Köy bahçeleri

Bahçeyi bahçe yapan, içindeki ağaçlardır. Köy bahçelerinde özel bir plana göre ağaç dikme görülmez. Bu, biraz da bahçe arazisinin konumuna göre değişir. Meyve ağacı dışında köy bahçelerinde su arklarına kavak ağacı dikilir. Bunun yanında bazı bahçelerde iğde ve salkım söğütler dikkat çeker.

BAHÇELER köy hayatının vazgeçilmez parçalarıdırlar. Köylerde hemen herkesin bir bahçesi vardır. Çünkü köylü, yiyeceği meyve ve sebzeleri kendi bahçesinde yetiştirir ve yılın önemli bir kısmını bahçesinde geçirir. Bağ, bahçe veya bostan olsun, hepsinin etrafı ağılla çevrilir.

Bahçe yapılacak yerin seçimi, ağıl yapma, bahçeyle suyu buluşturma, bahçeye yapılan ekim ve dikimler, bir bahçenin oluşmasında önemli faktörlerdir. Köylüler meyve dikilen ve bostan ekilen yerlere genel olarak “bahçe” derler.

Köylerde bahçelerin bazısı sonraki nesle miras kalır, bazısı ise sahibinin ölümünden sonra harap olur gider. “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” sözünün anlamı, böylesi durumlarda somut olarak ortaya çıkar. Bu yazıda Adana-Feke’nin köy bahçeleri ele alınacaktır.      

Ağıl

Köylerde “ağıl”, meyve dikilen, sebze ekilen (bostan), üzüm bağlarının, ekin tarlalarının, hatta yazın açık alanda hayvanların konulduğu yerin etrafının duvar veya çit ile çevrilmesine verilen genel bir addır. Bahçe yapılacak yer belirlendikten sonra etrafı çalı, çıta, duvar veya tel örgü ile çevrilir.

Ağıl, bahçedeki sebze ve meyveleri çeşitli hayvanlardan korumak için yapılır. Örneğin büyük ve küçükbaş evcil hayvanlardan, domuz ve porsuk gibi vahşi hayvanlardan ağıl sayesinde sebze ve meyveler korunur. Zayıf ağılları hayvanlar tahrip ederek bahçelere girebilirler. Bunun için bahçeyi bekleme, bahçe ağılını onarma ve gelen hayvana tuzak kurma gibi tedbirler alınır.

Bahçelerin bir giriş kapısı bulunur. Bu, ya tahtadan büyükçe bir kapı veya dikey iki sırığa, belli aralıklarla yatay sırıkların çivilenmesiyle elde edilen ve adına “gasbalık” denen bir engeldir. Bunun yanında bahçeye ağılın üzerinden kolaylıkla girmek için belli yerler vardır, buralara da “yolak”, yani “geçit” denir.

Çalı ağılları, basit ağıllardır. Genellikle ağaç dallarını birbirine kenetleyerek veya birbiri üzerine yığarak yapılır. Alçak bir duvar üzerine bu tür ağıl yapıldığı da olur. Bu çeşit ağılların her yıl onarılması gerekir. Çünkü karda kışta -çalılar zayıf olduğundan- çabucak bozulur. Yine çalılardan çit denilen bir ağıl çeşidi daha vardır. O da iki kazığa çivilenen veya iki dikecin çatalı üzerine uzatılan bir sırığa muntazam bir şekilde çalılar yaslanarak yapılır.

Diğer bir ağıl çeşidi ise yine kazıkların tepesine çivilenen sırığa çıtaların çivilenmesiyle yapılır. Çıta; çam, sedir, ardıç, meşe gibi ağaçların gövdelerinden kesilen yaklaşık iki metre uzunluğundaki lataların ayak bileği kalınlığında yarılmasıyla elde edilir. Son zamanlarda bu çıtalar, ağaç testeresiyle istenilen incelik ve uzunlukta kesilmektedirler. Eğer çıta ağaçların öz kısmından hazırlanmışsa, bu ağıllar zamana karşı uzun süre direnir. Ayrıca çıta, ağaçların düz dallarından da yapılabilir.

Taş duvardan yapılan ağıllar da en az çıtayla yapılan ağıllar kadar sağlamdırlar. Biraz bayır olan bahçelerin genellikle aşağı kısmı duvarla örülür. Bu sayede toprağın yağmurla kayıp gitmesi de önlenmiş olur. Ancak duvar yapmak için hem taş, hem de bir usta gerekir. Taş olsa bile duvarı herkes öremez. Onun için duvar ağıllar çok yaygın değildirler. Bunun dışındaki ağıl çeşitlerini köylülerden hemen herkes yapabilir.

Son zamanlarda bunların yanında dikenli tel ile ağıl yapanlar da vardır. Arazinin etrafı dikenli tel örgülerle çevrilmekte ve bahçe haline getirilmektedir. Belirli aralıklarla çakılan kazıklara tel yaklaşık 20-25 santimetre aralıkta, 6-7 sıra çiviyle çivilenir.  


