KEMAL abimiz, 2011 Seçimleri
öncesinde gaza gelmiş, Zonguldak meydanlarından Erdoğan’a meydan okumuştu. Bir
ara hızını alamayıp, “Benim adımı
yolsuzluklarla anarsan ana… aa… aa… Gerisini söylemeyim” deyivermişti.
Gerisini
söylemese de olurdu zaten. O meydanı dolduran kafadarları söylenilmek isteneni
anlamışlardı zaten. Alkışlar, kahkahalar gırla gidiyordu o mey(d)anda,
hatırladınız mı?
CHP’ye
çaycı kadrosuyla girip Genel Sekreterliğe kadar yükselme başarısı gösteren
Gürsel Tekin’in de küfür sicili epeyce kabarık ve ziyâdesiyle renkli. Kendileri
canlı yayınlarda, basın toplantılarında, panellerde, çarşıda, pazarda, caddede,
sokakta küfredebilme ayrıcalığına ve becerisine sahiptir.
Google’de
“Gürsel Tekin küfür” yazıp arama yaptığınızda, 57 bin 400 sonuç çıkıyor karşınıza.
Elazığ-Malatya
depreminde vatandaş canının derdindeyken İBB Başkanı İmamoğlu, Palandöken’de
kayak keyfi yapıyordu, malûmunuz. Tatil dönüşü yapılan İBB Meclis toplantısında
kendisine yöneltilen “Kayak nasıldı?” sorusuna Başkan’ın cevabı, “Kayak gözüne girsin” olmuştu.
Ekrem
Başkan’a en az tatil kadar yanlış anlaşılmak da yakışıyor!
Gezi
Kalkışması zamanıydı. Duvarlar, kaldırımlar, otobüs durakları, hatta otobüsler,
“alınlarından öpülesi” esprili (!) gençliğin “orantısız zekâ” örneği
küfürleriyle bezeliydi.
Dörtte
Bir Canan, Erdoğan ve annesi hakkındaki bu küfürlerden birisini Twitter
hesabından paylaşmış, “Ben yazmadım, miki
yazdı” demişti.
Her
ne kadar Miki’nin baş harfini küçük yazmış olsa da “Uçurtmayı Vurmasınlar”
filmine atıf yapması ziyâdesiyle zekiceydi. Bu küfürlü paylaşım kendilerine CHP
İstanbul İl Başkanlığı’nın kapısını aralamıştı.
CHP’nin
Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin de seçim dönemi Beşiktaş Karakolu’ndaki
bir polis memuruna telefonda ettiği küfürler hâlâ kulaklarımızda çınlamakta. Bu
küfürleri yetiştirdiği tavuklar duysa yumurtadan kesilirlerdi, maazallah!
Özellikle
Erdoğan’a ve AK Parti seçmenine küfür ve hakaret dolu paylaşımları bulunan
zevatın CHP’de hangi koltuklarla taltif edildiğini “yandaş medyadan” takip
edebiliyoruz.
CHP’de
de kariyer basamaklarını hızla tırmanmak ve kazanılan pozisyonu koruyabilmek
için sağlam bir özgeçmişe sahip olmak gereklidir. Özgeçmişin referanslar bölümü
hakaret ve küfürler ile ne kadar dolu ise, işlerin o kadar kolaylaşmakta
olduğunu görüyoruz.
Normal
bir ülkede soruşturma ve mahkûmiyete sebebiyet verecek ifadeler ve davranışlar,
ülkemizde ve özellikle de CHP’de taltifle karşılanıyor nicedir. Ne de olsa CHP
tarafından kurulmuş bir ülkede yaşıyoruz, hâddimizi bilmemiz lâzım.
Her
ne kadar lâikliğe aykırı ise de “imam-cemaat” durumunu yaşıyoruz uzunca bir
zamandır CHP cenahında. Bunun son örneğini Berat Albayrak’ın henüz yeni doğmuş
çocuğuna ve eşine yapılan hakaretlerle bir kez daha müşahede ettik.
Küpün
içinde ne varsa, sonuçta dışına da o sızıyor, hattâ taşıyor.
Vakt-i
zamanında CHP’nin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın Osman Yüksel Serdengeçti’ye,
“Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var?
Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz
getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yapıp mahsul
yetiştirmek, ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek” dediği rivâyet
edilir.
Bugün
de durum farklı değil maalesef. Birisi küfredecekse, bunun kimin tarafından ifa
edileceği ülkemizin fabrika ayarlarında mevcûttur. Ülkenin “Fabrika ayarlarına
dön” düğmesi de sanırım CHP’nin Genel Merkezi’nde bir yerlerde olmalı.
Hülâsa;
ümidim var, bir gün Kurbağalıdere ıslah edilecektir. Hattâ 25 yılın ardından
yeniden bataklığa dönmeye başlayan Haliç de yeniden ıslah edilecektir. Lâkin bu
kokuşmuş ağzın ıslah olacağına dair zerre miskal ümidim yok.
Kalınız
sağlıcakla
efendim!