.  

Mübarek Ramazan Bayramı’nın aziz milletimizin yeni ufuklara açılmasına vesîle olması dileğiyle herkesin bayramını kutluyorum.