
HAZRETİ Lût’a ilim ve
hikmet verilmişti. O da diğer Peygamberler gibi üstündü. Azgın halka Hak Din’i
tebliğ etmek adına büyük bir mücadele verdi. Çünkü onlar günahı su gibi
içmekte, haramı fütursuzca sindirmekte, şatafat ve zevk âlemlerinde sapkınlığı
sıradan bir yaşam şekli gibi benimsemekteydi.
Lût
Peygamber, Rabbin dinini kabul etmeleri ve sapkın eğilimleri bırakıp
yaratıldıkları fıtrat üzere kadın-erkek birliğiyle yaşamlarını sürdürmelerini
öğütledi. Peygamberi sürgün etmekle tehdit ettiler. “Vaat edilen azabı göster”
diye meydan okudular. Hazreti Lût’un duasını kabul buyuran Allah (cc), beklenen
azabı geciktirmedi.
Kavmin
helaki için görevlendirilen melekler güzel, yakışıklı erkekler suretinde
geldiler. Bir kavim helak edilecekti ama Hazreti Lût ve ailesi (eşi hariç)
kurtulacaktı.
Hazreti
Lût, erkek suretinde gelen melekleri evinde misafir etti. Ama sapkın kavmin bu
misafirlerden haberdar olmalarından endişe ediyordu. Sapkın halk misafirlerden
haberdar olunca Peygamberin evini çevrelediler. Peygamber, kızlarıyla
evlenebileceklerini vaat etse de gözü dönmüş kavim yine dinlemedi.
Hazreti
Lût çok daralmış, bunalmıştı. Yine Rabbine dua etti ve bunun üzerine melekler
ne için geldiklerini ve ne yapması gerektiğini Peygambere bildirdiler. Hazreti
Lût ve ailesine geceleyin şehri terk etmeleri gerektiğini söylediler. Dışarıda
bekleyen sapkın halkın gözlerini kör ederek eve yaklaşmalarını da engellediler.
Hazreti
Lût ve ailesi sabah olmadan ayrılmıştı şehirden. Artık bu azgın topluluğun
başına geleceklere kimse engel olamayacaktı. Sabaha doğru olanlar oldu. Katmer
katmer taşlar yağdı üzerlerine. Yok oldular. Helak oldular…
Cinsî
sapkınlığın ve peygambere itaatsizliğin kaçınılmaz akıbeti bu sefil halkı da
yakalamıştı.
***
Günümüze
gelecek olursak…
LGBT
tıpkı bu sapkın kavim gibidir. Fakat onlardan farklı olarak birkaç karakter
tahliline gitmek gerek.
Günümüzde
bu sapkın temayül bir bölge ve belli bir toplulukla sınırlı değildir. Çok daha
beteri, kişisel ya da kitlesel bir ahlâk dışılık olarak sınırlı veya
çevrelenmiş de değildir. Küresel boyuttadır ve amaç sürekli üye sayısını
artırmaktır. Bu yolda gizli ve aşikâr çeşitli yollar denenmektedir. Her şeyden
önce, bireylerin cinsî sapkınlığını anatomi, fizik ve tıp adı altında
meşrulaştıran sahte bilgiler yayılmakta ya da en hafifiyle kişinin cinsel
tercihi tamlamasıyla tamamen yumuşatılmaktadır.
Bu
her ne kadar gençlerin zihninde kötüyü iyi gösterecek bir tehlike işareti olsa
da, saldırı bu kadarla da sınırlı değil. Gelişen teknolojinin bütün nimetleri
de bu yönde rahatça kullanılmaktadır. Gıdaların doğal yapısını bozmaktan
tohumların genetiğini değiştirmeye kadar her bir düzen, kişileri ahlâk, inanç,
aile ve millet karakterinden sıyırarak sapkın köleler hâline getirmekte son
derece elverişli silahlar olarak denenmektedir.
Frekansların
bilinçaltını değiştirebilen rizikosu, özellikle popüler müzik ile tamamen bir
saldırı hâlini almıştır. Gençlerin dinlediği müzik türleri beyni uyuşturan ve
kişiyi özüne yabancılaştıran frekansları barındırmakta, bu frekanslar küresel
boyutta çeşitli zihinsel ve fiziksel hastalıklar peyda ederken sapkın
eğilimlere ve her türlü aşırılığa kişiyi hazır hâle getirmektedir.
