
ÇOCUKLARIN çocuk olmaları kâşif olmalarına engel midir? “Mucit Çocuklar Günü” olarak bilinen “17 Ocak” tarihinin bu şekilde seçilme sebeplerinden biri, politikacı ve bir çocuk mucit olan Benjamin Franklin’in doğum günü olması.
Franklin, 12 yaşına geldiğinde dünyanın ilk yüzücü paletlerini icat etmiştir. Bir çocuk tarafından icat edilen en etkileyici şeylerden biri de körlerin dünya üzerinde kullandığı ve “Braille alfabesi” olarak bilinen alfabedir. Mucit Louis Braille, 3 yaşında trajik bir kaza sonucu bir gözünü, 6 yaşında ise hastalık sonucu diğer gözünü kaybetti. Gençlik yıllarını geçirdiği Paris’teki Ulusal Körler Gençlik Enstitüsünde çalışırken bu yeni dili geliştirdi.
“Her çocuk bir sanatçıdır. Sorun, büyüdüğünde bir sanatçı olarak nasıl kalması gerektiğidir” der Pablo Picasso. Çocuklar birer ressam, mucit, şarkıcı, mimar, hikâyeci ve liderdir. Hangi yönü beslenir ve yüzeye çıkartılırsa o yönde gelişir. Ellerinden tutulduğunda hayatta başaramayacakları şey yoktur. Bu sebeptendir ki, Mucit Çocuklar Günü 17 Ocak yerine başka bir tarihte seçilseydi de fark etmezdi. Önemli olan, böyle bir günün kabul görmesi ve bu vesile ile konunun önemine dikkat çekilebilmesidir.
Çocuklar ile ilgili her şey önem ve hassasiyet içerir. Çocuk demek; gelecek demek, toplumun inşâsı demek ve büyük sorumluluk demektir. Toplum olarak en önemli ihtiyaçlarımızdan biri de sağlıklı ve zeki şekilde yetişen çocuklardır.
Çocuklarımızı yetiştirirken yaptığımız hataların başında izimizi takip etmelerini istemek vardır. Elbette geçmişimizi ve kültürümüzü öğrenmeleri gerek ama bu, “Ne veriyorsak onu alsınlar, biz nasılsak onlar da öyle olsunlar” anlayışı olmamalı. Bizlere farklı ve yaratıcı düşünebilme yetisi kazandırılmadı, öğretilemedi. Cesaret ve özgüvenden yoksun büyüdük çoğumuz. Çocukluk ve eğitim dönemi bitip de hayatın orta yerine bırakıldığımızda aile kurmak gibi birçok sorumlulukla baş başa kalmış ve orta yerimizden çatırdamıştık. Bırakın icadı ve keşfi, nasıl ayakta kalacağımızı düşünür olmuştuk. Bu ve buna benzer nedenlerdendir ki, çocuk gelişimi benim için bambaşka bir boyutta önem arz etmektedir.
Hayatı yeni yeni tanımaları ve dünyanın nasıl işlediğine dair daha az bilgiye sahip olmaları, çocukların icat yapamayacakları anlamına gelmez. Çocuk, aslında çocukluk döneminde mucitlik için gerekli en önemli özelliklerden bazılarına sahiptir. Örneğin, seçilen konu ne olursa olsun, o konuda bir şeyler yapmanın ne kadar zor olabileceği hakkında kafa yormaz, sadece yapmaya çalışır. Biz büyüklerdeki en büyük engellerden biriyse çok düşünmektir. “Sonra yaparım, acelesi yok ya”, “Benim yeteneğim yok ki”, “Ya başarısız ve rezil olursam?”, “Bu yaştan sonra nasıl olacak?”, “Vaktim yok ki” gibi hiçbir düşünce sağlıklı değildir. Eyleme engel olur çoğu ve adım attırmaz. İşte çocuklarda muhakeme müessesesi olan akıl henüz devreye girmediği için, çocuk rahatlıkla eyleme geçebilir, başarana kadar mücadele edebilir, sınırsızca gelişebilir. Yeter ki önü açılmış olsun!
