Koronavirüsle mücadelede Türkiye’nin adımları

Avrupa’nın saygın (!) ülkelerinde hastalara “Hastaneye gelmeyin!” çağrısı yapılıyor. Evden çıkmamaları söylenirken, yiyecekleri nasıl temin edecekleri konusunda da bir destek sağlanmıyor. Hâlbuki bugün ülkemizde, polisinden kaymakamlığına kadar kapı kapı servis yapan bir kurumsal yapılanma mevcût.

KÜRESEL bir mücadelenin içinde bulunduğumuz şu günlerde, ülkemizde ve global bazda çok farklı bir seyir izleniyor. Hastalığın ülkelere girişinden bugüne kadarki tüm tutum ve tedbirler bazında pek çok ülkeden ayrıştığımızı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim... Ki bu savımı yazının devamında madde madde açıklama yoluna gideceğim.

Derdimiz; yeni tip Koronavirüs olarak tespit edilen Covid-19 adlı saldırgan... Muhatabımız, eksik tanımlı bir yapıya sahip. Bunun açılımı da şu ki; kendisi insan vücûduna yatkın olmadığı gibi, insan vücûdu da bu saldırgana karşı oldukça korumasız bir durumda. Bu durumdan kurtulmanın yolu ise devletin başını çeken yöneticilerden, sağlık çalışanlarından, polislerden, üreticilerden, piyasanın nabzını belirleyen finansal yapılanmalardan başlıyor, sokak sokak, ev ev yayılan bir sorumluluk dalgasıyla devam ediyor.

Doktorların gösterdiği bu amansız mücadele de süreçte takdir etmeden geçilmemesi gereken bir durum. Öyle ki, sadece zamanlarını ve tüm güçlerini hastalara ayırmakla kalmıyorlar, virüsün kendilerine bulaşma riskini bizden çok daha iyi bilmelerine rağmen, er meydanında ülkesini korumaya çalışan birer savaşçı edâsıyla dimdik duruyorlar. Hepsine ne kadar teşekkür etsek ve haklarında ne kadar duâ etsek yeridir.

Devlet elinden geleni yaparken, doktorlar cefakâr bir mücadele verirken ve pek çok özel ve kamu kuruluşu elini taşın altına koyarken, bazı çatlak sesler de çıkmıyor değil.

Birkaç teessüf cümlesi kurmadan da geçemeyeceğim tabiî ki... Bu kulaklar; İtalya kıyaslaması üzerinden Türkiye’nin geride kaldığına dair -hâlâ anlamlandırmaya çalıştığım- kimyası bozuk cümleler de duydu. Dünyanın dört bir yanından sayısız uçak seferleriyle vatandaşlarını getiren ülkemiz, kendi vatandaşına “Hastaneye gelme” diyen ülkelerle kıyaslandı ve aşağı görüldü. Yerli tanı kitlerinin üretimine -sözüm ona yerel kuruluşlar- “Bu başarı değildir” diyebildi. Kulaklar duydu, gözler tanık oldu fakat şaşkınlıkları hâlâ dengemin kaybından mesul... 

Beni teessüfe sürükleyen pek çok durum yaşandı yaşanmasına ama beni, Türkiye’de Koronavirüs mücadelesi boyunca atılan adımları anlatmak yükümlülüğüne -kalben- mecbur ettikleri için de ironi yüklü bir teşekkürü borç biliyorum.

Ve 2020 itibariyle Türkiye’nin bu virüs karşısındaki tutumunu gözler önüne seren bazı adımları saymaya başlıyorum...

Türkiye neler yaptı?

Bu ölçüsüz virüs, herkesin bildiği üzere Çin’in Wuhan kentinde patlak verdi, çok saygıdeğer Çin ise bu durumu iki ay boyunca kamufle etme çabasıyla pek çok enfekte insanın dünya geneline yayılmasında başarılı bir performans sergiledi. “Olacağı varmış” diyerek bu kısmı bilirkişilere bırakmak istiyorum…

Türkiye hangi aşamada önlemlere başladı ve bugüne kadar nasıl adımlar atıldı?

İlk adım, 10 Ocak 2020’de Koronavirüsle mücadelede bilimsel ve gerçekçi bir yol izlenmesi üzerine Bilim Kurulu’nun oluşturulması… Bu demekti ki, verilecek her tedbir kararı ve tutulacak yöntem aklî dayanaklara dayandırılacak, bilim insanlarının ortak kararları ülke çapında tüm gerekli birimlere eş zamanlı aktarılacak… Dikkat çekmek gerekir ki, çok erken tarihli bir adım!

20 Ocak itibariyle hastalığın görüldüğü ülkelerden giriş yapan herkes taramadan geçirilmeye başlandı. Yoksa ilk hastamızı Mart ayında değil çok daha öncesinde görebilir ve çok daha hızlı bir yayılma ile karşılaşabilirdik.

Hemen 22 Ocak’ta ise termal kamera uygulaması başlatıldı. Bu kamera sayesinde ateşi yükselen insanların karantinaya alınabilmesi mümkün oldu.

