Koca Yusuf Operasyonu

Koca Yusuf uçağımız Çin’ie giderken tıbbî yardım malzemesi götürdü. Bu durum Çin’de büyük yankı bulmuş. Zira şu âna kadar Çin’e sadece Türkiye ve Japonya yardım malzemesi göndermiş.

TÜRKİYE büyük bir devlettir. Bunu her fırsatta cümle âleme ispat ediyor. Artık kendi kabuğunu kırmış, operasyon kabiliyeti olan, beklemeyen ve aksine giden bir Türkiye var!

Son Koca Yusuf Operasyonu ile de dünya çapında bir başarıya daha imza atıldı. Dünyayı kasıp kavuran Çin’deki Koronavirüs salgını yüzünden Çin’in Wuhan şehrinde mahsur kalan 32 Türk vatandaşı, nefes kesen bir operasyon ile Türkiye’ye getirildi.

Operasyon öncesi Büyükelçiliğimiz gerekli çalışmaları yapmış ve tahliye edilecek vatandaşlarımızı tek tek tespit etmişti. Ayrıca oraya giden ekip de 36 saat boyunca neredeyse hiç uyumadan bu başarılı tahliye sürecini gerçekleştirdiler. Onları tebrik ediyoruz.

Çin’den tahliye edilen yolcular arasında 7 Azerbaycan, 3 Gürcistan ve 1 de Arnavut uyruklunun bulunması, ülkemizin dostlarına karşı ne kadar duyarlı olduğunun bir göstergesi. 6 Türk vatandaşımız ise kendi rızâsıyla gelmekten vazgeçmişler.

31 Ocak Cuma günü Ankara’dan havalanan, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait A400 M tipi “Koca Yusuf” isimli dev bir askerî nakliye uçağımız, Moğalistan’ın başkenti Ulanbatur’da yakıt ikmali yaptıktan sonra Cumartesi gecesi Çin’in Wuhan kentine ulaştı.

Sabah saatlerinde Sağlık Bakanlığı personelinin gözetiminde tahliyesi yapılacak yolcuları teslim alan uçağımız, Wuhan’dan ayrılarak yine Ulanbatur’da yeniden yakıt ikmali yapıp Ankara’ya hareket etti. Uçak, Pazar günü Ankara Etimesgut Askerî Havaalanı’na indi ve yolcular Ankara’daki Zekai Tahir Burak Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne nakledildi.

Vatandaşlarımızın ilk muayenelerinde virüs taşımadıkları anlaşıldı. Bu sevindirici bir durum, ancak yine de 15 gün bu hastanede tutulacaklar.

Koca Yusuf uçağımız Çin’ie giderken tıbbî yardım malzemesi götürdü. Bu durum Çin’de büyük yankı bulmuş. Zira şu âna kadar Çin’e sadece Türkiye ve Japonya yardım malzemesi göndermiş.

Bu şekilde başarıyla icra edilen ve dünyada ses getiren başka tahliye hikâyelerimiz de var. Hattâ filme bile alınan bu nefes kesen operasyonları hatırlatmakta fayda var.

Japonların İran’dan tahliyesi

Örneğin 19 Mart 1985 tarihinde yapılan İran’daki Japon vatandaşlarının Türkiye’ye tahliyesi de unutulmazlardan…

İran-Irak Savaşı sırasında Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in 72 saat içinde Tahran’ı bombalayacağını ve sivil uçaklar dâhil tüm uçakları da düşüreceğini açıklaması üzerine, bütün ülkeler seri bir şekilde İran’daki vatandaşlarını tahliye etmeye başlamıştır. Ancak bu uyarı ile oradaki Japon vatandaşları için kâbus dolu bir süreç işliyordur.

Japonya’nın Tahran Büyükelçisi Yutaka Nomura, Tahran’da mahsur kalan ve Tahran’daki Nissan fabrikasında çalışan 215 Japon vatandaşını kurtarmak için Japon Dışişleri Bakanlığı’nı arar ve özel bir uçak ister. Fakat Japon havayolu şirketleri, İran ve Irak’ın garantisi olmadan uçmayı reddeder. Zira Japonya’dan kalkan bir uçağın 72 saatte Tahran’a gelip oradaki vatandaşlarını alıp dönmesi imkânsızdır.

Japon Büyükelçi Nomura çâresizlik içindedir. Aklına yakın dostu, Tahran’daki Türk Büyükelçisi İsmet Birsel’den yardım istemek gelir. Hemen Birsel’i arar ve mahsur kalan vatandaşlarını kurtarmak için Türk Hava Yolları’nın Tahran’a özel bir sefer yapmasını ister.

Büyükelçi Birsel, konuyu hemen dönemin Başbakanı merhum Turgut Özal’a iletir. Ayrıca o dönem Türkiye’deki Japon şirketi İtochu’nun Başkanı Takashi Morinaga da yakın dostu olan Özal’dan bu konuda yardım ister.

Özal duruma kayıtsız kalmaz. Saldırıya 25 buçuk saat kala Nomura’yı arayan Birsel, Özal’ın da onayıyla ertesi gün THY’nin Japonlar için özel bir sefer düzenleyeceğini bildirir.

