Konum: Dünya/ Ders: Pandemi/ Ünite: Birinci Dalga

Maalesef iyi ile kötü kıyamete dek bir arada ve bazen birbirinden ayırt edilemeden olmaya devam edecek. Bize düşen iyi olmak, iyiliği çoğaltmak, kötüye ve kötülüğe prim vermemek. İşte bu yüzden Corona gerekliliklerinde gördüğümüz aksaklıkları, yanlışlıkları, Corona özelinde ama olası krizler için genelde, bu toplumun yararına olacak şekilde tespit etmek önemli!

TÜRKİYE’DE iki buçuk aya yaklaşan Coronalı günlerimiz, farklı bir Ramazan ayı geçirmemiz dâhil olmak üzere sürüyor. Birçoğumuz için ilk sakin ve yalnız bayramı yaşamanın arefesindeyiz.

Herkesin işine, yaşantısına göre değişen ölçekte sınırlandığı, kısıtlandığı, alışkanlık düzeyinde olduğu için farkına varamadığımız rutinlerin mahiyetini anlamaya yaklaştığımız tecrübelerimiz oldu.

“Yeni dünya”, “Artık salgınlar olağan olacak” gibi söylemler var, eski düzeni unutmaktan bahsediliyor. Madem bir değişimin tam ortasındayız, o hâlde yaşadığımız şey en azından hangi ölçüde ne kazandırır, ona bakmalıyız, değil mi?

Yaşanan onca olay yaşanmışlık bırakmadan, öylesine kapılıp gitmekle geçmesin.

Bir “korku esaretinin” tam ortasına fırlatıldığımız gerçek. “Ne, neden, kimler?”, “Sonrası nasıl?” gibi soruların dışında, bütün bunlar olup biterken bireysel, toplumsal ve dünyalı insan bazında ne olduğuna, belki daha ideali daha farklı nasıl olabileceğine de odaklanmak kazancımız olabilir mi?

Tüm dünya henüz hastalık belirtilerini bile tam olarak bilemiyorken, tedavi aşamaları deneme üzerine kuruluyken bu sükûnetle bakmak mümkün değildi belki. Ama şimdi, geldiğimiz noktada sağlıkçılar kesin bir tedavi olmasa da daha yükselen oranlarla doğru ve etkin şekilde hastalığa müdahale edebiliyorken, tedbirlerin ne ölçüde işe yaradığı rakamsal olarak belirlenirken, bunları konuşabiliriz.

***

Bu çağın insanı için yeni, şiddetli, olağan dışı ve ürküten ilk pandemide gelinen noktada yapılan yanlışlar, bu yanlışların büyük ölçüde bağlı olduğu tutum ve inançlar ciddî bir analize muhtaç. Koskoca ABD’nin, Avrupa’nın rüyası İtalya’nın durumunu beylik cümleler yahut basit ve alçaltan ifadelerle açıklamak sadece manzarayı işaret eder, onun ifade ettiği hakikati değil.

Kapitalist sistemin dayattığının gerçekten insanın insanî gereksinimlerinin sonucu mu olduğu, yoksa bizzat bu ihtiyaçlarının azaltılması, değiştirilmesi, (olmadı) yok sayılması üzerine mi kurulu olduğuna ilişkin savların bu pandemide olduğu kadar sağlamasını yapabileceğimiz başka uç bir örnek var mıdır?

Evet, birkaç ülkenin kozmetik gideri Afrika’da birkaç ülkenin asgarî refah düzeyinde yaşamasına olanak sağlayacak kadar olabilir. Bundan kime ne? Bu dünyanın obezite ile verdiği (diyetinden sağlık sorunlarına dek) mücadelede harcanan rakam, dünyada her on saniyede bir açlıktan ölen çocukların yaşamasını sağlayabilir, ne gam?!

Dünyanın bir yerinde var olan, olduğundan bahsedilen herhangi bir başka sorun, bu dünyanın yeni düzeninin yarattığı insan tipinin çoğunluğunu ilgilendirmiyor. Aksi olsaydı, hâlâ açlıktan ölüm oranının onda birine dahi yaklaşmamış oranlarla Corona bize bu dehşeti yaşatmış olamazdı. Çoktan teyakkuza geçilmiş olurdu…

Bu gerçeği bir kenara koyarak ve başkalarının dertleri ile dertlenebilen sayılı azınlık gruba dâhil olduğumuzu varsayıp şükrederek birlikte düşünelim; sonuçlarını bizzat ilgilisine ve yetkilisine iletmemizi istediğim hususlar var.

***

Bireysel ölçekte başlayalım… Üç aydır süren mahrumiyetler bize neyi öğretti? Üç kuruş da olsa bir kenarda bulunsun diye öğütleyen babanıza hak verebildiniz mi? “Olmaya devlet cihanda bir nefes sağlık gibi” hakikatini o bir nefeslik sağlıkta devletler ihsan edilmişçesine hissettik mi?

Baş başa kaldığımız ailemizi ne çok ihmâl ettiğimizi, üç saatin sonunda aslında yıllardır hiç tanımadığımızı, birbirimizi ya da çocuk dediğimiz o rûhun bizi bizden ne kadar iyi tanıyabildiğini fark ettiğiniz anlar oldu mu? Şüphesiz burada yetkili bizzat yine biziz. Yüreklere seslenme, aklı ve kalbi birleştirme zamanı!

Önce bizim insanımız(!)… “Burası Türkiye!” dediğimiz cümlelerin nasıl da yer değiştirebildiğine tanıklık ettiğiniz bir hikâyeniz oldu mu? Kendisine yanlışlıkla yatırılan destek parasını iade etmek için arayan bir vatandaş bize bunu dedirtmişti meselâ… “Devletin aracı gelmesin, izin verin, ben gideyim” dediğinde bir başkası…

Tersi örnekler elbette var. Maalesef iyi ile kötü kıyamete dek bir arada ve bazen birbirinden ayırt edilemeden olmaya devam edecek. Bize düşen iyi olmak, iyiliği çoğaltmak, kötüye ve kötülüğe prim vermemek. İşte bu yüzden Corona gerekliliklerinde gördüğümüz aksaklıkları, yanlışlıkları, Corona özelinde ama olası krizler için genelde, bu toplumun yararına olacak şekilde tespit etmek önemli!

Tespitleri, çözüm önerilerini bizzat iletmek çok önemli.

Bazı “istemezük” organizmaların yaptığı gibi, her alkışlanacak işte dahi “Şimdi mi?”, “Niye biz?” diyerek değil, bilhassa sorumluluk alarak, bu toplumun ve bu dünyanın etkisi kestirilemeyecek eylemlerinin sahibi olduğumuz bilinciyle yapalım bu eleştiriyi.

Alınan kararlarda aksama, gecikme, yanılma nerelerde oldu? Uygulanmasında yaşanan zorluklar ne idi? Kararların gerekçeleri ile uygun olmayan sonuçların sebepleri nelerdi? Mağdur eden yahut gereken hız ve kapasitede uygulanamayan çözümler hangi alanda, hangi aşamada gerçekleşti? Hangi birim neden tıkandı?

Büyük ölçekte harita üzerinden baktığınızda, bilhassa süreci yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın gördüğü örnekler ve Türkiye özelinde görüşleri nedir?

Gelecek hafta yorumlarınız üzerinden devam edebilmeyi umarak, normal, olağan sevinçler diliyorum hepimize…