2019’un Aralık ayı itibariyle Çin Halk Cumhuriyeti’nden
başlayarak büyük bir kaosa sebep olan Kovid-19 salgını, dünyanın bütün
coğrafyalarına yayılırken bir ülkeyi neredeyse sarsmadı dahi: Tayvan…
Geçtiğimiz dönemlerde SARS gibi yüksek tehlikeli
salgınlarda tek başına bırakılan ve hattâ Çin Halk Cumhuriyeti’nin dünyaya
dayattığı diplomatik baskılar nedeniyle görmezden gelinen Tayvan, o dönemde
yaşadığı tecrübeyi Kovid-19 salgınının başlangıcından itibaren öyle ciddî bir
organizasyonla işletti ki, tüm dünyada sokağa çıkma yasakları ilân edilirken,
Tayvan’da yapılan geleneksel festivallerin haberleri uluslararası basına
yansıdı.
Tayvan’ın bu süreçte gösterdiği refleks ve hamle yeteneği
Çin Halk Cumhuriyeti’ni fazlasıyla kızdırmış olacak ki salgının pik yaptığı
günlerde birçok savaş ve çatışmaya ateşkes uygulanırken, Çin Halk Cumhuriyeti
ise Güney Pasifik’te daha da azgınlaşarak Tayvan’ı işgal etmekten söz etmeye
başladı.
Dünyaya yaydığı salgın yetmezmiş gibi bir de tehdit
diplomasisi işleten Çin Halk Cumhuriyeti, kendi mücadelesini verdiği esnada
dünyanın çeşitli bölgelerine, özellikle de savaş ve işgal altındaki topraklara
salgına karşı tedbir içerikli tıbbî malzemeler ulaştıran Tayvan’a gözünü dikmiş
durumda!
Dünyanın Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerini yeniden sorgulaması
gerektiği fikrini sizlerle birkaç kez paylaşmıştım. Çin’de otokratik bir
burjuvazi inşâ ederek sözde komünist rejimi kendi cephesinin malı ederek başta kendi
halkını sömüren bu otokratik burjuvazi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
kendi lobisine aynı anda enerji taşıyabiliyor.
Bu anlamda Türkiye’nin Tayvan gibi Uzak Doğu ve Güney
Pasifik ülkeleriyle derinlemesine işbirliği hamlelerine girişerek sadece
ticâretini değil, siyâsetini de bütünleştirdiğini görmemiz gerekiyor. Zira
dünya tek başına Orta Doğu yahut Akdeniz’den ibâret değil. Çin Halk Cumhuriyeti’nden ucuz ürün anlamında yapılan ticâretin
alternatiflerinden biri “Tayvan”. Dünyanın teknolojik-elektronik cihaz üretiminde, takım
tezgâhı imâlâtında en önde gelen üretim devlerini bünyesinde barındıran Tayvan,
demokrasisiyle de ülkemizin yanında olmak istiyor, dünyaya teknoloji ve tıp alanında tecrübesini yansıtmayı
arzuluyor.
Taipei Ekonomi ve Kültür Misyonu Ankara Temsilcisi Yaser
Tai-hsiang Cheng ile gerçekleştirdiğimiz röportajda Tayvan’ın Kovid-19
salgınına karşı geliştirdiği mücadele modelini, Güney Pasifik’te yaşananları,
Tayvan’ın Birleşmiş Milletler’den beklentilerini konuştuk. Sayın Temsilcinin
ifadeleri öyle önemli ki, söyleşi esnasında zihnimde olağanüstü kareler
canlandı, şimdilik hayâl de olsa, Pasifik Okyanusu’ndan Akdeniz’e muazzam bir
köprü kurmaya muvaffak oldum. Faka umutsuz değilim, ne de olsa kurduğu köprüler
ve geçitlerle meşhur bir Liderimiz var. Bu söyleşiyi Zât-ı Âlilerinin de
dikkate almalarını ayrıca ümit ediyorum.
“Tayvan yardım edebilir!”
·
Kovid-19 pandemisine karşı uluslararası medyada “Tayvan
Modelini” sık sık görüyoruz. Tayvan Hükûmeti pandemiye karşı neler yaptı, son durum
nedir?
Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde ortaya çıkan Koronavirüs hastalığı (nCovid-19) bütün dünyaya yayılmaya devam etmektedir. 10 Eylül 2020 tarihi
itibariyle, 28 milyon doğrulanmış vaka ve 900 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, bütün dünya gerek siyâsî ve ekonomik, gerekse
sosyal açıdan ciddî bir şekilde bu durumdan etkilenmiştir.
23 buçuk milyon nüfusa sahip,
Koronavirüs vakalarının ilk ve yoğun olarak ortaya çıktığı Çin ile
arasında sadece bir boğaz mesafe bulunan Tayvan’da, 21 Ocak 2020 tarihinde ilk vaka tespit
edilmiştir. Tayvan, o günden bugüne toplam 500’den az doğrulanmış vaka ve 7 ölümle tahminlere meydan okumuş ve Kovid-19’u başarıyla kontrol altına almıştır.
Dünyada birçok ülke sokağa çıkma yasağı gibi önlemlerle virüsün yayılmasını engellemeye çalışırken, Tayvan’da dışarı çıkmak serbesttir. Öğrenciler eskisi gibi okula gidebilmekte,
profesyonel beysbol veya basketbol maçları devam etmektedir.
Kovid-19’a karşı uygulanan “Tayvan Modeli”nin başarılı olma nedenleri şunlardır: Merkezî anlamda Salgın Komuta Merkezi’nin
kurulması, sıkı sınır
kontrollerinin ve karantina prosedürlerinin uygulanması ve şeffaf
bilgi paylaşımı dâhil olmak üzere Tayvan’ın hızlı
müdahale önlemleri sayesinde ve büyük çabalar
sonucu bu başarı elde edilmiştir. Ayrıca birinci sınıf sağlık sistemimiz için yeterli tıbbî malzeme stoku sağlamak için hızla hareket ettik ve kendi insanlarımıza bakmak için yeterli malzemeye
sahip olduğumuzdan emin olduktan sonra ciddî
ihtiyaç duyan diğer ülkelere tıbbî ekipman ve malzeme sağlamaya başladık.
Küresel bir yıkımla
sonuçlanan insanî felâketler karşısında uluslararası bir aktör olarak Tayvan, bir yandan iç salgın durumunu kontrol ederken, Haziran ayı sonunda Amerika Birleşik Devletleri ve Tayvan’ın diplomatik müttefikleri ile Avrupa ülkeleri dâhil
olmak üzere 80’den fazla ülkeye 51 milyon cerrahi maske ile 1,16 milyon N95
maske, 600 bin izolasyon önlüğü, 35 bin
alın termometresi ve diğer tıbbî malzemeleri bağışlamıştır. Hızlı test
kitlerini, ilâçları ve aşıları geliştirmek için de benzer düşünen demokrasilerle güçlerimizi birleştirdik.
Türkiye ile yaptığımız Kovid-19’la ortak mücadeleden bahsetmek gerekirse şu adımlardan bahsedebiliriz: Nisan ayından bu yana Misyonumuz, hızlı test kitlerini, ilâçları ve aşıları geliştirmek için Tayvan ve Türkiye’nin önde gelen bilim adamlarını bir araya getirdi. Türkiye’nin millî solunum cihazı üretimine Tayvan tedarikçilerinin parçalarının entegre edilmesi ve uluslararası Rotary 2430 Bölge’nin Türkiye’ye yönelik “Bir Nefes, Bin Hayat” adlı projesinin maddî ve mânevî katkıda bulunması gibi hamlelerle “Tayvan yardım edebilir ve etmekte” sloganı çerçevesinde önemli işler gerçekleştirilmiştir.
“ÇHC’nin Tayvan adına konuşma hakkı yoktur!”
·
Birleşmiş Milletler’in 75’inci Genel Kurulu 15 Eylül 2020
tarihinde, New York’ta gerçekleşecek. Tayvan’ın bu seneki
Genel Kurul’dan beklentisi nedir?
