Kompleks psikolojisi ve kompleksli toplumlar

Unutulmasın ki, Cehennem’in yolu iyi niyet taşlarıyla örülüdür. Öte yandan başta İngilizler olmak üzere Amerikalılar ve tüm Avrupa milletleri soğukkanlı, akılcı ve rasyoneldir. Onun için hiç kimse onları kolay kolay tuzağa düşüremez.

Kavramlar ve kavramların dili

“KOMPLEKS” kavramı ilk defa ünlü psikiyatr Carl Gustav Jung tarafından gündeme getirilmiş olmakla birlikte, “aşağılık kompleksi” ve “üstünlük kompleksi” kavramlarını dillendiren ve bu kavramlar üzerinde çok önemli çalışmalar yapan Alfred Adler’dir. Aynı zamanda Adler, “Bireysel Psikoloji” ekolünün de kurucusu ve geliştiricisi olan çok ünlü ve değerli bir psikiyatrdır. Tabiî “kompleks” konusunda çalışmaları olan Sigmund Freud’u da unutmamak lâzımdır.

“Kompleks”, kelime anlamı itibariyle “karmaşa” demektir. Bu karmaşa bireylerin bilinçaltlarında olabileceği gibi, bireylerden (insanlardan) oluşan toplumların bilinçaltlarında da olabilir. Dolayısıyla konuya hem bireysel psikoloji, hem de toplumsal psikoloji açısından yaklaşmak gerekir. Yâni daha bilimsel olarak söyleyecek olursak, bu konuları irdelerken psikoloji ve sosyal psikoloji bilimlerine mürâcaat etmenin şart olduğunu ifâde etmek lâzımdır.

Kompleks, sağlıklı düşünmeyi etkileyen, akl-ı selîmi (sağduyu) bastıran, doğru karar vermeye ket vuran olumsuz bir durum ve duygudur.

“Aşağılık kompleksi” ise, birey ve toplumların kendisini başka birey ve toplumlardan daha aşağıda görmesi demektir. Bu tür bir komplekse sahip olan birey ve toplumlar ister istemez bu zaaflarını başka yollardan kapatmaya ve başka şekillerde gidermeye çalışırlar. Başka bir ifâde ile çok basit şeylerle uğraşırlar ve çok basit şeylerle avuntu duyarlar.

Yâni güya “rüşt”lerini ispat etmek, açıklarını gidermek, günahlarının (vazifelerini zamanında yapmadıklarından dolayı bıraktıkları eksikliklerin ve boşlukların) üzerini örtmek için akla gelmedik işler, komiklikler ve gülünç şeyler yaparlar. Tabiî ki bu, sağlıklı bir durum değildir.

İşte makalenin başlığıyla ilgili olarak yaptığım bu giriş ve girizgâh veya mukaddime, biraz sonra analizini yapacağım haberin/olayın ya da benzer haber ve olayların daha iyi anlaşılabilmesi için altyapı mahiyetindeki bir sunumdan ibarettir.

Örnek olay

Haber ya da olay veya konu, iki hafta kadar önce Hint kökenli bir İngiliz vatandaşı olan ve siyâset işiyle uğraşan Rishi Sunak adında birisinin Birleşik Krallık’a (İngiltere) başbakan olmasına dâirdir.

İlk etapta bu durum çok normal görünse de esas olay bundan sonra başlamaktadır. Bahsedeceğimiz bu olay hem kendisi açısından (Rishi Sunak), hem İngilizler açısından, hem de İngiltere dışında kalan ülkeler ve toplumlar açısından önemli bir boyut oluşturmaktadır.

Rishi Sunak açısından

Her ne kadar Rishi Sunak “üzerinde güneş batmayan Büyük Britanya” ya da Birleşik Krallık’a başbakan olmuş ve bunun sevinciyle de zevkten dört köşe olmuşa benziyorsa da aslında o beyni yıkanmış olan bir devşirmedir. Hem de İngilizlerin eski sömürgesi olan Hindistan’daki beyni sömürgeleştirilmiş atalarından miras kalan bir devşirme…

Ve öyle bir devşirme ki, zevkle ve büyük bir itaatle efendilerine hizmet etmekte kusur etmeyen beyni mankurtlaştırılmış ve duygularına format atılmış olan bir devşirme… Rengi ve etnik kökeni ne olursa olsun, fark etmez…

İngilizler açısından

İngilizleri tebrik etmek lâzım(!). O ince İngiliz siyâsetiyle bu devşirme işini öyle ustalıkla, öyle başarıyla yapıyorlar ki, hayran kalmamak elde değil(!). Neredeyse yetmiş iki buçuk milleti kendi hizmetlerinde kullanıyorlar.