Bahçesiz olmaz

Köyde yaşayan bir aile için bahçesinin olmaması düşünülemez. Köylüler bahçe yerini seçerken bazı durumları göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Örneğin bahçe yapılacak yerin eve yakın, arazinin düz, toprağın verimli ve suyun var olması önemlidir. Bu kriterler içinde uzaklık, su ve toprağın verimi bahçe yerini belirlemede en önemli unsurdur. Eğer bostan yapılacaksa eve yakın ve suyu olan bir yer her zaman tercih edilir. Çünkü bostanda günlük yapılacak işler vardır. Örneğin sulama yapılması, yetişen ürünlerin toplanması, kış için kurutulacakların ayrılması ve günlük tüketim için dalından taze taze alınması açısından bahçenin yakınlığı önemlidir. Bu sebepten köylerde bostanlar genellikle ev önlerindedir.

Bostan için toprağın verimli olmasının yanında arazinin bayır olmaması da gerekir. Çünkü karıklara ekilen sebzelerin sulanması gerekir. Bayır yerdeki karıklarda toprak su tutmaz ve sebze kökleri yeterli suyu alamadığından kurur.  

Bağ veya meyve bahçeleri için arazinin düz olması çok önemli değildir. Toprağın verimli ve güneyde olması yeterlidir. Bütün bahçeler için güneş önemlidir. Güneş, sebze ve meyvelerin olgunlaşması ve tadın kıvamında olması için önemli bir etkendir.  Örneğin güneyde olan üzüm bağlarının üzümü, kuzeyde olana göre daha tatlı olur. Yine güneydeki bahçelere ekilen sebzeler kuzdakilere göre daha erken olgunlaşır.

Hayat kaynağı olan su, bahçeler için tartışmasız bir öneme sahiptir. Çünkü bahçeye ekilen sebze fidelerinin veya dikilen meyve fidanlarının sulanması gerekir. Bundan dolayı köylerde bahçe ya bir çeşme, ya bir pınar önüne ya da bir dere kenarı veya su getirilebilecek bir yere yapılmıştır. Bazı bahçelerde ise su, bahçenin içindedir. Bazısı kendi mülkü olan tarlada bir su kaynağı varsa onun etrafını çevirerek orayı bir bahçe yapmıştır. Mevcut su yeterli olmadığı durumlarda bahçenin uygun bir yerine bir göl yapılır, su gölde biriktirilir ve o su ile bahçe sulanır.

Dere kenarına yapılan bahçelere su, dereden bahçeye kadar yapılan su arklarıyla getirilir. Bu tür bahçelerde su sıkıntısı çekilmez. Sulama işi bittikten sonra ark kapatılarak su tekrar dereye bırakılır.

Son dönemlerde bahçe olabilecek tarlalar ağılla çevrilerek sebze ve meyve bahçeleri yapılmakta ve gerekli su hortumla 4-5 kilometre uzaklıktan getirilmektedir. Eğer getirilen su az ise bir gölde biriktirilir ve ondan sonra sulama yapılır.

Bahçeyi bahçe yapan, içindeki ağaçlardır. Köy bahçelerinde özel bir plana göre ağaç dikme görülmez. Bu, biraz da bahçe arazisinin konumuna göre değişir. Meyve ağacı dışında köy bahçelerinde su arklarına kavak ağacı dikilir. Bunun yanında bazı bahçelerde iğde ve salkım söğütler dikkat çeker. Söğüdün ipeksi yaprakları ile yere kadar salınan dalları, iğdenin ise baharda etrafa saçtığı burcu burcu kokusu bahçe sahibi için ayrı bir zevktir.

Köy bahçelerini “önceki ve sonraki dönem bahçeler” diye ikiye ayırarak incelemek yanlış olmaz. Önceki bahçelerde her tür meyve ve sebze bir bahçede bir arada bulunurken, son dönemlerde yapılan bahçelerde sadece tek tür meyve veya sebzeye rastlanmaktadır. Örneğin eskiden bir bahçede sebze ekilecek yer ayrıldıktan sonra özellikle ağıl kenarlarına elma, incir, vişne, dut, nar, zerdali, kiraz, erik gibi meyve ağaçlarından birer ikişer kök bulunurdu. Hatta bahçenin bir köşesinde beş on kök üzüm bağı da olurdu. Yeni yapılan bazı bahçelerde bu, yerini tek tür meyveye bırakmıştır. Bu tür bahçelerde ağaçlar birbirine eşit mesafelerde, nizamî bir şekilde dikilmektedirler.

Bahar ayı geldiği zaman köy bahçelerindeki meyve ağaçlarının açtığı rengârenk çiçekler görülmeye değer. Sanki ağaçlar beyaz, pembe, kırmızı ve mor gelinlik giyerler. Erik, kiraz, şeftali, zerdali, elma, nar, ayva gibi ağaçların çiçekleri ve kokusu insanı adeta büyüler.

Bazı köy bahçelerinde yabani ağaçlara da rastlanır. O ağaçlar ya çalışırken gölgesinde oturmak için ya da bir asmaya kucak açması için bırakılmışlardır.

