Koronavirüs sonrası siyaset

Dijital çağda doğmuş ve yüzde 93’ü internet kullanan bir nesil için politika üreteceklerin de sanatlı ve insan-Yaratıcı dengesini gözetecek siyasetten nasiplenmesi kaçınılmazdır. Aksi durumda pandemi sonrasındaki siyaset bütün yapılan ve verilen emeklere rağmen büyük bir sosyal dalgaya gebedir.

DEVLET işlerinin düzenlenmesi, yürütülmesi ve toplum ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yenilikleri sisteme dâhil etme sanatıyla ilgili görüş, anlayış ve eylemlere “siyaset” denir. Amaç, yöntem, içerik düzenlenmesi ve gerçekleştirme esaslarının bütünü de bu uğurda değerlendirilir.

Burada esas olan durum şu ki; siyasetin ustalıkla yapılması, toplumun değer ölçülerine uygun olarak icra edilmesi, tasarı, duygu ve estetikle yapılması gerekmektedir. Toplumun, vatan ve devletin özenle korunması ve terbiye ölçüleriyle yönetilmesi esastır.  

Siyaset/politika yapılırken yönetenler, yönetilenler ve yönetim gibi üç önemli unsurun siyâsî-idarî dengesi gözetilir. Yönetenler, yönetilenlerden sorumludur.

Batı’da madde/para, çıkar, menfaat ve güçlünün zayıfı yenmesine dayalı bir yönetim anlayışı benimsenmişken, Doğu medeniyetlerinin büyük kısmında Allah (cc), insan, toplum ve tabiat tasavvuruna dayalı bir yönetim kabul edilmiştir. Yöntemler değişse de İslâm toplumlarının yönetim anlayışında Allah (cc), insan, toplum ve tabiat her zaman yer almıştır. Bu duruma sırt çevirenler nihâyetinde kaybetmişlerdir.

Parası olanın yaşadığı, olmayanın çöp topladığı ya da yaşamadığı sistemin adı kapitalizmdir. Yönetim adı ve şekli ne olursa olsun, Batı’da hâkim anlayış genel olarak budur. Bu durumun temellerinden birisi de yeraltı ve diğer zenginliklerin sömürülmesini benimsemiş olmasıdır.

Koronavirüs salgın hastalığı ile mücadelede Batı’nın garip bir tavır sergilediği ortaya çıktı. Normal şartlar altında insanlar Avrupa ve Amerika’da yaşamak arzusundalar…

Teknolojik gelişmişlik ahlâkî ve siyâsî gelişmişliği beraberinde getirmezse insanlar zulüm görürler.

Yaşlı nüfusunun fazla olduğu Avrupa ve Amerika Koronavirüs ile ciddî mücadele etmedi. Bu, yaşlı nüfus ülkelerinde büyük bir mâlî yük olarak görüldü. Ayrıca Batı her ekonomik sıkıntı yaşadığında İslâm coğrafyasına ve Doğu’ya saldırmıştır. 1969’da ekonomik sıkıntı olunca Ay’a gidildi. Oysa hazırlıklar yıllar öncesinden beri vardı. Gerçek nedeni hâlâ ciddî şüpheler barındıran 11 Eylül (İkiz Kuleler) Olayı da tamamen ABD’nin İslâm coğrafyasına saldırısı için bir bahane olarak kullanıldı.

Siyahî George Floyd’un 25 Mayıs 2020 tarihinde akşam saatlerinde Beyaz polis memuru Derek Chauvin’in kelepçeleri altında ölümü de ciddî ayrıştırmalar barındırıyor. ABD, bu durumdan ya ciddî yaralar alır ya da ikinci bir 11 Eylül olarak Afrika ve İslâm coğrafyasına saldırı amacıyla bu durumu kullanır. Çünkü ABD’deki bu tür olayların asıl nedeni ekonomik sıkıntılar ve gelir dağılımındaki düzensizliktir. Benzer durum Avrupa ve Çin’de de var.

Birleşmiş Milletler’in 5 daimî üyesi olan ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın birbiri ile ciddî mücadeleye girmesi beklenmemeli.

Koronavirüs sonrasında dünya siyasetinde yer alan lider ve grupların büyük kısmı tasfiye olur. Kapitalizm ipi yine omuzlar. En azından yaptıkları bunu gösteriyor.

Dünya coğrafyasında milyonlarca Müslüman işkence görürken, Doğu Türkistan’da Çin zulmü devam ederken, Filistin’de İsrail zulmü sürerken, George Floyd’un öldürülmesi olayı CIA ve FBI’ın bilgisi dışında dünyaya servis edilmiş olamaz. ABD’nin ekonomik sıkıntısı ciddî endişeleri ve tehlikeleri barındırıyor.