Bizde ise, bırakınız başka milletlerin insanlarını hizmetimizde kullanmayı da, bu kaba siyâsetimizle ve “armudun sapı, üzümün çöpü” diyerek kendi milletimizin insanlarını dahi öteden beri yurt dışına kaçırmıyor muyuz? Bu konuda üzerimize yok doğrusu!

Diğer ülkeler ve toplumlar açısından

İşin ilginç, ilginç olduğu kadar tuhaf, tuhaf olduğu kadar acı tarafı şu ki, İngilizler ve Amerikalılar gibi “efendi(!)” ülkelerde bir şekilde işbaşına gelen (Başbakan ya da Başkan olarak) ve etnik köken veya dînî köken itibariyle farklı millet ve dinlere mensup olan kimseleri, sanki kendi milletimizden ve kendi dinimizden birisi işbaşına gelmiş gibi alkışlıyoruz, seviniyoruz, benimsiyoruz, bayram ediyoruz, hatta onlar için kurban dahi kesiyoruz.

Rishi Sunak için de Hintliler ve Pakistanlılar birbirlerine düşmediler mi? Devşirmeyi bir türlü paylaşamıyorlar. Güya Rishi Sunak’ın dedesi Pakistan’ın Pencap eyâletinde doğmuş ama kendisi Hint asıllı bir Hindu. Devşirme, devşirmedir. Nereli olursa olsun, fark eder mi?

İşte bu, tam bir zavallılık ve aşağılık kompleksi örneğidir.

ABD Başkanı Barack Hussein Obama için bu millet, adında sırf “Hussein” eki olduğu için az sevinmedi mi? Az bayram etmedi mi? Hatta Erzurum’da FETÖ’cüler Barack Obama için kurban kesmediler mi? “Müslüman Hüseyin ABD Başkanı oldu” diyerek bu milletin dînî duygularını az sömürmediler mi? Hâlbuki Obama bir Hıristiyan’dı. Sadece ataları kimlik olarak Kenyalı Müslümanlardı.

O Barack Hüssein Obama ki, sonradan Iraklı Müslümanlara ve bizlere günümüzü göstermedi mi? Birinci ve İkinci Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’ta Müslümanların az mı kanına girdi? İşkencehânelerde insanlara az mı zulmettiler? O şerefsiz Coni ve câniler, Müslüman kadınların iffetine az mı musallat oldular? Söyleyin bana, az mı oldular?

Yıllardır başımıza belâ olan PKK terör örgütünü ve DEAŞ’ı Barack Hussein Obama ve diğerleri besleyip büyütmediler mi? Kuzey ve Güneyimizde bunlar neredeyse “devlet”olmadılar mı? Türkiye bu mânâda hâlen büyük bir tehdit altında değil midir?

Yine aynı şekilde İngiltere Başbakanı Boris Johnson işbaşına geldiğinde bu millet “Osmanlı torunu” diyerek az mı bayram etti, az mı sevindi? Hâlbuki Boris de Katolik bir Hıristiyan’dı ve bu İngilizler de Müslümanlara ve mazlum milletlere az çektirmemişlerdi, hâlen de çektirmeye devam etmiyorlar mı?

İşte bizim millet ve Müslümanlar, böylesine duygusal ve iyi niyetli bir millettir. Önüne çıkan her sakallıyı hacı, hoca, babası, dedesi, şeyhi zanneder. Sonra fena hâlde yanılır ama artık iş işten geçmiştir ve atı alan Üsküdar’ı da çoktan aşmıştır.

Ancak unutulmasın ki, Cehennem’in yolu iyi niyet taşlarıyla örülüdür. Öte yandan başta İngilizler olmak üzere Amerikalılar ve tüm Avrupa milletleri soğukkanlı, akılcı ve rasyoneldir. Onun için hiç kimse onları kolay kolay tuzağa düşüremez.

Yukarıda ifâde etmeye çalıştığım gibi, işte bütün bunlar bir kompleksin, bir aşağılık kompleksin ifâdesi ve göstergesidir. Zihnen mağlûp olmuş toplumlar ve beynen mankurtlaştırılmış insanlardan da bundan farklı bir şey beklenemezdi zâten. 

İşte bizim hikâyemiz budur! Biz bu hikâyelerle avunuruz ve başkaları da bizi bu hikâyelerle uyuturlar maalesef!