
BU yazımızda sizleri,
ülkemizin en önemli kültür şehirlerinden biri olan, tarihi ve medeniyetiyle
binlerce yıldır Anadolu’da yer alan Eskişehir ilimizde bir geziye çıkarmış
olacağız.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, Eskişehir ilimiz,
merkezleri olan Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerinin dışında muazzam ilçelere ev
sahipliği yapıyor. Gizemli konak Sivrihisar’dan Yunus Emre’nin türbesine ev
sahipliği yapan Mihallıçık ilçesine, Adnan Menderes’in ilk mitingini
gerçekleştirdiği Çifteler ilçesinden Kurtuluş Savaş’ında mücadele ve azmin
zirve noktası olan İnönü ilçesine, yer altı şehirleri olan Han’dan Seyyid
Battal Gazi’ye ev sahipliği yapan Seyitgazi ilçesine ve daha nicesine birçok
noktayı bu yazımızda sizlerle paylaşmış olacağız.
İlk olarak tarihî gizemini kendine özgü yapılarıyla
ayakta tutan Odunpazarı’ndan başlamış olacağız. Burası Eskişehir’in ilk
yerleşim yerinin olduğu, Osmanlı’dan kalma tarihî evlerin bulunduğu Safranbolu,
Bolu ve Göynük’teki mimarî özellik ve motiflerin yansıtıldığı ve UNESCO Dünya Mirası
Listesi’nde olan bir yerdir. Anlatılan hikâyeye göre Eskişehir’e yerleşmeyi
düşünen ilk halk, Odunpazarı ve şimdiki Porsuk çayının olduğu yere birer koyun
ciğeri asar. Böylece hangisi en çok dayanırsa orayı yerleşim yeri olarak seçeceklerdir
ve nihayetinde Odunpazarı’na asılan ciğer daha geç bozulur ve ilk yerleşim yeri
olarak da Odunpazarı seçilir.
Odunpazarı, Eskişehir’in yerli ve yabancı
turistlerin uğrak noktalarından biridir. Tarihî evleri, farklı müzeleri, eşsiz
türbeleri ve tabiî ki kendine özel mimarî evleriyle hem görselliği, hem de
lezzetli yemekleriyle sizleri ağırlayacaktır. Çiğ böreğinden met helvasına,
balaban köftesinden haşhaşlı çöreğine kadar birçok lezzeti buralarda
tadabilirsiniz. Osmanlı sivil mimarisinden oluşan Odunpazarı tarihî evlerini
gezerken uğrak noktalarınızın başında Kurşunlu Cami ve Külliyesi gelmelidir.
Burası Kanunî Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından
1525 yılında Mimar Acem Ali’ye yaptırılmış ve yüzyıllar boyunca cami ve külliye
hizmeti sunan tarihî bir alandır. Külliyenin cami dışındaki bölümlerinde de El
Sanatları Çarsısı, Sıcak Cam Üfleme Atölyesi ve lületaşı müzeleri bulunur.
Burada bir diğer uğrak nokta da Yılmaz
Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi olmalıdır. Londra ve New York’ta bulunan
Madame Tussauds Müzeleri’ne benzeyen ve 2013 yılında açılan, birçok önemli
ismin bal mumu heykellerinin sergilendiği sanat alanıdır burası. Hemen yanı
başında da Odunpazarı Modern Müzesi bulunur. Burası da 2019 yılında açılmış ve
Avrupa Müze Formu’nca 2021 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi Ödülleri’nde “Özel
Takdir Ödülü” kazanan bir müzedir.
Bir diğer merkez ilçemiz Tepebaşı’na
geldiğimizde tarihi, kültürü ve doğasıyla bizi harika yerler karşılar. Ülkemizin
en büyük parklarından olan Sazova Parkı’nda aileniz ve çocuklarınızla eğlenceli
vakitler geçirip 2013 yılında Türk Dünyası’na başkentlik yapan Eskişehir’in
Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Müzesi’ni de aynı bölgede gezme şansını yakalayabilirsiniz.
