Prizren,
Kosova
DAHA önce Kosova-Sırbistan
müzakere sürecini ve meydana gelen gelişmeleri ele almıştık. İlk olarak teknik
müzakerelerle başlayan süreç, daha sonra siyâsî müzakerelerle devam etti. Ancak
gümrük vergisi meselesi ve Sırbistan’ın Kosova’yı tanıyan ülkeler üzerinde
yaptığı tanımaları geri alma noktasındaki lobi faaliyetleri sonucu müzakereler
durduruldu.
En
son Kasım 2019’da başlayan süreçle birlikte ABD Başkanı Donald Trump, özel
temsilcisi Richard Grenell aracılığıyla devreye girerek müzakerelerin devam
etmesi için gereken yolların açılmasını sağladı.
27
Haziran’da Washington’da yapılması plânlanan ve büyük ihtimâlle imzaların
atılacağı görüşme, 24 Haziran’da Özel Mahkeme’nin Thaçi hakkında “Kosova Savaşı’nda
İşlenen Suçlar” ile ilgili olarak hazırlanan iddianameyi açıklamasıyla
durduruldu.
İddianamenin
Özel Mahkeme tarafından kamuya duyurulmasının ardından Trump’un
Kosova-Sırbistan Özel Temsilcisi Richard Grenell, şimdilik oyun dışı kalmış
görünüyor. Özel Mahkeme savcısının iddianameyi 27 Haziran öncesi açıklamasıyla
ilgili ortada dolaşan pek çok iddia var. Ancak bu iddiaların ikisi özellikle ön
plâna çıkmakta. Sırbistan gazetesi Vreme’nin değerlendirmesine göre, iddianame Avrupalı güçlerin (özellikle
Almanya’nın) baskısıyla Grenell’in Kosova sorununun “dizginlerini” ele almasını
engellemek için kamuya duyuruldu.
Alman
Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi tarafından ortaya atılan iddia ise, Özel
Mahkeme savcılarının Donald Trump tarafından daha sonra yapılması muhtemel baskılardan
kendilerini korumak için bu iddianameyi açıkladıkları yönünde. Aynı gazetenin
iddiasına göre, Cumhurbaşkanı Thaçi, son
aylarda yüksek bir tonla Richard Grenell, Donald Trump ve Beyaz Saray’a övgüler
diziyordu. Batılı diplomatlar uzun süredir Thaçi’nin ABD tarafından korunma ve
böylece yargılanmaktan sıyrılmaya ümit bağladığını ve bunun için Washington’un
her isteğini yerine getirdiğini ifade etmekteler.
“Eğer bu böyle ise,
şimdi açığa çıktı” değerlendirmesinde
bulunmaktalar. Alman dergisi Der
Spiegel ise daha da ileri giderek, “Amerikan
jeopolitik stratejilerinin köpeği” ifadelerini Thaçi için kullandı.
Gelişmelere
bakıldığında, Thaçi’ye darbe yapılmış gibi görünse de aslında böyle bir durum
yok. Asıl darbe, davranışları, gücü, bilgisi ve duruşuyla dünyaya hükmeden
Beyaz Saray ve ABD Başkanı Donald Trump’a yapıldı. Washington’un misafiri
olarak yola çıkan birinin (Hashim Thaçi) yolda bir şekilde oraya gitmesini
engelleyen güç, sadece Avrupa’nın içinden bir güç değildi. Avrupa hiçbir zaman
ABD’nin karşısında durma cesaretini gösteremedi.
Böyle
önemli bir anlaşmayı ABD’nin içinden Beyaz Saray’a karşı olan bir yapı durdurdu.
Beyaz Saray’ın bu durumdan haberi olsaydı, herhangi bir neden öne sürerek
toplantıyı iptal etme yoluna giderdi. Bu durum sadece Trump’un Kosova-Sırbistan
anlaşması hakkında rolünü minimize etmemiş, aynı zamanda Beyaz Saray’ı da
aşağılamıştır.
Balkanlarda
ABD-AB gerilimi
Thaçi
için aşağılayıcı ifadeler kullanan Der Spiegel, cevabı çok önemli başka bir
soruyu gündeme getiriyor: Madem Thaçi hakkında her şey biliniyordu ve o azılı
bir suçlu idi, neden şimdiye kadar onunla masaya oturuldu? Ve neden sadece
Kosova’yla alâkalı değil, bölgenin de geleceği ile ilgili önemli kararların
alınacağı bir zamanda bu durum gündeme getiriliyor?
Yani
mesele, aslında daha önceki belirttiğimiz gibi Kosova-Sırbistan meselesi değil,
bölgenin nasıl ve kim tarafından şekillendirileceği meselesi!
Şu
an tüm dünyada olduğu gibi Balkanlarda da bu çekişme devam ediyor.
