Kulakları çınlasın o eski bayramların!

Her zaman eski bayramlardan dem vurulur ya, bu sefer öyle bir demlenecek ki muhabbet, eski bayramlar diye başlayıp bugüne, hattâ geçen son bayrama kadar özeneceğiz... Yani bu bayram, eski bayramların sonu ve belki de yeni bayramların ilki olacak. Eskinin daha çok kulağı çınlayacak anlaşılan.

BELKİ “eskinin son bayramını” değil de “yeninin ilk bayramını” yaşayacağız... Yani eski bayramları anmak bir yana, yeni bir bayram konseptine adım atıyor olabiliriz. Yeni düzenin sosyal mesafeli, uzaktan uzağa bayramlaşmanın acıklı ve hüzünlü bir “ilkine” tanık olacağız anlaşılan.

Bayramların hissettirdikleri ile yaşattıklarını anlatmak çok zor.

Açıkçası evden uzakta, büyüklerle bir araya gelmeden geçen bayram pek tat vermez. Hele iş ya da başka şartlar sebebiyle gayr-i Müslim bir memleketteyseniz, bayramın gelip geçtiğini bile anlamak zordur. Özellikle dinî bayramlarımızı kastediyorum...

Çünkü “bayram” denince, sabah erken kalkıp, bayramlıklarımızı giyip bayram namazında buluşulan ve Allah’ın rızâsının arandığı, ibadet yönü güçlü günler geliyor akla.

Diğer yandan elbette milletimiz için millî günlerimiz ve bayramlarımız da son derece önemli. Ve milletimizce en üst seviyede benimseniyor. Özellikle devlet erkânımızın oldukça titizlendiği ve milletimizin katılım gösterdiği bu özel günler, asla tesadüfen seçilmiş zamanlar değil.

Bu tür ulusal bayram günleri, milletimizin tarihindeki önemli olaylara vurgu yapan ve geleceğe dair güçlü mesajlar taşıyan tarihler olarak kararlaştırılmıştır. Millî bayramlarımız Türkiye için geçerli olan ulusal ölçekte kutlanan ve tabiî ki yabancı temsilcilerin ya da dost ve kardeş milletlerin de davet edildiği, heyecanın paylaşıldığı günlerdir.

Ulusal bayramlar bize özel, dinî bayramlarsa küreseldir yani tüm insanlığa hitap eder. Dinî bayramlarımız İslâm dünyası ve Müslümanlar için son derece önemli, hep beraber idrak edilen birer zaman dilimidir.

Elbette her millet kendi coğrafyasına, kültürüne ve geleneklerine göre kendi bayramının neşesini kısmen farklı şekillerde yaşayabilir. Ancak tüm farlılıklara rağmen bayramın özü olan anlam ve önemi, Müslüman aileler için vazgeçilmez bir duygu olarak yaşanmaktadır.

Örneğin Ramazan ayı tüm dünyada aynı gün başlar ve tüm dünyada aynı gün Ramazan Bayramı idrak edilir. Kurban Bayramı için de aynı durum geçerli; Hac dönemi olduğundan, Kâbe’de küresel bir büyük buluşmanın da mevsimidir Kurban Bayramı zamanı...

Dinî bayramlarda, bayram namazının ardından bayramlaşmalar ve ziyaretler yapılmaktadır. Küslükler unutulur, yardımlaşma ve dayanışma içinde, bayrama yakışan bir tavra bürünülür, temiz ve bakımlı bir giyim kuşam ile aileyle, eş dostla beraber olunur, ikramlarda bulunulur.

Bayram ziyaretlerine, özellikle de atadan yani ailenin en büyüğünden başlanır. Büyük dede ve nine, anne ve baba ziyareti temel şarttır. Sonra eş ve çocuklar, kardeşler ve diğer akrabalar ile mümkün mertebe bir araya gelinir.

Bu yılki özel ve güzel tevafuk

Bu yıl ilginç bir şekilde, dinî özel günler ile millî bayramlar içi içe yaşanıyor. Örneğin Ramazan ayı, 23 Nisan gecesi kılınan teravih ile başladı. 19 Mayıs gecesi de Kadir Gecesi olarak yaşandı. İki önemli millî bayram ile küresel bir ibadet ayı olan Ramazan’ın başlangıcı ile Kur’ân-ı Kerîm’de Kadir Sûresi ile önemi vurgulanan Kadir Gecesi üst üste geldi. Çok da güzel bir şekilde, insanlarımız sosyal medyadan ve telefonlardan tebriklerini ve duâlarını beraber yaptılar. Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine 19 Mayıs günü saat 19:19’da herkes evinin balkonundan millî marşımız İstiklâl Marşı’nı okuyarak ortak duyguya katıldı.

