Küreselleşme çağında gençliği anlamlandırmak

Gençlerin önünde küresel çağın İbrâhim’i (as) olmak şeklinde büyük bir meydan okuma vardır. Kur’ân, İbrâhim Peygamber’den “genç” olarak söz etmektedir. Zamanının bütün putlarını sorgulayan ve kıran İbrâhim’den (as) toplum, “putları diline dolayan ve eleştiren genç” olarak bahsetmiştir. Küresel çağın en büyük eksikliği, bugün Genç İbrâhimlerin olmamasıdır. Bütün putları sorgulayan ve yıkan, insanı hakikat ve faziletle buluşturan İbrâhimî modele dünya gençliğinin ihtiyacı bulunmaktadır.

İÇİNDE yaşadığımız çağın belirgin niteliği, “küreselleşme” kavramıyla ifade edilmektedir. Küreselleşme olgusu, ekonomik ve teknolojik imkânlar ve gelişmişlikle ifade edilmesine rağmen, küreselleşmenin insan gruplarıyla ilişkisi genellikle ihmâl edilmektedir.

Her şeyi tanımlayan küreselleşme olgusu ışığında “gençlik” kavramını nasıl anlamamız gerektiği sorusuna yeni ve derinlikli cevaplar bulmamız lâzımdır. Gençlik kavramını ve olgusunu artık klişe kavramlarla ele almanın hiçbir anlamı kalmamıştır. Gençliği, dünün anlayışlarına göre değil, bugünün dünya gerçeklerine göre anlamlandırmamız lâzımdır. Gençliğin içi boş sloganlarla fetişleştirilmesi ve mistifikasyonu hiçbir sorunu çözmemektedir. Bilâkis arkaik anlayışlar, gençliği çözüm kaynağı değil, sorunun kendisi hâline getirebilmektedir.

Gençlik genellikle fetişleştirilmekte ve mistik bir gizeme büründürülmektedir. Gençliğe kaldıramayacağı ağır yükler yüklemek ve gençlere yüce ideallerin taşıyıcıları misyonunu vermek, gençleri bunaltmakta ve ezmektedir. Genç, misyoner değildir. Genç, hiç kimseden farklı değildir. Genci insan olarak ele almak lâzımdır.

Gence abartılı anlamlar yüklemek ve onu büyük misyonların takipçisi hâline getirmek, büyük hayâl kırıklıklarına neden olabilir. Genci tanımlamak ve sınırlamak yerine genci anlamak ve ona alan açmak lâzımdır.

Küreselleşme karşımızda birçok imkân yaratmasına rağmen aynı zamanda insanî açıdan maliyeti yüksek olabilmektedir. Küreselleşmenin insanî maliyeti net olarak ortaya konulmuş değildir. Küreselleşme ve insanlık arasında net ve açık bir ilişkinin ortaya konulmaması, küreselleşmenin insanlık için maliyetini anlamamızı zorlaştırmaktadır. İnsanlık ve küreselleşme arasında net bir ilişki olmadığı gibi, gençlik ve küreselleşme arasındaki tecrübe de açık değildir. Belirsizliğin ve sürekli değişimlerin olduğu global kontekstte gençler, küreselleşme olgusundan en çok etkilenen insanlardır.

Küreselleşen gençlik ve gençleşen küreselleşme

Aslında küreselleşme olgusu, gençliği hedefleyen bir olgudur. Küreselleşen gençlik ve gençleşen küreselleşme olguları birbirini beslemektedir. Gençlik küreselleşme olgusunun içeriğini belirlediği gibi, küreselleşme de gençlerin kültürlerini, yaşam tarzlarını ve anlam dünyalarını değiştirmektedir.

Globalleşme, iki ucu sivri bir kılıç gibidir. Ekonomik imkânlar sunan küreselleşmenin, aynı zamanda sosyal ve insanî maliyeti yüksek olmaktadır. Genç, küreselleşmenin ekonomik imkânları ve insanî maliyeti arasında bir denge tutturmayı öğrenmelidir.