Bu ilk adımlardan anladığımız şu ki; Türkiye’de önlemler iki ay öncesinden başlatıldı. Tabiî ki böyle yayılma hızı yüksek bir pandemi için virüs geçirmez bir kalkanın inşâsı çok da kolay olmayacaktı.

·       24 Ocak’ta tüm liman ve havalimanlarına sağlık çalışanları konuşlandırıldı.

·       1 Şubat’ta Çin’den pek çok Türk ülkeye getirilerek karantinaya alındı. İlginçtir ki, bu ilk kafile tam da virüsün başlangıç noktası olan Wuhan’dan geldi fakat hiçbirinde test sonucu pozitif çıkmadı.

·       Fakat bu olumlu durum, Çin’den gelişlerin risk taşımadığı anlamına gelmiyordu ki hemen 3 Şubat’ta Çin’den gelen uçuşlar durduruldu.

·       Takvimler 6 Şubat’ı gösterdiğinde termal kamera uygulaması tüm yolcular için kullanılır hâle getirildi.

·       Ve 11 Şubat... Yerli tanı kiti üretildi. 90 dakikada virüs varlığını tespit edebilen kitler, ülkemizin yerli üretim varlığı kapsamına dâhil edildi. Sonrasında Çin’den ithal edilecek hızlı kitler her ne kadar önem teşkil ediyorsa, ülkemizde de böyle bir üretimin bu kadar kısa zamanda, daha hastalığı tanımayan bir dünya karşısında başarabilmiş olmak, hiç değilse güven telkini açısından da büyük bir aşamaydı.

·       23 Şubat’ta İran’dan girişler kapatıldı. 27 Şubat’ta sınır bölgelerde Sahra Hastaneleri (toplam 8) kuruldu (Ağrı, Dilucu, Van, Hakkari). 29 Şubat’ta ise İtalya ile gidiş-gelişler askıya alındı.

·       Ülkemizde ilk koronavirüs vakası 11 Mart tarihinde açıklandı. Bu süreçten itibaren tedbirler ve genelgeler birbirini izledi. Tabiî ki destek paketleri de eş zamanlı olarak beyan edilmeye başlandı.

·       12 Mart’ta düzenlenen zirvede pek çok tedbirin yanı sıra okulların tatil edilmesi ve spor karşılaşmalarının seyircisiz oynanması gibi önlemler hayata geçirildi.

·       14 Mart’ta Avrupa ülkelerinin bazılarına yapılacak uçuşlar durduruldu.

·       15 Mart genelgesinde gece kulüplerinin ve benzeri eğlence mekânlarının kapatılması kararı ülke geneline duyuruldu. Umreden gelen 21 bin kişi karantina altına alındı.

·       Hemen bir gün sonra, 16 Mart’ta, gündüz hizmet veren kafeler, düğün salonları, sinema, tiyatro ve benzeri gösteri merkezleriyle çay bahçeleri, eğlence merkezleri, spor tesisleri gibi pek çok alandaki faaliyetler askıya alındı.

·       18 Mart’ta açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adlı paket, işletme sahiplerinin ekonomik zararını karşılamaya yönelik ilk ve güçlü bir adım olarak akıllara kazındı. Tam 100 milyar TL’lik destekle, kapatılan işletmelerin zararını karşılamaya yönelik bir adım atıldı.

·       Yine 18 Mart’ta, Avrupa ülkelerinden kafile kafile vatandaşların getirilip karantinaya alınma süreçleri devam ettirildi.

·       19 Mart’ta lig maçlarının belirsiz bir süre ertelenmesine karar verildi. Akabinde tüm ulusal ve uluslararası toplantı ve toplu faaliyetlerin durdurulması kararı alındı.

·       20 Mart’ta Cuma namazının kılınmayacağı kararı Diyanet tarafından duyuruldu.

·       Bu sürece kadar ve devamında, stokçulara yönelik baskınlar ve satılan ürünlerin hijyen kurallarına uygunluğu gibi hayatî konularda da ülke geneli ciddî tedbirler hayata geçirildi.

·       21 Mart’ta Kuzey Kıbrıs’a maddî destek sağlandı. 72 milyon liralık bu kaynak, Yavru Vatan’daki Koronavirüs mücadelesine ciddî bir destek ve ekstra güç sağladı.

Son adımlara geçmeden evvel, günümüze kadar atılmış diğer elzem adımları da sıralamak gerekiyor. Bunlardan bazıları şunlar:

·       Maske üretimi için 20 firma ile anlaşma sağlandı. Maskeleri yurtdışına satma girişiminde bulunan firmalara uyarı yapıldı ve devletle anlaşma hususunda da mühlet tanındı.

·       20 bin öğretmen ataması gerçekleştirildi.

·       En düşük emekli maaşı bin 500 Türk lirasına çıkarıldı.

·       Pek çok işyeri ve üretici firmanın içinde bulunduğu sektörler için muhtasar ve KDV tevkifatı yanı sıra SGK prim ödemelerinde 6’şar ay olacak şekilde erteleme kararı alındı.

·       Konaklama Vergisi, Kasım ayına kadar kaldırıldı.

