KIRK beş yıl evvel
bugünlerde, sağ yumruklarımızı kaldırıp, “Zincirler kırılacak, Ayasofya
açılacak!” diye mitingler yapar, sloganlar atar, duvar yazılarıyla İstanbul’u
süslerdik…
Bu
topraklara sâdık her vatanseverin beklentisiydi Ayasofya’nın yeniden ibadethâne
olarak varlığını devam ettirmesi…
Ancak
Ayasofya’da enerjimizi kilitlediler. Tıpkı Kudüs’te kilitledikleri gibi…
Biliyorsunuz
ki, batıya doğru ve evrensel güç merkezi olma amacına muti yürüyüşümüzün en
kritik aşaması, İstanbul’un Fethi ve Fatih Sultan Mehmed Han’ın Akşemseddin
Hazretleri ile birlikte Ayasofya’yı İslâm mabedi hâline dönüştürmesidir.
Bu
mabedi 1930’ların başında tekrar tutsak ettirerek enerjimizi kilitlediler.
10
Temmuz 2020 günü bu enerji çözülmüştür!
Bu
milletin yükseliş gücü ve yükseliş enerjisi inanılmaz bir geniş alan bulmaya
başlayacaktır bundan böyle, emin olunuz!
Tarihî
yürüyüşümüz, Ayasofya’nın İslâm mabedi olmasıyla batıya doğru kolaylaşmıştı, 10
Temmuz 2020 itibariyle, daha önce kilitlenen enerjimiz de akışı için artık yol
bulacaktır.
Bizans’ın
sözcülüğüne soyunmuş odaklar, hem kendi halklarına, hem Müslümanlara, hem de
dünyanın çeşitli noktalarında kıydığı hukuk manzaralarına bakmalıdırlar.
Türkiye’nin
içişlerine karışılmamalıdır…
Keza
Türkiye bu kararla, içişlerine karışma yönünde gösterilecek tüm etkileri nasıl
bir şiddetli tepkiyle bertaraf edeceğinin sinyalini de göstermiştir.
Türkiye
özgün ve özgür bir ülkedir, kararını vermiştir!
***
Evet,
10 Temmuz 2020… Sayın Cumhurbaşkanımız, imzaladığı kararla, “Artık Ayasofya özgürdür!” demiştir.
İşte
“Lider” farkı!
İnanç,
azim ve kararlılık… Sayın Cumhurbaşkanımız, devlet ile milletin derin
ittifakının yükselen Türkiye eşiğindeki en kritik kararını bu ilkelerle
vermiştir.
Başta
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, milletimize, Danıştay 10’uncu
Dairesi’nin hukukçularına teşekkür ediyorum.
Türkiye’nin
önü bundan böyle son derece açıktır…