Birleşmiş Milletler (BM) 75’inci Genel Kurul Başkanlığına, ilk defa Türk adayı olarak Sayın Büyükelçi Volkan Bozkır’ın seçilmesinin hayırlı ve
uğurlu olmasını dilerim öncelikle…
BM sisteminin Kovid-19 salgınına karşı etkin mücadele yöntemleri aradığı bu zorlu dönemde Genel Kurul Başkanlığı görevini yürütecek
Büyükelçi Bozkır’a ve Türkiye’ye seslenmek istiyorum.
Pandemi sürecinde uluslararası toplum Tayvan’ın Dünya Sağlık Örgütü ve BM
sisteminden adâletsizce ve ayrımcılıkla dışladığından şiddetle haberdardır. Ancak Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), 1971 BM Genel Kurul
Kararındaki 2758’in (XXVI) maddenin yanlış bir yorumunu kullanarak Tayvan’ı engellemek üzere
kendisi için yasal bir dayanak kılmıştır ve bu yöntemle BM’ye baskı yapmaya devam
etmektedir. Gerçek şu ki, bu karar ne Tayvan’ın BM’deki temsili konusunu ele almakta, ne de Tayvan’ın ÇHC’nin bir parçası olduğunu belirtmektedir.
Aslında Tayvan, ÇHC’nin bir parçası değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır. Cumhurbaşkanımız ve yasama organımız doğrudan Tayvan halkı tarafından seçilmektedir. BM, sadece Tayvan’ın demokratik olarak seçilmiş hükûmetinin 23 buçuk milyon insanını temsil edebileceğini tanımalıdır. ÇHC’nin Tayvan adına konuşma hakkı yoktur!
Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Güvenlik Konseyi’nin günümüz gerçekleriyle bağını yitirmiş olmasına karşı dile getirdiği “Dünya beşten büyüktür” söylemi gibi, geçmiş Nisan ayının başında, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun The Washington Times gazetesinde yayımlanan “Bugün Yaptıklarımız Yarını Belirleyecek” başlıklı makalesinde, “Milliyetlerinden, inançlarından veya ırklarından bağımsız olarak insanların esenliğine odaklanan, amacına uygun şekilde çalışan uluslararası kuruluşlar tarafından desteklenen,
kurallara dayalı bir küresel sistem, dirençli, hesap verebilir ve işlevsel bir ulus
devletler ağı, herkese faydalı ve kimseyi geride bırakmayan ekonomiler gerçekliğine ulaşabilecek durumda
olabiliriz” ifadesi yer almıştır. Bu çağrılar üzerine, Tayvan’ın bu yılki BM katılımı için üç ana
beklentisi vardır.
Birincisi, BM, Tayvan’daki 23 buçuk milyon kişinin BM sisteminden uygunsuz şekilde dışlanmasını çözmek için derhâl
harekete geçmelidir.
İkinci olarak, BM’nin Tayvanlı pasaport sahiplerine ve gazetecilere yönelik ayrımcı politikası temel insan haklarını ihlâl etmektedir ki
bunun derhâl düzeltilmesi gerekmektedir.
Üçüncüsü, BM, Tayvan’ın BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının (SKA’lar) uygulanmasına ilişkin toplantılara, mekanizmalara ve faaliyetlere eşit ve onurlu bir şekilde katılma hakkına sahip olmasını ve böylece katkıda bulunabilmesini sağlamalıdır.
BM Sözleşmesi, “Biz Birleşmiş Milletler halkları olarak, temel insan haklarına [ve] erkeklerin, kadınların ve irili ufaklı ulusların eşit haklarına olan inancı yeniden teyit etmeye kararlıyız” sözleriyle başlamaktadır. Bu metinde belirtilen herkes için insan haklarını ve temel özgürlükleri koruma ideali, boş sözler olarak kalmamalıdır. Önümüzdeki 75 yıla bakarken, BM’nin Tayvan’ın katılımını memnuniyetle karşılaması için asla geç değildir!
“Tayvan daha fazlasını yapabilir”
·
Tayvan’ın BM’ye katılım konusunda oldukça istekli olduğundan bahsettiniz, Tayvan hangi konularda rol oynamak
ister?
2015’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde dünya liderlerinin üzerinde uzlaştıkları Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi
(2030 Agenda for Sustainable Development), tüm dünyada kalkınmanın yönünün daha
sürdürülebilir bir rotaya evirilmesi için ekonomik, sosyal ve çevresel
boyutlarını kapsayan toplam 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) tanımlanmıştır.