Küreselcilerle ulusalcılar, ABD ile Avrupa ve Rusya… Olaylar Rus matruşkası
gibi; açtıkça sürekli devamı geliyor ve asıl sorun, bu savaşı verenlerin ne
yapmak istedikleri konusunda kendilerinin de net olamamaları. Çünkü sürekli
değişen dengeler ve dinamik, onları da sürekli strateji ve faaliyet
değiştirmeye itiyor.
Kosova
Cumhurbaşkanı Hashim Thaçi ve onun üzerinden Beyaz Saray saf dışı bırakıldıktan
hemen sonra AB devreye girdi ve müzakerelerin başlaması için Kosova Başbakanı
Abdullah Hoti ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç, Brüksel’e davet
edildi. Ondan önce Kosova Başbakanı Abdullah Hoti, 7 Temmuz’da Fransa
Cumhurbaşkanı Macron’la Paris’te görüştü; aynı görüşmeyi birkaç gün sonra
Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç de yaptı. 10 Temmuz’da ise Lajçak, Borel, Macron, Merkel, Hoti ve Vuçiç çevrimiçi
görüşme yaparak müzakereler hakkında görüş alışverişi yaptı.
Bütün
bu öngörüşmeler sonunda, 16 Temmuz’da, 20 aylık bir duraksamadan sonra Hoti ile
Vuçiç arasındaki görüşmeler başladı. İronik olan, görüşme kararının belirlendiği
tarihte Kosova Cumhurbaşkanı Thaçi’nin Özel Mahkeme tarafından yapılan sorgusunun
devam ediyor oluşuydu. Aynı şekilde o tarihte Belgrad sokakları da karışmış ve
halk, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç’e karşı ayaklanmıştı.
Beyaz
Saray anlaşmasını engelleyen çevreler, Beyaz Saray’la hareket eden figürleri de
saf dışı bırakmayı plânlıyor. Bunlardan biri olan Kosova Cumhurbaşkanı Thaçi
zaten saf dışı brakıldı; diğeri ise Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç.
Bu konuda Sırp analist Duşan Janjiç şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Almanlar,
İngilizler ve Amerikalılar Vuçiç’e çok yatırım yaptı. 2013’te Brüksel Anlaşması
imzalandığında Vuçiç gelecek vaat eden biriydi, şimdi ise vaatlerini yerine
getiren biri olmalı şeklinde değerlendiriliyor. Aynı şekilde Batılılar, Vuçiç’e
şu mesajı veriyorlar: ‘Ya meseleleri değiştir ya da biz seni değiştiririz!’”
Janliç,
Vuçiç’e çok az bir süre tanındığını belirtiyor. Nitekim Vuçiç’in Brüksel’de
görüşmelerde olduğu sıralarda Belgrad sokaklarının karışması ve hattâ
göstericilerin meclis binasını basması da Janjiç’i doğrular nitelikte.
Taraflar
nasıl bir strateji izliyorlar?
AB
“kolaylaştırıcılığı” ve “gözetiminde” 20 ay aradan sonra başlayan görüşmelerde
herkes nihâî anlaşma konusunun nasıl olacağının konuşulmasını beklerken,
taraflar yeniden teknik görüşmeler konusunu masaya getirdi.
Görüşmenin
temel iki konusu, kayıp kişiler ve ekonomik meseleler idi. Anlaşmanın sonucunun
nasıl olacağının konuşulması beklenirken masaya yeniden teknik konuların
getirilmesi, aslında ne AB, ne de Kosova ve Sırbistan’ın bu zor konular için
hazırlıklı olduğunu gösteriyor.
Kosova
Başbakanı Hoti, Sırbistan’dan Sırp polisi ve ordusunun Kosova ile ilgili
arşivlerini açmasını ve savaşta kaybolan kişilerin yerlerinin tespit edilmesini
talep ederken, buna karşılık Vuçiç ise UÇK’nın da arşivlerini açmasını talep
etti. Ekonomik konularda ise Hoti, savaş tazminatı, eski Yugoslavya asetlerini
Kosova’nın almasını, devlet borcu, emeklilikler, bankalarda kalan paralar, işlerden
uzaklaştırılan işçilerin maaşlarının verilmesi, özel mülkiyetlere verilen
zararlar ve diğer ekonomik meseleleri gündeme getirdi. Vuçiç bu konuları
konuşmak için ilgi göstermedi. Ancak elbette Vuçiç de zamanı geldiğinde ortaya
talep listesini koyacaktır.
Müzakerelerin
teknik konularla başlamasını hem Kosova Cumhurbaşkanı, hem muhalefet, hem de
koalisyon ortağı olan AAK ve NİSMA Partileri de eleştirmiştir. Bu konuların
görüşülmesinin aslında geriye gidiş olduğunu savunan taraflar, bu konuda Başbakan
Hoti’yi de tenkit ediyorlar.