Bu bölgeden sonra ise Porsuk çayı ve Adalar bölgesine de uğramanızı tavsiye
ederiz.
Gelelim Eskişehir’in dış ilçelerine… Bunlarda ilk sıramız, Eskişehir’e yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta bulunan ve Türk halk mizahının en büyük filozofu Nasreddin Hoca’nın doğduğu yer olan Sivrihisar olacaktır. Söz Nasreddin Hoca ile başlamışken, kendisinin Akşehirli olduğu da ifade edilmekte ve bu konuda Sivrihisar’la olan durumu Arif Nihat Asya’nın şiirlerine bile yansıdığı görülmektedir. Şöyle der şair: “Bir beşik kalmış Sivrihisar’da./ Akşehir’de bir mezar./ Sayesinde akraba olmuşlar Akşehir’le Sivrihisar.”
Nasreddin Hoca Kültür Evi’nden Türkiye’nin ilk
Açık Hava Müzesi’ne, yanı başındaki tarihî Ermeni Kilisesi’nden Sivrihisar’ı
mükemmel bir manzara ile yansıtan Saat Kulesi ve Seyir Terası’na birçok alanı
gün içerisinde gezebilirsiniz. Ayrıca Kilim Müzesi ve tarihi, mimarisi ve
estetiğiyle yüzyıllardır ayakta duran asırlık Ulu Cami’ye ayrı bir parantez
açmakta fayda var. Kilim Müzesi, Türkiye’nin ilk uygulamalı kilim müzesi olarak
kayıtlara geçmiştir. Sivrihisar Ulu Cami’ne gelince, UNESCO Dünya Mirası Geçici
Listesi’nde yer alan bu tarihî başyapıt, Selçuklu’dan günümüze ulaşan,
Anadolu’nun nadir ahşap direkli olan camilerinin en büyüğü olma özelliğini
taşır.
Bir diğer ilçemiz de Kurtuluş Savaşı’nın
karargâh merkezi olan İnönü olacaktır. Osmanlı döneminde önce Anadolu eyaletine,
sonra Hüdavendigâr vilâyetine bağlı, merkezi Bilecik olan, Ertuğrul sancağına
bağlı bir köyken, İnönü, Kurtuluş Savaşları’nda Birinci ve İkinci İnönü Muhabereleri’nin
geçtiği yerdir. 1987 yılında ilçe olan İnönü, Mustafa Kemal Paşa’nın Garp
Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta da belirttiği üzere, “Türk’ün
makus talihinin yenildiği yerdir”. Kazanılan savaşın ardından buraya “İnönü”
adı verilmiştir. Burada 2001 yılında ziyarete açılan İnönü Savaş Müzesi ile o
tarihî anları yâd edebilirsiniz. Bir de unutmadan, İnönü’ye geçtiğinizde,
genişliği ve büyüklüğü 15 kilometre olan İnönü mağaralarını ve havacılığın
önemli eğitim merkezlerinden biri olan THK İnönü Eğitim Merkezi’ni de gezmenizi
tavsiye ederiz.
Bir diğer noktamız ise Seyitgazi… İsmini
Arapların İslâmiyet’i Anadolu’ya yaymak üzere Bizans’a karşı verdiği
mücadelelerin birinde şehit düşen Battal Gazi’den almaktadır ilçe. Gerdekkaya
Mezar Anıtı’ndan dağlık Frigya Asmainler Saklı Vadisi’ne, Üryan Baba Türbesi’nden
Seyyid Battal Gazi Türbesi’ne tarih kokan bir ilçedir. Burada özellikle Seyyid
Battal Gazi Türbesi’ne değineceğiz. Efsaneye göre Seyyid Battal Gazi’nin kabri
bir rüya sonucunda bulunur. Birinci Alaeddin Keykubat’ın annesi Ümmühan Hatun,
buraya önce bir türbe sonra da cami yaptırır. Osmanlı döneminde de birçok padişah
türbeye eklemeler yaptırır. Kanunî, İran’a yaptığı seferler sırasında
Seyitgazi’yi ziyaret eder ve külliyeyi biraz daha genişletir. Burası aslında,
İstanbul-Bağdat-Hicaz yolunda yer almasından dolayı Hac yolculuğuna çıkanların
konaklama noktası olmuştur.
