Küfür tek millettir!

Ümidim var, bir gün Kurbağalıdere ıslah edilecektir. Hattâ 25 yılın ardından yeniden bataklığa dönmeye başlayan Haliç de yeniden ıslah edilecektir. Lâkin bu kokuşmuş ağzın ıslah olacağına dair zerre miskal ümidim yok.

KEMAL abimiz, 2011 Seçimleri öncesinde gaza gelmiş, Zonguldak meydanlarından Erdoğan’a meydan okumuştu. Bir ara hızını alamayıp, “Benim adımı yolsuzluklarla anarsan ana… aa… aa… Gerisini söylemeyim” deyivermişti.

Gerisini söylemese de olurdu zaten. O meydanı dolduran kafadarları söylenilmek isteneni anlamışlardı zaten. Alkışlar, kahkahalar gırla gidiyordu o mey(d)anda, hatırladınız mı?

CHP’ye çaycı kadrosuyla girip Genel Sekreterliğe kadar yükselme başarısı gösteren Gürsel Tekin’in de küfür sicili epeyce kabarık ve ziyâdesiyle renkli. Kendileri canlı yayınlarda, basın toplantılarında, panellerde, çarşıda, pazarda, caddede, sokakta küfredebilme ayrıcalığına ve becerisine sahiptir.

Google’de “Gürsel Tekin küfür” yazıp arama yaptığınızda, 57 bin 400 sonuç çıkıyor karşınıza.

Elazığ-Malatya depreminde vatandaş canının derdindeyken İBB Başkanı İmamoğlu, Palandöken’de kayak keyfi yapıyordu, malûmunuz. Tatil dönüşü yapılan İBB Meclis toplantısında kendisine yöneltilen “Kayak nasıldı?” sorusuna Başkan’ın cevabı, “Kayak gözüne girsin” olmuştu.

Ekrem Başkan’a en az tatil kadar yanlış anlaşılmak da yakışıyor!

Gezi Kalkışması zamanıydı. Duvarlar, kaldırımlar, otobüs durakları, hatta otobüsler, “alınlarından öpülesi” esprili (!) gençliğin “orantısız zekâ” örneği küfürleriyle bezeliydi.

Dörtte Bir Canan, Erdoğan ve annesi hakkındaki bu küfürlerden birisini Twitter hesabından paylaşmış, “Ben yazmadım, miki yazdı” demişti.

Her ne kadar Miki’nin baş harfini küçük yazmış olsa da “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmine atıf yapması ziyâdesiyle zekiceydi. Bu küfürlü paylaşım kendilerine CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın kapısını aralamıştı.

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin de seçim dönemi Beşiktaş Karakolu’ndaki bir polis memuruna telefonda ettiği küfürler hâlâ kulaklarımızda çınlamakta. Bu küfürleri yetiştirdiği tavuklar duysa yumurtadan kesilirlerdi, maazallah!

Özellikle Erdoğan’a ve AK Parti seçmenine küfür ve hakaret dolu paylaşımları bulunan zevatın CHP’de hangi koltuklarla taltif edildiğini “yandaş medyadan” takip edebiliyoruz.

CHP’de de kariyer basamaklarını hızla tırmanmak ve kazanılan pozisyonu koruyabilmek için sağlam bir özgeçmişe sahip olmak gereklidir. Özgeçmişin referanslar bölümü hakaret ve küfürler ile ne kadar dolu ise, işlerin o kadar kolaylaşmakta olduğunu görüyoruz.

Normal bir ülkede soruşturma ve mahkûmiyete sebebiyet verecek ifadeler ve davranışlar, ülkemizde ve özellikle de CHP’de taltifle karşılanıyor nicedir. Ne de olsa CHP tarafından kurulmuş bir ülkede yaşıyoruz, hâddimizi bilmemiz lâzım.

Her ne kadar lâikliğe aykırı ise de “imam-cemaat” durumunu yaşıyoruz uzunca bir zamandır CHP cenahında. Bunun son örneğini Berat Albayrak’ın henüz yeni doğmuş çocuğuna ve eşine yapılan hakaretlerle bir kez daha müşahede ettik.

Küpün içinde ne varsa, sonuçta dışına da o sızıyor, hattâ taşıyor.

Vakt-i zamanında CHP’nin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın Osman Yüksel Serdengeçti’ye, “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek” dediği rivâyet edilir.

Bugün de durum farklı değil maalesef. Birisi küfredecekse, bunun kimin tarafından ifa edileceği ülkemizin fabrika ayarlarında mevcûttur. Ülkenin “Fabrika ayarlarına dön” düğmesi de sanırım CHP’nin Genel Merkezi’nde bir yerlerde olmalı.

Hülâsa; ümidim var, bir gün Kurbağalıdere ıslah edilecektir. Hattâ 25 yılın ardından yeniden bataklığa dönmeye başlayan Haliç de yeniden ıslah edilecektir. Lâkin bu kokuşmuş ağzın ıslah olacağına dair zerre miskal ümidim yok.

Kalınız sağlıcakla efendim!