SOKAKTA, sosyal medyada, gizli ve açık ortamlarda her türlü
yöntemi Türkiye’nin istikrarını baltalamak, siyâsî iktidarı zora sokmak ve
toplumsal kesimleri kışkırtmak için kullanan sözde muhalif ama esasta marjinal
terörize tüm grupların işbirliği içinde oldukları görülmektedir.
Klâsik terör faaliyetlerini güvenlik güçlerimizin
etkin mücadelesi sayesinde dağda ve kırsalda sürdüremeyen ve şehirlerimizi
canlı bombalarla kana bulayamayan bu örgütler, kuzu postuna bürünmüş çakal gibi
şehirlere yoğunlaşmıştırlar.
Maalesef bazı siyâsî partiler, açık ya da gizli
şekilde terör iltisaklıları ve militanlarını kendi içlerine alıp belirli
görevlere getirerek Türkiye düşmanlığı için meşru görünümlü faaliyet yapmaya ve
toplumsallaşmalarına yardım fırsatı vermektedirler.
Tüm bu yasadışı gruplar, bazı sözde siyâsilerin
teşviki, talimatı ve himâyesi ile görünürde sivil eylem, gösteri hakkı ve protesto
gibi bahanelerle her fırsatta kamu düzenini bozucu, güvenlik güçlerini
zorlayıcı, yalan ve abartılı medya desteği ile toplumsal kesimleri provoke
etmeye zorlamaktadırlar.
FETÖ çatışı altına giren PKK, PYD, DHKP-C, MLKP, DEAŞ
ve tüm diğer terör örgütlerinin yurtdışı desteği ile içerideki tüm eleman ve
araçlarını sözde “Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı” adı altında Türkiye
düşmanlığının emrine vermişlerdir.
Şu bilinmelidir ki, artık yabancıların, özellikle “muhalif
gruplar” diyerek meşru göstermek istedikleri tüm terörist ve marjinal grupların
motivasyonu çok yüksektir. Neden mi?
Bu durum üst düzey hamle yeteneğinden değil, yok
oluşun eşiğinde oluşlarındandır. Zira inandırıcılıkları kalmadı ve “Bugün
başaramazsak bir daha asla olmaz!” düşüncesinde birleştiler.
PKK’nın kendisine ait olmayan 150 eylemi bu anlamda örgüt
içi propaganda malzemesi yaptığı dahi tespit edildi.
Türkiye’ye diz çöktürmek için “Ya şimdi, ya hiçbir
zaman!” diyecek kadar sahiplerinin emrindeler.
***
Görünürde Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığında
buluşanların asıl düşmanıysa Türkiye’dir!
Bu terörist ve marjinal muhalif grupların motivasyon
kaynakları, bazı toplumsal kesimlerin duygularına hitap etmektedir.
Millî siyâsete karşı yenilmişliğin altyapısında; kin
ve nefrete dönüşmesi, kendilerini üstün görme ayrıcalığını sürdürememe durumu,
yerli siyâsete karşı sürekli kaybetmek, Batı hayranlığı ile kendi milletini sevememek,
terörizme destek verecek kadar Devletini sevememek, Anadolu kültürü ve inancına
besledikleri düşmanlık, köleliğini benimsedikleri efendilerine karşı eziklik ve
mahcubiyet ve de tarihini reddeden bir anlayışla edilgen ve teslimiyetçi
duyguya olan bağımlılık mevcûttur.
Diğer yandan, yerli ve millî hassasiyete sahip
kitlemizde ise motivasyon eksikliği vardır.
“Nasılsa Cumhurbaşkanımız var, nasılsa onunla hep
kazanıyoruz” rehaveti, uzun süre iktidarda kalmanın getirdiği bazı dezavantajlar,
kırgınlık ve küskünlükler ve kişisel beklentilerin yeterince karşılanamaması
ile tüm ortak değerlere olan bağlılığa rağmen tüm beklenti ve bütün yükün Sayın
Cumhurbaşkanımızın omzunda birikmesi, vatansever kitlenin motive olmasını
zorlaştırıyor.
Oysa Sayın Cumhurbaşkanımızın yükünü her birimiz
paylaşmayı bilmeli, siyâsette ve bürokraside görev alan herkesin “Büyük Türkiye”
idealine inanmanın yanı sıra Türkiye düşmanlarının tüm oyunlarını izleme ve
engelleme için uyanık olmalıyız!
“İllâ birlik, illâ vatan, illâ bayrak!” diyerek
dikkatimizi toplamalıyız.
***
Haklı ya da haksız kızanlar, darılanlar, öfkelenenler! İkinci ve farklı bir
tür 15 Temmuz hazırlığının farkında olunuz!
Hedefleri doğrudan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, Sayın Devlet Bahçeli ve vatanımızın bölünmez bütünlüğünü parçalamak ve
Devletimizin çatısını çökermektir.
Amaç, dünyada tek şeytanî diktatörlük!
Herkes, ama herkes, ayrılıkları ve
dargınlıkları kenara koymalı. Her yerde, ama her yerde birlik, beraberlik
içinde uyanık ve dikkatli olunuz!
Çöken bir devlette ayrılıkların, kırgınlıkların,
kızgınlıklarında hiçbir anlamı olmayacak; hattâ pişmanlık, yok hükmünde
olacaktır!