ZİYA Gökalp’in “Ala
Geyik” şiiri, hepimizin bildiği gibi, “Çocuktum,
ufacıktım… Top oynadım acıktım…” mısralarıyla başlar. Kim bir zamanlar
ufacık değildi ve kim oynayıp da acıkmadı ki?
Ben
de acıkınca eve geldim. Baktım, dayımın sesi kısılmış.
Dedem
sinirlenmiş hafiften. Sebebini öğrenmiş ses kısıklığının da ondan kızmaktaymış.
Dayım akşam konsere gitmiş. Sunğipek fabrikasının büyük salonunda Barış Manço
konseri varmış. Sene 70 veya 71 olacak.
Adını
ilk defa o zaman duydum Barış Manço’nun.
Yanlış
hatırlamıyorsam, Sunğipek, bizim oradaki tek fabrikaydı o târihte. Suni ipek
üretirdi. (Adı da öyle olmalıydı belki ama o ismi 1935’te kendi el yazısıyla
Atatürk verdiği için, değişmedi. Birkaç satırla da niçin öyle olması
gerektiğini yazmıştır. Ayrı bahis.)
Dayımın
yalnızca sesi kısılmamış, elleri de şişmiş, alkışlamaktan.
Pek
bir anlam verememiştim.
Bir
süre sonra elinde bir plakla çıkageldi. Bir yüzünde “Dağlar dağlar”, bir
yüzünde “Kuyu başına vardım, Zeynep’im
bekler diye…” sözleriyle başlayan “İşte hendek, işte deve”.
Uzun
saçlı, uzun bıyıklı bir adamın fotoğrafı vardı kapakta. Dinledikçe dayıma hak
verdim. Ses de kısılır, eller de şişer.
Yıllar
sonra Keçiören’de Kuyubaşı durağında otobüs beklerken mırıldandığım şarkıdır o.
Aradan on yıl geçmişti. Bana bir asır gibi gelen on yıl… Durakta Zeynep yoktu.
Ben de Barış değildim. Ama Barış Manço’nun ilk adı Mehmet’ti.
Ağabeyinin
adı da Savaş. Rahmetli annesiyle babası, Tolstoy’u çok seviyor olmalı.
Genç
yaşta müziğe başlayan Barış Manço, otostop yaparak Belçika’da yaşayan
ağabeyinin yanına gider. Orada eğitim görür ve müzik çalışmalarını devam
ettirir. Plaklar, konserler… Ancak esas çıkışı, yukarıda söz ettiğim Dağlar
dağlar/İşte hendek 45’liği ile yapar. Birçok ödül alır. Eserleri milyonlarca
satar.
Hepsinden
önemlisi, herkesin gönlünü fetheder.
Bu
toprağın insanıdır. Köklere bağlılığı, en çok dikkat çeken özelliği olsa gerek.
Bir o kadar da geleceğe olan ümidi...
Barış
Manço’dan bahsettiğim yazıda, onun çok yönlü bir sanatçı olduğuna dikkat çekerek,
o yönleri işaret etmiştim.
Vatanseverdi,
demokrattı, cumhuriyete bağlıydı. Büyük ülküsü olan adamdı. 7’den 77’ye değil,
2’den 102’ye herkesin sevdiğiydi.
Çocuklara
çok değer verir, geleceğe inanırdı. Yarınların çok daha güzel olması için çaba
sarf ederdi.
Devrimciydi,
akıncıydı, muhafazakârdı, Atatürkçüydü. “Hepsi birden nasıl oluyordu?” diye
şaşılabilir ama onda hepsi bulunuyordu.
Toprağa
bağlıydı. Hem Doğuluydu, hem Batılıydı. Türkiyeliydi, Türk’tü, Müslüman’dı.
Barış
Manço, müzisyendi, şarkıcıydı, besteciydi, şairdi. Ülkemizin temsilcisiydi.
Kültür elçisiydi. Dünyanın her yerine ayak basan gezgindi.
Kemerliydi,
kaftanlıydı, yelekliydi, bol yüzüklüydü. “Kayaların oğlu” idi.
Barış
Manço, filozoftu, sağlam bir felsefesi vardı. 2023 için harika bir beste
yapmıştı. Hem de yıllar önce. İleriyi gören ve bizim de görmemizi isteyen
biriydi. Yerinde duramayan, hızlı konuşan, hızlı düşünen, hızlı anlayandı.
“Adam
Olacak Çocuk”ları gözünden tanırdı. Dünyayı gezer, gördüklerini bize de
gösterirdi. Dünyayı evimize getiren adamdı.
Barış
Manço, aileden biriydi. Herkesin kardeşi, arkadaşı, ağabeyiydi. Dünyayı
güzelleştiren insanlardan biriydi.
Barış
Manço’yu anlamayan nesle aşina değiliz. Moral burcunun da sultanıydı. Hepimize
ümit verir, moralimizi yükseltirdi.
Barış
Manço, yaşarken de efsaneydi.
Eserleriyle
bize yeni ufuklar açan, gönlümüzü genişleten, kulaklarımızın pasını silen bir
gönül adamıydı.
Aramızdan
ayrılalı 22 yıl oldu. Ama hep yanımızda.
