Kuzeyin savaşçıları Vikingler ve İskandinav mitolojisi

İskandinav mitolojik tanrıları Paganist bir inanca rağmen ölümsüz değildirler. Bir başlangıç olduğu gibi bir son (kıyamet) da mevcuttur. Tanrılar, “Ragnarok” adı verilen kıyamet gününe kadar yaşayıp daha sonra bütün insanlarla birlikte yok olurlar. İnanca göre tek mutlak güç yoktur, her şey doğanın eseridir.

İSKANDİNAV mitolojisi, halkları gibi dünyanın kuzeyinde ve gölgede kalmış bir mitolojidir. Yani bir Türk, Yunan veya Mısır mitolojisi kadar etkin olamamıştır. Ancak buna rağmen günümüzde en fazla esinlenilen mitoloji olmayı başarmıştır. Bunun açık sebebi ise, içerik olarak zengin bir düşle doldurulmuş olmasının yanında, dikta yerine eğlence şekline bürünmüş olmasıdır.

Özellikleri açısından İskandinav mitolojisi, emredici dilden uzaktır. İnsanların hayatlarına yön vermek, bir inanca ve teslimiyete sevk etmek gibi bir misyonu yoktur. Diğer mitolojiler gibi dayatmacı değildir. İnsanlar kaderlerini değiştiremezler, bu sebeple kaderlerini sorgulamaları ya da isyan etmeleri beyhude bir davranıştır. Kuzey tanrıları da Yunan ve Sümer mitolojilerine benzer yönde insan kişiliğine sahip olsa da insanların arasına nadir bir şekilde karışmaktadır.

Temel yapısıyla İskandinav mitolojisi, dünyanın yaratılışı, tanrıların, insanların, devlerin ve diğer ırkların nasıl oluştuğu ve yine dünyadaki tüm hayatın nasıl yok olduğu ile ilgilidir. İskandinav mitolojisinde tüm sihirli objelerin ve varlıkların kendilerine has bir hikâyesi vardır.

Diğer yandan, on beş harf ile Odin tarafından oluşturulan İskandinav alfabesi de mitolojik inançlarla şekillendirilmiştir. Bu alfabenin sihirli olduğuna inanılır ve bazı büyülerde kullanılır.

Bu mitolojide tanrılar ikiye ayrılmaktadır: Odin, Thor ve Baldur gibi ünlü tanrıların bulunduğu maneviyatın temsilcileri “Aesirler” ve zenginlik ve seks gibi dünyevî ihtiyaçların temsilcileri “Vaenirler”…

İskandinav mitolojik tanrıları Paganist bir inanca rağmen ölümsüz değildirler. Bir başlangıç olduğu gibi bir son (kıyamet) da mevcuttur. Tanrılar, “Ragnarok” adı verilen kıyamet gününe kadar yaşayıp daha sonra bütün insanlarla birlikte yok olurlar. İnanca göre tek mutlak güç yoktur, her şey doğanın eseridir.

İskandinav mitolojisinin çok fazla kaynağı bulunmamaktadır. En yakın kaynakları Ortaçağ’da yazılmıştır. Epey girift, karmaşık ve çeşitli bir mitolojidir. 10’uncu yüzyılın sonlarında Hıristiyanlığın kuzeyde yayılması üzerine uzun bir dönem sadece kendi aralarında şiirler ve şarkılar aracılığıyla hayatta kalan İskandinav mitolojisi, yakın zamanda popüler kültür hâline gelmiştir. Diğer adıyla Kuzey Avrupa söylenceleri, ilk olarak Milât sonrası 13’üncü yüzyılda İzlanda'da ortaya çıkmıştır.

Doğa temelli gelişen mitolojinin dil kökeni, günümüze ulaşan bilgilere dayalı olarak “Eski Nors dili” ile taşlara kazınmıştır. Bu dilin alfabesi de günümüze kadar ulaşmıştır. Eski Nors dilinin, Lâtin harflerinden önce Runic alfabenin kullanıldığı Proto-Nors dilinden türediği düşünülmektedir.

