Taipei EKM Ankara Temsilcisi Yaser Tai-hsiang Cheng: “Kovid-19’la mücadele için Tayvan Modeli görülmeli, buna ihtiyaç var!”

23 buçuk milyon nüfusa sahip, Koronavirüs vakalarının ilk ve yoğun olarak ortaya çıktığı Çin ile arasında sadece bir boğaz mesafe bulunan Tayvan’da, 21 Ocak 2020 tarihinde ilk vaka tespit edilmiştir. Tayvan, o günden bugüne toplam 500’den az doğrulanmış vaka ve 7 ölümle tahminlere meydan okumuş ve Kovid-19’u başarıyla kontrol altına almıştır. Dünyada birçok ülke sokağa çıkma yasağı gibi önlemlerle virüsün yayılmasını engellemeye çalışırken, Tayvan’da dışarı çıkmak serbesttir.

2019’un Aralık ayı itibariyle Çin Halk Cumhuriyeti’nden başlayarak büyük bir kaosa sebep olan Kovid-19 salgını, dünyanın bütün coğrafyalarına yayılırken bir ülkeyi neredeyse sarsmadı dahi: Tayvan…

Geçtiğimiz dönemlerde SARS gibi yüksek tehlikeli salgınlarda tek başına bırakılan ve hattâ Çin Halk Cumhuriyeti’nin dünyaya dayattığı diplomatik baskılar nedeniyle görmezden gelinen Tayvan, o dönemde yaşadığı tecrübeyi Kovid-19 salgınının başlangıcından itibaren öyle ciddî bir organizasyonla işletti ki, tüm dünyada sokağa çıkma yasakları ilân edilirken, Tayvan’da yapılan geleneksel festivallerin haberleri uluslararası basına yansıdı.

Tayvan’ın bu süreçte gösterdiği refleks ve hamle yeteneği Çin Halk Cumhuriyeti’ni fazlasıyla kızdırmış olacak ki salgının pik yaptığı günlerde birçok savaş ve çatışmaya ateşkes uygulanırken, Çin Halk Cumhuriyeti ise Güney Pasifik’te daha da azgınlaşarak Tayvan’ı işgal etmekten söz etmeye başladı.

Dünyaya yaydığı salgın yetmezmiş gibi bir de tehdit diplomasisi işleten Çin Halk Cumhuriyeti, kendi mücadelesini verdiği esnada dünyanın çeşitli bölgelerine, özellikle de savaş ve işgal altındaki topraklara salgına karşı tedbir içerikli tıbbî malzemeler ulaştıran Tayvan’a gözünü dikmiş durumda!

Dünyanın Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerini yeniden sorgulaması gerektiği fikrini sizlerle birkaç kez paylaşmıştım. Çinde otokratik bir burjuvazi inşâ ederek sözde komünist rejimi kendi cephesinin malı ederek başta kendi halkını sömüren bu otokratik burjuvazi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kendi lobisine aynı anda enerji taşıyabiliyor.

Bu anlamda Türkiye’nin Tayvan gibi Uzak Doğu ve Güney Pasifik ülkeleriyle derinlemesine işbirliği hamlelerine girişerek sadece ticâretini değil, siyâsetini de bütünleştirdiğini görmemiz gerekiyor. Zira dünya tek başına Orta Doğu yahut Akdeniz’den ibâret değil. Çin Halk Cumhuriyetinden ucuz ürün anlamında yapılan ticâretin alternatiflerinden biri “Tayvan”. Dünyanın teknolojik-elektronik cihaz üretiminde, takım tezgâhı imâlâtında en önde gelen üretim devlerini bünyesinde barındıran Tayvan, demokrasisiyle de ülkemizin yanında olmak istiyor, dünyaya teknoloji ve tıp alanında tecrübesini yansıtmayı arzuluyor.

