
GEÇMİŞ yazılarımızdan birinde, “Körlük ile görmek arasında ciddî bir fark yok” anlamına gelen bir ifade kullanmıştık. Bana göre körlük veya görmek birbirine yakın şeyler. Peki, sizce bunlardan daha önemli şeyler var mıdır?
Bunlar doğuştan veya sonradan eklenen özellikler olduğu için bu cepheden bakmayı müzakere etmeye çalışıyoruz. Siz bir taraftan düşünürken, biz de diğer taraftan meseleyi derinleştirelim ve detaylandıralım.
Diyelim ki, “Kör olma ihtimâliniz var”. “Kör olsam bile keşke şunları kaybetmesem” dediğiniz şeyler var mı? Eminim, şu an bu sorunun cevabını vermekte zorlanırsınız. Benim gibi kör birinin çok rahat cevaplayabileceği bir sorudur bu. Meselâ kör biri, “Sağlığımı kaybetmek istemem” diyebilir. Tabiî bu, görünüşte komik bir cevap olabilir. Zira körlük modern tıbba göre zaten bir sağlıksızlık hâli. Peki, kör bir kimse bu cevapla neyi kasteder? Meselâ sürekli ağrıyan bir dişi, kesintisiz baş ağrısı olması gibi şeyleri… Ailesini yani annesini, babasını, kardeşlerini, eşini ve çocuklarını kör de olsa, görüyor da olsa kaybetmek istemeyebilir. Yiyecek bir dilim ekmeğe muhtaç olmak istemeyebilir.
İtibarı, hayat sevinci, gelecek beklentisi olmadan yaşamak birçok insana çok zor gelebiliyor ve intihar edebiliyor. “İnsanların yüzüne nasıl bakarım bundan sonra?” diye canına kıyanlar var. Demek ki bunlar körlükten veya görmekten daha önemli şeyler. Çünkü kör olduğu veya gördüğü için intihar edenlere pek rastlamıyoruz. İnsanların değerleri, idealleri, hayat misyonları ve inançları körlüğü veya görmeyi küçük ve önemsiz bir detay hâline getirebiliyor.
Yeri gelmişken anlatalım: Değerler konusunda oynatılan bir oyun vardır. Birçok balona, sahip olduğunuz maddî ve manevî değerleri yazıyorsunuz. Canınız ne yazmak istiyorsa... Hepimizin değerleri genelde benzer. Meselâ sağlık, mutluluk, huzur, aile, iş, başarı, dürüstlük, ilkeli olmak, para, araba, ev, bilgisayar, telefon gibi şeyler… Sonra bu balonlarla topluca oynamaya başlıyorsunuz. Oyundaki tek şart, ne olursa olsun kaybetmek istemediğiniz değerin yazılı olduğu balonu veya balonları yere düşürmemek. En son elinizde kalan hangi değerinizin yazılı olduğu balon ise, en temel değeriniz o oluyor.
Sizi bilemem tabiî, bu soruları kendi kendime çok sordum ve bu sorularla çok karşılaştım. Zenginlik, lüks ve konfor içinde yüzmek için hileli ve sahte de olsa bu tarz yollarla para mı kazanmalıydım, yoksa zenginliği, lüksü, konforu bir tarafa bırakıp helâlinden kazanarak yetinmeyi mi tercih etmeliydim? Yanlış anlaşılıp “Zenginlik helâl değildir” gibi bir anlam çıkmasın, kastımız böyle bir tercihle karşı karşıya kalınca neyi tercih etmek gerektiği. Bu soruya cevabımız ne oldu veya ne olurdu? Çocuklarımız ve ülkemiz söz konusu olunca neleri tercih ederdik, nelere kılıf uydururduk, nelerden taviz verirdik? Meselâ sevdiğiniz futbol takımının maçı, takip ettiğiniz dizi, bilgisayarda bir oyun oynama veya çocuklarınızla zaman geçirmek, çiçeğe su vermek, komşuya çorba götürmek, geri dönüşüm çöplerini sokaktaki konteynere bırakmak, kapının önünü süpürmek veya biriyle güzel bir sohbet etmek…
Şu an ben körüm ve eminim bu yazıyı okuyan pek çok dostumuz kör değil. Burada aktardığımız kaygıların ne kadarı farklı veya ne kadarı aynı acaba?
Yine eminim, dostlarımız arasında olup görebilenler, “Niye görüyoruz?” diye karalar bağlamıyorlardır herhâlde. Fakir de bağlamıyor. Gazze’de olanlar beni çok üzüyor, her gün yüreğime hançer saplanıyor. Bir dışlanma, aşağılanma, horlanma davranışına rastladığımda kahroluyorum. İnsanımızın şartlarının iyileşmesi hakkında gelişmeler oldukça içim içime sığmıyor. İnsanlık medeniyetimizi fark ettikçe ve güzelliklerini uyguladıkça mesut ve bahtiyar oluyorum. Anlıyorum ki, körlük benim gibi birçok kör insan için bir detay. Değerler eğitimindeki balon oyununu oynasaydım, tek yere düşürmek istemediğim balon, imanımı da kapsayan değerler balonum olurdu.
O zaman sorayım: Siz, üzerinde ne yazılı olan balonunuzu yere düşürmek istemezdiniz?