Bir diğer tarih ve medeniyetin buluştuğu
ilçemiz ise, yer altı şehri olarak anılan Han ilçemizdir. Antik yol üzerindeki
en önemli kavşaklardan bir olan Han, Hıristiyanlığın ilk barınağı, Selçuklu ve
Osmanlı’nın da mola kenti olmuştur. Burada en çok kayalara oyulmuş yer altı
galerileri ilginizi çekecektir. Burada yer altı yerleşim yerleri doğal
kayalıklarda yer altına oyularak yapılmıştır. Han’a gelmişken, Yazılıkaya köyü
bitişiğinde yer alan Antik Kent’e de uğramanızı tavsiye ederiz. Vadide Frig
Krallığı, Lidya Krallığı ve Pers İmparatorluğu’ndan önemli tarihî mekânlar
bulunmaktadır. Burada bulunan Midas Anıtı da Friglerin dinî merkezi olmuştur.
Diğer iki ilçemiz de Alpu ve Mahmudiye
olacaktır. Friglere, Hititlere ve Romalılara ev sahipliği yapan Alpu’da, 1071’deki
Malazgirt Savaşı’ndan sonra Selçuklu uç beylerinden Bozhan, hâlen ismi “Bozan”
olan mahalleye bir han yaptırır ve “altı” aileyi buraya yerleştirir. İlçenin
ismi “Altı”, “Altu” ve “Alpu” olarak ses değişimlerine uğrayarak günümüze kadar
ulaşır. İlçede iken Karahöyük’ten Uyuz Hamam kaplıcasına, Ulubük mağarasından
Kara mağarasına kısa bir tur yapabilirsiniz.
Mahmudiye ilçemize baktığımızda da Osmanlı’dan
derin izlerin olduğu görülür. Adının Osmanlı Islahatçı hükümdarı İkinci
Mahmud’dan alındığını dönemin eski tapu kayıtlarında da görmekteyiz. İlçede
safkan Arap atı yetiştiriciliğinin önemli bir konuma geldiğini ifade etmemiz
gerekir. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün de bu alanda önemli çalışmaları
ve tesisleri bulunmaktadır.
Çifteler ilçemizde, özellikle Sakarya Başı’nda,
rahmetli Adnan Menderes’in ilk mitingini gerçekleştirdiği alanı görmenizi ve o
alanda kurulan sosyal tesislerde, fırında özel olarak pişirilen balıkların
tadına bakmanızı tavsiye ederiz.
Mihallıçık ilçemiz ise Yunus Emre’nin kabrine
ve türbesine ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda ilçede doğal geyik yetiştiriciliği
de yapılmaktadır. Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçeleri ise Akdeniz ikliminin hâkim
olduğu, yeşilin ve doğanın ahenkle buluştuğu ilçelerdir. Sene boyunca burada
üretilen yeşil sebzenin, İstanbul gibi bir ilin sebze ihtiyacının yüzde otuz,
hatta yüzde kırkını karşıladığını da belirtelim. Beylikova ilçesi de
Selçuklular zamanında büyük bir ahır yetiştiriciliği merkezi olduğu için “Beylikahır”
olarak anılmış, 1985 yılında ismi “Beylikova” olarak değiştirilmiştir. Burada
iken Bozan’a uğrayıp mutlaka ızgarada et yemekleri yapan bir mekânda eşsiz ızgara
lezzetinin tadını denemelisiniz.
Son olarak da Ankara’ya yakınlığı ile bilinen
Günyüzü ilçesine değineceğiz. Sivrihisar’a komşu olan Günyüzü’nün eski adı “Kozağacı”
olarak bilinir. “Kozlarını paylaşmak” deyimi de buradan gelir. “Koz”, ceviz
anlamına gelir. İlçe Frig ve Bizans anıtlarına da ev sahipliği yapar.