
“İLK yaratılış, bir bakıma mutlak yokluğun yarılarak içinden varlığın çıkması…
Buna göre fıtrat, ilk yaratılış anında varlık türlerinin temel yapısını,
karakterini ve henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını
belirtir.”
Bu paragraf, TDV İslâm Ansiklopedisi’ndeki “Fıtrat” kavramının açıklama
bölümünde bulunuyor.
Fıtrat, Rabbin yarattığı ruh ve bedenin dış etkilerle bozulmamış saf hâline
verilen bir pâye. Ömür sürmek de baştan sona yok olan değerleri kazanmak değil,
var olan fıtrî değerleri kaybetmemek ve onun üzerine kulluğu ve insanlığı
eklemek olarak düşünülmeli.
Baştan söylemek gerekir ki, (her) insan kıymetlidir. Bu kıymeti en başta
Yaradan vermiştir ve bu kıymet, kişinin ailesi ve sevenlerince de yaşatılır.
Fakat bir insan ne zaman kendine ve çevreye zarar vermeye başlarsa, orada kendi
kıymetini düşürdüğü gibi, fıtrattan da gitgide uzaklaşmış olacaktır.
İnsan, kadın ve erkek cinsiyle yaratılmışken ve ruhî-cinsî yönelimleri neslin
devamlılığına yönelikken, bunun dışında bir eğilim (insan haklarına sızdırılmış
olsa da) insana ait bütün hakların karşısında duran bir tehdit olmaktan
kurtulamaz. Çünkü kadın ve erkeğin birlikteliğinde kalbe, ruha ve bedene ait
birtakım duygular bulunsa da aslolan, hayatın ve çoğalmanın devamıdır.
LGBT ve benzer bütün örgütler, yaratılışa yani fıtrata savaş açmış olmakla
“ucubeleşen” bir dünya ideolojisi gütmekten başkasına sahip değillerdir. Ve hiç
kuşkusuz bireye ait bütün günah ve yanlışlar, örgütleştirilmek suretiyle bireyi
aşan bir anlamla kâinatın fıtratına da savaş açıldığı gerçeğine evrilmektedir.
Evvelâ toplumların ahlâk ve normlarına tesir eden hiçbir tercih (!) şahsî
değildir. Bir hareketi günah ve haram sayan şey nasıl ki kişinin kendine zarar
vermesiyle doğrudan alâkalıysa (içki, kumar, zina gibi), toplumları ve
nesilleri bozacak her türlü sapkınlık da Allah’ın lânetine muhataptır. Etki
büyüdükçe, insanî değerlerin düşüşü doğru orantı gösterir.
İşin en kötü yanıysa, özendirilen sapkınlıkların bir topluluk adıyla
anılmasıyla ve bunların “onur” ya da “insan hakları” gibi alâkasız sıfatlara mâl
edilmesiyle amaçlanan, sadece bu gruba dâhil olanları korumak ve kollamak
değildir. Önce bu eğilime ait bireylere adlandırma yoluyla kimlik kazandırılır.
Kimlik verilen topluluklar zamanla yeni üyeler elde ederler. Çeşitli reklâmlar
ve sloganlar, kimliksiz bireyler üzerinde etki eder ve kendine toplumda yer
bulamadığı endişesinde savrulanlar bu reklâmların en talepkâr alıcılarıdır. Bu
hareketleri büyüten bütün sloganik eylemler, kişinin bu yola girişine zemin
hazırlar. Hele toplumda karşı çıkanı, karşısında doğru kimliği vaat edeni
bulamıyorsa, kimlik karmaşası yaşayan bireylerin bu yeni uydurma topluluklara
katılımı kolaylaşır. Ama asıl gaye bundan sonrası içindir.
Çünkü hiç kimse LGBT üyelerinin cinsel tercihlerini savunma derdiyle bu topluluğu
desteklemez. Destekleyenler, fonlayanlar ve güzelleyenler, her zaman bu
topluluğun ana karakteri dışındadır. Onların amacı, kimlik kazandırdığı
insanları yönlendirmektir. Ve yönlendirmek istedikleri alan, muhakkak kendi
varlıklarını beslemek ve büyütmek üzere kurgulanacaktır. Bu çıkarımla LGBT bir
örgüttür ve hangi yıkım amacıyla kullanılacağı, eğer önüne geçilemezse çok
yakın bir zamanda deneyimlenecektir. Hem de bu, zannedilenin aksine küresel bir
deneyim olacaktır.
LGBT ve benzer örgütlerin yıkım alanları hem dinî, hem toplumsal, hem de küresel
olacak şekilde çok yönlü. Bunlara örnek olarak sapkınlığın karakterize edilmesi, ahlâk sınırlarının
ortadan kaldırılması, aile kavramının ve ailevi değerlerin alaşağı edilmesi, bireylerin
millet, inanç ve aile duygularının tek ve aykırı bir kimlik altında toplanması,
terörize edilecek bireylerin ortak bir mücadelede birleştirilmesi, kişinin
özüne dair hafızanın yerine yeni bir bellek yüklenmesi, soyun ve nesillerin
bozulması, aile yıkımıyla birlikte milliyet duygusunun da ortadan kaldırılması,
milliyet duygusunun lağvedilmesiyle tek elden bütün dünyayı yönetecek bir
sistemin var edilmesi, ahlâk dışı eğilimlerde birleşen yeni bir ırk peyda
edilmesidir.
