Kıyametin arifesi: “Kün”

Bir yandan tasavvur edilen dehşetli kıyametin dehşet noktası için haber verir nitelikte olan bu gelişmeler, diğer yandan da aslında son medeniyet adına ipuçları taşımakta.

KIYAMET söz konusu olduğunda hemen her tasavvur, dehşetli bir ortam tasarımını beraberinde getirmiştir.

Etimolojik olarak “kıyama” sözcüğünden türetilen kıyamet

“birlikte ayağa kalkma, kalkışma” anlamlarına gelmekte. Dehşet hâlinin kıyametin kopacağı veya kıyama kalkılacağı zamanın tam olarak hangi evresinde daha şiddetli olduğuna tam bir kanaat getirilmemişse de bizim mevzuumuz, kıyametin arifesi... Daha ziyâde, kâinatın son anlarında insanoğlunun ulaşabildiği son uygarlık noktası ya da son medeniyet...

İnsanlığın tarih boyunca medeniyet hususunda her ne kadar Tufan öncesi ulaştığı noktanın günümüzden çok daha ileri seviyede olduğu düşünülse de, Tufan sonrası medeniyetlerde ayrı bir ehemmiyet arz etmektedir.

Sırasıyla Mısır, Babil, Roma, Endülüs ve Osmanlı’da konaklayan medeniyet, bu topraklarda insanlığa çok şey katmanın yanında, üzerinden geçip gittiği o noktaları da âdeta tarihten silip süpürmüştür. Nitekim günümüzde Avrupa’nın omuzlarında ağırlığını hissettirmeye devam eden medeniyetin, mizacı gereği artık Avrupa’ya da yük olmaya başladığını ve dolayısıyla Avrupa’yı da yok etme sürecine kattığını gözlemlemek için sanırım kâhin olmaya gerek yoktur.

Uğradığı her topluma farklı değerler katan medeniyet, kendi yorumumuzla öncekilere kıyasla Batı’ya daha cömert davranmıştı. Bu noktada buharlı makinenin icadı ve akabindeki teknolojik gelişmeler bu durumun bir göstergesi olmuştur.

Her teknolojik gelişme insan hayatına hız kazandırmakta, kazanılan hızla daha fazla yol kat edilmekteydi. Nitekim insanoğlunun gelişme bağlamında son 250 yılda son 2 bin 500 yıldan, son 25 yılda da son 250 yıldan daha fazla yol aldığını gözlemlemek mümkün. Elbette kazanılan hız karşısında yitirilen yetinme yetisi gibi elde edilen her yeni değer için, başka bir değeri yitirmek söz konusudur.

Fakat biz bu satırlarda mevzubahis gelişmeleri şikâyet mâkâmından yorumlamanın değil, malûm sona doğru gidilirken bir gereklilik penceresinden anlama ve anlamlandırmanın peşindeyiz.

Misâlen, bahis konusu gelişmelerin sonuçlarından biri olarak, bireysellik durumu her ne kadar kendi dairesinde geniş bir şekilde değerlendirilmesi, içinde bulunduğumuz çağın gerekliliği bakımından edebiyat dünyası tarafından da güzellemesi yapılan yalnızlığı tüm insanlığın huzuruna sunmakta.

Sessizlik, sakinlik, kendi başınalık gibi hâlleri muhtevasında paket hâlinde barındıran yalnızlık, aslında yine edebiyatta ve daha ziyâde gündelik yaşamda sözün mânâsında yaşanan kayıpları, dolayısıyla iletişimde meydana gelen anlaşmazlıklarla mâneviyatın kaybolma durumunun da yansımaları olarak değerlendirilebilmekte.

Fakat aynı bireysellik, diğer gelişmelere bağlı olarak gereklilik arz etmekte… Öyle ki, bireysellikle birlikte ön plâna çıkan farkındalık, özgün bir fikir sunumu veya ilk olma özelliği taşıyan bir tasarım meydana getirme gibi özellikler, hayatta var olmanın kaynağı hâline gelmiş durumda.