Tayvan’ın bu SKA’lar üzerinde olağanüstü çalışmaları mevcûttur. Ekonomimiz direncini kanıtlamıştır. Asya Kalkınma Bankası, Tayvan’ın 2020 ekonomik performansının, Dört Asya Kaplanı arasında pozitif büyüme gösteren tek ülke olarak en iyisi olacağını tahmin etmektedir.
Dahası, cinsiyet eşitliği, ekonomik büyüme, temiz su ve sanitasyon, azalan eşitsizlik ve iyi sağlık ve de refah dâhil
olmak üzere birçok SKA göstergemiz OECD ülkeleriyle karşılaştırılabilir seviyelere
ulaşmıştır.
Tayvan uzun zamandır Afrika, Asya, Karayipler, Lâtin Amerika ve Pasifik’teki ortaklığı bulunan ülkelerin
temiz enerji, atık yönetimi ve afet önleme gibi alanlardaki kalkınma hedeflerinde yardımcı olmaktadır. Bu yüzden hâlihazırda zaten yardım edebilmekteyiz;
ancak BM faaliyetlerine, toplantılarına ve mekanizmalarına katılma şansı verilirse daha fazlasını yapabiliriz.
SKA’lara uyan “Döngüsel Ekonomi”, son zamanlarda Tayvan ve Türkiye arasında işbirliği konularından biri hâline gelmiştir. “Çevreye dost” kavramı, kuşkusuz günümüzde en önemli konulardan biridir. Misyonumuz, Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın saygıdeğer eşi Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından başlatılan “Sıfır Atık Projesi” ilkesine eşgüdüm sağlayarak, Tayvan-Türkiye arasında ilgili tarafları bir araya getirecek
işbirliği kurdurmaya çalışmaktadır.
Bunun dışında somut projelerden bahsetmek gerekirse, Türkiye Döngüsel Ekonomi Plâtformu’nun araçlarından biri olan ve malzemelerin endüstriler arası yeniden kullanımını desteklemek amacıyla tasarlanmış bulut tabanlı olan plâtform “Türkiye Materials Marketplace”in (TMM) hayata geçmesi, Tayvan ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası tarafından finansal olarak desteklenmiştir.
ÇHC’nin baskıları sadece Tayvan’a değil, tüm bölge
halklarına zarar veriyor!
·
Son günlerde gerek Uzak Doğu, gerek Güney Çin Denizi’nde ciddî sıcak gelişmeler var, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, son zamanlarda gerek Tayvan Boğazı, gerekse de Güney Çin
Denizi üzerinde endişe veren sıcak gelişmeler yaşanmaktadır. ÇHC’ye ait askerî uçaklar, 2020 yılı başından beri sürekli Tayvan’ın “Hava Savunma Kimlik Bölge”sine (ADIZ) girerek Tayvan halklarını korkutmaya çalışmaktadır. Barış ve istikrara son
derece önem veren Tayvan, bu tek taraflı gözdağını kınamakta ve gereğini yapmaya devam etmektedir.
ÇHC’nin zorbalığı sadece Tayvan’a değildir. Günümüzde 1 milyondan fazla masum Uygur halkı, “Yeniden Eğitim Kampı” denilen toplama kamplarında zulüm görmektedir ve temel insan hakları şiddetle ihlâl
edilmektedir. Diğer yandan ÇHC, Hong Kong Özel İdare Bölgesi’nde, asla yerel meclise danışmadan, yeni güvenlik
yasasını hayata geçirerek Hong Kong’daki demokrasiyi caydırmaya ve bastırmaya devam etmektedir.
ÇHC’nin zorbalıklarına karşı demokrat bloktaki birçok ülke sessiz kalmamıştır. Son iki aydır, Tayvan’ın demokrasisi ve özgürlüğüne destek vermek ve çeşitli işbirliği görüşmeleri yapmak üzere ABD Sağlık Bakanı Alex Azar, Japonya eski Başbakanı Yoshiro Mori ve Çekya Senatosu Başkanı Milos Vystrcil
liderliğinde birçok önemli heyet, Tayvan’a resmî ziyaretlerde bulunmuşlardır.
