Kim deli, kim akıllı?

Aslında formül baştan yanlış. Toplumun geneli fıtrat üzere yaşamıyorsa artık o genelin genel kabulleri deli ve akıllı sıfatlarına işaret etmeye yetkin değildir. Öyleyse kim akıllı?

AKLIN yetkin kullanımı, dilden dökülen seri cümleler, fiziksel hareket kabiliyetinin düzenli ritmi ve asgarî ihtiyaçların ihtiyaç duymaksızın karşılanabilir oluşu, delilik kavramının zıddıyla kabul görür.

Tıpta, psikolojide ve sosyolojide kendine has tanımlamaları da var elbette. İnsan üzerine düşünen ve insanın ferdî ve toplum içindeki tutumlarını kıstas alarak bir yargıya varan bütün bilimler, kendi mahiyetine göre insanın akıllı ve deli olma potansiyeli üzerine benzer ama öznel fikirler ortaya koyar. Din de hakeza aklın varlığına delildir ve bir yandan da dinî gerekliliklerin yerine getirilebilmesinde ihtiyaç duyulan bir kavramdır.

Delilik, daha ziyade toplum içindeki davranışların genel kabullere göre aykırı ya da uyumlu olup olmamasıyla değerlendiriliyor. En basit örneklerle yola çıkarsak, toplum içinde sebepsiz yere çığlık atan bir insan, akabinde bundan en ufak bir utanç duymazsa, vasatın paydaşı olan diğer insanlar tarafından akıl sağlığının yerinde olmadığı tespitine maruz kalırlar.

Bu ve benzeri aykırı davranışlar akıl sağlığıyla ilişkilendirilir. “Norm” denilen ve herkesçe sindirilmiş insan davranış modelleri, deliliği herkesçe saptanabilir bir basitlikte gözler önüne serer. Buraya kadar karşı çıkılacak, muhalif olunacak bir düşünce süreci yok. Fakat “norm” dediğimiz kabullerin çağlara göre değişen ve anlamı altüst olan bir bozulmaya uğradığını da yadsıyamayız. Öyleyse bugün kimin deli, kimin akıllı olduğu hususunda çok da yetkin sayılmayız.

Bir varlığı sıfatlarla işaret edebilmek için evvelâ var olmak gerekir. Çünkü ancak mevcut olanın bir başka varlığı tespit edebilmesi mümkündür. Malûmun ilâmı bazen konuya girişte büyük bir destek sağlıyor, pek tabiî varlığa işaret eden parmağın var olması zaruretini yeniden ispata gerek yok. Fakat bu bilinen doğruluk üzerinden es geçilenlere işaret edebilmek çok daha pürüzsüz bir yol meydana getirecek, bu yüzden son derece kıymetli. Çünkü bu tespitin hemen ardına iliştireceğim tespit, çok daha yoğun kıvamlı bir anlama kavuşacak. Varlığa sıfat atfedenin var olması gerekliliği, deliye işaret eden parmağın sahibinde de aklın varlığını mecburî kılmaz mı?

Öyleyse içimizdeki delileri tespit yollarına giderken evvelâ akıllıları bulmamız gerekiyor. Onları bulmalı ki işaret ettikleri delilerin kimler olduğu üzerinden deli kim, akıllı kim sorularına cevap bulabilelim.

Kişinin kendine soracak olursak herkes akıllı zaten…

Uzun uzun ve derinlemesine üzerinde durmadan en özet hâliyle kabul etmeli ki delilik, normalin dışına taşan insan davranışıdır. Genele göre normal olmayan birden fazla davranış biçimi sergileyenler geneli meydana getirenlerce deli kabul edilir. Fakat geneli oluşturan bireylerin ve onların yaşam biçimlerindeki normların dejenerasyonu, delilerin ve akıllıların saptanması önünde devasa bir engel teşkil ediyor. Tam da şimdiki gibi!

