DEVLET
işlerinin düzenlenmesi, yürütülmesi ve toplum ihtiyaçlarına cevap verecek
şekilde yenilikleri sisteme dâhil etme sanatıyla ilgili görüş, anlayış ve
eylemlere “siyaset” denir. Amaç, yöntem, içerik düzenlenmesi ve gerçekleştirme
esaslarının bütünü de bu uğurda değerlendirilir.
Burada esas olan durum şu
ki; siyasetin ustalıkla yapılması, toplumun değer ölçülerine uygun olarak icra
edilmesi, tasarı, duygu ve estetikle yapılması gerekmektedir. Toplumun, vatan
ve devletin özenle korunması ve terbiye ölçüleriyle yönetilmesi esastır.
Siyaset/politika
yapılırken yönetenler, yönetilenler ve yönetim gibi üç önemli unsurun siyâsî-idarî
dengesi gözetilir. Yönetenler, yönetilenlerden sorumludur.
Batı’da madde/para, çıkar, menfaat ve güçlünün
zayıfı yenmesine dayalı bir yönetim anlayışı benimsenmişken, Doğu
medeniyetlerinin büyük kısmında Allah (cc),
insan, toplum ve tabiat tasavvuruna dayalı bir yönetim kabul edilmiştir. Yöntemler
değişse de İslâm toplumlarının yönetim anlayışında Allah (cc), insan, toplum ve
tabiat her zaman yer almıştır. Bu duruma sırt çevirenler nihâyetinde kaybetmişlerdir.
Parası olanın yaşadığı, olmayanın
çöp topladığı ya da yaşamadığı sistemin adı
kapitalizmdir. Yönetim adı ve şekli ne olursa olsun, Batı’da hâkim anlayış
genel olarak budur. Bu durumun temellerinden birisi de yeraltı ve diğer
zenginliklerin sömürülmesini benimsemiş olmasıdır.
Koronavirüs salgın hastalığı ile mücadelede Batı’nın
garip bir tavır sergilediği ortaya çıktı. Normal şartlar altında insanlar
Avrupa ve Amerika’da yaşamak arzusundalar…
Teknolojik gelişmişlik ahlâkî ve siyâsî
gelişmişliği beraberinde getirmezse insanlar zulüm görürler.
Yaşlı nüfusunun fazla olduğu Avrupa ve
Amerika Koronavirüs ile ciddî mücadele etmedi. Bu, yaşlı nüfus ülkelerinde
büyük bir mâlî yük olarak görüldü. Ayrıca Batı her ekonomik sıkıntı yaşadığında
İslâm coğrafyasına ve Doğu’ya saldırmıştır. 1969’da ekonomik sıkıntı olunca Ay’a
gidildi. Oysa hazırlıklar yıllar öncesinden beri vardı. Gerçek nedeni hâlâ
ciddî şüpheler barındıran 11 Eylül (İkiz Kuleler) Olayı da tamamen ABD’nin İslâm
coğrafyasına saldırısı için bir bahane olarak kullanıldı.
Siyahî George Floyd’un 25
Mayıs 2020 tarihinde akşam saatlerinde Beyaz polis memuru Derek Chauvin’in kelepçeleri
altında ölümü de ciddî ayrıştırmalar barındırıyor. ABD, bu durumdan ya ciddî
yaralar alır ya da ikinci bir 11 Eylül olarak Afrika ve İslâm coğrafyasına
saldırı amacıyla bu durumu kullanır. Çünkü ABD’deki bu tür olayların asıl
nedeni ekonomik sıkıntılar ve gelir dağılımındaki düzensizliktir. Benzer durum
Avrupa ve Çin’de de var.
Birleşmiş Milletler’in 5 daimî üyesi olan ABD, Çin, İngiltere, Fransa
ve Rusya'nın birbiri ile ciddî mücadeleye girmesi beklenmemeli.
Koronavirüs sonrasında dünya
siyasetinde yer alan lider ve grupların büyük kısmı tasfiye olur. Kapitalizm
ipi yine omuzlar. En azından yaptıkları bunu gösteriyor.
Dünya coğrafyasında
milyonlarca Müslüman işkence görürken, Doğu Türkistan’da Çin zulmü devam
ederken, Filistin’de İsrail zulmü sürerken, George Floyd’un öldürülmesi olayı CIA
ve FBI’ın bilgisi dışında dünyaya servis edilmiş olamaz. ABD’nin ekonomik
sıkıntısı ciddî endişeleri ve tehlikeleri barındırıyor.