Aynı hâl içinde insanların benzer olaylara dahi farklı tepkiler göstermesinin gerekliliği de ancak diğer gelişmelerin gözlemlenmesiyle mümkün olmakta. Örneğin kuantum fiziğine binaen atom altı parçacıkların her gözleme farklı tepkime ile karşılık vermeleri gibi... Bu noktada klâsik fizik, klâsik tıp ve sair dönemin insanına ve dolayısıyla dönemin kültürüne kavramlar dâhilinde paralellik gösterdiğini hatırlamak gerekir.

Bu hatırlamayla birlikte görülecektir ki, kuantum fiziğinin keşfi ile insan ve dolayısıyla kültürler ve de kavramlar dâhilinde bu duruma paralel olarak ona uygun bir şekilde yani gereklilik hâli ile hareket etmektedir.

Teknolojik bağlamda ulaşılan hız, aynı paralellikte insan hayatına yansırken, aslında insan üzerine geliştirilen kavramlarda ehemmiyet arz etmekte… Özellikle psikolojinin tıp bilimine dâhil edilmesiyle geliştirilen kavramlar incelendiğinde, gidişat daha net anlaşılacaktır.

Yani insanın kavramlar bağlamında “akıl hastalığı” yerine “psikolojik bozukluk”, “kalp rahatsızlığı” yerine “kalp teklemesi” gibi organiklikten mekanikliğe evirildiği terimlerin kullanımından bahsediyoruz. Bu çerçeveden bakınca yapay zekâ, yapay insan veya robot gibi gelişmeler yerine doğal insan üzerine geliştirilen kavramlar ve bu kavramlar sayesinde organizmadan mekanizmaya evirilen insana ehemmiyet göstermek bizce daha mantıklı olacaktır.

“Ehemmiyet” sözcüğünü kullanarak -bir taraftan sözcüğün anlamı gereği- gelecekle alâkalı bir tehlikeden de dem vurmak istemekteyiz. “Tehlike” ile kasıt ise, üst paragraflarda değindiğimiz dehşetli kıyametin dehşet noktası… Aynı daire ile alâkalı olarak bahsini ettiğimiz tüm hususlar gözlemlendiğinde, sanırım malûm dehşet için, dem vurulan her gelişmenin gerekliliği de anlaşılacaktır.

Her ne kadar durum insan ve kâinat açısından vahim bir noktaya doğru gidiyor gibi görünse de -veya öyle olsa da- üst satırlarda belirttiğimiz gibi bunun gereklilik olduğu açıktır. Şöyle ki, bir yandan tasavvur edilen dehşetli kıyametin dehşet noktası için haber verir nitelikte olan bu gelişmeler, diğer yandan da aslında son medeniyet adına ipuçları taşımakta.

Özellikle son zamanlarda ulaşılan teknolojik seviyeler ve buna endeksli olarak insanın kavramlar bağlamında âdeta organizmadan mekanizmaya geçişi belli bir noktadan sonra ya da son medeniyete ulaşıldığında “bir şeyin anda olabilmesi”, “bir yerden başka bir yere anlık olarak geçiş yapılabilmesi” gibi durumlar, ahiret hayatının proto hâli gibi tahmin edilebilir niteliktedir.

Nitekim ahiret hayatında istenen her şeyin ânında oluvermesi durumu düşünüldüğünde, yeryüzü yaşamında da gerek günümüzdeki, gerekse ileri zamanların teknolojisi ile elde edilecek gelişmelerin bir sonraki evresi gibi algılanabilir. Yani aslında, konu hakkında neredeyse her yorumcunun katıldığı gibi, “İnsanoğlu kendi sonunu hazırlamakta olsa da bir yandan da ahiret hayatının ilk evresine hazırlık yapmakta” dense yalan olmaz.

Teknolojik gelişmelerin tahminimizce insanı götüreceği son nokta, “Ol” dediği anda olacağı bir safhada kıyamet arifesinin zaman dilimi olacaktır. Binaenaleyh, aynı gelişmeler “Ol” hükmünün ardından ancak kıyametin kopması ile son bulacaktır.

Son söz olarak… İnsanlığın geleceği son uygarlık noktası veya son medeniyete bir isim aranacak olursa, tavsiyemiz “Kün Medeniyeti” olarak adlandırılabilir.