Kutlu bir dirilişin müjdesidir olanlar

Korkuyorlar. Ancak korkunun ecele faydası yok! Türkiye ve Azerbaycan, Karabağ Zaferi ile yeniden doğuşun muştusunu ilân etmiş oldular. Evvel Allah, uyanış ve diriliş başladı! Toprakları işgal edilmiş, hâlihazırda ezilen, sömürülen, hakları gasp edilen, zulüm altında olan nice Müslüman ve nice soydaşımız için kutlu bir dirilişin müjdesidir tüm olanlar.

“ARAS’ı ayırdılar

Kum ile doldurdular

Ben senden ayrılmazdım

Zor ile ayırdılar

Ay Laçin, can Laçin

Men sene kurban Laçin…”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki Karabağ’ın kurtuluşu için düzenlenen askerî törende okuduğu bu şiire İran’dan abartılı ve hâddi aşan tepkiler geldi. Tepkilerin büyüklüğü ve şekli, aslında İran’ın senelerdir gizlediği karın ağrısını ve büyük korkusunu göstermesi bakımından mânidardı.

Cumhurbaşkanımızın Bakü’deki Azadlık Meydanı’nda düzenlenen Zafer Geçidi Töreni’nde okuduğu şiir, Bahtiyar Vahapzade’nin “Topraktan Pay Olmaz” şiirinden bir bölüm idi.

İran sene başında kendisi için çok önemli ve sembol bir isim olan Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından bir suikast sonucu öldürülmesi karşısında büyük bir şok yaşamıştı. Korktular. Onlar kendi içlerinde sembolleştirdikleri ve âdeta mistik bir kahraman hâline getirdikleri Süleymani’nin dokunulmaz olduğuna inanmışlardı. Korktukları başlarına geldi. Süleymani’nin öldürülmesinden sonra edilen o büyük intikam yeminleri, gösteriler ve tehditler ise göstermelik bir füze saldırısı ile son bulmuştu. Erdoğan’ın okuduğu bu şiir ise İran’a aynı şekilde büyük bir şok yaşattı. Korkularını artık gizleyemiyorlar.

Başta Sayın Erdoğan olmak üzere ülkemize ölçüsüz, abartılı ve hâddi aşan ifadelerle saldırdılar.

Çünkü İran Farsları, yaklaşık bin yıldan fazlaca Türk hükümdarlığı altında yaşıyorlardı. İran, 997’den 1925 yılına kadar (kısa süren Moğol işgali hâriç) farklı Türk imparatorlukları ve Türk devletleri hâkimiyetinde kaldı.

1828’de yapılan Türkmençay Antlaşması ile İran’da hüküm süren Kaçar Türk Devleti’nin (Kaçarlar) Bakü merkezli kuzey tarafı Çarlık Rusya’sının işgaline uğradı. Kaçar Türk Devleti parçalandı. Aras nehri doğal sınır kabul edildi.

Yönetim, uzun yıllar boyunca Rusya ile savaşan Kaçar Devleti’nin zaman içinde zayıf düşmesi ile birlikte 1925’te Fars milliyetçisi Pehlevilerin eline geçti ve İran halkı uzun yıllar Pehlevi Hükûmeti tarafından idare edildi. 1979’da gerçekleşen İran İslâm Devrimi ile Humeyni dönemi başladı.

İran coğrafyasında Türklerin yoğun olarak yaşadıkları üç bölge bulunuyor. Bunlardan en büyüğü, merkezi Tebriz olan ve İran’ın kuzeyine, Azerbaycan’ın ise güneyine düşen, asıl ismi ile Güney Azerbaycan bölgesi...

Güney Azerbaycan kuzeyde Aras, güneyde Hamse, doğuda Talış ve Hazar Denizi, batıda Türkiye ve Irak ile çevrili durumda.

Güney Azerbaycan’ın kendisi de 5 ayrı eyaletten oluşuyor. Bunlar Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan, Erdebil, Zencan ve Hamedan eyaletleri...

İran’da yaşayan Türklerin nüfusu ile ilgili kesin bir rakam verilemiyor. Rejim bu konuyu gizli tutmaya çalışıyor. Ancak tahminler Türk nüfusunun en az 30 ilâ 40 milyon yönünde yapılıyor. Dünya Bankası Ülke Profilleri Veritabanına göre İran nüfusunun yüzde 42’sini Türkler oluşturuyor. Yani neredeyse ülke nüfusunun yarısına yakını Türk kökenli.

Azerbaycan Türklerinin yanı sıra Türkmenler, Kaşkaylar, Avşarlar, Kaçarlar, Karakalpaklar ve Kazaklar bulunuyor.

