Kuantumun sağlık alanında kullanımı

Normal hücre ile kanserli hücre titreşimleri etiketlenip insana zarar vermeden teşhis sağlanabilir. Tedavide ise frekans değerleri değişen hücrelerin sağlıklı hücre değerlerine geri gelmesi için karşı frekans gönderilip normal hücre gibi titreşmesi sağlanır. Böylece kanserli hücre, normal hücre gibi titreşim hareketi yaptıkça kanserli hücre şeklinde titreşim sağlamasına neden olan etkenleri de başından def eder. Böylelikle kanserli hücre, insana hiç zarar vermeden tedavi edilir.

FİZİK bilimi kabaca iki ana ölçekte değerlendirildiğinde, mikro ölçekte Kuantum Kuramı ile bilimsel veriler toplanıp ona göre değerlendirilir. Makro ölçekte ise klasik fizik günlük hayattaki olayları anlamada etken rol oynamaktadır. 

Günlük olayların klasik fizik ile açıklandığı artık genel kabul görmüştür. Zira hemen hemen her insan böyle bir olaya ya şahit olmuştur ya da günlük hayatta kullandığı bir alet/cihaz vardır. En azından otomobil ve benzeri taşıtlar böyle bir çerçevede işlem görürler.

Boyutlar açısından bakıldığında metrenin milyarda biri ölçeği ve altındaki olaylar mikro ölçek sınırları içerisine girip Kuantum Kuramı ile açıklanır. Bu sınırdaki maddeler arasında atom, atom altı parçacıklar ve moleküller ile bunlarla ilgili yapılar sayılabilir. Günümüzde bunların sınırları giderek artmıştır.

Yukarıda yazılmış olan Kuantum Kuramı’nın geçerlilik bölgesi olan metrenin milyarda bir ölçeği, şimdilerde tam olarak 1 nanometreye karşılık gelir. Günümüzde nanoteknoloji, dördüncü sanayi devriminin iki ayağından biridir. Nanoteknolojinin omurgası ise nanoparçacıklardır. Bu alanlar şimdilerde birer bilim dalı olarak kabul gördüğü gibi, bu alanda uzmanlar da yetişmeye başlamıştır. Türkiye’de de bu alanda çok sayıda temel bilim programları, mühendislik ve lisansüstü programlar açılmıştır.

Bütün dünyada teknolojinin en büyük yatırım çektiği alanlardan birisi dijital teknoloji, diğeri ise nanoteknolojidir. Türkiye’de dijital teknolojinin kritik eşiği aştığını her zaman ifade ediyoruz. İHA ve SİHA gibi teknolojiler bunların en büyük delilleridir. Ancak bu teknolojilerin dar siyâsî alana hapsedilmesi için tutum sergilemek gelecek nesle hakarettir ve ihanettir.

Nanoteknoloji alanında Türkiye’de yeteri kadar uzman vardır. Ancak teknolojik ürün açısından yeterli iyimserliği burada söylemek zordur. Çünkü bu durum formel alan dışında aidiyet hissedenlerin müdahalesiyle karşı karşıyadır.

Nano ölçekteki alan atomdan büyük, hücreden küçük ölçekte olduğu için teknoloji, sağlık ve çevre açısından çok önemlidir. Kuantum Kuramı’nın nanoteknoloji alanı dışında sınırsız uygulamaları vardır.

Kuantum Kuramı, metrenin milyarda bir ölçeğinde ve bu ölçekteki ışık ile olan etkileşimleri çok dikkat çekicidir. Bunlar bilindiği için Batı’da ve ABD ile Japonya gibi ülkelerde mühendislik ve sağlık alanında kuantum ders olarak anlatılmaktadır. Türkiye’de iki yüzden fazla üniversite bulunmasına karşın sadece on tane üniversitede Kuantum Kuramı (mühendislik fakültelerinde) ders olarak anlatılmaktadır.

Ayrıca Kuantum Kuramı sağlık alanında geniş uygulamalara sahip olmakla birlikte, tıp fakültelerinde temel fizik ve biyofizik gibi kısıtlı alanlarda kalmaktadır. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de hiçbir tıp fakültesinde Kuantum Kuramı anlatılmamaktadır. Buna karşın kanser araştırmalarının omurgasını ise Kuantum Kuramı oluşturmaktadır. Böyle bir çelişki ülkede neden devam eder?

Hastanelere girildiğinde görülen Röntgen (X-ışını), Manyetik Rezonans görüntüleme (MRI), ultrason ve EKG gibi bütün grafikler tamamen fizik kurallarına göre işlemektedir. Kaç tane hekim normal olarak Bragg Yasası veya X-ışını kırınımını fizikçi birinden dinlemiştir? Tamamen üretilen cihazların kullanımına yönelik birer tecrübe ile yol alınmaktadır. Bu tecrübe elbette önemsenmeyecek düzeye indirilemez. Yalnız, temel araştırmalarda ve uzman hekimlerin kişilere göre tedavide tercih edebileceği özel yollar Kuantum Kuramı’nın temellerinin bilinmesini gerektirir.

