Kur’ân’ı anlamak ve ahkâmına göre yaşayabilmek (3)

Aynı zamanda aşırı bilgi kirliliğinin olduğu internet ortamlarında olayların ve haberlerin gerçek yüzünü görebilmek için eleştirel bir çaba gösterilmesi de gerekmektedir. Bu belki zahmetli olabilir ama buna katlanmayan kişiler, özellikle sosyal medyada zalimi mazlum, sahtekârı dürüst, suçluyu masum -veya tam tersi- olarak görebilirler.

KEM niyetlerini fitne malzemelerine yükleyip İslâm’a düşmanlık yapanlara karşı evvelâ fert, sonra inanan topluluk ve nihayet devlet aklı olarak yapılması gerekenlerin reçetesi Kur’ân ahkâmındadır. Müslümanlar olarak gerek yaşadığımız hayatın her safhasında (ki bu idarî ve siyâsî olur veya uğruna fedakârlık yapmamız gereken hayat-ı İslâmiyenin beşer plânındaki mücadelesi olur) takip edilecek yol ve yordam bellidir.

Akledenlerden olup ameli ilim olanlar, Hucûrat Sûresi’nin 6’ncı ayeti bağlamında, sosyal medyadaki gerçek dışı haberlerin günümüzdeki izdüşümünü ele almış ve kanaatlerini beyan etmişlerdir. Günümüzde sosyal medya, kullanıcılarının iletişim ve haber alma ihtiyaçlarını önemli oranda karşılamaktadır. Fakat sosyal medyadaki kimi kem niyetli, kimi sahte kullanıcı profillerinin tutum ve davranışlarının varlığı, paylaşılan içeriklerin gerçek olup olmadığı konusunda şüpheler oluşturmaktadır. Söz konusu ayet, masum insanlara zarar vermemek için, bir fasığın getirdiği haberin iyice araştırılmasını emreder.

Dinî ve ahlâkî durumları bilinmeyen sosyal medya kullanıcıları, insaflı davranalım ama, doğrudan fasık olarak nitelendirilemese de, aktardıkları haberler biçimleriyle bu çizgidedirler. Müslümanlar, sosyal medya platformlarında gerçek dışı haberleri farkında olarak veya olmadan beğenerek, paylaşarak veya yorumlayarak masum insanların maddî veya manevî zarar görmelerine sebep olabilirler ki bu, dinî açıdan sorumluluk gerektiren fiillerdendir.

Sosyal medyanın yaygınlığı ve şöhreti, ona olan güveni artırmış ve bu nedenle çoğu insanda sosyal medya aracılığı ile ulaştığı bilgilere sorgulamadan güvenme eğilimi gelişmiştir. Bu eğilimin bir sonucu olarak kullanıcılar, rastladıkları her haberi hızlıca beğenme ve paylaşma yoluna gitmektedirler. Fakat gerek şahısların, gerekse toplumun ciddî zararlar görmesine neden olabilecek haberlerin güvenilir kaynaklardan teyit edilmeden diğer insanlara aktarılması, ahlâkî, hukukî ve dinî sorumluluk doğurmaktadır.

Gerçek dışı haberlerin kolayca üretilebildiği ve dolaşıma sokulabildiği sosyal medyada diğer insanlara zarar verecek iftira, yalan ve karalama içeren paylaşımlara bir Müslümanın bilerek veya bilmeyerek destek vermesi, onların daha da yayılmasına sebep olması, aynen gündelik hayatta olduğu gibi sorumluluk gerektiren hususlardandır.

Fakat çeşitli nedenlerden dolayı insanlar, dijital ortamlarda bu tür hassasiyetlere fazla dikkat etmemekte, günah veya mekruh sayılabilecek davranışları çok daha rahat sergileyebilmektedirler. Ancak sevap-günah, helâl-haram mefhumları gerçek ortamlarda olduğu gibi sanal ortamlarda da aynen geçerlidir. Müslümanın, hayatın her anında imtihan edildiğine iman etmesi hasebiyle, başta Yaratıcısına olmak üzere, ailesine, akrabalarına, komşularına, çevresine, hâsılı tüm insanlara karşı sorumlulukları vardır ve bu hakikat, sanal ortamlarda da câridir.