Bazı çevrelerin yıllarca milletimizin ortak bayramlarını sanki birbirinin alternatifiymiş ya da karşıtıymış gibi sunmaya çalıştığı günler geride kaldı. Meselâ Ramazan Bayramı’na “şeker bayramı” diyerek sanki geleneksel bir bayrammış imasında bulunulması gibi gereksiz hâller de…

İslâm dininin bir emri olarak özenle ve dikkatle yaşadığımız bayramlarımız, aslında her yönüyle birlik ve beraberliğin, yardımlaşma ve dayanışmanın, akraba ve yakınlara ilginin öne çıkarıldığı, tüm insanlığı kucaklayan mânâsı ile küresel bir deneyimdir.

İlk küresel iddia, İslâm dini ve Hazreti Muhammed ile ortaya çıkmıştır. Hattâ küreselin de ötesindedir, evrenseldir.

İslâm dini, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’den (sav) bugüne kadar insanlar arasında hızla yayılmış, kabul görmüş ve tüm dünyada ortak bir inanç sistemi ile yaşam anlayışını tebliğ etmiştir. Bugünkü gibi siyâsî sınırların çok kesin olmadığı eski dönemlerde, tüm dünyada aynı anda icra edilen ibadetlerin zamanlaması ve mânâsı ile yaşattığı duygular, bugünkü anlamda küresel bir etkileşimin ilk örneği sayılabilir.

Meselâ tüm ülkelerde ve beldelerde, dünyanın her yerinde günde beş vakit ezan okunarak yapılan çağrı, her dilde anlamı aynı olan gerçek bir küresel sesleniştir. Namazda okunan duâ ve sûreler dahi her millette benzer bir huzur duygusu verir. Selâmlaşırken söylenen “Selâmunaleyküm” ifadesi, ortak bir güven duygusu taşır ve barışa işaret eder.

Üstad Hayati İnanç Ağabey, bir muhabbetinde, hacca gidip dönen bir Osmanlı Türk’ünün, orada gördükleriyle ilgili yorumunu şöyle naklediyor: “Yeni gelen Hacı’ya, ‘Nasıldı oralar, ne yapar, ne ederler, nasıl konuşurlar?’ falan diye sorulunca diyor ki, ‘Vallahi dostlar, Arabistan’da ezanı, namazı ve duâyı Türkçe yapıyorlar ama diğer işlerinde nece konuştuklarını ben de anlamadım’.”

Yani o kadar benimsemiş ki insanımız ezanı, namazı ve duâyı, hangi dilde olduğu değil, ne hissettirdiği ile meşgul oluyor. Okuduklarının anlamını fazla bilmiyor olabilir ama samîmiyet öyle yüksek ki bazen anadilinde okuyandan daha iyi idrak ediyor olabilir.

Diyeceğim o ki, bu yıl Devletimizin kararı ve alınan tedbirler gereği, salgın kapsamında seyahat kısıtlaması ve sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Yani bu yıl Ramazan ayını evde geçirdiğimiz gibi, Ramazan Bayramı’nı da evde geçireceğiz. Dolayısıyla, önemli bir ibadet olmakla beraber, her ailenin ve milletimizin geleneksel bayramlaşma ritüelleri tam olarak yerine gelemeyecek. Bayram sabahımda, herkes alıştığı camiye koşup çıkışta sıraya girerek tanısın tanımasın tüm cemaatle bayramlaşmasını yapamayacak. Anne babasının elini öpmek üzere baba evinde tüm aile toplanamayacak, ev ev dolaşılıp da büyükler ve akrabalar, gönülleri alınmak üzere ziyaret edilemeyecekler. Çocuklar için de hediyeler, ikramlar ve harçlıklar belki biraz eksik olacak.

Bayramımızı daha çok evimizde, çekirdek aile ölçeğinde ama eskisi gibi sevinç ve heyecanla geçirmeye çalışacağız. İyi ki görüntülü telefonlar var!

Ramazan ayı bir şekilde evde geldi, evde geçti. Ama bayramın da evde geçecek olması, bizim için bu salgının en büyük dersi olacak herhâlde.

Salgın nedeniyle 23 Nisan, 19 Mayıs ve Ramazan Bayramlarımız evde geçmiş oldu. Umuyor ve duâ ediyoruz ki, Kurban Bayramı’na eskisi gibi milletçe kavuşmak nasip olsun!

Salgın nedeniyle özlediğimiz ve eksikliğini yaşadığımız her şeyin kıymetini anladık. Ama bayramda ailesiyle olamayacak olanlarımızın şimdiden millet olarak bayramlarını tebrik ediyorum. 

Her zaman eski bayramlardan dem vurulur ya, bu sefer öyle bir demlenecek ki muhabbet, eski bayramlar diye başlayıp bugüne, hattâ geçen son bayrama kadar özeneceğiz...

Yani bu bayram, eski bayramların sonu ve belki de yeni bayramların ilki olacak. Eskinin daha çok kulağı çınlayacak anlaşılan.

Sizlerin, milletimizin ve tüm Müslümanların Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor, Allah’tan sağlık, mutluluk ve huzurlu günler temenni ediyorum.