
“LÛT’a gelince, o, kavmine demişti ki, ‘Siz kesinlikle daha önce hiçbir
milletten hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz’.”
“Lût, ‘Şu ahlâkı bozan topluluğa karşı bana yardım et Rabbim’ diye dua etti.”
Kur’ân-ı
Kerim’de eşcinsellik kesin bir dille yasaklanmış ve bir ahlâksızlık olduğu
beyan edilmiştir. Bu tür sapkınlıkların yaygınlaşması hâlinde toplumun başına
gelecekler olduğu da söylenmiştir. Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta da çok ağır
cezaları gerektiren ve kınanan bir hâl olarak reddedilmiştir. Yaradan, kutsal
kitabında ve Peygamberimiz (sav) yoluyla insanlığa fıtrat ve iffet üzere bir
yaşam biçimi benimsemek gerektiğini defaatle bildirir. İnsanın fıtratı
kadın-erkek birlikteliği ile kurulacak aile kurumlarına göre
teşkilatlandırılmıştır. Bunun dışına çıkan her bir münasebet hem kişinin
varlığına açtığı bir savaş olmakta, hem de toplumsal yıkımları beraberinde
getirmektedir.
Hâl böyleyken,
hiç kimse “cinsel tercih” diyerek LGBT lobisinin dünyada var etmek istediği
yeni ve çirkin düzeni basite indirgeyemez. Bu bir yandan inancımıza aykırı bir
hareket olmakla, bir yandan da bütün toplumları tehdit eden ve aile birliğini
yok etmeye yönelik lobisel bir harekettir. Pek tabiî bu lobinin hedefine
eriştiği mecralarda evlatlarımızın hem bu dünyasına, hem ahiretine de yazık
olmaktadır. İnancı ve toplum düzenini bir kenara bıraktığımızda bile bizim
evlatlarımızdan da bu yola girenler son derece ağır bir dert sebebidir.
Yaradan tabiî
yollarla insanların üremelerini, hem fizyolojik, hem psikolojik olarak kâinatta
süreğen kılmıştır. Erkek ve kadın cinsinin birlikteliği fiziksel bağlamda da
zihinsel ve ruhsal zaviyede de tabiî, fıtrî ve iffet dairesi içinde yer
almaktadır. Ki bunun da temiz bir yolla yapılabilmesinde nikâh akdinin
gerçekleşmesi ve insanlara ilân edilmesi esası vardır. Tüm bu sınır ve
kurallar, insanın şerefine leke düşürmeyecek bir düzende yaşayıp gitmesi
açısından son derece kıymetlidir.
Bu başlıkta
kaleme aldığım bu üçüncü yazı… Serinin ilk iki yazısında LGBT
örgütünün/lobisinin amaç ve amaca ulaşmadaki yol haritasına değinmiştim. Çünkü
bu, neslimizi koruyabilmede saldırının nereden geldiğini saptamak için son
derece ehemmiyetliydi. Bu yazımda başka birkaç noktaya daha temas etme gereği
duyuyorum.
Geçtiğimiz Pazar
(18 Eylül 2022), Büyük Aile Buluşması ve Yürüyüşü yapıldı. Buluşma Saraçhane
Parkı’nda başladı. Eline bayrağını alan, çoluğuyla çocuğuyla bir araya geldi.
Hepimizin ortak bir derdi vardı. Geleceğimiz için alarm işareti veren bu ahlâk
dışı yapılanmaya karşı durmak. Ama bunu yaparken kimse bireyleri hedef almadı.
Çünkü yanlışa düşen, günaha giren insanlarla değildi derdimiz. Derdimiz bir
lobi tarafından desteklenen ve her türlü sosyal mecrada propagandası yapılan
bir yıkım hareketine “Dur!” diyen el olabilmekti. Nice gencimizin bu yola
çekilmesine mani olmaktı. Çünkü bu propagandalar, çirkini güzel göstermeler,
ahlâk ve inanç dışı hareketleri onur ve özgürlük paydasıyla servis etmeler, aklı
karışmış gençleri avlamada büyük bir tehdit unsuru oluşturuyor.
Bir yandan
inanca, ahlâka ve insanlığa aykırı bu yaşam biçimlerini savunuyor gibi görünen
LGBT örgütüne “Dur!” diyebilme derdi taşıyoruz, ama bir yandan da gerçekten bu tuzağa
düşürülen gençlerimiz için kan ağlıyoruz.
Son zamanlarda
hem bu hususta yazdığım yazılar, hem de sosyal medya paylaşımlarım bir yandan
benimle aynı derdi taşıyanlarca destek görürken, bir yandan da LGBT’li
bireylerin hedefi olmaya devam ediyor. Ama bu hedef olma işi beni doğru
çizgimden ayırmak gibi bir etkiye sahip değil. Fakat bir menfi etkisi var ki,
bu yazımda ona temas etmeden geçemeyeceğim.