İnsanların birbirine yaklaştığı, aynı zamanda aralarındaki farkların büyüdüğü bir dünyadayız. Beklentilerin ve ihtiyaçların arttığı ama insanların tatmin olmadığı insanlık durumu, bugünün dünyasının önemli bir karakteristiğidir. Küreselleşen dünyadaki eşitsizlik ve tatminsizlik duygusunu en çok yaşayan kesim, belki de gençlerdir. Küreselleşmenin devâsa imkânları, insanlarda büyük açlık ve arzu uyandırmaktadır. Küreselleşme, küresel pazarın ürünleriyle gençlerden bir karşılık beklemektedir.

Tüketim, bir yaşam biçimidir. Gençler, birey olarak tüketmeye ikna edilmektedirler. Küresel pazar herkese özel bir şey sunmakta ve tüketim ürünleri sayesinde herkeste bir aidiyet duygusu yaratılmaktadır. Yükselen tüketim beklentileri tatmin edilmeyince gençlerde yoksunluk, umutsuzluk ve öfke oluşmaktadır. Globalleşme, gençlerin üzerinde mega umutlar ve ihtiyaçlar yaratırken, aynı şekilde bu ihtiyaçların karşılanması için tatmin edici imkânlar sunulmamaktadır. Gençlerin küreselleşme süreci içinde dengeyi nasıl koruyacakları ve küreselleşme olgusuyla nasıl başa çıkacakları önemli bir soru olarak önümüzdedir.

Gençler, küreselleşme çağında sınırlarını değil, sınırsızlıklarını düşünmeye başlamışlardır. “Gençlik” ve “sınır” kavramları, bugünün dünyasında artık bir araya gelememektedir. Küreselleşme, insanlığa ve gençlere yeni imkânlar ve fırsatlar yaratmaktadır.

Geleneksel olarak gençlere sınırlı olmak öğretilirdi. Günümüz dünyasında gençlerin sınırlılıkları değil, sınırların ötesini düşünmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. Sınır kavramına oryante olmuş bir zihnin küreselleşme olgusunu tecrübesi verimli olmamaktadır.

Küreselleşme genellikle ekonomik bir olgu olarak algılanmaktadır. Küreselleşmenin bilgi ve teknoloji ekonomisi, kendisine uygun yeni bir insan tipi istemektedir. “Homo globalikus” olarak ifade edebileceğimiz küreselleşme insanı, çok yönlü bilgiyle donanmış, dünyanın her tarafında çalışabilen, mensubu olduğu coğrafyayı, kültürü ve toplumu aşan yeni bir tipe ihtiyaç duyulmaktadır.

Küreselleşmenin gençlerden beklentisi, gençlerin küresel ekonominin ihtiyaç duyduğu eleman olmaktır. Gençler, artık yarının umutları değil, bugünkü ekonomik faaliyetleri yürüten ekonomik kaynaklara dönüşmüşlerdir. Gençler, artık üretici aktif kaynak olma imkânını küresel ekonomi içinde yakalamışlardır.

Gençliği genellikle cehalet ve tecrübesizlikle birlikte ele alan bir algılama vardır. Küreselleşen dünyada genç bireyin bilgisizliği ve tecrübesizliği tolere edilmemektedir. Gencin tecrübeli, donanımlı ve bilgili olması istenmektedir.

Düşünce ve anlamın genç hâli

Gençlik kesimi kendisine özgü bir düşünce ve anlam çerçevesi oluşturma arayışındadır. Gençliğin tek bir ideoloji veya inanca saplanması yerine bütün görüşlere açık bir zihinsel dünya oluşturması gerekmektedir. Küresel çağın gençliği, sosyalist veya milliyetçi gençlik değildir. Küresel çağ, bütün görüş ve değerlere açık, bunları eleştirel olarak değerlendirebilen, kendisine özgü fikirler üreten dinamik ve yaratıcı bir küresel gençlik olgusunu gerektirmektedir. Küreselleşme çağında dünyaya at gözlüğüyle bakan ideolojik gençlik dönemi sona ermiştir. Gençlik, hiçbir fikirden korkmamalı ama hiçbir ideolojinin mülkiyeti hâline de gelmemelidir. İnsanlığın ilmi hür, fikri hür ve vicdanı hür bir gençliğe ihtiyacı vardır.

Küreselleşme, gençliğin düne değil, bugüne ve yarına odaklanmasını gerektirmektedir. Geçmişe yönelimli gençliğin bugünün küresel dünyasında özne olması mümkün değildir. Mevlâna’nın “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lâzım” sözünü unutmamak gerekir. Genç, küresel dünyanın bugününe dair söz söyleyen kişidir.

