BELKİ “eskinin son
bayramını” değil de “yeninin ilk bayramını” yaşayacağız... Yani eski bayramları
anmak bir yana, yeni bir bayram konseptine adım atıyor olabiliriz. Yeni düzenin
sosyal mesafeli, uzaktan uzağa bayramlaşmanın acıklı ve hüzünlü bir “ilkine”
tanık olacağız anlaşılan.
Bayramların
hissettirdikleri ile yaşattıklarını anlatmak çok zor.
Açıkçası
evden uzakta, büyüklerle bir araya gelmeden geçen bayram pek tat vermez. Hele
iş ya da başka şartlar sebebiyle gayr-i Müslim bir memleketteyseniz, bayramın
gelip geçtiğini bile anlamak zordur. Özellikle dinî bayramlarımızı kastediyorum...
Çünkü
“bayram” denince, sabah erken kalkıp, bayramlıklarımızı giyip bayram namazında
buluşulan ve Allah’ın rızâsının arandığı, ibadet yönü güçlü günler geliyor
akla.
Diğer
yandan elbette milletimiz için millî günlerimiz ve bayramlarımız da son derece
önemli. Ve milletimizce en üst seviyede benimseniyor. Özellikle devlet erkânımızın
oldukça titizlendiği ve milletimizin katılım gösterdiği bu özel günler, asla
tesadüfen seçilmiş zamanlar değil.
Bu
tür ulusal bayram günleri, milletimizin tarihindeki önemli olaylara vurgu yapan
ve geleceğe dair güçlü mesajlar taşıyan tarihler olarak kararlaştırılmıştır.
Millî bayramlarımız Türkiye için geçerli olan ulusal ölçekte kutlanan ve tabiî
ki yabancı temsilcilerin ya da dost ve kardeş milletlerin de davet edildiği,
heyecanın paylaşıldığı günlerdir.
Ulusal
bayramlar bize özel, dinî bayramlarsa küreseldir yani tüm insanlığa hitap eder.
Dinî bayramlarımız İslâm dünyası ve Müslümanlar için son derece önemli, hep
beraber idrak edilen birer zaman dilimidir.
Elbette
her millet kendi coğrafyasına, kültürüne ve geleneklerine göre kendi bayramının
neşesini kısmen farklı şekillerde yaşayabilir. Ancak tüm farlılıklara rağmen bayramın
özü olan anlam ve önemi, Müslüman aileler için vazgeçilmez bir duygu olarak
yaşanmaktadır.
Örneğin
Ramazan ayı tüm dünyada aynı gün başlar ve tüm dünyada aynı gün Ramazan Bayramı
idrak edilir. Kurban Bayramı için de aynı durum geçerli; Hac dönemi olduğundan,
Kâbe’de küresel bir büyük buluşmanın da mevsimidir Kurban Bayramı zamanı...
Dinî
bayramlarda, bayram namazının ardından bayramlaşmalar ve ziyaretler yapılmaktadır.
Küslükler unutulur, yardımlaşma ve dayanışma içinde, bayrama yakışan bir tavra
bürünülür, temiz ve bakımlı bir giyim kuşam ile aileyle, eş dostla beraber
olunur, ikramlarda bulunulur.
Bayram
ziyaretlerine, özellikle de atadan yani ailenin en büyüğünden başlanır. Büyük
dede ve nine, anne ve baba ziyareti temel şarttır. Sonra eş ve çocuklar,
kardeşler ve diğer akrabalar ile mümkün mertebe bir araya gelinir.
Bu
yılki özel ve güzel tevafuk
Bu
yıl ilginç bir şekilde, dinî özel günler ile millî bayramlar içi içe yaşanıyor.
Örneğin Ramazan ayı, 23 Nisan gecesi kılınan teravih ile başladı. 19 Mayıs
gecesi de Kadir Gecesi olarak yaşandı. İki önemli millî bayram ile küresel bir
ibadet ayı olan Ramazan’ın başlangıcı ile Kur’ân-ı Kerîm’de Kadir Sûresi ile
önemi vurgulanan Kadir Gecesi üst üste geldi. Çok da güzel bir şekilde,
insanlarımız sosyal medyadan ve telefonlardan tebriklerini ve duâlarını beraber
yaptılar. Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine 19 Mayıs günü saat 19:19’da
herkes evinin balkonundan millî marşımız İstiklâl Marşı’nı okuyarak ortak
duyguya katıldı.
Bazı
çevrelerin yıllarca milletimizin ortak bayramlarını sanki birbirinin
alternatifiymiş ya da karşıtıymış gibi sunmaya çalıştığı günler geride kaldı.