Taipei Ekonomi ve Kültür Misyonu Ankara Temsilcisi Yaser Tai-hsiang Cheng ile gerçekleştirdiğimiz röportajda Tayvan’ın Kovid-19 salgınına karşı geliştirdiği mücadele modelini, Güney Pasifik’te yaşananları, Tayvan’ın Birleşmiş Milletler’den beklentilerini konuştuk. Sayın Temsilcinin ifadeleri öyle önemli ki, söyleşi esnasında zihnimde olağanüstü kareler canlandı, şimdilik hayâl de olsa, Pasifik Okyanusu’ndan Akdeniz’e muazzam bir köprü kurmaya muvaffak oldum. Faka umutsuz değilim, ne de olsa kurduğu köprüler ve geçitlerle meşhur bir Liderimiz var. Bu söyleşiyi Zât-ı Âlilerinin de dikkate almalarını ayrıca ümit ediyorum.


“Tayvan yardım edebilir!”

·       Kovid-19 pandemisine karşı uluslararası medyada Tayvan Modelini sık sık görüyoruz. Tayvan Hükûmeti pandemiye karşı neler yaptı, son durum nedir?

Çinin Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde ortaya çıkan Koronavirüs hastalığı (nCovid-19) bütün dünyaya yayılmaya devam etmektedir. 10 Eylül 2020 tarihi itibariyle, 28 milyon doğrulanmış vaka ve 900 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, bütün dünya gerek siyâsî ve ekonomik, gerekse sosyal açıdan ciddî bir şekilde bu durumdan etkilenmiştir.

23 buçuk milyon nüfusa sahip, Koronavirüs vakalarının ilk ve yoğun olarak ortaya çıktığı Çin ile arasında sadece bir boğaz mesafe bulunan Tayvanda, 21 Ocak 2020 tarihinde ilk vaka tespit edilmiştir. Tayvan, o günden bugüne toplam 500’den az doğrulanmış vaka ve 7 ölümle tahminlere meydan okumuş ve Kovid-19’u başarıyla kontrol altına almıştır. Dünyada birçok ülke sokağa çıkma yasağı gibi önlemlerle virüsün yayılmasını engellemeye çalışırken, Tayvanda dışarı çıkmak serbesttir. Öğrenciler eskisi gibi okula gidebilmekte, profesyonel beysbol veya basketbol maçları devam etmektedir.

Kovid-19a karşı uygulanan Tayvan Modelinin başarılı olma nedenleri şunlardır: Merkezî anlamda Salgın Komuta Merkezi’nin kurulması, sıkı sınır kontrollerinin ve karantina prosedürlerinin uygulanması ve şeffaf bilgi paylaşımı dâhil olmak üzere Tayvanın hızlı müdahale önlemleri sayesinde ve büyük çabalar sonucu bu başarı elde edilmiştir. Ayrıca birinci sınıf sağlık sistemimiz için yeterli tıbbî malzeme stoku sağlamak için hızla hareket ettik ve kendi insanlarımıza bakmak için yeterli malzemeye sahip olduğumuzdan emin olduktan sonra ciddî ihtiyaç duyan diğer ülkelere tıbbî ekipman ve malzeme sağlamaya başladık.

Küresel bir yıkımla sonuçlanan insanî felâketler karşısında uluslararası bir aktör olarak Tayvan, bir yandan iç salgın durumunu kontrol ederken, Haziran ayı sonunda Amerika Birleşik Devletleri ve Tayvan’ın diplomatik müttefikleri ile Avrupa ülkeleri dâhil olmak üzere 80’den fazla ülkeye 51 milyon cerrahi maske ile 1,16 milyon N95 maske, 600 bin izolasyon önlüğü, 35 bin alın termometresi ve diğer tıbbî malzemeleri bağışlamıştır. Hızlı test kitlerini, ilâçları ve aşıları geliştirmek için de benzer düşünen demokrasilerle güçlerimizi birleştirdik.

Türkiye ile yaptığımız Kovid-19la ortak mücadeleden bahsetmek gerekirse şu adımlardan bahsedebiliriz: Nisan ayından bu yana Misyonumuz, hızlı test kitlerini, ilâçları ve aşıları geliştirmek için Tayvan ve Türkiyenin önde gelen bilim adamlarını bir araya getirdi. Türkiyenin millî solunum cihazı üretimine Tayvan tedarikçilerinin parçalarının entegre edilmesi ve uluslararası Rotary 2430 Bölge’nin Türkiyeye yönelik “Bir Nefes, Bin Hayat” adlı projesinin maddî ve mânevî katkıda bulunması gibi hamlelerle Tayvan yardım edebilir ve etmekte sloganı çerçevesinde önemli işler gerçekleştirilmiştir.


