Kurban, kurbiyeti kavileştirerek kutba erdirir

Kurban’ın derin mânâsı da kadim kaynaklarımıza göre bizi Allah’tan uzaklaştıran nefsin gayr-i meşru istek ve arzularının kesilmesi demektir. Bunu yapmadıktan sonra, maksat tam mânâsıyla hâsıl olmaz ve kurban ibadeti dört güne, hattâ birçoğuna göre tek güne sıkışır kalır.

İLKEL toplumlarda insanlar, gök gürlediği, deprem olduğu veya bir belâya uğradıkları zaman göklerin ya da yerlerin tanrılarının kendilerini cezalandıracağını düşünürlermiş. İnsanlar, ceza ve belâdan kurtulmak için tanrılara kurban verirlermiş. Bu bazen bâkire bir kız, bazen de bir hayvan olurmuş. Yani ilkel toplumlarda kurban belâ ve cezayı uzaklaştırma anlamına geliyormuş.

Bazıları bu anlayıştan yola çıkarak, kurban ibadetinin ilkel toplumlardan kalma ilkel bir ibadet olduğu iddiasıyla İslâm’a saldırıyorlar.

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki, İslâm’da kurban vermek diye bir ibadet yoktur. Kurban kesmek diye bir ibadet vardır…

Kurban vermekte uzaklaşma mânâsı varken, kurban kesmekte ise yakınlaşma anlamı vardır. Zaten kurban, Arapça kurbiyetten ileri gelir. Yani kurban; yakınlaşmaktan, Allah’a yakın olmaktan geliyor… Dolayısıyla kurbanı hakkıyla kesen, Allah’a yaklaşmış oluyor.

Peki, hiç düşündünüz mü, kurban kestiğimizde biz neyi kesmiş oluruz? Kestiğimiz şey sadece bir hayvan mıdır? Yoksa kesmemiz gereken başka şeyler de var mıdır?

Kurban yakınlaşma olduğuna göre, yakınlaşmayı engelleyen bir şey varsa, ilk önce onu kesmek, onu ortadan kaldırmak gerekir. Kadim kaynaklarda, “Nefsin insanı Allah’tan uzaklaştırdığı gerçeğinden yola çıkarak, Allah’a yakın olmak için insanın nefsini kesmesi gerekir” deniliyor. Daha doğru bir ifadeyle, nefsin gayr-i meşru istek ve arzularına cevap vermeyi kesmenin, insanı Allah’a yaklaştırdığı mealen ifade ediliyor.

Nefis, burada çok geniş bir anlamda kullanılıyor. İnsanın mala ve zenginliğe olan aşkı dolayısıyla, dünyaya olan aşkı, arzuları, tamahları ve şehveti, “nefis” kavramının içerisine giriyor. İnsanın, nefsinin gayr-i meşru isteklerine cevap vermeyi kestiğinde, Allah’a olan yakınlığı artıyor. İnsan kendini sorgulamaya başlıyor. Kim olduğunu, ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Yani kendini tanımaya başlıyor!

Kendini tanımaya başladıkça Allah’ı bilmeye başlıyor insan. Tıpkı hadîs-i şerifte, “Kendini bilen Rabbini bilir” denildiği gibi…

İnsan nefsinden sıyrıldıkça kendini tanıyor. Kendini tanıdıkça nefsinden sıyrılıyor. Nefsinden sıyrıldıkça geriye insanlığı kalıyor. Yani kadim kaynaklar kurban kesme ibadetini bu şekilde tanımlıyor. İnsanlar zaman içerisinde ibadetlerin altında yatan derin mânâyı unutarak ibadetlerin sosyal ve toplumsal boyutuna odaklanıyor. İbadetlerin sosyal ve toplumsal yönüne odaklandıkça, ibadetin derin anlamını da yitiriyor. Bu da ibadetleri yavanlaştırıyor.

Örneğin oruç tutuyoruz ama neyi tuttuğumuzu unutarak orucun sadece tıbbî, toplumsal ya da psikolojik yönüne takılıp kalıyoruz. Kurban ibadeti de öyle!

“Kurban kesmek” denince, çoğumuz ibadetin sosyal, toplumsal veya psikolojik yönüne takılıp kalıyor. O nedenle de keseceğimiz hayvanın boyuna, kilosuna ve vereceği ete odaklanıyor. Kimse ibadetin derin mânâsını anlamaya çalışmıyor. 

Bugün, birçoğumuzun bu derin mânâsından mahrum kaldığı Kurban Bayramı’nın ilk günü…

Bugün küskünler barıştı. Dargınlar kucaklaştı. Birlik ve beraberliğimiz bir kez daha pekişti. Yardımlaşma duygumuz doruğa ulaştı. Kurban kesenler, ihtiyaç sahiplerini sevindirerek mutlu oldu. Şüphesiz bunlar hepimizin ihtiyaç duyduğu harikulâde hisler!

Peki, ya sonrası?

İbadetlerin hiç şüphesiz tıbbî, sosyal, toplumsal ve psikolojik yönü vardır ama bunlar en nihâyetinde meselenin tâli yönleridir. İbadetlerin derin mânâları vardır ve asıl maksadı, hiç şüphesiz bu derinlerdeki mânâda gizlidir.

Kurban’ın derin mânâsı da kadim kaynaklarımıza göre bizi Allah’tan uzaklaştıran nefsin gayr-i meşru istek ve arzularının kesilmesi demektir. Bunu yapmadıktan sonra, maksat tam mânâsıyla hâsıl olmaz ve kurban ibadeti dört güne, hattâ birçoğuna göre tek güne sıkışır kalır.

Kurban, kurbiyeti kavileştirerek kutba erdirir. Buna en çok muhtaç olduğumuz şu dönemde İslâm âleminin kurbiyetinin kavileşerek kutba ermesini diliyorum.

Kurban Bayramınız mübarek olsun!