Türkiye, pandemi sürecini en iyi yöneten
ülkelerin başında geliyor. Mevcût durum bunu gerektiriyor. Batı, azalan yaşlı
nüfuslarının yerine, işgal edeceği veya mülteciler yoluyla genç nüfus ile
dolduracaklarını sanayide çalıştıracaktır. Bunun öncülüğünü de Almanya yapar.
Türkiye ise genç nüfusunu korumak durumundaydı, öyle de yaptı.
Kendi sunucu, iletişim ve internet ağımızı
geliştirmeliyiz
Yeni normalde insan-Yaratıcı dengesi vakit
alırken, teknolojik hamleler birer birer uygulandı. Mesai kavramı yerine “7/24
çalışma” imkânı sağlandı, sosyal medya mesajı ile dünya gündemine
gelmek-eleştiri almak sıradanlaştı ve uzaktan öğretim içselleştirildi. YÖK bunu
fark etti ve yüzde 93’ü internet kullanan gençliğe sanal ortamda verdiği öğretim
ve eğitim pandemi sonrası için de benimsendi.
Seçimlerin meydanlarda toplanarak miting
yapılmasına gerek kalmaz. TV, sosyal medya ve canlı programlar sayesinde
propaganda yapılır. Siyaset, özellikle Türkiye gibi ülkelerde; halkın arasına
karışmakla değil, halkın içinden hiç çıkmamakla şekillenecektir. Liyakat, güven
ve kanaat önem arz etmektedir.
ABD ve Avrupa’nın pandemi sonrasında
saldırganlaşacağı ve İslâm coğrafyalarına saldıracağı akıllardan
çıkarılmamalıdır. Pandemiden nasibini alan Batı, bu etkinin Türkiye’de de
olması için kendi ülkesindeki olayları perde arkasında tetikliyor. Pandemi
sürecini ekonomik savaşa çevirdiler, bundan hareketle Türkiye içinde niyetleri
hiç iyi değil.
Türkiye bu durumu fark etmiş görünüyor. Bu
nedenle pandemi sonrası için şimdiden siyasette yapılanmalar ve özü korumak
için büyük gayret gösteriliyor. Değişim ve dönüşümler titizlikle takip ediliyor
ve gelişmelere evrilmek için süreçler işletiliyor.
Akıncı Belgeseli dünyanın her yerinden ses
getirdi. İnsansız savaş uçağı ve elektrikli araba ile tüm dünyanın dikkati
Türkiye’nin üzerinde olacaktır. Türkiye bu gelişmeler yanında kendi sunucu,
iletişim ve internet ağını Türk-İslâm coğrafyasında geliştirmelidir. Göbekten
bağlı olunan Silikon Vadisi ve ABD ile ne derece güvenli sosyal medya inşâ
edilir? Uzaktan eğitim yaygınlaştığında bir anda internet fişini çekebilecek
ABD’ye güvenilmez. Bu ve benzeri durumlar için acilen çözüm üretilmelidir.
Pandemi sürecinde teknolojik atılımlar
sürerken, uzmanlaşmanın önemi ortaya çıktı. Bu süreçte oluşturulan Bilim Kurulu
danışmanlığında Covid-19 ile başarılı bir mücadele veriliyor. Aynı zamanda
bütün bakanlıkların da bu şekilde bilim kurulları oluşturulmaları zorunlu
olmalıdır.
Pandemi sonrasında her yönü ile
bağımsızlığını ele almak Türkiye için elzem hâle gelmiştir. İhmâl edilecek ufak
bir teknolojik delikten bütün kafa ağrıtıcı kapitalizm sinekleri içeri girmeyi
bekliyor. Gençliğe ve beyinlere hitap eden Batı, Türkiye’den bu gençliği çalmak
ve kendi kirli emelleri için kullanmak istiyor.
Türkiye, mevcût siyâsî yapısıyla ayakta
kalırken, donanımlı bireylerin, her alanda bilim kurullarının ve genç
beyinlerin sisteme dâhil edilmesiyle ayakta kalmayı sürdürecektir. Seçme ve
seçilme hakkının düşürülmesi bir söz olarak görülürken, eylem ayağında bu durum
görülmemektedir. Meclis aritmetiğinde buna ne derece uyuluyor? Bu hususta resmî
rakamlar samîmiyet ve doğruyu ortaya koyuyor.
Dijital çağda doğmuş ve yüzde 93’ü internet
kullanan bir nesil için politika üreteceklerin de sanatlı ve insan-Yaratıcı
dengesini gözetecek siyasetten nasiplenmesi kaçınılmazdır. Aksi durumda pandemi
sonrasındaki siyaset bütün yapılan ve verilen emeklere rağmen büyük bir sosyal
dalgaya gebedir.