“ÇHC’nin Tayvan adına konuşma hakkı yoktur!”

·       Birleşmiş Milletler’in 75’inci Genel Kurulu 15 Eylül 2020 tarihinde, New Yorkta gerçekleşecek. Tayvanın bu seneki Genel Kurul’dan beklentisi nedir?

Birleşmiş Milletler (BM) 75’inci Genel Kurul Başkanlığına, ilk defa Türk adayı olarak Sayın Büyükelçi Volkan Bozkır’ın seçilmesinin hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim öncelikle…

BM sisteminin Kovid-19 salgınına karşı etkin mücadele yöntemleri aradığı bu zorlu dönemde Genel Kurul Başkanlığı görevini yürütecek Büyükelçi Bozkıra ve Türkiyeye seslenmek istiyorum.

Pandemi sürecinde uluslararası toplum Tayvan’ın Dünya Sağlık Örgütü ve BM sisteminden adâletsizce ve ayrımcılıkla dışladığından şiddetle haberdardır. Ancak Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), 1971 BM Genel Kurul Kararındaki 2758’in (XXVI) maddenin yanlış bir yorumunu kullanarak Tayvan’ı engellemek üzere kendisi için yasal bir dayanak kılmıştır ve bu yöntemle BM’ye baskı yapmaya devam etmektedir. Gerçek şu ki, bu karar ne Tayvanın BMdeki temsili konusunu ele almakta, ne de Tayvanın ÇHCnin bir parçası olduğunu belirtmektedir.

Aslında Tayvan, ÇHC’nin bir parçası değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır. Cumhurbaşkanımız ve yasama organımız doğrudan Tayvan halkı tarafından seçilmektedir. BM, sadece Tayvanın demokratik olarak seçilmiş hükûmetinin 23 buçuk milyon insanını temsil edebileceğini tanımalıdır. ÇHC’nin Tayvan adına konuşma hakkı yoktur!

Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğanın BM Güvenlik Konseyi’nin günümüz gerçekleriyle bağını yitirmiş olmasına karşı dile getirdiği Dünya beşten büyüktür söylemi gibi, geçmiş Nisan ayının başında, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlunun The Washington Times gazetesinde yayımlanan Bugün Yaptıklarımız Yarını Belirleyecek başlıklı makalesinde, Milliyetlerinden, inançlarından veya ırklarından bağımsız olarak insanların esenliğine odaklanan, amacına uygun şekilde çalışan uluslararası kuruluşlar tarafından desteklenen, kurallara dayalı bir küresel sistem, dirençli, hesap verebilir ve işlevsel bir ulus devletler ağı, herkese faydalı ve kimseyi geride bırakmayan ekonomiler gerçekliğine ulaşabilecek durumda olabiliriz ifadesi yer almıştır. Bu çağrılar üzerine, Tayvanın bu yılki BM katılımı için üç ana beklentisi vardır.

Birincisi, BM, Tayvandaki 23 buçuk milyon kişinin BM sisteminden uygunsuz şekilde dışlanmasını çözmek için derhâl harekete geçmelidir.

İkinci olarak, BMnin Tayvanlı pasaport sahiplerine ve gazetecilere yönelik ayrımcı politikası temel insan haklarını ihlâl etmektedir ki bunun derhâl düzeltilmesi gerekmektedir.

Üçüncüsü, BM, Tayvan’ın BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının (SKA’lar) uygulanmasına ilişkin toplantılara, mekanizmalara ve faaliyetlere eşit ve onurlu bir şekilde katılma hakkına sahip olmasını ve böylece katkıda bulunabilmesini sağlamalıdır.

BM Sözleşmesi, “Biz Birleşmiş Milletler halkları olarak, temel insan haklarına [ve] erkeklerin, kadınların ve irili ufaklı ulusların eşit haklarına olan inancı yeniden teyit etmeye kararlıyız” sözleriyle başlamaktadır. Bu metinde belirtilen herkes için insan haklarını ve temel özgürlükleri koruma ideali, boş sözler olarak kalmamalıdır. Önümüzdeki 75 yıla bakarken, BM’nin Tayvan’ın katılımını memnuniyetle karşılaması için asla geç değildir!


