ZAMAN geçtikçe doğrular
aşikâr olur, şüpheler ortadan kalkar. Bu yönüyle zaman, her şeyin ilâcıdır.
Vaktiyle
doğru yerden bakılmayan durumlar, hak ile bâtılı savaşa sürükler. Yaraya ilâç
olan zamanın hükümranlığındaki hak ile bâtılın savaşında bâtıl kazanamaz.
Bir
dönem, “Dünya düz” deniliyordu; çünkü buna dair deliller vardı. Daha sonra içi
dolu küre şeklinde olduğu kabul gördü. Güneş de Dünya’nın etrafında dönüyordu.
Benzer fikirler hep bir veri üzerinden yürütüldü. Elde edilen her yeni veri,
öncekini dışlıyordu. Günümüzde ise “Bunların hepsi doğrudur” dense yeridir…
Evet,
bir ovadan ya da gözün gördüğü yerdeki kabule göre Dünya düzdür.
Ya
da evet, Dünya küre şeklindedir, zira sonu görünmüyor…
En
azından ilköğretimde de öğretildiği üzere denizlerde yaklaşmakta olan bir
geminin önce üst kısımları görünüyor.
Güneş,
Dünya’nın etrafında dönüyor. Çünkü eylemsizlik koordinat sisteminde gözlemci
Dünya üzerinde bulunuyor. Güneş’ten Dünya’ya bakılırsa, bu kez de Dünya dönüyor
görülür. Güneş Sistemi’nin dışına çıkıp bakıldığında ise Güneş’in merkez olduğu
ve Dünya’nın da bunun etrafında döndüğü, ancak bütün bir Güneş Sistemi’nin de
helezonik şekilde dalgalanarak devindiği aşikâr olur.
Böyle bir sistemde Dünya’nın da kendi ekseni
etrafında dönmesinden gece ve gündüz oluşuyor. Mevsimler, aylar ve yıllarsa
farklı hareketlerin sonuçları olarak ortaya çıkar. Bir olaya yaklaşırken sadece
bir özelliğinin mi, yoksa bütün bir sistem içindeki davranışın mı ele alınacağı
esastır.
Eğer sadece bir özellik ele alınacaksa, tek
pencereden olaya bakılıp çözüm üretilir. İnsan sağlığında ise genelde sistemin
birbirleri ile olan irtibatına sık sık başvurulur. İnsan bedeni, evrendeki en
karmaşık ve bölümleri birbirleri ile irtibatlı olan sistemdir. Hekimlerin, hiç
alâkası olmadığı düşünülen durumda hastaların gözlerine bakmaları bu
nedenledir. Çünkü göz, bedenin aynasıdır. Ruh, bu steril beden kafesinden
etrafı seyreder.
Koordinat sistemi, bir olayın tanımlanmasında
önemli noktaya sahiptir. “Neye göre?” sorusunun cevabı burada yatar. Fiziksel
olayların gözlem yerleri değişse de fiziksel olay değişmez. Aynı süratle
hareket eden iki otomobilin birbirlerini duruyor görmeleri bu nedenledir; yerde
duran birine göre ise otomobiller hareket hâlindedirler. Diğer bütün fiziksel
durumlara bu pencereden bakılabilir.
Gündemdeki olaylara bakıldığında da yukarıda
sayılan olaylardan pek farkı yoktur. Özellikle gazete, dergi ve köşe yazarları bir
noktaya konuşlanıp (koordinat sistemin merkezi) ona göre kalemşörlük yapıyorlar.
Özellikle sosyal gruplara bu pencereden
bakmak gerekir. Sosyal gruplar makro düzeyde incelenirken, bireyler mikro
ölçekte anlaşılırlar. Bu nedenle sosyal gruplara en dışarıdan bakmak gerekir. Dışarıdan
bakmadan, grupların doğru görülmesi ve doğru analiz edilmesi mümkün
değildir.
Özellikle Türkiye’deki sosyal gruplar
üzerinde Birleşik Krallık, Almanya, Fransa ve Amerika çok sayıda doktora
tezleri yaptırıyor. Sonra bu bilimsel tezler, ilgili kuruluşlara servis
ediliyor. Türkiye’de ise çok az sayıda buna benzer çalışma yapılmaktadır.
Azerbaycan’ın Rusya’dan bağımsızlığını
kazanmasından önce, Türkiye, Azerbaycan’la ilgili 100 adet tez yaptırttı.
Bunlardan sadece 10 tanesi doktora teziydi. Sadece Amerika ise Azerbaycan’la
ilgili 10 bin civarında tez yaptırmıştır. Peki, ne oldu? Amerika, FETÖ şemsiyesi
ile Azerbaycan’a girdi.
İsrail, Ermenistan’ın kardeş ülke
Azerbaycan’a haksız yere saldırmasında hangi tarafta yer alıyor?
Suriye ve Irak’ın kuzeyinde kurulacak bir
tampon devlet için İsrail’in tutumu ortada. Peki, bu durumda bilimsel
pencereden bakarak atılacak adımlar, doğru bir şekilde ortaya konuldu mu?
Türkiye, olay olduktan sonra mükemmel çözüm
üretmenin ilerisine geçmelidir. Ayrıca devletler arasındaki ilişkiler ölçülü
yürütülürken, steril hayatlardan sıyrılmış aşikâr bir kuantum dış politikaya
geçilmesi gerekiyor.
Amerika ve Rusya dış politikalarında kuantum
politika uyguladıkları için çoğu zaman şaşırıyoruz; Ermenistan-Azerbaycan olayında
ikisinin de Ermenilerin yanında durması beklenirken tarafsız kalmaları bu
nedenledir. Bu durum Türkiye ve Azerbaycan tarafından hoş karşılansa da, Rusya
bu durumu başka bir tarafta kuantum girdaba çevirip Azerbaycan ve Türkiye’yi
sıkıştırmak için kullanacaktır.
Türkiye’de kuantum politikalar uygulanırken
temel alınacak verilerin, en azından konuyla ilgili doktora çalışmalarının
olduğu temeller üzerine yükselmesi gerekir. Yoksa holistik düşünce görünümlü Batı’nın
şeytanî tuzaklarına düşme tehlikesi söz konusudur.
Türkiye, Azerbaycan ile meşgulken, Suriye ve
Irak’ın kuzeyinde Ermeni görünümlü bir Yahudi devleti kurma çabaları hâd
safhaya çıkmıştır.