Gençlerin önünde küresel çağın İbrâhim’i (as) olmak şeklinde büyük bir meydan okuma vardır. Kur’ân, İbrâhim Peygamber’den “genç” olarak söz etmektedir. Zamanının bütün putlarını sorgulayan ve kıran İbrâhim’den (as) toplum, “putları diline dolayan ve eleştiren genç” olarak bahsetmiştir. Küresel çağın en büyük eksikliği, bugün Genç İbrâhimlerin olmamasıdır. Bütün putları sorgulayan ve yıkan, insanı hakikat ve faziletle buluşturan İbrâhimî modele dünya gençliğinin ihtiyacı bulunmaktadır.

Gençlerin önünde ideolojik ve değerler alanında birçok seçenek bulunmaktadır. Gençler, istedikleri ideolojiyi veya inancı seçebilmektedirler. Gençlerin ideoloji eksikliği bulunmamasına rağmen, onların eksik ve mahrum oldukları en önemli değer, ahlâktır. Küresel çağda genç insanın ahlâkî bir çerçeve ile insana, hayata, çevreye ve dünyaya bakan küresel bir perspektife sahip olması gerekmektedir.

 “Gençlik” denilince akla gelen şey, “özgürlüktür”. Gençler ile özgürlüğü birbirinden ayırmak mümkün değildir. Özgürlük, gencin kişiliğini nasıl oluşturacağı, ne iş yapacağı ve hangi değerlere göre hayatını yaşayacağı konusunda kendisinin karar vermesini gerektirmektedir. Özgürlük, gencin genç olarak hayatını yaşamasının olmazsa olmazıdır. Genç, sürekli olarak özgür ve özgün olmanın yollarını bulmalı ve keşfetmelidir. Genç insanı özgürlük düşüncesinden uzaklaştırmak, gençliğin yozlaştırılması demektir.

 

Küreselleşme ile bir arada düşünülemeyecek olan şeyse kapalılık, tutuculuk, statükoculuk ve fanatizmdir. Gençlik, dinamizm ve değişkenlik demektir. Gençliğin değişimci ve yenilikçi özelliğini kaybetmesi, küreselleşme çağında nasıl yaşayacağını bilmemek demektir. Gençlik, muhafazakârlığı değil, sürekli olarak özgürlüğü yaşamalıdır.

Gençliğin soruları, gençliğin cevapları

Gençlik özgürlük ve değişimle ilgili bir tecrübe olmasına rağmen, gençliğe itaat ve konformizm dayatılmaktadır. Küreselleşme çağında gençliğin özgüven, özgürlük ve yaratıcılık-girişimcilik temelinde kişiliklerini geliştirmelerinin imkânları oluşturulmalıdır. Gençliğe başkalarının verdiği cevaplar dayatılmamalı, gençliğe kendi sorularını sorma ve cevaplarını verme yeteneği geliştirilmelidir.

Gençliğe dindarlık adına tasavvuf-tarikat merkezli, milliyetçi-muhafazakâr, siyâsî-dinî kimlik, modernist-dinî kimlik, geleneksel dindarlık, kültürel-dinî kimlik veya cemaatçi ve mezhepçi kimlikler empoze edilmektedir. Gençlerin bugün ihtiyaç duydukları ise bu dar kimlikler değildir. Gençlere küresel Müslüman insan kimliğini oluşturmaları seçeneği sunulmalıdır. İnsanlığı bütün çoğulculuğuyla, medeniyetiyle ve birikimiyle bir bütün olarak anlayan yeni bir genç insan modeline ihtiyaç vardır.

Genç insanı tek bir boyutla ele alan yaklaşımlar yıkıcı olmaktadır. Şehvet, eğlence, gelip geçicilik gibi kavramlar gençlik anlayışını ifsad etmektedir. Genç insanın aklını, kalbini ve zevkini birlikte ele alan bütüncül bir gençlik anlayışına ihtiyaç vardır. Genç insanlar üzerinden toplum ve insan mühendisliği yapan otoriter ve totaliter anlayışlar, gençlerin aklını, kalbini ve zevkini ifsad etmektedirler. Gençlerin aklını bozmadan selim hâle getiren bir yaşam alanının imkânları üzerinde durulmalıdır.