Bir de hayâl gücü… Büyümeye ters oranlı şekilde hayâl güçlerimiz maalesef azalır, hatta kopyalanır. Kim neyi hayâl ediyorsa o hayâl edilir. Güzel bir tatil, araba, ev veya iş sahibi olmak hayâl gücü değildir. Hayâl biraz da hayâlî olmalıdır. Görülemeyeni görmek, duyulamayanı duymak, geleceği farklı düşünmek, iç dünyada birçok dünyalar kurmak, kanatlanmak ve kendini aşmak gibi... Çocuklarsa hayal gücü için çok özel şeylere sahiptirler; henüz her şeyi çokça dert etmezler, kim ne yapıyorsa onu yapmazlar, kuralları ve sınırları bilmezler, her şeyi çizebilir ve hayâl edebilirler. Doğru besin ve imkânlara çocukken kavuşan bir hayâl gücü, dünyayı yeniden inşâ edebilir. Çocuklarımıza boyalar verelim, kalem verelim, yapbozlar verelim ve devreler, makineler, aletlerle yepyeni dünyalar tasarlamalarını izleyelim.
Çocuk ve tasarım
Çocuğun vakit geçirmesinde ve gelişiminde oyun ve oyuncakların yeri büyüktür. Bu alan hem toplumda, hem de ev içinde çoğu kez doğru şekilde değerlendirilemez. Ebeveynlik “Çocuğa oyuncak aldım, onu parka götürdüm, yedirdim, içirdim, ilacını verdim” demekle bitmez. Oyun ve oyuncak seçimine dikkat etmemiz gerekir. Gerek kaliteli zaman geçirmesi, gerekse iç yapısının gelişimine fayda sağlayacak unsurları sunmaya çalışmalıyız.
Mümkün mertebe oyun ve etkinlik zamanlarına büyükler olarak aktif olarak katılmalı, onların yanlarında bulunmalıyız. Kültürümüz aile içi etkinlikler için oldukça renkli seçeneklere sahip. Örneğin mangala gibi, kelime oyunu gibi oyunların yanında diğer kültürlerden gelen ve bize çok faydalı olabilecek origami türü etkinlikler de zenginliğimizi arttıracaktır.
İcat etkinlikleri içinse tahta bloklar, küçük elektronik deney setleri, günümüzde çeşitliliği artan ve birçok yerde satışı bulunan Lego benzeri (parçaların birleştirilmesiyle yapılan) tasarım yapbozları kullanılabilir. Buradaki en önemli amaç, onların eşsiz bir merak ve sayısız olasılık hesaplarıyla dolu iç dünyalarını ortaya çıkarma ve geliştirme imkânı oluşturmaktır. Onların dünyaya karşı duydukları bitmek bilmez merakları ve heyecanları doğru şekilde yönlendirildiği takdirde, yetişkinlere bile rakip olacak icatlar geliştirebileceklerini görebiliriz.
Bütün çocuklar harikadır, birer dâhidir. Sorun, çocukları dâhi olarak besleyemeyen ve ortaya çıkartamayan büyüklerdedir. Burada biraz “mucit” kavramı üzerine değinmek isterim…
Bilgi sınırsızdır, sonsuzdur ve diğer yandan hemen yanı başımızdadır. Mucit, mevcut bilginin, mevcut tasarım ve icatların ötesine geçebilen yani hazır olan bilgi ve malzemeden daha farklı olanı hayâl edebilen, başkalarının o an için aklına gelmemiş bir fikri sunan, sıra dışı bir fikri hayata geçirebilen, benzeri olmayan bir ürün meydana getiren yani yeni bir buluş yapan kimsedir.
Meraklı ve başarısızlıktan korkmayan mucitler, çevrelerini dikkatle gözlemleyerek, fark ettikleri ipuçları yardımıyla cesaret, sabır, titizlik veya ekip çalışması ile insanların ihtiyaçlarını karşılayacak, büyük bir yenilik getirecek ve fayda sağlayabilecek bir icat çıkarabilmektedirler.
Ülkemizde genç mucitlerimiz çeşitli platformlarda icatları ile kendilerini gösterebilmektedir. Okullarımız genç mucitler çıkarmak için çalışmalar yapmakta, TÜBİTAK bu konuda gençlerimize destek olmakta ve onların projelerini değerlendirmektedir. Düşünceleri ve hayâlleri bize göre sınırsız olduğu için çocuklar daha rahat icatlarda bulunabilmektedir. Çocuklara bilimi sevdirebilmek için onları bilimle erken yaşta tanıştırmak şarttır. Gerek okulların, gerek TÜBİTAK benzeri kurumların daha çok çocuğa bu konuda ulaşması ve daha çok imkân sağlaması harika olacaktır diye düşünüyorum.