Başlayan
bu yeni görüşmeler için yapılan en önemli eleştiri, başlatılan müzakerelerin
çerçevesinin net olmaması ve varılmak istenen noktanın ne olduğu konusunda
çelişkilerin varlığı. Taraflara baktığımızda, Kosova Başbakanı Hoti,
müzakerelerin siyâsî olduğunu ve sadece
karşılıklı tanıma ve ilişkilerin normalleştirilmesi için yapıldığını ifade
ediyor. Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ise müzakerelerin çözüme gidene kadar
verilmesi gereken tavizler için yapıldığını belirtiyor.
Aynı
şekilde Vuçiç, “Eğer bağımsızlığın imzalanması
için müzakerelere çağrılıyorsa, o zaman hiç kimse bu konuda yorulmasın. Çünkü
Sırbistan bunu yapmayacaktır” ifadelerini kullandı. Asıl muğlaklığı yaratan
durum, 20 ay boyunca müzakerelerin durdurulmasının gerçek nedeninin açıklanmaması
ve o engellerin nasıl ve neye göre kaldırıldığının açıklığa kavuşturulmaması.
Brüksel’de
16 Temmuz günü yapılan görüşmelerden önce İsviçre gazetesi Neue Zürcher
Zeitung’da yayımlanan bir makalede, Sırbistan’a “bir şeylerin verilmesi”
gerektiği belirtiliyor. Bu “bir şeyler”den kasıt, şimdiye kadar toprak iken,
şimdiden sonra ise “Kosova içindeki Sırp belediyelerine özerklik” verilmesi
olarak tanımlanıyor. Aynı gazetenin değerlendirmesine göre AB her iki taraf
için de hukukî bağlayıcılığı olan ve Kosova’ya BM’de bir sandalye sağlayan bir
anlaşma yapmalı. Ancak bu anlaşmada Kosova’nın Sırbistan tarafından tanınması
gerektiği de ifade ediliyor.
Yeniden
başlayan bu görüşmeler hakkında herkesin görüşü bütün tarafların hazırlıksız
olduğu. Hem Sırbistan, hem de Kosova tarafında nihâî anlaşmaya varmak için
güçlü bir siyâsî irade yok. Her iki taraf da uluslararası faktörlerin
zorlamasıyla masada oturuyor. Aynı şekilde Brüksel de bu konuda fazlazıyla
hazırlıksız ve yetersiz. Uluslararası arenada da bu görüşmeler ABD ve AB’nin
tam anlamıyla koordinesiz olduğu bir dönemde başladı.
Bu
hengâme en fazla Sırbistan’ın işine yarayacaktır. Sırbistan, Batı Bloku’nun bu
parçalanmışlığını kullanarak ve kendi jeopolitiğini öne sürerek (Rusya’ya
yakınlaşmak) masaya Kosova’nın tanınması meselesinin getirilmemesini sağlamaya
çalışacaktır. Bu bakımdan hâlihazırda Kosova karşısında Sırbistan’ın eli daha
güçlü. Nihâî anlaşmaya varmak için Sırbistan, jeopolitiğini ve arkasında
bulunan Rusya gücünü kullanırken, Kosova’dan ise her zaman tavizler vermesi
talep edilecektir.
Nitekim
Kosova bugüne kadar müzakereler adına uluslararası toplum tarafından talep
edilen hemen hemen bütün tavizleri vermiştir. Ahtisaari paketini kabul etmiş, EULEX’in
görev süresi dolmasına rağmen devam ettirmiş, eski UÇK liderlerini yargılamak
için Özel Mahkeme kurmuştur. Bunlara rağmen Kosova, Avrupa’da vize serbestisi
olmayan tek devlet!
AB’nin
5 üye ülkesinin tanımamasından dolayı AB’ye üyelik başvurusu bile yapamıyor
Kosova. Üstelik AB ve ABD tarafından talep edilen ve Sırbistan’a uygulanan gümrük
vergilerini ve mütekabiliyeti kaldırıp uluslararası kurumlara üyelik istemeyeceğini
vaat etmesine rağmen...
Eğer
AB müzakereler konusunda bir umut vermek istiyorsa, artık bazı taşları yerinden
oynatmalı, Kosova’yı tanımayan 5 AB ülkesini Kosova’yı tanımaları için teşvik
etmeli, vize serbestisini derhâl vermeli ve Kosova’nın AB’ye aday ülke
olmasının yolları açılmalı.
Yeni
başlayan bu müzakerelerin devamının Eylül ayında olması plânlanıyor. Sürecin 14
ilâ 18 ay devam etmesi öngörülüyor. Müzakerelerin başarısı, tarafların ve
uluslararası faktörlerin angaje olmalarına ve duruşlarına bağlı...