“ARAS’ı ayırdılar
Kum ile doldurdular
Ben senden ayrılmazdım
Zor ile ayırdılar
Ay Laçin, can Laçin
Men sene kurban Laçin…”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Azerbaycan’ın
başkenti Bakü’deki Karabağ’ın kurtuluşu için düzenlenen askerî törende okuduğu
bu şiire İran’dan abartılı ve hâddi aşan tepkiler geldi. Tepkilerin büyüklüğü
ve şekli, aslında İran’ın senelerdir gizlediği karın ağrısını ve büyük
korkusunu göstermesi bakımından mânidardı.
Cumhurbaşkanımızın Bakü’deki Azadlık Meydanı’nda
düzenlenen Zafer Geçidi Töreni’nde okuduğu şiir, Bahtiyar Vahapzade’nin “Topraktan
Pay Olmaz” şiirinden bir bölüm idi.
İran sene başında kendisi için çok önemli ve sembol
bir isim olan Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından
bir suikast sonucu öldürülmesi karşısında büyük bir şok yaşamıştı. Korktular.
Onlar kendi içlerinde sembolleştirdikleri ve âdeta mistik bir kahraman hâline
getirdikleri Süleymani’nin dokunulmaz olduğuna inanmışlardı. Korktukları
başlarına geldi. Süleymani’nin öldürülmesinden sonra edilen o büyük intikam yeminleri,
gösteriler ve tehditler ise göstermelik bir füze saldırısı ile son bulmuştu. Erdoğan’ın
okuduğu bu şiir ise İran’a aynı şekilde büyük bir şok yaşattı. Korkularını
artık gizleyemiyorlar.
Başta Sayın Erdoğan olmak üzere ülkemize ölçüsüz,
abartılı ve hâddi aşan ifadelerle saldırdılar.
Çünkü İran Farsları, yaklaşık bin yıldan fazlaca Türk
hükümdarlığı altında yaşıyorlardı. İran, 997’den 1925 yılına kadar (kısa süren Moğol
işgali hâriç) farklı Türk imparatorlukları ve Türk devletleri hâkimiyetinde kaldı.
1828’de
yapılan Türkmençay Antlaşması ile İran’da hüküm süren Kaçar Türk Devleti’nin
(Kaçarlar) Bakü merkezli kuzey tarafı Çarlık Rusya’sının işgaline uğradı. Kaçar
Türk Devleti parçalandı. Aras nehri doğal sınır kabul edildi.
Yönetim,
uzun yıllar boyunca Rusya ile savaşan Kaçar Devleti’nin zaman içinde zayıf
düşmesi ile birlikte 1925’te Fars milliyetçisi Pehlevilerin eline geçti ve İran
halkı uzun yıllar Pehlevi Hükûmeti tarafından idare edildi. 1979’da gerçekleşen
İran İslâm Devrimi ile Humeyni dönemi başladı.
İran
coğrafyasında Türklerin yoğun olarak yaşadıkları üç bölge bulunuyor. Bunlardan
en büyüğü, merkezi Tebriz olan ve İran’ın kuzeyine, Azerbaycan’ın ise güneyine
düşen, asıl ismi ile Güney Azerbaycan bölgesi...
Güney
Azerbaycan kuzeyde Aras, güneyde Hamse, doğuda Talış ve Hazar Denizi, batıda
Türkiye ve Irak ile çevrili durumda.
Güney
Azerbaycan’ın kendisi de 5 ayrı eyaletten oluşuyor. Bunlar Doğu Azerbaycan,
Batı Azerbaycan, Erdebil, Zencan ve Hamedan eyaletleri...
İran’da yaşayan Türklerin nüfusu ile ilgili kesin bir
rakam verilemiyor. Rejim bu konuyu gizli tutmaya çalışıyor. Ancak tahminler
Türk nüfusunun en az 30 ilâ 40 milyon yönünde yapılıyor. Dünya Bankası Ülke
Profilleri Veritabanına göre İran nüfusunun yüzde 42’sini Türkler oluşturuyor.
Yani neredeyse ülke nüfusunun yarısına yakını Türk kökenli.
Azerbaycan Türklerinin yanı sıra Türkmenler, Kaşkaylar,
Avşarlar, Kaçarlar, Karakalpaklar ve Kazaklar bulunuyor.