Küreselleşme çağında gençlik, doğal insanî dili kaybetmiş durumdadır. Bugün dünyada bir “e-gençlik” olgusu oluşmaktadır. Gençler, kişiler arası ilişkiler yerine dijital iletişim araçları üzerinden birbirleriyle ilişki kurmaktadırlar. Teknoloji, bugün gençliğin sahici insanlarla iletişim kurmasına engel olmaktadır. Sanal dünyada kurulan dil, sahici bir insanî dil değildir. Sanal dil, yarım yamalak, ne olduğu belirsiz, anlaşılmaz kelimelerden oluşan bir iletişim biçimidir. Sanal dünyanın ucûbe dili üzerinden birbirleriyle ilişki kurmaya çalışan gençler, sadece insanlık dilini değil, aynı zamanda insanlık düşüncesini de kaybetmektedirler.

Bugünkü gençlik, ulusal, dinsel, coğrafî, sınıfsal veya ideolojik olmaktan çıkmıştır. Bugün “küresel gençlik” dediğimiz bir olguyla karşı karşıyayız. Küresel genç, küresel süreçlerin içinde aktif olarak yer alan diğer kültürlere ve coğrafyalara zaman-mekân mesafesini aşarak bağlanan kişidir. Küreselleşme çağında izole olmuş gencin, varlığını aktif olarak ortaya koyması çok zordur. Teknoloji duvarları gençleri soyutlamaktadır. Kapalı ve lokâl olanın ötesinde, gencin küresel eksene ve açıklığa yönelmesi gerekmektedir.

Küresel köylülük

Küreselleşme tecrübesi açık olmasına rağmen küreselleşme teknolojisi insanı kapalı kutu hâline getirmektedir. Küresel köy hâline gelen dünyada gençler, küresel köylü olmuşlardır. Dijital âlemin dar sınırlılıkları içine hapsolan, yüz yüze ilişkiler yerine sanal ilişkileri tercih eden bir kitle ortaya çıkmıştır. Küreselleşme sürecinin en önemli sonucu, gençlerin küresel köylü olmasıdır. Küreselleşme, küresel bir kent kuramamıştır. Küreselleşme, gençleri kentlileştirmemiş, hattâ köylüleştirmiştir.

Gençlik dünyayı, insanlığı ve evreni keşfetme ve anlama merakına sahiptir. Ancak bugün gençlik, dünyayı ve hayatı keşfetmek ve anlamak yerine internetten elde edilen yüzeysel bilgileri tüketmeye başlamıştır. Dijital bilgi kaynakları, gençlerin merak, keşif ve anlama yeteneklerini köreltmektedir.

Gençler, keşfi kaybetmeleriyle aslında derinliklerini de kaybettiler. Hâlbuki genç insan, derin insanlığını keşfetmeye çalışan derin gençtir. Derinlik yerine yüzeysellikle yetinen ve başkalarının ürettiği kavrayışları tüketen kişiler, aslında gençliklerinin yanında insanlıklarını da çürütmektedirler.

Globalleşme, belirsizlikle eş bir süreçtir. Küreselleşmenin birincil muhatabı gençlerdir. Küreselleşmeden en çok etkilenen kesim gençlik olmasına rağmen, gençler, globalleşmenin neden olduğu hızlı değişim ve dönüşümleri kontrol edememekte veya süreçleri etkileyememektedirler. Gençler, bugün küreselleşme süreci tarafından kontrol edilen bir konumdadırlar. Bu durum, küreselleşme sürecinin mağdurları ve kurbanlarının gençler olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Gençler küresel değişmenin barometresi olmalarına rağmen, sosyal değişmedeki rollerininse çok sınırlı olduğu görülmektedir. Zaman ve mekânı birleştiren küreselleşme, insanlar arasındaki fizikî ve coğrafî mesafeleri kaldırmaktadır. Küreselleşen dünyada insanlar arasındaki psikolojik, sosyal ve kültürel mesafeler, maalesef ortadan kalkmamakta, bilâkis bugünün dünyasında sosyal ve insanî farklar derinleşmektedir.