Köylüler meyve ihtiyaçlarını bahçelerinden karşıladıkları gibi sebze ihtiyaçlarını da kendi bahçelerinden karşılarlar. Sebze ekimi için bahçenin en alaz yeri bırakılır. Ağaçlar altına sebze ekilmez, eğer ekilirse hem geç olgunlaşır, hem de tadı olmaz. Sebzelerin ekilmesine “bostan ekimi” tabiri kullanılır. Bostana sebze olarak mısır, fasulye, domates, biber, patlıcan, bamya, turp, pırasa, lahana, hıyar (salatalık) ekilirken, karık başlarına kasımpatı (kadife), reyhan (fesleğen), horoz kepezi, kedi kuyruğu, paytaran gibi türlü türlü çiçekler de dikilir.

Bunun yanında, hemen her bahçede bir gül ağacına rastlanır. Yine nergis ve sümbül gibi çiçekler de yerini alır.

Ekim zamanı

Bostan ekimi için bir gün kararlaştırılır. Ancak bu günün “ayın yenisi” olmaması gerekir. Bostan ekimi ayın gökyüzünde görülmediği bir gün olmalıdır. Ayın yenisinde bostan ekilirse bitmeyeceğine, bitse bile verimli olmayacağına, hatta “keseğen” denen toprak altında dolaşan bir böceğin bunları keseceğine inanılır. Bostan ekimi için kararlaştırılan gün gelince aile efradı bahçeye gider, önce toprak öküz veya atla sürülür, sonra “karıklar” kesilir, daha sonra o karıklara ne ekilecekse (mısır, fasulye, bamya vs.) birbirine mesafeleri ayarlanarak tohumlar atılır ve üzerleri çok kalın olmamak şartıyla toprakla örtülür.  Karığa tohum atarken, bazısının sağlam olmama veya toprak altında kalması, bazısının da çürüme ihtimali göz önünde bulundurularak sıkça atılır. Tohumlar bitip 5-10 santimetre büyüdükten sonra bunlar “seyreltme”ye tâbi tutulur. Yani zayıf ve sık olanlar çekilerek rahat büyüyebilecekleri hale getirilirler.

Seyreltilen fidelerin birkaç hafta sonra dipleri kazmayla gevşetilerek dibine toprak yığılır. Daha sonra sulamak için karık yapılır ve haftada birkaç kez sulanır.

Domates, biber ve patlıcan gibi sebzeler bostan ekiminden daha önce özenle hazırlanan kuytu bir yere tohum olarak ekilirler. Bunu bazen naylon bir çadır altına da ekerler. Tohumlar topraktan çıkıp bir karış kadar büyüdüklerinde “şitil, maşa, fide” yerinden toprağı ile birlikte sökülerek bostandaki karıklara aktarılırlar. Sonra fideler belli aralıklarla sulanır.

Köy bostanlarına bakıldığında ilk göze çarpan domates, biber, patlıcan, fasulye, mısır, bamya, kabak, turp, pırasa, lahana, salatalık gibi sebzelerdir. Bu sebzelerin bir kısmı yaş olarak mevsiminde tüketilirken, bir kısmı da kış için kurutularak hazırlanırlar. Örneğin fasulye, patlıcan, bamya, mısır, biber, domates, hatta kabak bile kurutulur, kış mevsiminde bu kurutulmuş sebzelerden çeşitli yemekler yapılır.

Bunun yanında, güz mevsimi geldiğinde bostandan toplanarak saklanan domates, lahana ve turp, kış ortasına kadar bozulmadan korunur ve sofranın önemli bir çeşnisi olur. Örneğin güzün turp bostandan sökülür ve eve yakın bir yerde toprağa yarım metre derinliğinde bir kuyu açılarak samanla birlikte turplar kuyuya yerleştirilir ve üzerleri toprakla kapatılır. İhtiyaç oldukça kuyu açılır ve tazeliğinden hiçbir şey kaybetmeyen turplardan alınarak yemeklerin yanında salata niyetiyle yenirler.

Yine güzün, bostanın daha olgunlaşmamış son domatesleri toplanır ve samanlıkta bir köşeye yerleştirilirler. Onlar da kış ortalarına kadar bozulmadan kalırlar.

Bağ üzümlerinin en olgun ve en tatlısı kış için kurutulur; buna “gullama” denir. Geriye kalan üzümlerden de pekmez yapılır ve kış mevsiminde tüketilir. Erik, armut, elma, kiraz, incir gibi meyveler de kış için kurutulurlar. Bunlardan, yemeklerin aynında kışın “hoşaf” komposto yapılır.  Bunları tatlandırırken genellikle pekmez kullanılır.

Sonuç olarak bahçeler köylülerimizin asla vazgeçemeyecekleri, hayatlarının adeta önemli parçasıdırlar. Çünkü yıllık sebze ve meyve ihtiyaçlarını kendi elleriyle yetiştirdikleri bu bahçelerden karşılarlar.