Türkiye, pandemi sürecini en iyi yöneten ülkelerin başında geliyor. Mevcût durum bunu gerektiriyor. Batı, azalan yaşlı nüfuslarının yerine, işgal edeceği veya mülteciler yoluyla genç nüfus ile dolduracaklarını sanayide çalıştıracaktır. Bunun öncülüğünü de Almanya yapar. Türkiye ise genç nüfusunu korumak durumundaydı, öyle de yaptı.

Kendi sunucu, iletişim ve internet ağımızı geliştirmeliyiz

Yeni normalde insan-Yaratıcı dengesi vakit alırken, teknolojik hamleler birer birer uygulandı. Mesai kavramı yerine “7/24 çalışma” imkânı sağlandı, sosyal medya mesajı ile dünya gündemine gelmek-eleştiri almak sıradanlaştı ve uzaktan öğretim içselleştirildi. YÖK bunu fark etti ve yüzde 93’ü internet kullanan gençliğe sanal ortamda verdiği öğretim ve eğitim pandemi sonrası için de benimsendi.

Seçimlerin meydanlarda toplanarak miting yapılmasına gerek kalmaz. TV, sosyal medya ve canlı programlar sayesinde propaganda yapılır. Siyaset, özellikle Türkiye gibi ülkelerde; halkın arasına karışmakla değil, halkın içinden hiç çıkmamakla şekillenecektir. Liyakat, güven ve kanaat önem arz etmektedir.

ABD ve Avrupa’nın pandemi sonrasında saldırganlaşacağı ve İslâm coğrafyalarına saldıracağı akıllardan çıkarılmamalıdır. Pandemiden nasibini alan Batı, bu etkinin Türkiye’de de olması için kendi ülkesindeki olayları perde arkasında tetikliyor. Pandemi sürecini ekonomik savaşa çevirdiler, bundan hareketle Türkiye içinde niyetleri hiç iyi değil.

Türkiye bu durumu fark etmiş görünüyor. Bu nedenle pandemi sonrası için şimdiden siyasette yapılanmalar ve özü korumak için büyük gayret gösteriliyor. Değişim ve dönüşümler titizlikle takip ediliyor ve gelişmelere evrilmek için süreçler işletiliyor.

Akıncı Belgeseli dünyanın her yerinden ses getirdi. İnsansız savaş uçağı ve elektrikli araba ile tüm dünyanın dikkati Türkiye’nin üzerinde olacaktır. Türkiye bu gelişmeler yanında kendi sunucu, iletişim ve internet ağını Türk-İslâm coğrafyasında geliştirmelidir. Göbekten bağlı olunan Silikon Vadisi ve ABD ile ne derece güvenli sosyal medya inşâ edilir? Uzaktan eğitim yaygınlaştığında bir anda internet fişini çekebilecek ABD’ye güvenilmez. Bu ve benzeri durumlar için acilen çözüm üretilmelidir.

Pandemi sürecinde teknolojik atılımlar sürerken, uzmanlaşmanın önemi ortaya çıktı. Bu süreçte oluşturulan Bilim Kurulu danışmanlığında Covid-19 ile başarılı bir mücadele veriliyor. Aynı zamanda bütün bakanlıkların da bu şekilde bilim kurulları oluşturulmaları zorunlu olmalıdır.  

Pandemi sonrasında her yönü ile bağımsızlığını ele almak Türkiye için elzem hâle gelmiştir. İhmâl edilecek ufak bir teknolojik delikten bütün kafa ağrıtıcı kapitalizm sinekleri içeri girmeyi bekliyor. Gençliğe ve beyinlere hitap eden Batı, Türkiye’den bu gençliği çalmak ve kendi kirli emelleri için kullanmak istiyor.

Türkiye, mevcût siyâsî yapısıyla ayakta kalırken, donanımlı bireylerin, her alanda bilim kurullarının ve genç beyinlerin sisteme dâhil edilmesiyle ayakta kalmayı sürdürecektir. Seçme ve seçilme hakkının düşürülmesi bir söz olarak görülürken, eylem ayağında bu durum görülmemektedir. Meclis aritmetiğinde buna ne derece uyuluyor? Bu hususta resmî rakamlar samîmiyet ve doğruyu ortaya koyuyor.  

Dijital çağda doğmuş ve yüzde 93’ü internet kullanan bir nesil için politika üreteceklerin de sanatlı ve insan-Yaratıcı dengesini gözetecek siyasetten nasiplenmesi kaçınılmazdır. Aksi durumda pandemi sonrasındaki siyaset bütün yapılan ve verilen emeklere rağmen büyük bir sosyal dalgaya gebedir.