Mucit Çocuklar Günü’nü nasıl değerlendirebiliriz?
Çocukları problemlere karşı bilimsel ve mantıksal çözümler aramaya teşvik ederek, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olarak, çocuğun bir alet veya oyun için bir fikri varsa ona yardımcı olup destek çıkarak, hayâllerini gerçekleştirmeleri için azami ölçüde yer ve malzeme tahsis ederek bugünü en iyi şekilde değerlendirmelerini sağlayabiliriz.
Öğretmenler bu özel günü, öğrencileriyle bir şeyler icat eden ve mucit olmaları için ilham veren kişiler hakkında konuşarak geçirebilirler. Bu konuda bir kompozisyon yazmaları istenebilir öğrencilerden. Hatta yarışmalar düzenlenebilir. Medyada zengin içerikler sunularak halkın büyük kısmı için bilinçlendirme çalışmaları yapılabilir.
Çocuk Mucitler Günü’nden bir beklentim daha var: İçinde var olduğumuz dünya, kâinat ve hayat, içinde sonsuz bir gizemi barındırıyor. Belki çocuklarda tanık olacağımız o heyecan ve merak bir nebze bizlere de yansır da unuttuğumuz kâşif yönümüz canlanır, hayatı ve varlığımızı tekrar keşfe çıkabiliriz. Bunu umut etmekten kendimi alamıyorum. Hem bu işe en çok da çocuklarımız sevinecek, hatta çıldıracaklar. Kim bilir ne heyecanlı olurdu, değil mi?
Biliyorum ve üzülüyorum; çoğu büyük bu daveti çok çabuk geciktirecek. Çok büyüdüler. Evet, onlar geri dönülemeyecek kadar büyüdüler. Dünyanın kimi yerinde açlık, kimi yerinde hastalık, kimi yerinde savaşlar hâkim. Güç, para ve siyaset odaklı merkezler büyük kitlelerin hayatlarına yön vermekte, onların hayatlarını kısıtlamakta ve yaşamın heyecanından mahrum bırakmakta.
Buradan seslenmek boynumun borcu: Çocuklar için daha güzel bir dünya inşâ etmek için hiçbir zaman geç değil. Teslim olmak, kaybolmak ve öylece beklemek zorunda değiliz. Herkes çevresindeki sorumluluk alanı için bir adım atabilir. Küçük adımlar büyük sonuçlar doğurabilir. Deneyeceğiz. Tekrar tekrar deneyeceğiz.
Bırakalım, çocuklar özgürce tasarlasınlar. “Mantıklı/mantıksız”, “Çalışır/çalışmaz” demeden bir ürün çıkarsınlar. Önemli olan, ne kadar farklı ve özgür düşünebildikleri. Sınırların dışına ne kadar çıkabildiklerini görmek mühim. Kaldı ki, teknolojik anlamda ne kadar da hızlı gelişmeler içerisindeyiz. Bundan yirmi otuz sene önce görüntülü konuşacağımızı söylediklerinde inanamıyorduk ama şimdi ne kadar doğal yapıyoruz bunu.
İcadın ve keşfin sonu gelmeyecek, gelmemeli. Her bir bireye, her bir çocuğun özgün düşünce ve hayâl gücüne ihtiyacımız var. Çünkü teşhis edilemeyen hastalıklar var hâlâ. Uzaya erişimde çok yol alamadık. Gönül isterdi ki, kâinatın sonsuzluğunda çoktan yol almaya başlayalım, uzay turizmi biraz daha hızlansın, insanlar ekonomik ve teknolojik yahut siyâsî nedenlerle yaşanabilecek birçok şeyden mahrum kalmasın.
Ve erişilebilirlik için, ulaşım vasıtaları için, ev içi ihtiyaçlar için, şehir altyapısı ve üstyapısı için icat edilmeyi bekleyen o kadar çok şey var ki… Küçük mucitlerimiz icat edebiliyorlarsa, insanları kendi türüne karşı daha nazik, daha anlayışlı kılacak, ayrılık ve aykırılıkları çözecek keşiflerde de bulunsunlar. Ne çok ihtiyacımız var bir olmaya, birlik olmaya.
O hâlde haydi, küçük büyük demeden keşif yolculuğuna çıkalım!
Bu temennilerle Mucit Çocuklar Günü’nüzü kutluyorum. Sevgiyle kalın efendim…