Meselâ Ramazan Bayramı’na “şeker bayramı” diyerek sanki geleneksel bir
bayrammış imasında bulunulması gibi gereksiz hâller de…
İslâm
dininin bir emri olarak özenle ve dikkatle yaşadığımız bayramlarımız, aslında
her yönüyle birlik ve beraberliğin, yardımlaşma ve dayanışmanın, akraba ve
yakınlara ilginin öne çıkarıldığı, tüm insanlığı kucaklayan mânâsı ile küresel
bir deneyimdir.
İlk
küresel iddia, İslâm dini ve Hazreti Muhammed ile ortaya çıkmıştır. Hattâ
küreselin de ötesindedir, evrenseldir.
İslâm
dini, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’den (sav) bugüne kadar insanlar arasında hızla
yayılmış, kabul görmüş ve tüm dünyada ortak bir inanç sistemi ile yaşam
anlayışını tebliğ etmiştir. Bugünkü gibi siyâsî sınırların çok kesin olmadığı
eski dönemlerde, tüm dünyada aynı anda icra edilen ibadetlerin zamanlaması ve
mânâsı ile yaşattığı duygular, bugünkü anlamda küresel bir etkileşimin ilk
örneği sayılabilir.
Meselâ
tüm ülkelerde ve beldelerde, dünyanın her yerinde günde beş vakit ezan okunarak
yapılan çağrı, her dilde anlamı aynı olan gerçek bir küresel sesleniştir.
Namazda okunan duâ ve sûreler dahi her millette benzer bir huzur duygusu verir.
Selâmlaşırken söylenen “Selâmunaleyküm” ifadesi, ortak bir güven duygusu taşır
ve barışa işaret eder.
Üstad
Hayati İnanç Ağabey, bir muhabbetinde, hacca gidip dönen bir Osmanlı Türk’ünün,
orada gördükleriyle ilgili yorumunu şöyle naklediyor: “Yeni gelen Hacı’ya, ‘Nasıldı oralar, ne yapar, ne ederler, nasıl
konuşurlar?’ falan diye sorulunca diyor ki, ‘Vallahi dostlar, Arabistan’da
ezanı, namazı ve duâyı Türkçe yapıyorlar ama diğer işlerinde nece
konuştuklarını ben de anlamadım’.”
Yani
o kadar benimsemiş ki insanımız ezanı, namazı ve duâyı, hangi dilde olduğu
değil, ne hissettirdiği ile meşgul oluyor. Okuduklarının anlamını fazla
bilmiyor olabilir ama samîmiyet öyle yüksek ki bazen anadilinde okuyandan daha iyi
idrak ediyor olabilir.
Diyeceğim
o ki, bu yıl Devletimizin kararı ve alınan tedbirler gereği, salgın kapsamında
seyahat kısıtlaması ve sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Yani bu yıl Ramazan ayını
evde geçirdiğimiz gibi, Ramazan Bayramı’nı da evde geçireceğiz. Dolayısıyla, önemli
bir ibadet olmakla beraber, her ailenin ve milletimizin geleneksel bayramlaşma
ritüelleri tam olarak yerine gelemeyecek. Bayram sabahımda, herkes alıştığı
camiye koşup çıkışta sıraya girerek tanısın tanımasın tüm cemaatle
bayramlaşmasını yapamayacak. Anne babasının elini öpmek üzere baba evinde tüm
aile toplanamayacak, ev ev dolaşılıp da büyükler ve akrabalar, gönülleri
alınmak üzere ziyaret edilemeyecekler. Çocuklar için de hediyeler, ikramlar ve
harçlıklar belki biraz eksik olacak.
Bayramımızı
daha çok evimizde, çekirdek aile ölçeğinde ama eskisi gibi sevinç ve heyecanla
geçirmeye çalışacağız. İyi ki görüntülü telefonlar var!
Ramazan
ayı bir şekilde evde geldi, evde geçti. Ama bayramın da evde geçecek olması,
bizim için bu salgının en büyük dersi olacak herhâlde.
Salgın
nedeniyle 23 Nisan, 19 Mayıs ve Ramazan Bayramlarımız evde geçmiş oldu. Umuyor
ve duâ ediyoruz ki, Kurban Bayramı’na eskisi gibi milletçe kavuşmak nasip
olsun!
Salgın
nedeniyle özlediğimiz ve eksikliğini yaşadığımız her şeyin kıymetini anladık.
Ama bayramda ailesiyle olamayacak olanlarımızın şimdiden millet olarak
bayramlarını tebrik ediyorum.
Her
zaman eski bayramlardan dem vurulur ya, bu sefer öyle bir demlenecek ki muhabbet,
eski bayramlar diye başlayıp bugüne, hattâ geçen son bayrama kadar özeneceğiz...
Yani
bu bayram, eski bayramların sonu ve belki de yeni bayramların ilki olacak.
Eskinin daha çok kulağı çınlayacak anlaşılan.
Sizlerin, milletimizin ve tüm Müslümanların Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor, Allah’tan sağlık, mutluluk ve huzurlu günler temenni ediyorum.