Ayetten çıkan genel hüküm, kim olduğu ve dinî hassasiyeti bilinmeyen veya günahtan çekinmeyen yalancı kimselerin verdikleri haberlere güvenilmemesi, bunlara dayanılarak hüküm verilmemesi ve verilen habere göre harekete geçilmemesi yönündedir. Ayetin bu yöndeki mânâsı ve hükmü geneldir, her zaman ve mekânda geçerlidir.

Gerçek hayatta dinî vecibelerini yerine getirmeyen ve güvenilirliği konusunda ciddî şüpheler bulunan tanıdık birinin getirdiği haberler ve sosyal medya paylaşımları da ilgili ayetin kapsamına girmektedir. Bu durumda hiç tanımadığımız, hatta ahlâkî ve dinî hassasiyetini isim, din, ırk, cinsiyet gibi gerçek kimliğine ait hiçbir şey bilemediğimiz kişilerin verdikleri haberler, evvel emirde bu ayetin kapsamına girmektedir.

Aynı zamanda, sosyal medyadaki haberlere güvenilir kaynaklarca doğrulanmadıkça inanmak, onları paylaşmak ve böylece başkalarına maddî ya da manevî zarar vermek kul hakkına girmektedir. Dolayısıyla meçhul veya güvenilmez birinden gelen haberin araştırılması yani haberin başka kaynaklarca da doğrulanması gerekmektedir. Çünkü günümüzde her türlü haberleşmenin sanal ortamlara doğru hızlıca kaydığı düşünülürse bu ortamlarda bulunan Müslümanların gerçek hayatta olduğu gibi buralarda da dinî ve ahlâkî kurallara riayet etmeleri gerekir.

Aynı zamanda aşırı bilgi kirliliğinin olduğu internet ortamlarında olayların ve haberlerin gerçek yüzünü görebilmek için eleştirel bir çaba gösterilmesi de gerekmektedir. Bu belki zahmetli olabilir ama buna katlanmayan kişiler, özellikle sosyal medyada zalimi mazlum, sahtekârı dürüst, suçluyu masum -veya tam tersi- olarak görebilirler. Bu durumda ise ayetin sonunda ifade edilen “nedamet ile yüzleşmek” kaçınılmaz olacaktır.

İkiyüzlü davrananlar arasında zararlı eylemler plânlayan, inkârcılığı örgütlemeye ve müminlerin arasına ayrılık sokmaya, hakikati tersyüz edenlere ve buna çalışanlara karşı uyanık olunmalıdır. Onların iyi niyet iddialarına ihtiyat ve basiret gözüyle bakılmalı ve ona göre karşılanmalıdır. Olur ki, Halik’in men ettiği münafıklık alâmetlerine duçar olmuşlardır.

Allah (cc) rızasına takvâ esası üzerine kurulu işlerle erişilir ve Allah (cc) kötülüklerden arınmayı samimî olarak isteyen kişileri sever. Bir önceki cümlede ifade edildiği gibi, ikiyüzlü davranmayı huy hâline getirenlerin yürekleri kuşkunun esiri olur ve ölünceye kadar kendi kişiliklerini bulamadan bu kuşkunun girdabında bocalar dururlar. Dünyada böyle bir bunalımı yaşadıkları gibi ahirette de acı bir sonla karşılaşacaklardır. Zira onların akıllarınca başarı gibi görünen eylemleri, aslında uçurumun kenarına yapılmış binadan farksızdır; kısa bir süre sonra bu bina onların Cehennem’e yuvarlanmaları sonucunu doğurur.

Son olarak, temennimiz şudur: Gerçek hayatta toplumun huzurunu her ne sebeple olursa olsun bozanlara, başkalarının haklarına zarar verenlere bir yaptırım varsa, sanal ortamlarda da bunu yapanlara bir yaptırım elbette olmalıdır. Devlet’in ilgili kurumlarının yaptırımları olmakla birlikte bir Müslüman için asıl yaptırım, ahiret günü vereceği hesabı düşünmek olmalıdır.

“Allah bize yeter, O ne güzel vekîldir.”

Vesselâm…