Komedyenin siyaseti

Savaş zamanı göstermiştir ki, devlet idaresi mizah kaldırmaz ve gerçekleri acı bir şekilde öğretir. Bugünkü süreci en iyi idare eden lider olarak Recep Tayyip Erdoğan’dan ve oluşan yeni düzenin yeni bir lider ülke olarak Türkiye’yi öne çıkarmasından bahsedilmesi, başta halkımızın önünde duran en net hakikattir.

“NASILSANIZ, ancak öyle yönetilirsiniz”, İlâhî hakikatin Nebevî hülâsası bir özdeyiştir.

Bu hadis üzerinden öyle çok yazdık ki, Rabbim izin verse sanırım bir kitap dolusu cümle dökülür zihnimizden.

Bu hadisi izah ederken çok basit bir misal vermişliğimiz var. Şöyle: Galatasaray Spor Kulübü’nün yöneticisi/başkanı, ancak Galatasaraylı biri olabilir. Galatasaray’ın yöneticisi/başkanı Fenerbahçeli ise bir sorun var demektir.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda iki lider profiliyle karşı karşıyayız. “Nedir, ne değildir?” diye iki liderin profilini burada mukayese edecek değiliz, ancak dünyayı ilgilendiren bir ortak sosyolojik sonucu ortaya koymak adına Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin devlet başkanı olmadan önce ve devlet başkanı olduktan sonraki tavır, düşünce ve eylem plânına bakarak doğrudan bugünkü savaşın sosyolojik köklerini tahlil edebiliriz.

Sulh zamanı ile harp zamanı her halk için birbirinden farklıdır. Zira sulh zamanı ile harp zamanı, her insan için de birbirinden farklıdır. Hayatını geçirdiği güzel günde yaşadıkları ile kötü günde yaşadıkları nasıl bir değilse, insanın bu iki zaman kıyasında etrafında yer alan kişiler ve durumlar da birbirinden farklıdır. İki süreci birbiriyle mukayese ederek öğrenir insan gerçeği. Halklar da barış zamanı ile savaş zamanlarında öğrenirler gerçekleri. Örneğin bir Türk, Yunan için başka şey ifade ederken İrlandalı ve Koreli için başka şey ifade eder. Hatta bir Türk, bu öğrendikleri yüzünden “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” diyebilmiştir.

Ukrayna halkı, Rusya’nın kendisine saldırması üzerine başladığını düşündüğü savaşla millet olmak yoluna girmiştir. Bu süreci daha önce yaşamamış olan Ukrayna halkı, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in tarih öğretileriyle dolu konuşmasının ardından Kiev Knezliği’ni hatırlamış, hatta dünyaya bir tarihî kronoloji öğretmenin yoluna başvurmuştur.

Ancak aynı Ukrayna’nın, sadece sekiz yıl önce yani 2014’teki Turuncu Devrim sırasında Rus-Slav kökler yerine Avrupalı Ukrayna imajı için nasıl bir mücadele verdiğini hatırlamamız gerekir. O günlerde bir medya göstericisi (komedyen) olan bugünkü Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, devrimini gerçekleştirmiş ve Avrupalı olmak yolunda dev bir adım atmış olan Ukrayna’nın biçim kazanması için Türkiye ve tarihiyle dalga geçiyor, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a diktatör diyordu. Ukrayna halkı devrimden kısa bir süre sonra kendisine lider olarak Zelenski’yi seçtiğinde, onun bu söylemlerini de belli ki kabul etmiş, desteklemişti.

Fakat Ukrayna için barış zamanı geçti; Kırım’ın Rusya tarafından ilhakından sonraki dönemde Zelenski, devlet idare etmenin medyada ahkâm kesip bir şeylerle dalga geçmek olmadığını, medyada radikal söylemler dile getirmenin devlet idare ederken mümkün olmadığını, mümkün olsa da istenen karşılığı bulmadığını öğrenmeye başladı.

Elbette Zelenski ile birlikte gerçeği öğrenen diğer unsursa Ukrayna halkı oldu.

Mizah, herhangi bir devletin idaresini eleştirmenin en kolay yöntemidir ve mizahla ilgilenen hiç kimsenin siyasette başarılı olduğu görülmemiştir. Çünkü ahkâm kesmek komedyenin kazanç kaynağıyken gerçeklerse komedyene ahkâm keser.

Türkiye’de muhalefet, özellikle gençlerle aynı frekansta kalacağını umarak mizahı bir araç olarak kullanmaktadır. Mizahın kullanıldığı yerde ise siyaset üretimi yoktur. Levent Kırca, yıllarca hastanelerin kötülüğü, memurların rüşvetçiliği, halkın alım gücünün zayıflığı veya darbecilerin varlığı üzerinden bir mizah geliştirmişken, çözüm anlamında hiçbir şey sunmamış, sadece klişe tabirle ağlanacak hâle güldürmüştür. Levent Kırca’nın mizahının yürümediği süreç AK Parti iktidarı ile başlar. Çünkü hastaneler ve üniversitelerden başlayarak hizmetler artmış, darbeci zihniyete darbe vurulmuş, alım gücü yükselmiş, rüşvetçi memurluk zihniyeti başta yeni nesil memurlar tarafından sindirilmeye başlanmış ve daha nice olumlu durum Türkiye’de yaşanır olmuştur. Levent Kırca bunun üzerine programını bitirip bizzat siyasete atılmış, ancak kendi partisinde dahi istenmeyen adam hâline gelmiştir.

Türkiye’de Zelenski gibi, mizahı kullanarak halktan görünmeye çalışan bir muhalefet zihniyetiyle baş başayız.

O mizah diyor ki, “İçinde bulunduğumuz enflasyon gerilimi halkımızı bunaltıyor, Erdoğan buna bir çare bulsun”.

Ancak savaş zamanı göstermiştir ki, devlet idaresi mizah kaldırmaz ve gerçekleri acı bir şekilde öğretir. Bugünkü süreci en iyi idare eden lider olarak Recep Tayyip Erdoğan’dan ve oluşan yeni düzenin yeni lider ülke olarak Türkiye’yi öne çıkarmasından bahsedilmesi, başta halkımızın önünde duran en net hakikattir. Bu hakikatinse biricik desteği yine aynı hadistir: “Nasılsanız, ancak öyle yönetilirsiniz.”

Ve nasıl olmak istiyorsanız, öyle yönetici seçersiniz!