Kongre Baskını ile Boğaziçi Üniversitesi’nin ne alâkası var?

Kongre Baskını ile Boğaziçi Üniversitesinin rektör ataması arasındaki ilişki sanıldığı kadar zayıf değil! Aksine, çok güçlü bir operasyon bağı var: Erdoğan’ın başkanlığını Trump ile özdeşleştirmek!

GÜÇ, kendi içinde türlere ayrılır: Çapulcu güç, Sin(diren)si güç ve hak eden güç.

Örneğin ABD gücü hakkında konuşsak, bu üç türün de at başı yarışacağından kuşku duymayız. Belki bazı yorumcular bu üç türü üç evre olarak tarif edecekler…

ABD keşfinde “çapulcu”; İç Savaş sonrası Birleşik/ABD kuruluşu sürecinde “sin(diren)si” ve şimdi de “hak eden” güç…

Nitekim Batı yaşam tarzını benimsemiş her kesimin ABD algısı, “Hak ederek güçlendiler; bu güçle yaptıkları da hak edilmiş kazanımlarıdır ve her koşulda rakiplerinin hakkından gelirler!” şeklindeki anlayıştır.

Aslında bu algıyı “güç” türüyle ilişkilendirmek açısından şu formatta bütünlemek mümkün: Çapulcu güç karşısında korku, sin(diren)si güç karşısında öğretilmiş çâresizlik ve hak eden güç karşısında bağımlı/hayran duruş gelişir!

ABD Kongre Baskını’nı, “Trump densizliğinde gelişen tipik çapulcu eylemi” etiketiyle geçiştirmek mümkün. Hattâ Cumhuriyetçilerin “Trump sakarlığı” yorumu da bir özür dileme sayılabilir.

Ancak, “Kongre Baskını bir ABD içi sosyolojiye ‘biyopsi’ ipucu verir mi?” penceresinden arka plân perdesini aralarsak, konuşulacak şey birikir!

Hesapta olmayan bir gündem; Kongre Baskını, “Erdoğan seçim kaybederse Trump gibi davranacak” hazırlığına malzeme edilir mi? Bu algı malzemesi için Boğaziçi Üniversitesi Rektörünün ataması “bahane” olur mu?

Meselâ Millet İttifakı, “ABD öyle bir başkanlık sistemine sahip ki burada kurumların hâkimiyeti var ve gücü elde eden başkan istediği gibi davranamıyor; davranmaya da kalkınca hemen mekanizma çalışıyor. Oysa Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Sistemi, kurumsal olmayan ‘tek adam’ üzere kurulmuş bir sistemdir; dolayısıyla Erdoğan seçim kaybettiğinde, Kongre Baskını’ndan daha riskli olaylar olacaktır!” içeriğinde bir kamuoyu hazırlığı yapıyor olamaz mı?

Boğaziçi Üniversitesine atanan Rektör üzerinden “öğrenci hareketleri” turları zamanla sokak hareketlerine “ara ateş kılınsın” hesabı yapılırken ve  “Erken seçim olsaydı darbe olmazdı!” şarkısı çalınmışken, Erdoğan’ın “Terörle mücadelede yalnız kalmamak için Saadet Partisi adına/temsilen Oğuzhan Asıltürk’ü ziyaret ettim” hamlesi, önümüzdeki günlerde istihbaratça öngörülen bazı operasyonlara karşı ön alma hamlesi olamaz mı?

Bu arada kaynamasın; Kongre Baskını’na ABD derin devleti sert müdahale etmeyerek aslında bir baskınla iki başkanı da vurmuş olmasın? Hem Biden’e “Her an her türlü olay yaşanabilir ABD içinde, bizden habersiz yönetme!” mesajı verilmiş, hem de Cumhuriyetçilere “Dünyada attığınız bazı adımları geri alacağız ve siz de Biden’i destekleyin. Yoksa Kongre Baskını, Cumhuriyetçilerin alacağı yarayı derinleştirir” uyarısı not düşülmüş olamaz mı?

Kafamız karışmasın, Kongre Baskını ile Boğaziçi Üniversitesinin rektör ataması arasındaki ilişki sanıldığı kadar zayıf değil! Aksine, çok güçlü bir operasyon bağı var: Erdoğan’ın başkanlığını Trump ile özdeşleştirmek!

Tuhaf bulacaklara hatırlatmak isterim: Komplo teorisi ile komple teori arasında tek harf fark var ki o harf, “dijital çağı simgeliyor”! Hatırlayalım: Algı, olguyu yenemez ancak olgunun kafasını karıştırır…