Gençler, içinde yaşadıkları toplumda derinleşen insanî farklar karşısında nasıl bir tutum takınacakları konusunda karmaşık bir durumdadırlar. Küreselleşme, farklılığı ortaya çıkardığı gibi insanları da farklılaştırmaktadır. Gençler, farklılıklarını ve farklılaşmayı birlikte nasıl gerçekleştirecekleri konusunda yeni bir benlik oluşumuna muhtaçtırlar. Gençlerin lokâl kalmaları, küreselleşme süreci içinde mağdur edilmeleri ve dezavantajlı olmaları anlamına gelmektedir. Lokâl hayatın ötesinde küresel düzeyde yaşamayı öğrenmeleri gerekmektedir.

Merkez-çevre ilişkilerini bugün küreselleşme belirlemektedir. Yerele hapsolanları dışlayan ve dezavantajlı hâle getiren küreselleşme süreci, lokâl hayatın sınırlarının dışına çıkanları ise çevreden alıp merkeze taşımaktadır.

Küreselleşme kontekstinde gençlerin yeni bir kimlik ve zihin inşâ etmeleri gerekmektedir. Ancak dezavantajlılık ve dışlanma karşısında gençler, küreselleşme ile tepkisellik ilişkisi içine girmektedirler. Gençler, küreselleşme süreci içinde aktif olarak yer almak yerine, ona reaksiyon gösteren bir tutum takınmaktadırlar. Gençlerin küreselleşme ile reaksiyoner tutumdan aksiyoner bir tutuma geçmeleri gerekmektedir.

Gençler küreselleşme sürecinin pasif alıcıları veya karşıtları olmak yerine, bu süreçte söz söyleyen aktörler olma yeteneğine sahip olmalıdırlar.

Belirsizliğin alternatifini bulmak

Küreselleşmenin dinamosu olan Batı toplumlarında gençler, küresel bilgi ekonomisi içinde kolaylıkla yer almaktadırlar. Ancak Batı toplumlarının dışında kalan toplumlarda küreselleşmenin neden olduğu değişimin yönü ve durağı konusunda bir belirsizlik vardır.

Ülkelerinin ve toplumlarının geleceği belirsiz olduğundan dolayı Doğu toplumlarının gençleri de kaygılı ve endişeli olmaktadırlar. Küreselleşme, acımasız yaşam alanları yaratmıştır. Gençler, acımasız yaşam alanlarında kendilerine de yer olduğu konusunda umutlu olmalıdırlar.

Küreselleşme, kaos ve belirsizliğiyle büyük bir stres kaynağıdır. Aile, din ve akrabalık gibi geleneksel-kurumsal etkilerin azalması sonucu, gençler kim olduklarına ve nereye gittiklerine kendileri bizzat belirleme durumuyla yüz yüzedirler. Gençlere, küresel dünyada nereye gittiklerine dair sağlam bilgi kanalları sunan ağlara ve kılavuzlara ihtiyaç vardır.

Küreselleşme, sanıldığının aksine ekonomiyle sınırlı değil, büyük ölçüde kültürle ilgilidir. Kültür ve ekonomi, küreselleşme açısından birbirinden ayrılmamaktadır. Bilgi açısından zengin veya yoksul olmak, insanlar arasında büyük fark yaratmaktadır. Küresel kültürün büyük bölümü gençlik kültürüdür. Küresel tüketim ekonomisi gençler etrafında oluşturulmuş olup, tüketim ve gençlik merkezli bir küresel değer sistemi inşâ edilmiş durumdadır.

Gençler küresel kültüre tek bir biçimde katılmamaktadırlar. Birçok biçimde küresel kültüre katılan gençler, bir şekilde kendilerini küresel kültürün bir parçası olma zorunda hissetmektedirler. Gençlik, günlük düzeyde küresel kültür ürünlerini kullanarak kimliğini sürekli olarak oluşturmaktadır. Küresel kültür ürünlerini kullanarak onunla etkileşimde olan gençler, yerel kontekstte kendi tecrübe ve anlam dünyalarını oluşturmaktadırlar.

Küresel kültür içinde gençler, kendi bireysel hikâyelerini yerel bir şekilde ifade etmektedirler. Sanal âlemde gençler, bireysel hikâyelerini sürekli olarak kurgulamaktadırlar. Küreselleşme, gençlere dijital teknoloji yoluyla küresel biyografilerini anlatma ve yazma imkânı vermektedir. Herkes Facebook veya Twitter gibi sosyal medya platformlarında kendi biyografisini yazmaktadır. Bu biyografinin ne kadar sahici olup olmadığı ise tartışmalıdır.