Sonuçta TC-JAY tescilli “İzmir” adlı DC10 tipi uçak, 15 Mart 1985 günü Tahran’a doğru havalanır. THY uçağında o gün görev alanlar; kaptan pilot merhum Orhan Suyolcu ve yardımcısı merhum pilot Ali Özdemir, uçuş mühendisi Koray Gökberk, kabinde ise Ayşe Özalp, Sevil Atıcı, Manolya Komutan, Deniz Cansız, Nazan Akünler, Emine Köprülü, Müge Sayar ve Nuray Şalcı’dır.

Uçak tam Van semâlarını geçmiştir ki Tahran Havalimanı’nın kapatıldığı bildirilir. Kaptan Pilot Özdemir, geri dönmek için manevra yapmak üzereyken ikinci bir haberle havalimanının açıldığı bildirilir. Uçak sonuçta Tahran’a iner. Uçağın kapısı açılır açılmaz, çoluk çocuk 215 Japon uçağa doluşur.

THY uçağı Tahran’a indikten 15 dakika sonra tekrar havalanır. Saddam’ın açıkladığı saldırı saatine sadece 3 saat kalmıştır. Yolcular gergin bir şekilde akıbetlerinin ne olacağını merak ededursunlar, havalandıktan 9 buçuk dakika sonra pilot Ali Özdemir’in yaptığı “Welcome to Turkey” (Türkiye’ye hoş geldiniz) anonsu, uçakta bir alkış tufanı koparır. Japonlar için kâbus dolu dakikalar son bulmuştur.

Japonlar bu tarihî günü asla unutmadılar. Ülkelerine döndükten sonra Turgut Özal’a bir teşekkür mektubu ile duygularını iletmişlerdi. Hattâ onları getiren THY uçağının 11 mürettebatı, olayın üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen hâlâ Japonlardan büyük saygı görüyorlar. Japonya Başbakanı Juniçiro Koizumi, Türkiye’ye geldiğinde 215 vatandaşını ölümden kurtaran pilot Ali Özdemir’i bizzat ziyaretine giderek teşekkür etmiştir.

Bu olay sonrasında Japon Isuzu firması Türkiye’de bir otobüs fabrikası kurar. Ayrıca 90’lı yıllardan itibaren Japonlar, kara gün dostu olan Türkiye’yi tanımak için kafileler hâlinde ülkemize turistik geziler düzenlerler.

Olaydan 14 yıl sonra, 1999’da Gölcük Depremi olunca, uçakta bulunan Tokyo Bankası yetkilisi Satoru Nori, depremzedelere yardım için 5 milyon yen toplayıp gönderir. Yine bu deprem nedeniyle İtochu firmasından Morinaga da tüm firma çalışanlarına, depremzedelere destek verme çağrısında bulunur.

Japon Hükûmeti 2006 yılında, THY “İzmir” uçağı ekibine Tokyo’da Japon İmparatorluk Nişanı verir.

Nissan fabrikasındaki 215 Japon personelden sorumlu başmühendis Junichi Numata, bu olaydan 24 yıl sonra, 2009 yılında minnet borcunu ödemek amacıyla Japonya’daki Ertuğrul Fırkateyni kazı çalışmaları projesine önemli oranda maddî destekte bulunur.

2010’daki Van Depremi sonrası depremzedelere 10 milyon dolar bağış iletilir.

Yine uçuş ekibinden kaptan pilot Orhan Suyolcu, 2013 yılında 87 yaşında vefat ettiğinde, Japonya’nın İstanbul Başkonsolosu Keiji Fukuda da cenazeye katılır ve Suyolcu’nun eşine Japonya Devlet Nişanı verir.

Japonlar, büyük minnettarlık duydukları kabin ve kokpit ekibini 2018 yılında Japonya İmparatoru’nun doğum günü vesîlesiyle düzenlenen resepsiyona da davet etmişlerdir.

Bu olaydan tam 34 yıl sonra, gazeteci Erdal Güven’in “Tahran’dan Kaçış” romanından uyarlanarak Fatih Özcan ve Şeyda Delibaşı tarafından senaryolaştırılan “Yuvaya Dönüş” isimli bir film çekilir. Filmi Hakan Kurşun yönetir.

Başrollerinde Furkan Palalı, Burhan Öcal, Ayten Uncuoğlu ve Megumi Masaki’nin rol aldığı film, 2019 yılının Temmuz’unda Türkiye’de, Ekim ayında ise Japonya’da vizyona girdi.

Libya tahliyesi

Bir tahliye hikâyesi de 2011 yılında Libya’da yaşanmıştı.

Kaddafi’nin son dönemleriydi ve ülke karışmıştı. Türkiye oradaki vatandaşlarını kurtarmak amacıyla hemen girişimleri başlatmış ve ilk etapta üç uçak göndererek vatandaşlarımızın tahliyesini gerçekleştirmişti.

Ayrıca deniz yolu ile de tahliyeler sağlanmıştı.

Trablus’tan bin 422, Bingazi’den 429, İskenderiye üzerinden 248 kişi uçakla, Bingazi Limanı’ndan da 3 bin kişi alınarak üç gün içinde tahliye edilmişlerdi.

Birçok ülke, vatandaşlarına sadece “Libya’yı terk edin” çağrısında bulunurken, Türkiye o zaman üç gün içinde tam 5 bin 500 vatandaşını tahliye ederek bir rekora imza atmış ve günlerce dünya kamuoyunda konuşulmuştu. Hattâ New York Times, Libya’da yabancıların tahliyesi konusunda “en başarılı” çalışmaları Türkiye’nin yaptığını belirtirken, bazı ülkelerin yardım için Türkiye’ye başvurduğuna da dikkat çekmişti.