***
“Sınırlar aşar
derdim, içim ağırca yüklü.
Bir avuç kadar
kalpte âlemin hüznü saklı…”
Bana bu iki mısralık şiiri yazdıran, LGBT’li bir kız.
Ve kendi beyanına göre 18 yaşının altında. Şimdi bu çocuk da bizim evladımız.
Fakat eşcinselliğini savunurken bunun hakikaten doğal bir oluşum olduğunu ve
kendince doğru bir tercih üzere olduğunu varsayıyor. Bense bana tepki verişinde
başka bir hüzne düşüyorum. Bu kız ve buna benzer pek çok genç, bir boşluğun meydana
getirdiği kayboluştalar. Bunun bir dayatma olduğunun ve zihinlerinin
kirletildiğinin farkında değiller. Hepsi ayrı bir yaşam biçiminden geliyor ama
hepsi bu toplumun bir parçası. Ve hepsinde farklı farklı gedikler olmalı ki o
gedikleri doldurmak için türlü sapkınlıklara çekilenlerden bir farkları yok.
Düşünün ki; insanların aile yaşamları ve inançları
sağlam temellere oturmadığında, o insanlar gelecekte ya beynini uyuşturan
maddelere duçar oluyor ya da çeşitli yasa dışı eylemleri dayatan örgütlerin
eline düşüyorlar.
Nasıl ki PKK evlatlarımızı dağa kaçırıp orada türlü
baskılar ve beyin yıkama eylemleri ile vatan hainliğini bir ülkü olarak
benimsetiyorsa, bu LGBT lobisi de boşluk bulduğu her alana sızıyor ve gençleri
ağına düşürüyor. Bunu yapması için de birebir temas etme gereği duymuyor.
Teknoloji buna yeterli imkânı zaten sağlıyor.
Müslüman bir toplum olarak uyanık olmalıyız. Bir yanımızla
LGBT lobisine karşı bütün mukavemetimizle durmaya çalışırken, bir yandan da
nesillerimizin bu tuzaklara düşmemesi adına üstün bir gayret göstermeliyiz. Bu
da ancak inanç, erdem, iffet, fıtrat, tarih ve gelenek bilinciyle var
edilebilir.
“Çocuklar modernizmden nasibini almasın” demiyorum.
Ama geçmişi ve geleneği ve bilhassa da inanca ait dinamikleri bir kenara atıp
da modernizmin avucuna bırakılan çocuklar, LGBT olmasa başka örgütlere ya da
başka sapkın yollara sapacaklar. Önlem almak bize düşüyor. Sonucu da Allah’a
bırakacağız elbette. Ama öylece oturup bekleyemeyiz.
Buna ek olarak, daha 18’ine bile gelmemiş bir
Türk-Müslüman evladının LGBT üyesi oluşunda evvelâ başka suçlular aramak gerek.
Evet, bu lobi gençleri ve çocukları hedef alıyor, zihinlerini kirletiyor. Ama
biz nasıl bu kadar boşluk bıraktık ki çirkin eller bu çocukların zihnine bu
kadar kolay dokunabiliyor.
***
Son olarak LGBT karşıtı yürüyüşün bir nefret yürüyüşü
olmadığının altını çizmek ve atılan birkaç iftiraya da cevap vermek istiyorum.
Nefret ediyorsak, bu lobiden ediyoruz. Bütün dünyayı
ve aileleri tehdit eden, evlatlarımızın zihnini hedef alarak onları kendi
toplum ve inancından kopartmaya, onları her türlü çirkin eylemde kullanabilmek
adına kimliksizleştirmeye çalışan lobiden nefret ediyoruz. Ama bireylerin
kapalı kapılar ardındaki kusur ve suçlarıyla işimiz yok. Bir yandan da bu
lobinin ağına düşürdüğü gençlerimizin bir an önce fıtrata dönüşleri için
duacıyız.
Fakat bir diğer iftiraya da hemen cevap vermeli: Çocuk
istismarı için yürümemişiz de LGBT’ye karşı olmak için yürümüşüz. Eş-cinsin
münasebetini içeren LGBT’de asıl hedefin çocuklar olduğunu bilmiyor muyuz?
Ayrıca çocuk yaşta bireyleri görsellerinde, sloganlarında cinsel objeler gibi
sunan da LGBT değil mi? Fotoğrafların içeriğine değinmek bile şu an kalbe ağır
geliyor. Ama biraz araştırıp inceleyen, LGBT lobisinin çocuklar üzerindeki
çirkin plânlarını görecektir. Fazla söze gerek yok!