Eski Nors dili, günümüzde İzlandaca, Faroca, Norveçce, Danimarkaca ve İsveçcenin atası kabul edilir. Bu diller arasında en az değişenleri ise İzlandaca ve Farocadır.

Kendi içinde pek çok isim ve kavram barındıran İskandinav mitolojisinde barınan efsaneler; Başlangıç veya Yaratılış Efsanesi (Dünyanın Yaratılışı, İnsanın Yaratılışı, Zamanın Yaratılışı), Dünya ve Evrenin Dengesi olarak kabul gören Kutsal Ağaç Yggdrasil, Ases ve Vanes Tanrılarının Savaşı, Thor ve Mjöllnir Efsanesi, Ragnarök Efsanesi, Beowoulf Efsanesi, Sif'in Saçları Efsanesi, Tanrıların Müsabakaları Efsanesi, Volsung Sigurd Efsanesi, İdun'un Çalınan Elmaları ile Loki'nin Hilesi ve Balder'in Ölümü'dür.

İskandinav halkı Vikingler

Dış dünyaya vermek istedikleri vahşet imajıyla sanki başka bir dünyanın sakinleri gibi görünen Vikingler, boynuzlu miğferleri, kısa ve geniş ağızlı baltaları, ejderha başlıklı gemileriyle de hatırlanmaktadır. Kuzey denizlerinin soğukkanlı korsanları, ancak yağmalarına tanık olunduğunda hasar verici kuzeyli barbar savaşçılardı.

“Viking” adı, Eski Norsça olan “vik” (dere) sözcüğünden türemiştir. Erken dönem İskandinav dillerinde “viking” sözcüğü, onların yaşamıyla ilgili olarak “korsan” anlamına gelir. Öyle ki, Avrupa kıtasından ayrılan ilk insanlar da denizci Vikingler olmuşlardır.

Vikingler ya da yerel adlarıyla Norslar, İskandinavyalı korsan ve tüccar kavimlerdir. Yılın büyük kısmını denizlerde geçiren bu savaşçı halk, 8 ve 13’üncü yüzyıllar arasında Kuzeybatı Avrupa’da birçok yeri yağmalamış ve fethetmişlerdir. Mitolojik bir ulus olmayıp, tarihin seyrini değiştiren denizci, savaşçı ve istilâcı bir millettir.

İsveçli olan Vargalar doğuya doğru yayılırken, 11’inci yüzyılda Karadeniz'e, oradan İran'a kadar uzanmışlardır. Normanlar ise Danimarka ve Norveç Vikinglerinin Fransa’nın Normandiya bölgesine yerleşmiş ve Fransızcayı benimsemiş olan kısmıdır.

Avrupa’nın her yerine akınlar düzenlemiş, en ağır darbeyi Allerin altındaki İngiltere ve İrlanda’ya vurmuşlardır. İngiltere'nin en büyük yerleşim yeri Jorvik, bu dönemde York’a dönüşmüştür. 1066’da İngiltere’ye karşı mağlup olsalar da aynı yıl içerisinde Normandiya Dükü Villiam önderliğinde Fransa’nın Normandiya bölgesinden İngiltere’ye çıkarma yapmış ve tahtı ele geçirmişlerdir. Bu tarihten sonra ise İngiltere’ye başka askerî çıkarma yapılamamıştır. 1014’te annesi istilâcılar tarafından öldürülen Kelt Savaş Lordu Brain Boru eliyle adadan kovulmuşlardır.

Tarih sayfalarına bakıldığında, amansız akınların başlıca durma sebebi olarak Vikinglerin Hristiyanlaştırılması gösterilir. Buna rağmen paralı askerler olarak, Roma ve Bizans İmparatorluğu da dâhil birçok krallıkta savaşmışlardır. Sanılanın aksine Vikingler, başlarına boynuzlu ya da kanatlı kasklar takmamışlardır. Hatta Vikinglerin neredeyse yarısı savaşlarda kask dahi kullanmamıştır. Kask kullananlar ise rütbeli ve zengin olanlardır. Bu kaskların sayısı pek fazla olmayacak ki günümüze ulaşan Viking kaskları bir hayli azdır.