İran Meclisi’nin ve İran medyasının abartılı tepkisine rağmen İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, şiirle alâkalı olarak, “Erdoğan’ın, İran’ın toprak bütünlüğüne hakaret kastı olduğunu düşünmüyorum. Bu şiirin İran’daki anlamı ile yurtdışındaki anlamı aynı değil. Türk mâkâmları şiir ile alâkalı olarak İran’a bir kasıtları olmadığını bildirdiler. Erdoğan aynı konuşmasında Türkiye, İran, Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan’ın birlikte çalışabileceğini ifade etti. Konuşmasının öncesine ve sonrasına da dikkat etmeliyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 7 yıllık bir çalışma geçmişimiz var. Yapılan tüm açıklamalar bu konuyu geride bırakabileceğimizi gösteriyor” şeklinde konuştu.

Ruhani çok daha sağduyulu ve aklı başında bir açıklama yaparak bu konuyu kapattı.

Hattâ Ruhani, konuyu bu şekilde kapatmanın kendileri için çok daha akıllıca olduğunu biliyor. Çünkü gerek mevcût reel demografik yapı ve gerekse tarih, İran’ın Güney Azerbaycan gerçeği ile yüzleşmesi gerekeceğini ortaya koyuyor.

İran halkı değil ama İran hükûmetleri Türkiye’ye karşı her zaman mesafeli ve her zaman düşmanca tavırlarda bulundular. Bunun birkaç nedeni vardı.

Asırlarca Türkler tarafından yönetildikleri için Türklere, özellikle Türkiye’ye karşı gizleyemedikleri bir husûmet besliyorlar.

İslâm dinine mensup görünseler bile, aslında gerçek İslâm ile derin inanç farklılıkları var. Daha açık bir ifadeyle, yönetimi ve çoğunluğun inancını temsil eden Şii kesimin sapkın ve aykırı inancı ile hareket ediyorlar. Bu sapkınlıkları hem İslâm, hem de bölge için büyük bir tehdit.

Türkiye ve İran sadece kendi bölgelerinde değil, Orta Doğu ve Afrika’daki farklı coğrafyalarda da karşı karşıya gelmeye başladı. İran’da özellikle Humeyni sonrası Şii-Pers yayılmacılığı benimsendi ve yeni politikası ile tüm Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da güçlü bir etki alanı oluşturdu. Türkiye ise son yıllarda yeni dış siyâsî çizgisi, tarihsel misyonu ve kültürel bağları gereği özellikle bu bölgelerde yeniden bir dirilişi gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu yüzden ikili, sık sık farklı cephelerde karşı karşıya gelmeye başladı.

İran için ne ABD, ne İsrail, ne de Rusya büyük bir tehdit. Hem sapkın inançlarının, hem de hayâlini kurdukları Pers yayılmacılığının önündeki en büyük engel Türkiye!    

En büyük korkuları ise, neredeyse nüfuslarının yarısını oluşturan Türklerin ayaklanması ve haklarını geri istemeleri. Türkiye ve Türkistan’ın birleşmesi, daha net bir ifade ile bir Turan hayâli, onların en büyük kâbusu. Turan demek, İran’ın parçalanması demek.

Rusya’nın Türkistan’ı parçalaması, Ermenilerin Türkiye ve Türkistan arasında bir engel olması bu sebeplerle onların da işine geliyordu. Bu yüzden Karabağ’da açıkça ve alenen Ermenistan’ın yanında oldular. Ancak İran içindeki Türklerin harekete geçmesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldılar. Ermenistan’a istedikleri gibi destek veremediler. Hoş, istediği desteği verse bile sonuç değişmeyecekti. Bu yüzden Azerbaycan Türk Kuvvetleri, Karabağ’da sadece Ermenistan’ı, arkasındaki Batılıları, hattâ Rusya’yı değil, İran’ı da yendi. Abartılı tepkileri, öfkeleri, yırtınmaları, kendilerini parçalamaları hep bu yüzden.

Korkuyorlar. Ancak korkunun ecele faydası yok! Türkiye ve Azerbaycan, Karabağ Zaferi ile yeniden doğuşun muştusunu ilân etmiş oldular. Evvel Allah, uyanış ve diriliş başladı! Toprakları işgal edilmiş, hâlihazırda ezilen, sömürülen, hakları gasp edilen, zulüm altında olan nice Müslüman ve nice soydaşımız için kutlu bir dirilişin müjdesidir tüm olanlar.

Selâm olsun Güney Azerbaycan’a, Doğu Türkistan’a, Kırım’a, Çeçenistan’a, Batı Trakya’ya, Kıbrıs’a, Musul’a, Kerkük’e, Tataristan’a, Dağıstan’a, Türkistan’a ve dahi Büyük Turan’a!