Kod adı: Yalan

Zihnin kodlamasından itibaren başlatılan yıkım, sistem gereksinimlerinin donanıma eklenmesiyle ergonomik bir hâle getirilir ve en nihayetinde yalan kod adlı düşman bu zihne entegre edilir. Artık bu süreçte akıl, mantık, vicdan ve değerler saf dışı bırakılmıştır. Artık kişiyi özüne, geçmişine, ailesine ve yaşadığı topluma düşman etmenin ve kendi varlığıyla savaşan bir haine dönüştürmenin bütün kısa yol tuşları dizayn edilmiş demektir. Yolun bundan sonrasında saldırı cephesinden muhatabın zihnine eklenecek kötücül dosyalar için yeniden bir kodlamaya ihtiyaç duyulmayacaktır. Tek bir tuşla, zihnin ablukaya alınması ve yıkımın ardından istenilen şekilde imar edilmesi önünde hiçbir engel bulunmayacaktır.

YALAN, bir düşman ordusudur. Hasar vermeden, cana kast etmeden, etrafı kırıp dökmeden bir mekândan geçip gittiği görülmemiştir. Yalan öbekleriyle zihinlerde algı ve kanaat bağlantıları kuranlar, bir toplumun rotasını istenilen cihete pekâlâ yönlendirebilir. Bu bir bakıma zihin fonksiyonlarını kodlamak, bu kodlama yoluyla düşünceyi ve düşünceden kaynak alan hareketi tesis etmek anlamını karşılıyor. Bahsettiğimiz fantastik düşmanın hacimsiz lügatlere denk düşmesi, hacimli enstrümanlardan daha büyük yıkımlara gebe olduğu şeniyetine ket vuramaz. Yalan söz öbekleri, sıklıkla muhtelif söz sanatları ile pekiştirilmekte, bu yolla, arzu edilen algı mayasına armonik bir haz efekti verilmektedir. Böylece muhatabın direnci yapay haz efektleriyle pasivize edilmekte, akıl adı verilen savunma ve taarruz operasyonlarının en güçlü teçhizatı, daha en baştan saf dışı bırakılmaktadır. Muhatabın bu vetirede aklı ve mantığı kullanıma dahil etmemesi ve dayatılan anlamların ilgi çekici bir kalıba sokulması, yalanın hakikate galebe çaldığı bir akıbeti meydana getirmektedir. 

Hepsi birer casus yazılım gibi zihinlere sızdırılıyor

Yalan adlı soysuz düşmanın bu kadar etkin oluşu ve fikirlerin dejenerasyonu amacıyla kullanıma sunulduğunda üst düzey kabiliyetlerle donanımlı oluşu, onun açık bir düşman profilinden ziyade casus kılıklı bir perdeleme ile kamufle ediliyor olmasına bağlanabilir. Zira hiçbir yalan, acabaları tetikleyecek bir acemilikte pazarlanmıyor. Hepsi birer casus yazılım gibi zihinlere sızdırılıyor, yalanı absorbe edecek bir gerçeklik arayışı bile bu casus yazılımın kamuflaj yeteneğini alt edemiyor. Bir yandan da sistemsel gerekliliklerin evvelden muhataba yüklendiğini hesaba katarsak, projelendirilen algı ve eylemsel sonuç, son derece kolay ve hızlı bir şekilde temin edilebiliyor. Evet, zihnimiz evvela sistem gereksinimleri ile donanımlı bir hâle getiriliyor. İstenilen vasat güncellemelerle var ediliyor, ardından yalan adlı casus zihnimize tazyikli ve bir o kadar da tezyinli bir kamuflaj ile transfer ediliyor. 

Zihnimizi, yalan bloklarına hazır bir zemin hâline getiren ve peydah edilen sentetik algılarla değersiz ve kusurlu eylemlerin faili yapan sistem gereksinimleri nedir? 

