153 yıl, dile kolay!
Zor
şartlar altında bir avuç iyi insan tarafından toprağa atılan iyilik tohumu
yeşerdi, büyüdü, dallandı, budaklandı ve o dalları dünyanın dört bir yanında
garip gurebayı, masum ve mazlumu sardı sarmaladı. Yaralara merhem, gözyaşlarına
mendil, sızlayan yüreklere derman, kuruyan dimağlara bir damla su, boğazlarda
tatlı bir lokma oldu. Cana can, kana kan kattı…
Bu
hizmetleri yaparken, ırk, din veya dil ayrımı yapmaması, yapılan hizmetlerin
yüceliğini göstermesi bakımından sanırım yeterli bir göstergedir.
Türk
Kızılay’ının hizmetleri o kadar büyük ki 153 yıla, kalem ve kâğıdın kifayetsiz
kalacağı nice onurlu hizmet ve faaliyetler sığmıştır. Yaptığı hizmetlerin
hangisini anlatayım, nereden başlayıp nasıl bitireyim? Çünkü bitip tükenmeden
devam eden hizmetleri anlatmaya kalem ve kâğıdın kifayet etmeyeceği
kanaatindeyim.
Ömrünün uzun olması elbette Türk Kızılay’ının kurumsal kimliği açısından çok önemlidir. Ancak ömrün niceliği değil niteliği, kemiyet değil keyfiyeti daha önemlidir. Türk Kızılay’ı nitelikle dolu 153 yılı gururla, şerefle, hayır hizmetleri ile geride bırakmıştır. Milletimizin desteği ile nice 153 yılları geride bırakacağına olan inancımız tamdır!
Milletimizin
az çok demeden, zorlanmadan, yürekten isteyerek yaptığı yardımlar, Türk
Kızılay’ının kurumsal yapısı ile bütünleşerek âdeta bir çığa dönüşmüş,
insanların önündeki engelleri yıkıp geçmiştir. “İnsanların hayırlısı, insanlara
faydalı olandır” düsturu ile hareket eden, 153 yıldır büyüyerek gelişen Türk
Kızılay’ının bu başarılı geçmişinin temelinde samimiyet vardır, dostluk vardır,
birlik vardır, emek vardır, güven vardır, verme hazzını yaşayan
bağışçılarımızın ve gönüllülerimizin samimî ve içten destekleri, dokunduğumuz
yüreklerin yine samimî duâları vardır…
Merdivenleri soluklanarak çıkan, “Nereye gidiyorsun?” diye sorulduğunda “Kızılay’a bağış yapmaya gidiyorum” diye cevap veren 90 yaşındaki İbrahim amcanın, her ay başında emekli maaşından Kızılay’a yapacağı yardımı ayıran Hasan amcanın, içliğinin derinliklerinden cüzdanını çıkararak “Makbuzumu kes!” diyen Fatma teyzenin kalbindeki ve yüzündeki huzuru; “Verecek bir şeyim yok ama iyilik kervanında emeğimle yer almak istiyorum” diyerek kapı kapı dolaşan İsmail abinin, ülkesinin meselelerine duyarlı, sorumluluk bilinci ve yüreğindeki merhametle gönüllere dokunan genç kardeşimin bir anne şefkati ve hassasiyeti ile insanlara yaklaşan hanım kardeşimin gayret, samimiyet ve heyecanını görünce bu iyilik kervanının yorulmadan sonsuza kadar yürüyeceğine olan inancımız güç kazanıyor.
Az
çok demeden destek olan bağışçılarımızın emanetleri Türk Kızılay’ının emin
ellerinde yerine ulaştırılmaktadır. Alan el ile veren el arasındaki bu görevi
bir terazi hassasiyeti ile yerine getirmektedir Kızılay, içiniz rahat olsun!
Bu
kutlu hareketin bir neferi olmaktan onur duyuyorum. Bu iyilik kervanının her
bir neferi de kendisiyle onur ve gurur duysun, sizlere minnettarız. Biriniz bin
olsun, destekleriniz eksilmesin.
Ömrün
uzun, hizmetlerin daim olsun; nice 153 yıllara Türk Kızılay’ı!