“Tayvan daha fazlasını yapabilir”

·       Tayvanın BMye katılım konusunda oldukça istekli olduğundan bahsettiniz, Tayvan hangi konularda rol oynamak ister?

2015te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde dünya liderlerinin üzerinde uzlaştıkları Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi (2030 Agenda for Sustainable Development), tüm dünyada kalkınmanın yönünün daha sürdürülebilir bir rotaya evirilmesi için ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarını kapsayan toplam 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) tanımlanmıştır.

Tayvan’ın bu SKA’lar üzerinde olağanüstü çalışmaları mevcûttur. Ekonomimiz direncini kanıtlamıştır. Asya Kalkınma Bankası, Tayvanın 2020 ekonomik performansının, Dört Asya Kaplanı arasında pozitif büyüme gösteren tek ülke olarak en iyisi olacağını tahmin etmektedir. Dahası, cinsiyet eşitliği, ekonomik büyüme, temiz su ve sanitasyon, azalan eşitsizlik ve iyi sağlık ve de refah dâhil olmak üzere birçok SKA göstergemiz OECD ülkeleriyle karşılaştırılabilir seviyelere ulaşmıştır.

Tayvan uzun zamandır Afrika, Asya, Karayipler, Lâtin Amerika ve Pasifikteki ortaklığı bulunan ülkelerin temiz enerji, atık yönetimi ve afet önleme gibi alanlardaki kalkınma hedeflerinde yardımcı olmaktadır. Bu yüzden hâlihazırda zaten yardım edebilmekteyiz; ancak BM faaliyetlerine, toplantılarına ve mekanizmalarına katılma şansı verilirse daha fazlasını yapabiliriz.

SKAlara uyan Döngüsel Ekonomi”, son zamanlarda Tayvan ve Türkiye arasında işbirliği konularından biri hâline gelmiştir. Çevreye dost kavramı, kuşkusuz günümüzde en önemli konulardan biridir. Misyonumuz, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın saygıdeğer eşi Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından başlatılan “Sıfır Atık Projesi” ilkesine eşgüdüm sağlayarak, Tayvan-Türkiye arasında ilgili tarafları bir araya getirecek işbirliği kurdurmaya çalışmaktadır.

Bunun dışında somut projelerden bahsetmek gerekirse, Türkiye Döngüsel Ekonomi Plâtformunun araçlarından biri olan ve malzemelerin endüstriler arası yeniden kullanımını desteklemek amacıyla tasarlanmış bulut tabanlı olan plâtform Türkiye Materials Marketplacein (TMM) hayata geçmesi, Tayvan ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası tarafından finansal olarak desteklenmiştir.

ÇHC’nin baskıları sadece Tayvan’a değil, tüm bölge halklarına zarar veriyor!

·       Son günlerde gerek Uzak Doğu, gerek Güney Çin Denizinde ciddî sıcak gelişmeler var, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, son zamanlarda gerek Tayvan Boğazı, gerekse de Güney Çin Denizi üzerinde endişe veren sıcak gelişmeler yaşanmaktadır. ÇHCye ait askerî uçaklar, 2020 yılı başından beri sürekli Tayvanın Hava Savunma Kimlik Bölgesine (ADIZ) girerek Tayvan halklarını korkutmaya çalışmaktadır. Barış ve istikrara son derece önem veren Tayvan, bu tek taraflı gözdağını kınamakta ve gereğini yapmaya devam etmektedir.

ÇHCnin zorbalığı sadece Tayvana değildir. Günümüzde 1 milyondan fazla masum Uygur halkı, Yeniden Eğitim Kampı denilen toplama kamplarında zulüm görmektedir ve temel insan hakları şiddetle ihlâl edilmektedir. Diğer yandan ÇHC, Hong Kong Özel İdare Bölgesi’nde, asla yerel meclise danışmadan, yeni güvenlik yasasını hayata geçirerek Hong Kong’daki demokrasiyi caydırmaya ve bastırmaya devam etmektedir.

ÇHC’nin zorbalıklarına karşı demokrat bloktaki birçok ülke sessiz kalmamıştır. Son iki aydır, Tayvanın demokrasisi ve özgürlüğüne destek vermek ve çeşitli işbirliği görüşmeleri yapmak üzere ABD Sağlık Bakanı Alex Azar, Japonya eski Başbakanı Yoshiro Mori ve Çekya Senatosu Başkanı Milos Vystrcil liderliğinde birçok önemli heyet, Tayvana resmî ziyaretlerde bulunmuşlardır.