Hemen sıralayalım… Bir düşünce ve kanaat sürecini akıl ve mantık kazanımlarından ayrıştırabilecek virüsler, kişinin değer yargılarına saldıran ve değer yargı bağışıklığını çökerten cinsten olmalıdır. Bunlardan ilki öz varlık bilincidir ki bu ancak hakikati bilmek ve buna teslim olmakla muhafaza edilebilir. Öz varlık, kişinin kim olduğunu, aslî kimliğini, ne için var olduğunu ve nereye gideceğini saptamak yoluyla tanımlanabilir. İnsan, kuldur, Allah’ın kulu olarak bu âlemde var olmak, aslî kimliğimizi ifade eder, Yaradan’ın emrettiği üzere dosdoğru olmak da var oluş amacımızın en derli toplu özetidir ve gideceğimiz son menzil O’nun huzurudur. İşte bu bilinç, Yaradan’ın kulunu var ettiği amacı akıl ve sezgi yoluyla saptamak ve böylece hakiki varlığı ile tanışmak mealine denk düşer. 


İnsan var olduğu toplumla homojen bir birleşme sağlayarak, ailevî bağlara karşı yüksek hassasiyetli ve Yaradan’a karşı derin saygı, sevgi ve iman ile özüne dönebilir. Özünü tanımayan bir zihnin gerçeği ve yalanı, Hakkı ve bâtılı ayırt edebilecek hiçbir enstrümanı bulunmayacaktır. 

Ahlâk öğrenimi, faziletli olma gayesini bütün ferdi eğitim süreçlerine dâhil etmekle mümkün olabilir

Yine aklı ve vicdanı saf dışı bırakıp insanı aldanışa en yakın mertebeye eriştirecek unsurlardan bir diğeri de öz varlığı destekleyen alt bilgilerdir ki bunlardan biri cinsiyettir. Cinsiyetine uygun bir yaşam çizgisinde ömrü adımlamak, hilkate sadakattir. İnsan yaratıldığı anlama, şekle ve bu ikisinden dışa vurulan tüm kımıldanışlara imtizaçlı bir katılım göstermezse derûnî çelişkiler için en ergonomik zihin kurgulanmış olacaktır. Öz varlığın bir başka alt başlığı da hürriyet ve bireysellik hududunun belirginleştirecek olan ahlâk öğrenimi ve şuur binasıdır. Kişide özgürlük ve benlik kavramları üyesi olunan topluma, aileye ve çevreye saygı zaruretini dikte etmiyorsa bu kavramların tarifinde de gözle görülür yıkımlar var demektir. Özgürlüğün hudutsuzluk olduğu ve ben duygusunun en kıymettar hissediş olarak kabul gördüğü zihinlerde, yanlışa meylediş grafiği hep yüksek ivmeler verecek, çevreye bırakılan hasarın boyutları da daima cürümle açıklanacaktır. Ahlâk öğrenimi, faziletli olma gayesini bütün ferdi eğitim süreçlerine dâhil etmekle mümkün olabilir. Fertlerin bütün öğrenme vetirelerine ahlâkın kapsadığı eylemler dahil edilmezse hiçbir bilgi stoğu kişiye ve çevresine fayda verici olmayacaktır.

Kişiyi kurgusal tasarımları kabule yaklaştıran bir başka vakıa ise şuur binasıdır ki, doğuştan var olması ve zamanla gelişmesi beklenen bu kavram ancak emekle bina edilerek donanıma katılabilir. Şuur, tek başına var olabilen bir organizma kazanımı değildir. Ancak kaynak aldığı, beslendiği ve hayatını sürdürebileceği şartları sağlayan bir mesnetle bina edilebilir. Şuur, insanın ömrüne temas eden her bir hareketten, her bir sesten ve kımıldanıştan etkilenecektir. Sağlam ve göz alıcı bir şuur cephesinin imar edilmesinde destekleyici temaların hayatî bir anlam taşıdığı dikkate alınmalı. Aile içindeki duygu alışverişinden okul hayatına, arkadaş ortamından iş yaşamına kadar her bir dayatma, insanda şuur denilen ziynetin pahasını belirler. Sapkın vasatlarda hayatı tefsir eden hiçbir zihin, gerekli bilince ve şuura vasıl olamaz. Ancak insanın kendisi tarafından onaylanan ve şuur/bilinç gibi kavramlara liyakatli bulunan sahte kanaatler, hiçbir surette beklentiyi karşılamaz.