“Şimdi”den kastım, bu bozulmuş, küflenmiş, değerleri kırpılmış ve içi koflaşmış çağdaş insan formunun kıymet gördüğü son devir…  

Bu öyle bir devir ki, ukalalığın, kibrin, enaniyetin ve bencilliğin özgüven olarak yeniden formatlandığı; ahlâk dışılığın, kuralsız ve sınırsız talepkâr yaşam şekillerinin özgürlük olarak bezendiği; saygısızlığın, hadsizliğin, aile ve toplum değerlerine riayetsizliğin bireysellik kisvesine büründürüldüğü; cimriliğin, hep bana’cılığın, mal toplayıcılığın ve yığmacılığın tasarruf kapsamında kabul gördüğü; dinsizliğin, millî duygulardan yoksunluğun, aile ve akraba köklerini yok sayışın modern insan kimliğiyle övüldüğü; mahremi korumanın bağnazlık, bütün ayıpları bir ödül nişanı gibi üzerinde taşımanın öz değer, sadakatsizliğin, cinsel sapkınlığın ve doyumsuzluğun kişisel tercih zannedildiği; aykırılığın, bütün geleneklere taş atmanın, geçmişi yok sayıp sıfırdan bir düzen inşa etmenin ve milli-dinî tarihi değersizleştirmenin sorgulayıcılık kavramıyla alkışlandığı; anne-baba sözünü hiçe saymanın, görenekler dairesi dışında ferdî bir yaşam alanı peydah etmenin, komşuya-akrabaya-dosta vefasızlığın “Benim hayatım” safsatasında absorbe edildiği; küfrün, hakaretin, değerlere yapılan saygısız ve fütursuz saldırıların düşünce özgürlüğü yaldızıyla süslendiği akıl ve vicdan dışı bir zaman parçası.

Hülâsa, bütün değerlerin ve insanî, İslâmî ve fıtrî duygu ve hareketlerin alaşağı edilip; yerine kişinin azgın duygularna hitap eden ve onları güzelleyen sahte ama bir o kadar da kulağa hoş gelecek kelime ve kavramlara dönüştürüldüğü bir garip devirdeyiz.

İşte deliye işaret edecek parmakların sahibi olan sözde “akıllılar”ın belirlediği yeni normlardan bazıları böyle!

Bu liste çok daha uzatılabilir ve eminim, herkesin bu absürt listeye ekleyecek çok sözü vardır. Şimdi ne kadar ailevî, millî ve dinî değerleri el üstünde tutuyorsanız o kadar çok parmak tarafından “deli” olarak işaret ediliyorsunuz. Ama biri çıkıp da eşcinselliği, evlilik dışı ilişkileri, azgınlığı, sapkınlığı, dinsizliği, inançsızlığı, gelenek ve adetlere aykırılığı, milli bağları yok sayan dünya insanı modelini, anne-babasını hiçe sayan bireyselliği, ferdî ve toplumsal sorumluluk kabul etmeyen benci gençlik tipolojisini ve daha bir dolu bozuk düzen normlarını el üstünde tutuyorsa ona akıllı, çağdaş, modern gibi sıfatları lâyık görüyor, alkışlıyorlar.

Aslında formül baştan yanlış. Toplumun geneli fıtrat üzere yaşamıyorsa artık o genelin genel kabulleri deli ve akıllı sıfatlarına işaret etmeye yetkin değildir. Öyleyse kim akıllı? Çok basit! Yaradan’ın kurduğu bu kusursuz sistemde O’nun var ettiği normlara ve Kur’ânî ahlâka en yakın kim varsa, her çağın akıllı insan modeli odur. Ve ne kadar diretilse, üzerine kuramlar ve ispat yolları geliştirilse, sayıca çoğalsalar ve her semtte, her şehirde propagandasını yapsalar; ahlakın, dinî ve milli değerlerin dışındaki tüm uydurma yaşam formları deliliktir. Bunu böyle kabul edenlerin çoğunluğu oluşturmasına da gerek yok.

Şimdi herkesin bir olup da ahlâk dairesi içinde yaşayan birine deli etiketi yapıştırması onu deli yapmayacak, sadece çağın delisinin akıllısından fazla olduğunu ve artık delilerin akıllıları “deli” sıfatıyla işaret ettiği gerçeğini yüzümüze vurmuş olacak.