Dijital âlem yerine reel âlemde gençler, sahici bir biyografiyi tecrübe etmelidirler. Gençler, değişmez ve standart bir kültür ve kimlik yerine akışkanlık ve değişkenlik üzerine kurulan hibrit bir yaklaşımla küreselleşme içinde gezinmektedirler. Küresel kültür, gençler için kimliklerde, günlük hayatın inişlerinde ve çıkışlarında gezinmeye imkân veren bir kaynaktır.

Küresel kültürün tüketicisi olmak, gençler üzerinde büyük ağırlık oluşturmaktadır. Gençler, yerel kültür ve küresel kültür arasında bocalamaktadırlar. Bütün kitle iletişim teknolojileri ve sanal âlem, Amerika kültürünü yaymaktadır. Küreselleşme, bir ölçüde Amerika kültürünün küreselleştirilmesidir. Amerika ve Batı merkezli dünya, genç insanların dilsel ve kültürel farklılıklarını ifade etmelerini zorlaştırmakta, gençlerin küresel düzeydeki insanî çoğulculuğu çoğulcu olarak değil, tek boyutlu olarak algılamalarına neden olmaktadır.

Küreselleşme, salt çoğulcu bir olgu değil, aynı zamanda kültür emperyalizmi için yapılan politik bir hegemonya mücadelesidir. Kültür, küresel çağda yumuşak politik güçtür. Gençlerin kültür emperyalizmi konusunda duyarlı olmaları gerekmektedir.

Küreselleşme, kültürü bireyselleştirmekte ve evrenselleştirmektedir. Bireyselleşme ve küreselleşme, kültür bağlamında yan yana gitmektedir. Küreselleşme, kültürler arası farkları derinleştirmekte ve ortaklaştırmaktadır. Gençler, küreselleşme sürecinde farklı kültürlerden aldıkları ürünleri kendi lokâl kontekstlerinde algılamakta, anlamlandırmakta ve içselleştirebilmektedirler. Gençler, farklı kültürlerden gelen ürünleri anlama ve içselleştirmekle bir ölçüde aslında kendi güçlerini ortaya koymakta ve toplumlarında var olan egemen kültür yapılarına bir şekilde meydan okumaktadırlar.

Son söz

Kültürün globalleştiği bir dünyada dünyanın ve insanların artan bir şekilde birbirine bağımlı olduğu bir sürece giriyoruz. Dünya gençliğinin ve kimlik algısı arasındaki ilişki, bu bağlamda önemlidir. Gençler, genelde toplumun en alıcı kesimi olarak düşünülmektedir. Gençlik, genellikle isyankâr bir rûha sahip olmakla anılmaktadır. Küreselleşen dünyada gençlik, önceki nesillerin kültürel ve tarihî mîrasını, alışkanlıklarını ve ritüellerini reddetmekte, diğer kültürlerin unsurlarını alarak lokâl kontekstte yeniden üretmektedir.

Gençler yeni olana büyük bir yönelim içindedirler. “Gençlik, isyan ve yenilik”, iç içe geçmiş durumdadır. Genç, önceki nesillerin kimliğine yatırım yapmak yerine kendi genç kimliğine yatırım yapmaktadır. “Genç nasıl olunur?” sorusuna cevap vermek için kişi, kültür, sanat, müzik, tüketim ve giyim tarzlarında kendine göre tercihlerde bulunmaktadır.

Küreselleşme, dinamik ve sürekli değişimler içinde ilerleyen bir süreçtir. Gençlere sosyal aktörler olarak değil, pasif alıcılar olarak bakılmaktadır. Gençlik, olmuş bitmiş değil, oluş hâlinde bir tecrübe demektir. Maalesef gençler, aktif küresel vatandaşlık kapsamı içinde küreselleşme süreci içinde yer almak yerine, büyük ölçüde pasif tüketici durumuna hapsedilmişlerdir.

Gençler, değişim, dönüşüm ve kalkınmanın aktif taşıyıcıları olmalıdırlar. Dışarıdan organize edilen programlarla gençlerin dinamik küresel vatandaş olmaları mümkün değildir. Gençlerin fıtrî bir ahlâk ve değerler manzûmesiyle donanmış olarak selim bir akıl, kalp ve zevkle aktif bir şekilde küreselleşme süreci içindeki rollerini işlevsel olarak gerçekleştirmeleri gerekmektedir.