İran Meclisi’nin ve İran medyasının abartılı tepkisine
rağmen İran
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, şiirle alâkalı olarak, “Erdoğan’ın, İran’ın
toprak bütünlüğüne hakaret kastı olduğunu düşünmüyorum. Bu şiirin İran’daki
anlamı ile yurtdışındaki anlamı aynı değil. Türk mâkâmları şiir ile alâkalı
olarak İran’a bir kasıtları olmadığını bildirdiler. Erdoğan aynı konuşmasında
Türkiye, İran, Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan’ın birlikte çalışabileceğini
ifade etti. Konuşmasının öncesine ve sonrasına da dikkat etmeliyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 7 yıllık bir çalışma geçmişimiz var. Yapılan tüm
açıklamalar bu konuyu geride bırakabileceğimizi gösteriyor” şeklinde
konuştu.
Ruhani
çok daha sağduyulu ve aklı başında bir açıklama yaparak bu konuyu kapattı.
Hattâ
Ruhani, konuyu bu şekilde kapatmanın kendileri için çok daha akıllıca olduğunu
biliyor. Çünkü gerek mevcût reel demografik yapı ve gerekse tarih, İran’ın
Güney Azerbaycan gerçeği ile yüzleşmesi gerekeceğini ortaya koyuyor.
İran
halkı değil ama İran hükûmetleri Türkiye’ye karşı her zaman mesafeli ve her
zaman düşmanca tavırlarda bulundular. Bunun birkaç nedeni vardı.
Asırlarca
Türkler tarafından yönetildikleri için Türklere, özellikle Türkiye’ye karşı gizleyemedikleri
bir husûmet besliyorlar.
İslâm
dinine mensup görünseler bile, aslında gerçek İslâm ile derin inanç farklılıkları
var. Daha açık bir ifadeyle, yönetimi ve çoğunluğun inancını temsil eden Şii
kesimin sapkın ve aykırı inancı ile hareket ediyorlar. Bu sapkınlıkları hem
İslâm, hem de bölge için büyük bir tehdit.
Türkiye
ve İran sadece kendi bölgelerinde değil, Orta Doğu ve Afrika’daki farklı
coğrafyalarda da karşı karşıya gelmeye başladı. İran’da özellikle Humeyni
sonrası Şii-Pers yayılmacılığı benimsendi ve yeni politikası ile tüm Orta Doğu
ve Kuzey Afrika’da güçlü bir etki alanı oluşturdu. Türkiye ise son yıllarda
yeni dış siyâsî çizgisi, tarihsel misyonu ve kültürel bağları gereği özellikle
bu bölgelerde yeniden bir dirilişi gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu yüzden ikili,
sık sık farklı cephelerde karşı karşıya gelmeye başladı.
İran
için ne ABD, ne İsrail, ne de Rusya büyük bir tehdit. Hem sapkın inançlarının,
hem de hayâlini kurdukları Pers yayılmacılığının önündeki en büyük engel
Türkiye!
En
büyük korkuları ise, neredeyse nüfuslarının yarısını oluşturan Türklerin
ayaklanması ve haklarını geri istemeleri. Türkiye ve Türkistan’ın birleşmesi,
daha net bir ifade ile bir Turan hayâli, onların en büyük kâbusu. Turan demek,
İran’ın parçalanması demek.
Rusya’nın
Türkistan’ı parçalaması, Ermenilerin Türkiye ve Türkistan arasında bir engel
olması bu sebeplerle onların da işine geliyordu. Bu yüzden Karabağ’da açıkça ve
alenen Ermenistan’ın yanında oldular. Ancak İran içindeki Türklerin harekete
geçmesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldılar. Ermenistan’a istedikleri gibi
destek veremediler. Hoş, istediği desteği verse bile sonuç değişmeyecekti. Bu
yüzden Azerbaycan Türk Kuvvetleri, Karabağ’da sadece Ermenistan’ı, arkasındaki Batılıları,
hattâ Rusya’yı değil, İran’ı da yendi. Abartılı tepkileri, öfkeleri, yırtınmaları,
kendilerini parçalamaları hep bu yüzden.
Korkuyorlar.
Ancak korkunun ecele faydası yok! Türkiye ve Azerbaycan, Karabağ Zaferi ile yeniden
doğuşun muştusunu ilân etmiş oldular. Evvel Allah, uyanış ve diriliş başladı! Toprakları
işgal edilmiş, hâlihazırda ezilen, sömürülen, hakları gasp edilen, zulüm
altında olan nice Müslüman ve nice soydaşımız için kutlu bir dirilişin
müjdesidir tüm olanlar.
Selâm
olsun Güney Azerbaycan’a, Doğu Türkistan’a, Kırım’a, Çeçenistan’a, Batı
Trakya’ya, Kıbrıs’a, Musul’a, Kerkük’e, Tataristan’a, Dağıstan’a, Türkistan’a
ve dahi Büyük Turan’a!