·       Hava yolu taşımacılığında geçerli olan yüzde 18’lik KDV oranı üç ay boyunca geçerli olacak şekilde yüzde 1’e düşürüldü.

·       Asgarî ücret desteğinin devam ettirilmesi kararlaştırıldı.

·       Kredi, anapara ve faiz ödemeleri hakkında devlet ve özel bankalar bazında erteleme yöntemine gidildi.

·       İşçilere gelir desteği verilirken işverenlerin istihdam mâliyeti aza indirgenmiş oldu.

·       Sosyal yardım alan aileler için 2 milyar TL’lik bir ek ödeme plânı oluşturuldu. Buna göre ihtiyaç sahibi ailelere bin Türk lirası destek ödemesi yürürlüğe koyuldu.

·       Emeklilerin bayram ikramiyesi ödemeleri erkene alındı.

·       Çalışanların telâfi çalışma süresi dört aya çıkarıldı.

·       Sosyal hizmet faaliyetleri arttırıldı ve kapsamı genişletildi.

·       İcra kapsamında olan tüm faaliyetler durduruldu.

·       Pek çok işverenin üç aylık maaş ödemelerinin devlet kasasından gerçekleştirileceği duyuruldu.

·       65 yaş üzeri bireylere ve kronik rahatsızlığı olup da risk grubunda yer alanlara eve hizmet işbirliği başlatıldı. Market ve eczane ihtiyaçları Vefâ Destek gruplarınca ve kaymakamlıklarca karşılanmaya başlandı.

·       Hastanelerde Koronavirüs servisleri oluşturuldu.

·       Ar-ge firmalarının iki aylık kira ödemelerinin ertelenme çağrısı yapıldı.

·       Teknopark işletmelerinden de iki ay boyunca kira alınmaması mal sahiplerine duyuruldu.

·       Hastaların süresi dolan ilâç raporları Haziran ayına kadar uzatıldı.

·       Avrupa’da vefât eden Türklerin naaşlarının ülkeye getirilmesi kararlaştırıldı.

Ve 23 Mart itibariyle...

23 Mart 2020 itibariyle, yapılan açıklamaya göre şu adımlar atıldı:

·       On beş dakikada sonuç veren hızlı tanı kitleri ithal edildi. (50 bin kit getirildi. 300 bin kitin hafta içi geleceği ve önümüzdeki süreçte 1 milyon tanı kitinin alınmış olacağı açıklandı.)

·       Sağlık personellerinin ödemelerinde yüze yüze varan oranda ek ödeme kararı alındı.

·       32 bin personel sağlık sektörüne katıldı.

·       Aşı çalışmaları için üniversitelere çağrı yapıldı ve devlet desteği vaadi verildi.

·       Çin’den özel bir ilâcın getirilip yoğun bakım hastalarına uygulandığı açıklandı. İlâcın sürekliliği için Çinli yetkililerle görüşmeler sürdürülüyor.

“Tüm bu adımlar, virüsün önünün kesilmesinde ve işverenle işçilerin rahat etmesinde yüzde yüz etkilidir” diyemem, yetki alanıma girmez, fakat dikkat çekmek istediğim konu, pek çok ülkede kısıtlamaya gidilen konularda bile ileri adımlar atıldığını göz ardı etmemeniz gerektiği.

Daha en başında gıda stoklamasının devlet yönlendirmesi ile yapıldığını ve şu süreçte halkın hiçbir gıda ürününden mahrum kalmamasının sağlandığını da bilmek lâzım.

Pek çok Avrupa ülkesinde ve özellikle de ABD’de tedavinin ve testlerin çok fahiş fiyatlarda olduğunu bilmeyen yoktur. Bilinmeli ki, ülkemizde tedavi de, tanı kitleri de ücretsiz olarak sunuluyor.

İngiltere gibi ekonomik refah seviyesi yüksek ülkelerde bile şu an halka sosyal destek ve tedavide süreklilik sağlanamıyor. Pek çok Avrupa ülkesinde gıda stoklarıyla maske stokları tükendi ya da tükenmek üzere... Türkiye’de ise çeşitli atölyeler ve fabrikalar üretimleri arttırarak Devlet’e ve millete destek verme kararı aldı.

Şu an gece gündüz çalışan doktorlar, bakanlar, üreticiler, işçiler var memleketimizde... Hepsinden Allah râzı olsun!

Yine Avrupa’nın saygın (!) ülkelerinde hastalara “Hastaneye gelmeyin!” çağrısı yapılıyor. Evden çıkmamaları söylenirken, yiyecekleri nasıl temin edecekleri konusunda da bir destek sağlanmıyor. Hâlbuki bugün ülkemizde, polisinden kaymakamlığına kadar kapı kapı servis yapan bir kurumsal yapılanma mevcût.

Allah önce ülkemizden, İslâm âleminden ve tüm dünya insanlarından bu virüs derdini alsın, sonrasında daha anlamlı, daha duyarlı ve daha akıllı toplumlar olarak devam etmeyi bizlere nasip etsin! (Âmin.)