Muhataba evvelâ Allah’ın mülkünde var olduğunu ve O’nun kulu olmakla hem büyük bir şeref hem de ölüme kadar sürecek büyük bir sorumluluk verildiğini, yaratıldığı hâl üzere yaşayabilmenin, yaratıldığı cinsiyet, millet, aile ve topluma sadakatle var olmanın zihni berraklaştıracağını unutturmak, o kişiyi istenilen algıya çekebilmede ve hatta algının sancaktarı hâline getirmede son derece etkin bir yoldur.


Öze dönüş, bir antivirüs programıdır

Özetleyecek olursak… Kim olduğunu ve âlemde ne için var olduğunu sindirmemiş bir kalp, sınırını bilmeyen, kendi hürriyetini toplumla barışık ve saygın bir mertebede gerçekleştirme gayreti taşımayan, şuuru, vicdanı ve hissedişi ahlâkî ve faziletli temellere dayandırmayan bir zihin, yalan adlı casusun sistemi ele geçirmesine en elverişli zemin olarak saptanabilir. Kişide yaradılıştan gelen ve değiştirilemez, değiştirilmesi hâlinde büyük sancılar meydana getirecek olan değerler yok sayılmakla, gerçek ve yalanın ayrıştırılmasında görevli hücreler katledilmiş olacaktır.  

Muhataba evvelâ Allah’ın mülkünde var olduğunu ve O’nun kulu olmakla hem büyük bir şeref hem de ölüme kadar sürecek büyük bir sorumluluk verildiğini, yaratıldığı hâl üzere yaşayabilmenin, yaratıldığı cinsiyet, millet, aile ve topluma sadakatle var olmanın zihni berraklaştıracağını unutturmak, o kişiyi istenilen algıya çekebilmede ve hatta algının sancaktarı hâline getirmede son derece etkin bir yoldur.

Bu yüzden evvelâ insanlara tarihsel gerçeklikleri unuttururlar, ardından dinî ve manevî değerlerini yıkıma uğratırlar, özgürlük pazarlayarak kişiyi kulluk mertebesinden düşürür, yaratıldığı cinsiyete bağlı kalma zorunluluğu ortadan kaldırılır, aile ve topluma duyulan aidiyet alaşağı edilir ve böylece hedefteki özne, istenilen yalanla talep edilen algıya kısa yoldan ulaştırılır.

İşte bütün bunlar, sistem gereksinimleridir. Zihnin kodlamasından itibaren başlatılan yıkım, sistem gereksinimlerinin donanıma eklenmesiyle ergonomik bir hâle getirilir ve en nihayetinde yalan kod adlı düşman bu zihne entegre edilir. Artık bu süreçte akıl, mantık, vicdan ve değerler saf dışı bırakılmıştır. Artık kişiyi özüne, geçmişine, ailesine ve yaşadığı topluma düşman etmenin ve kendi varlığıyla savaşan bir haine dönüştürmenin bütün kısa yol tuşları dizayn edilmiş demektir. Yolun bundan sonrasında saldırı cephesinden muhatabın zihnine eklenecek kötücül dosyalar için yeniden bir kodlamaya ihtiyaç duyulmayacaktır. Tek bir tuşla, zihnin ablukaya alınması ve yıkımın ardından istenilen şekilde imar edilmesi önünde hiçbir engel bulunmayacaktır. 

Öyleyse zihin ve kalp sistemimizi tüm kötü amaçlı dosyalardan ve dosya uzantılarından temizlemenin yolu, öze dönüş programı kullanmaktır. Çünkü öze dönüş, bir antivirüs programıdır; sistemi hasara uğratan ne kadar aparat varsa hepsini yok edebilecek yegâne istikamettir. İnsan var olduğu toplumla homojen bir birleşme sağlayarak, ailevî bağlara karşı yüksek hassasiyetli ve Yaradan’a karşı derin saygı, sevgi ve iman ile özüne dönebilir. Özünü tanımayan bir zihnin gerçeği ve yalanı, Hakkı ve bâtılı ayırt edebilecek hiçbir enstrümanı bulunmayacaktır.