Onun
ekranda sohbet ettiği, şarkı söylettiği beş-altı yaşındaki minikler, bugün koca
adam, yetişkin birer kadın oldular; şimdi onların çocukları Barış Manço
şarkılarıyla büyüyor. Bu sevgi herkese nasip olmaz.
Bugün
de 7’den 77’ye herkesin sevdiği bir sanatçı.
Hayır,
daha fazlası! 2’den 102’ye demiştik…
(Diyebiliriz,
çünkü o sözün aslı “Yediden yetmişe”
şeklindeydi.
“İnsan yedisinde
neyse, yetmişinde de odur” gibi bir başka atasözümüzü de destek olarak
gösterebiliriz.
Barış
Manço, o sözü “7’den 77’ye” şekline
çevirmiştir. Haklıdır da. Zira insan ömrü gittikçe uzamaktadır ve 70 üstündeki
insanlar da onu zevkle takip etmektedir.)
Şarkılarını
dinliyor, programlarını ve belgesellerini izliyoruz.
Hem
de eksilmeyen bir keyifle.
Hep
artan hasretle. Mekânı Cennet olsun.
*
“Kayaların
oğlu” adlı eseri çok dikkat çekicidir. Sağlam bir târih şuuruna sâhip olan
Barış Manço, burada çok önemli hususlara dikkat çeker. 1923’ten alır, 2023’e
getirir sözü.
1923’ün ılık bir
Ekim sabahında
Kayaların toprağa
dikine saplandığı yerde doğdum
Toprak anayla,
kaya babanın oğluyum ben
Toprak anam sevgi
dolu, bereket dolu
Toprak anam sessiz
ama toprak anam dopdolu
Toprak anam,
toprak anam Anadolu
Babamsa sağı solu
belli olmaz
Bir gürledi mi yer
yerinden oynar
Göğsünde
çatırdamalar olurmuş
Onun için derdi
Onun için sayısız
irili ufaklı
Kaya parçaları
vardır bu topraklarda
Ve sen benim oğlum
Ve sen Kayaların
oğlu
Bu taşı toprağı
bir arada tutacaksın
Kolay değil Kayaların
oğlu olmak
Kuzeyden esen
rüzgâra
Güneyden gelen kavurucu
sıcağa karşı
Koruyacaksın
onları
Kolay değil
Kolay değil Kayaların
oğlu olmak
*
2023’ün ılık bir Ekim
sabahında
Bacaklarımda hafif
bir uyuşma ile uyandım
Ve sanki yüz
yıllık ulu bir çınar gibi
Kök salmaya
başladım o sabah
Ve ilk kez sağımda
solumda asırlardır
Durmakta olan
diğer çınarları fark ettim
Doğudan hafif bir
seher yeli yükseldi
Ve asırlık
çınarlar beni de aralarına aldılar
Ve 2023’ün ılık
bir Ekim sabahında
Yeni bir Kayaların
oğlunun doğuşunu
Beraberce
seyre koyulduk...
*
İşte
bugün seyretmekteyiz. Yeni başladık sayılır. Heyecan içindeyiz. Ümitliyiz.
Yarına daha iyi bakıyoruz. Toprağa daha sağlam basıyoruz.
Diğer
çınarları görüyoruz. Her biri nasıl da ulu ağaç olmuş. Doğudan esen yeli
yüzümüzde hissediyoruz. Gelen ışığın şavkı yüzümüze vuruyor.
Hele
2023 gelsin, o zaman görün! Esen yeli ve göz kamaştıran ışığı görmeyen
kalmayacak.
Dönence’yi
de unutmayalım. Barış Manço orada “Uzaklarda
bir yerlerde bir şeyler kök salıyor” diyordu. Biz artık biliyoruz nerede,
nelerin kök saldığını.
O
da çok iyi biliyordu ama sözün tamamı çocuğa söylenir. Ârif olan anlayacak.
*
Barış-Lale
Manço’nun “Doğukan Hazar” ve “Batıkan Zorbey” ismini verdikleri iki oğulları
var. Artık onlar da koca adam oldular ve babalarının yolundan yürüdüklerini
görmek, kıvanç verici.
2023
kutlamalarını görmek istiyordu Barış Abimiz.
Albümüne
Cumhuriyetin 100’üncü yılının kutlanacağı “2023” ismini vermişti.
80
yaşında olacaktı. Hayâli şuydu: “Elimde
bastonum, belki kolumda Doğukan, sahneye onun yardımıyla çıkarım ve senfoni
orkestrasına 2023’ü çaldırmak isterim.”
En
büyük ideallerinden biriydi bu.
Nasip
olmadı.
Fakat
bu arzuyu bir şekilde gerçekleştirmek mümkün. 2023’te, yüzüncü yıl
kutlamalarında Barış Manço’nun o eserini çalmalıyız. Büyükçe bir posterini de
asarak...
Doğukan
Hazar ile Batıkan Zorbey de beraberce sahneye çıkmalı. Bu şeref, onlara baba mîrasıdır
ve çok iyi biliriz ki ölüm hak, mîras helâldir.
Ve
şimdi, bugünden, ülkesini seven, milletine bağlı, yarınlara inanan kaliteli
müzisyenlerimiz, 2071 için eser hazırlığına girişmeli.
Bizi
bu topraklardan Asya ortalarına sürmeyi düşünenlerin de gözüne sokacak, herkesi
hayran bırakacak bir eser. Adı belli: “2071, Bininci Yıl”…