Kuantum Kuramı bilindiğinde, hekimlerin tedavilerinde sınırsız tekniklerin geliştirilebileceği de unutulmamalıdır. Kuantum etkilerin gözlendiği nanoparçacıklar, özellikle kanserli hücrelerin teşhis ve tedavisinde iyi sonuçlar vermektedir. Bu nanoparçacıkların neler olduğunu bilmeyen bir hekimin her defasında deneme yanılma yerine iradeli olarak nanoparçacıkları tercih etmeli olduğunu görebiliriz. Böyle nanoparçacıkların, tek domenli süperparamanyetik nanoparçacıkların olduğu genelde gözlerden ırak oluyor. Her nanoparçacığın kanserli hücrelerde kullanılamayacağını özellikle belirtmek gerekir. 

Bir ışık tanesine “foton” denir. Her bir foton frekansına göre ne tür bir ışık tanesi (fotonu) olduğu adlandırılır. Dalga boyu küçülüp frekans arttıkça radyo dalgalarından mor ötesine, oradan da X-ışını ve Gama ışınlarına kadar çok geniş bir spektrumda foton türleri elde edilir. Radyo dalgalarının bin metre, Gama ışınlarının ise metrenin milyarda birinin on milyonda biri kadar küçük dalgalardır. Buna göre foton farklılıkları da çoğalıyor.

Kuantum Kuramı ölçeğinde çalışan fotonlara bakıldığında, mor ötesi ve Gama ışınları gibi yüz bin metre genişliğinde değişen ölçekte fotonların olduğu görülür. Bu kadar geniş bir alanda fotonlar ile çalışmak sınırsız sayıda cihaz üretmek demektir.

Mor ötesi frekansa sahip bir ışık atoma çarptığında enerjisinin tamamını verirse elektron kopar. Bir X-ışını atoma çarptığında enerjisinin bir kısmını atomun elektronuna aktararak onun hareket etmesini sağlar. Eğer Gama ışını bir atoma çarpıp bütün enerjisini kaybederse bu kez de atomdan elektron (negatif yüklü parçacık) ve proton (pozitif yüklü parçacık) koparılır. Bu olayların sıralamasına bakıldığında, Gama, X-ışını ve mor ötesi ışınların en yüksek dereceli yüksek enerjili ışıklar olduğu görülür.

Bu ışıklara doğrudan gözle temas edilmeyeceği sanırım anlaşılıyordur. Zira görünür ışıklar ya da insan gözünün gördüğü ışıklar metrenin milyonda biri büyüklüğünde olup, Gama ışığından on milyon kat daha büyüktür. Eğer görünür bölge ışığı değil de Gama ışınları insanın gözüne gelirse, göz göremediği gibi, bu ışıklar insan bedenine nüfuz edip çok sayıda hasara neden olurlar.

Bilindiği üzere evrende her şey hareket hâlindedir. Bu öyle bir harekettir ki, bütün gerçekleşmiş olaylar birbirini tekrar edebilen duran dalgalardan (tam dalgalardan) oluşan bir yapıdadır. Diğer bir ifadeyle, büyük sistemlerden en küçük parçacıklara kadar her maddeye bir dalga eşlik eder. Zira maddeler bu şekilde ilerleme hareketi yaparlar. Bu hareket hem makro ölçekte, hem de mikro ölçekte birer etiketleme ve ajan görevinin yanında sağlık alanında da geniş fırsatlar sunmaktadır.

Kuantum açısından maddelerin dönüş yönüne göre iki konuşlanma vardır. Bu iki konuşlanma arasında kuantum enerji farklı oluşur. Bu farkların gerçekleşmesi ancak rezonans durumuyla gözlenip açıklanabilir. Rezonans kısmını fizikçilere bırakıp, sağlıkta ne kadar güzel bir teşhis ve tedavide kullanıldığına bakalım.

Bilindiği üzere evrende her şey hareket yani titreşim hâlindedir. İnsan bedenindeki hücreler de tam olarak kendisini tekrarlayabilen bir titreşim yani frekans hâlindedirler. Normal bir hücre bozulup kanserli hücreler hâline geldiğinde titreşimleri/frekansları ve yapıları da değişir.

Kuantuma göre insanlığın elinde sınırsız sayılabilecek sayıda ışık foton frekans değeri vardır.

Normal hücre ile kanserli hücre titreşimleri etiketlenip insana zarar vermeden teşhis sağlanabilir. Tedavide ise frekans değerleri değişen hücrelerin sağlıklı hücre değerlerine geri gelmesi için karşı frekans gönderilip normal hücre gibi titreşmesi sağlanır. Böylece kanserli hücre, normal hücre gibi titreşim hareketi yaptıkça kanserli hücre şeklinde titreşim sağlamasına neden olan etkenleri de başından def eder. Böylelikle kanserli hücre, insana hiç zarar vermeden tedavi edilir.