Kobane-Taksim-New York üçgeni

PKK’lı terörist yakalandığında üzerindeki mor kapüşonda adı geçen şehirle anılan The New York Times gazetesinin PKK’dan bahsetmeden terörizm yerine turizm vurgusu yapması ne kadar ilginç ise, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Amerika’nın taziyelerini kabul etmiyoruz!” çıkışı da bir o kadar ilginçti.

TÜRKİYE, yakın tarihinde sıklıkla karşılaştığı terör eylemlerinden birine ve sonuncusuna 13 Kasım 2022 tarihinde, günlük sirkülasyonu 22 milyonu bulan İstanbul’un en işlek lokasyonundaki Taksim’de şahitlik etti. Bilanço oldukça ağırdı: 6 ölü, beşi ağır 80’i aşkın yaralı...

Ülkemizde “terör” ve “eylem” denilince ilk akla gelen örgüt, hiç şüphesiz PKK’dır. Onun cani yüzüne aşina olanlar, son eylemde kanlı ayak izini aradılar ve 10 saatlik titiz bir çalışmanın sonucunda olayı gerçekleştiren saldırganı, saklandığı inde bulma başarısı gösterdiler.

Eylemin hemen akabinde konulan yayın yasağı ve sosyal medya bant daraltması uygulaması eleştirilse de meyvesini vermişti. Haber ajansları eylemi gerçekleştirdikten sonra olay yerinden kaçan kadın teröriste ait ilk kareleri paylaştığında, üzerindeki mor renkli kapüşonda yer alan iri puntolu “New York” yazısı ilk etapta dikkat çekmese de bu haftaki yazıma kaynak teşkil etmesi açısından kâfi gelmişti.

Fail, 11 yıl önceki iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli mülteciler ile aynı uyruğa sahipti. Yapılan ilk sorgusunda PKK/PYD/YPG terör örgütü tarafından özel istihbarat elemanı olarak yetiştirildiğini, eylem yapmak için Afrin-İdlib üzerinden kaçak yollarla Türkiye’ye giriş yaptığını itiraf etmişti.

Bu durumda ister istemez sınır zafiyetimiz sorgulanmaya başlandı. Sadece o değil, en işlek caddelerden birine, İstiklâl’e ev sahipliği yapan Taksim’de meydana gelmesinin de bir amacı ve anlamı olmalıydı.

2023 Seçimlerine 7 aylık bir süre kala seçimin meşruiyetini ve güvenliğini tehlikeye atmak, Türk ekonomisinin bel kemiği hükmündeki turizm sektörünü baltalamak, döviz akışını yavaşlatmak, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali ile başlayan savaşta arabuluculuk rolüyle bölgenin en önemli parametresi olan Türkiye’nin elini ayağını Kuzey’den çektirmek suretiyle kendi derdine düşmesini sağlamak, PKK’ya yönelik operasyonların hızını kesmek, 2023’ü hedefleyen Erdoğan liderliğindeki iktidar partisinin 20 yıllık politika ve projelerini zayıflatmak ve ihtimâl dâhilinde bir mağlûbiyet acısı tattırmak suretiyle rakiplerine bir “turuncu devrim” zaferi yaşatmak isteği mümkündü. Olasılıkları arttırmak ve peş peşe sıralamak zor değilken, zorunlu bir ara vererek yeni bir paragraf açmak istiyorum.

Terörizm, doğumundan günümüze kadar finansörleri vasıtasıyla ayakta durdu. Bu bugün için böyle; yarın için de değişen bir şey olmayacak.

Kanlı saldırıda her zaman olduğu gibi masum ve savunmasız insanlar hayatını kaybetti. Patlama sırasında devrilmiş ve minik sahibini kaybetmiş puseti görünce, çocukluğumda izlediğim “Boş Beşik” filmini hatırladım ve ağladım. Ağlayan sadece ben değildim. Başta yakınları olmak üzere tüm hassas yüreklerdi.

Suriyeli bir kadına yaptırılan eylem, “Mülteci istemiyorum” diyenlerin sesini ve tepkisini arttıracaktır. “İyilikten maraz doğar” sözü gerçek olsa da Suriye politikamızla terörle mücadele politikamızın birbirinden farklı olduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekiyor.

İstanbul İstiklâl Caddesi’nde terör örgütü PKK’nın üstlendiği bombalı saldırıyı, altında komando kamuflajı, başında başörtüsü bulunan kadın terörist tarafından, üstelik anayasa değişikliğine hazırlanan bir ülkede gerçekleştirilmesi son derece manidar.

Kanlı eylemi gerçekleştiren ile onu adlî kontrole götüren de kadındı. Biri dünyanın en çirkin kalbine ve yüzüne sahip, bir o kadar da “korkak” terörist; diğeri kalbi merhametle dolu, güzel ve bir o kadar “cesur” bir Türk polisi.

PKK’lı terörist yakalandığında üzerindeki mor kapüşonda adı geçen şehirle anılan The New York Times gazetesinin PKK’dan bahsetmeden terörizm yerine turizm vurgusu yapması ne kadar ilginç ise, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Amerika’nın taziyelerini kabul etmiyoruz!” çıkışı da bir o kadar ilginçti. Amerika bu çıkışı, muhtemelen acılı bir ülkenin tepkisi olarak normal gördü ve hemen akabinde, “Türkiye bizim için önemli bir müttefiktir ve her zaman yanında olmaya devam edeceğiz” açıklamasını yapmak zorunda kaldı.

Asıl ilginç olan ise, teröristin geldiği yer olan Ayne’l-Arab’ın (Kobane) Amerika’nın kontrolünden Rus ordusunun kontrolüne geçmiş olmasıydı.

Türk Polisi, istihbarat faaliyetlerinde olay öncesi ve sonrasındaki teknik ve sıcak takipte eskiye oranla çok daha güçlü durumda. Öyle ki, bu konuda ders ve sertifika verir hâle geldi. Bu başarı, acı deneyimler sonucunda gelse de gurur verici.

Teşkilat, başarısını suç gerçekleşmeden evvel, suçu önleyince ya da cürmün işlenmesini müteakip sıcağı sıcağına ulaşınca kendisini “başarılı" addeder. Yeri gelmişken, bahsi geçen yiğitlerin hakkını yine onlara vererek bir kez daha kutluyoruz.

Suçluyu yakalamak kadar, arkasındaki gölgenin hangi kaynağın yansıması olduğunu çözmek, eylemle verilmek istenen mesajları da doğru okumak önemli. Maharet bir sonraki acıya hazırlıklı olmak değil, gelebilecek acıların yaşanmaması adına lâzım gelen önlemlerin Türk Polis Teşkilatınca alınması ve Hükümet’in de desteğiyle mümkündür.

Üçgenin çevrelediği sınırların dışına çıkarak, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.