Yaklaşık 90 politikacı ve işletme yöneticisinden oluşan bir heyete başkanlık eden Çekya Senatosu
Başkanı Milos Vystrcil, Tayvan parlamentosunda yaptığı bir konuşmada, ABD Başkanı John F. Kennedy’nin “Berlinli olduğunu” açıklamasının özgürlük için ve komünizme
karşı önemli bir mesaj olduğunu ifade ederek, “Lütfen Tayvan’a desteğimi ve özgürlüğün nihâî değerini şahsen ifade etmeme
izin verin ve bugünkü konuşmayı (...) belki daha alçakgönüllü ama eşit derecede güçlü bir ifadeyle bitireyim: ‘Ben bir
Tayvanlıyım’” diyerek sonlandırmıştır.
Kuşkusuz ki, demokrasi, liberalizm, gerçeklik ve adâlet, bizim için en önemli değerlerdir. Tayvan halkı da aynı demokratik blokta yer alan Türkiye’den Tayvan’ın demokrasisine destek beklemektedir.
Reyhanlı Tayvan
Toplum Merkezi'nin inşâsına devam ediliyor.
“İşbirliğimiz dünyaya umut veriyor”
·
Türkiye’de çalıştığınız sürece sizi en çok etkileyen
ve şu an yürütmekte olduğunuz projeleri bizimle paylaşabilir misiniz?
2011 yılında
Suriye İç Savaşı’nın patlaması ile birlikte ortaya çıkan insanî krizin ardından, Türkiye’nin o günden bugüne 4 milyondan fazla Suriyeli kardeşini kendi memleketinde misafir etmesini bir
Müslüman olarak içtenlikle tebrik ederim.
İnsanî kriz yönetimi konusunda,
2013 yılından beri Tayvan Hükûmeti, Türkiye ile başta Hatay Reyhanlı’da bir okul yapımının yanı sıra,
Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa ve Adıyaman’da da Suriyeli mültecilerin hijyen ve yaşam şartlarının yükseltilmesine yönelik çeşitli projeleri (örneğin; 320
adet çamaşır makinesi ile toplam 16 adet çamaşırhane kurumu, kampların dezenfekte edilmesi, vantilatör, ceket ve bot gibi malzemelerin dağıtımı) hayata geçirdik.
Geçtiğimiz Haziran ayında,
pandemiye karşı koruyucu ekipmana ihtiyaç duyan
Suriyelilere 100 binden fazla cerrahi maske, Tayvan tarafından bağışlanmıştır. Bunun dışında Tayvanlı bir STK olan Tzu-Chi Vakfı, İstanbul
Sultangazi’de, 2014 yılından itibaren Suriyeli mültecilere yönelik eğitim projesi, yardım dağıtımı ve sağlık
polikliniği hizmeti vermektedir ve bu süreçte 20 milyon Amerikan doları harcamıştır.
Günümüzde ise Reyhanlı’daki Suriyelilerin sosyal hayata entegre edilmesi için 6 bin 800 metrekarelik bir Meslekî ve Toplum
Merkezi inşaatına devam ediyoruz. Tayvanlı bir mimar tarafından tasarlanan 52 odalı merkez, sınırda kullanılan betonun duvar olarak kullanılması, Halep’teki Adliye Camiî’den ilham alınarak tasarlanan özel çatısı, depreme karşı özellikleri ve çok fonksiyonlu yapısıyla kıymetli bir
eser olacaktır. Söz konusu merkez, hizmete açıldıktan
sonra gerek ilgili yardımsever uluslararası ve yerli kuruluşlar, gerekse uluslararası sanatçılar ve meslekî eğitim verecek kurumlar tarafından kullanılacaktır.
İçtenlikle ümit ederim ki, bu işbirlikleri bu
dünyaya biraz daha umut ve
sıcaklığı getirebilsin…
·
Verdiğiniz bilgiler ve gösterdiğiniz
misafirperverlik için teşekkür ediyorum…
Ben de Ajanda Yayınlar Grubu’na ülkem adına destekleri için teşekkür ediyorum…