Yaklaşık 90 politikacı ve işletme yöneticisinden oluşan bir heyete başkanlık eden Çekya Senatosu Başkanı Milos Vystrcil,  Tayvan parlamentosunda yaptığı bir konuşmada, ABD Başkanı John F. Kennedynin “Berlinli olduğunu” açıklamasının özgürlük için ve komünizme karşı önemli bir mesaj olduğunu ifade ederek, “Lütfen Tayvan’a desteğimi ve özgürlüğün nihâî değerini şahsen ifade etmeme izin verin ve bugünkü konuşmayı (...) belki daha alçakgönüllü ama eşit derecede güçlü bir ifadeyle bitireyim: ‘Ben bir Tayvanlıyım’” diyerek sonlandırmıştır.

Kuşkusuz ki, demokrasi, liberalizm, gerçeklik ve adâlet, bizim için en önemli değerlerdir. Tayvan halkı da aynı demokratik blokta yer alan Türkiyeden Tayvanın demokrasisine destek beklemektedir.


Reyhanlı Tayvan Toplum Merkezi'nin inşâsına devam ediliyor.

“İşbirliğimiz dünyaya umut veriyor”

·       Türkiyede çalıştığınız sürece sizi en çok etkileyen ve şu an yürütmekte olduğunuz projeleri bizimle paylaşabilir misiniz?

2011 yılında Suriye İç Savaşı’nın patlaması ile birlikte ortaya çıkan insanî krizin ardından, Türkiyenin o günden bugüne 4 milyondan fazla Suriyeli kardeşini kendi memleketinde misafir etmesini bir Müslüman olarak içtenlikle tebrik ederim.

İnsanî kriz yönetimi konusunda, 2013 yılından beri Tayvan Hükûmeti, Türkiye ile başta Hatay Reyhanlıda bir okul yapımının yanı sıra, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa ve Adıyamanda da Suriyeli mültecilerin hijyen ve yaşam şartlarının yükseltilmesine yönelik çeşitli projeleri (örneğin; 320 adet çamaşır makinesi ile toplam 16 adet çamaşırhane kurumu, kampların dezenfekte edilmesi, vantilatör, ceket ve bot gibi malzemelerin dağıtımı) hayata geçirdik.

Geçtiğimiz Haziran ayında, pandemiye karşı koruyucu ekipmana ihtiyaç duyan Suriyelilere 100 binden fazla cerrahi maske, Tayvan tarafından bağışlanmıştır. Bunun dışında Tayvanlı bir STK olan Tzu-Chi Vakfı, İstanbul Sultangazi’de, 2014 yılından itibaren Suriyeli mültecilere yönelik eğitim projesi, yardım dağıtımı ve sağlık polikliniği hizmeti vermektedir ve bu süreçte 20 milyon Amerikan doları harcamıştır.

Günümüzde ise Reyhanlıdaki Suriyelilerin sosyal hayata entegre edilmesi için 6 bin 800 metrekarelik bir Meslekî ve Toplum Merkezi inşaatına devam ediyoruz. Tayvanlı bir mimar tarafından tasarlanan 52 odalı merkez, sınırda kullanılan betonun duvar olarak kullanılması, Halepteki Adliye Camiîden ilham alınarak tasarlanan özel çatısı, depreme karşı özellikleri ve çok fonksiyonlu yapısıyla kıymetli bir eser olacaktır. Söz konusu merkez, hizmete açıldıktan sonra gerek ilgili yardımsever uluslararası ve yerli kuruluşlar, gerekse uluslararası sanatçılar ve meslekî eğitim verecek kurumlar tarafından kullanılacaktır.

İçtenlikle ümit ederim ki, bu işbirlikleri bu dünyaya biraz daha umut ve sıcaklığı getirebilsin…

·       Verdiğiniz bilgiler ve gösterdiğiniz misafirperverlik için teşekkür ediyorum…

Ben de Ajanda Yayınlar Grubu’na ülkem adına destekleri için teşekkür ediyorum…