Özellikle
internet üzerinden yayın yapan film,
dizi, bahis, futbol kategorilerindeki yasa dışı yapılanmalar, kişilere
istediklerini vermek suretiyle çeşitli görsel ve işitsel saldırıları da
gerçekleştirmektedir. Bu yasa dışı sitelerde kullanılan reklâm müziklerinden
tercih edilen görsel ve işitsel bütün anlatılara kadar her şey, kişiyi kendi
toplum, aile ve inanç birliğinden koparmaya yönelik bilinçaltı saldırılar
gerçekleştirmektedir.
Bağıranın
haklı olduğu dayatmasıyla sosyal mecralarda, video, görsel ve yazılı paylaşım
sitelerinde terör ve sapkınlık, mağdur edebiyatı kisvesiyle yutturulmaktadır.
Geçmişini, tarihini, dinini ve bir azasını teşkil ettiği geleneği zerre
bilmeyen gençlerce bu sözde mağdur ayaklanmaları kalben sempatiyle karşılanmaktadır.
Bir tarafta bu mağdur sapkınlara öfke dolu aileler, bir tarafta çocuğun/gencin
duygusuna hitap eden mağdur insanlar(!), kişiyi ailesinden kopartmakta ve
merhametle baktığı bu sapkınlığa doğru adım adım çekmektedir. Önce sadece
empati duygusuna hitap edilen toy birey, zamanla onlardan biri olma vahametine
de düşmektedir.
Bugünkü
sapkın kavimlerin amacı sadece şatafat, zevk, sefa ve sapkınlık içinde yaşamak
olmayıp, bunlara ek olarak dünyanın düzenini değiştirmek ve aile değerlerini
ayaklar altına almak gibi çok daha yıkıcı gayretleri vardır. Çünkü bunlar
kişisel birer davranış biçimi olmayıp, bu yola çektikleri insanları çok daha
küresel yıkımlarda kullanıma hazır hâle getirmeye çalışan lobilerin plânlı
kurgularıdır. Her eve erişmek üzere çok üstün bir gayret sağlamaktadırlar.
Hedeflerinde anne-babalar olmayıp, evin gençleri ve çocukları olduğunu
hatırlatmakta da fayda var.
Sessizce
evlatlarınıza sızmaya çalışıyorlar. Siz “Benim evladım yapmaz” diye rehavetle
hayatınıza devam ederken, onlarsa internet, müzik, film, dizi, reklâm ve
benzeri yayınlarda alt anlatımlar ve yasa dışı frekanslar yoluyla toy zihinlere
işlemekteler. Para, kazanç gibi vaatlerle çocukları terör ve sapkınlık gibi her
türlü eyleme hazır hâle getirmekteler.
Şimdi
rehavet zamanı değil! Kanserojen yiyeceklerden ve çeşitli katkı maddeli
gıdalardan çocuklarınızı korumaya gayret ederken, Tiktok gibi aile yıkım
hareketleri içeren sosyal platformlardan da korumak zorundasınız. Ama hiçbir
tedbir bir yere gitmekte olanı ya da gitme ihtimâli bulunanı “Gitme!” narasıyla
durdurmak suretiyle alınamaz. Bir yandan evlatlarımızın bu mecralara kapılıp yanlış
yollara gitmesini engellemek adına “Gitme!” feryadını da kullanabiliriz ama bu
asla ve katiyen yeterli olmayacaktır.
Temeli
sağlamlaştırmadan binanın beden duvarlarını desteklemeniz, geçici çözümler
dışında kalıcı bir asayiş sağlamaz. Ve evlatlarımız, İslâm’ı, Hazreti Muhammed (sav) ahlâkını bilmeden,
tarihini ve geçmişini sindirmeden, ailevî dinamikleri yaşatmanın ve milletçe
hak yolda bir olmanın şuuruyla beslenmeden, nice âlimlerimizin, bilginlerimizin
ve dervişlerimizin örnek yaşamlarından kesitleri hayatlarına sığdırmadan, yeni
çağın teknolojik saldırılarından himaye edilemezler.