Bunlar sadece birkaç kalem. Bu tip
yapılaşmaların altında her zaman düzeni değiştirme ve hâkimiyet kurma arzusu
bulunmaktadır. Sapkınlığı örgütsel bir mânâya eriştiren her hareket, insanların
bilincini yönetme ve insanı düşünemez bir varlık hâline getirip her türlü
yıkıcı eylemde kullanabilme ütopyasıyla beslenir.
Kadını kadın kimliğinden, erkeği erkek
kimliğinden bertaraf etmek, kadını ve erkeği birlik içinde tutacağı aile
kavramı yerine yeni bir modelleme getirmek, çok büyük sonuçların hedeflendiğini
gözler önüne sermektedir. Kadını aile içindeki eş ve anne rolünden azat olmakla, erkeğin yaratılıştan
gelen vasıflarının yerine nahifleştirilmiş ve cinsiyetinin zıddında bir
karaktere evrilmiş yeni bir kimlik kazandırmakla, bütün dinî, toplumsal, milli
ve tarihî duygu ve düşünceler de yok edilir.
Kurgu hiçbir zaman bir din ya da bir millet üzerinde şekillenmez. Aileyi hedef alan bütün misyoner
faaliyetler, aileden başlayan kimliği ezmek ve bu yolla hangi inanç ve hangi
ırktan olursa olsun kişiyi bütün aidiyetlerinden sıyırmak ve yeni bir aidiyet
var etmekle kölelik düzeni kurmayı hedefler.
Özgürlük aslen, insanın kendine ait
olanları bilmesi, sahiplenmesi ve bu uğurda yaşayabilmesidir. Siz erkeği ve
kadını yaratılışa zıt bir düzlemde yaşatmaya kalktığınızda, kendine ait aile,
toplum ve inanç gibi değerlerin yerine başka bir argüman getirmiş olursunuz.
Onlara bir de mücadele amacı güden bir kavga verdiniz mi, artık yeni bir tipoloji
var etmiş olursunuz!
İnsanın ekmek kavgası, ailesini korumak
ve bir arada tutmak üzere verdiği mücadele, vatan ve millî değerleri savunma
tepkisi bu yeni kavganın altında ezilir. Zaten hedeflenen de budur. Bu tip
örgütlerin dinî, millî ve ailevî kavgaları kalmamış bireylerden meydana gelmesi
gerekir. Bu da ancak aslını inkâr etmek yoluyla gerçekleştirilebilir. Aslını
inkâr, sadece üzerine bastığı toprakları, anne-babasını ve atalarını yok saymak
değil, yaratılışı ve yaratılıştan gelen değerleri de geçersiz kılmaktır. Ve
ancak bu yolla küresel bir ordu var edilir.
LGBT, yeni dünya düzeninde kendi
kimliğinden arındırılmış ve yeni bir kimlikte bir araya getirilmiş bireylerin
bütün din-soy-aile ve geçmiş değerlerinin yerine ortak bir kavgada
ideolojileştirilmiş ve muhakkak toplumları ve dinamiklerini yıkmak üzere kurgulanan
bir örgüttür. Bir dini ya da toplumu hedef almayan, dinleri, toplumları,
milletleri ve devletleri tek elden organize etmeyi hedefleyen şeytanî aklın
projesidir.
Buna destek verenlerin “bireyin
cinsel tercihine saygı” mottosu tamamen elverişli bir argümandır. Çünkü bu “tercih”
dedikleri sapkınlığın, İslâm’a ve ailevî değerlere ne kadar zıt olsa da küresel
algıda kabul görmesi umudu var. Ama örgüte tepkilerin sadece İslâm dünyasından
değil, diğer din ve milletler tarafından da yüksek sesle veriliyor oluşu,
amacın çok daha büyük yıkımlar olduğu gerçeğini de destekliyor.
Her millet, kendi inanç ve toplum
karakterini korumak için bu aykırı toplulukların gelişimine set çekmek zorunda.
Her coğrafya bu örgütleşme ile mücadelede kendine ait değerleri birer savunma
teçhizatı olarak kullanmalı. Elbette yaratılışa savaş açan bütün sapmaların en
güçlü savunma mekanizması İslâm’dır. Çünkü İslâm, insanı insan yapmak üzere bir
yaşam standardı öğretir. Aile ve toplum ilişkisinden ticarî ve siyâsî bütün
kulvarlarda hak ihlâlinin ve bozulmanın önüne geçer.
Biz Müslümanlar bu tip örgütlerle
mücadelemizi bu yolla vermedikçe kazanamayız. Nesillerimizi kurtaramayız. Ama
her toplum ve inançtan insanın da kendi değerlerince bir mücadele vermesi hiç
yoktan iyidir.
Alınması gereken ilk önlem, hafızayı
güçlendirmek ve bireyin kimlik bunalımındaki gedikleri onarmaktır. Hiç kimse
sapkınlığın tezahüratlarla anıldığı bir güruha kendi kimliğini terk edip
katılmaz. Ancak varlığını destekleyen hafızayı kaybetmişler ve kim olduğunu
unutmuşlarca bu tip örgütlerin sloganları etki edicidir. O hâlde dinî ve millî
hafızayı eğitim, siyaset, ticaret, aile ve toplumsal etkileşim alanlarımızın
her birinde var etmek üzere kolları sıvamak gerek. İnsanın millî ve manevî
kimliği bir kâğıda yazılıp hüviyet cüzdanı gibi taşınamaz. O ancak yaşamın her
bir safhasında var edilerek kişinin şah damarına kadar zerk edilebilir.