Kılıçdaroğlu’nu dinliyorum gözlerim kapalı

Çok ama çok umutlandım. CHP liderinden, “Kabahat vatandaşın ayağına gitmeyen siyasetçide” cümlesini de duydum ya, ne gam! Demek, CHP hakikaten değişecek… Son on yılda en çok değişen parti olduklarını iddia ederek yapsa da bu özeleştirileri, biz henüz değişim adına tek adım görmedik.

ŞEHRİN sokaklarından geçerken ve yollar değişirken, mütemadiyen radyodan gelen sesin de değiştiğini fark ettim.

Radyo-TV ortak yayınında Aksaray’daki Muhtarlar Buluşması’nda konuşan CHP liderinin sözleri nasıl da farklıydı!

Şaşılacak denli insanî cümleleri duyunca gözlerimi kapatıp bir süre dikkatle dinledim. Direksiyonda mesai arkadaşım var, dostlar endişelenmesin(!)…

Farklılıkların zenginlik olduğunu söylüyordu Sayın Kılıçdaroğlu: “Demokrasilerde herkes kendi düşüncesini ifade eder, kimse düşüncesinden dolayı suçlanamaz. İnsanların düşüncelerinden dolayı insanları suçlamamamız lâzım. Farklı fikirler yoksa o toplum gelişemez. Biri aykırı bir şey söyleyebilir, ona karşı da çıkabiliriz ama aykırı bir şey söyledi diye onu vuramayız. Onu eleştirebiliriz ama demokratik temeller üzerinden eleştirebiliriz.”

Gözlerim kapanınca rüya âlemine mi geçmiştim hemen(!)? Endişeyle açılsa da gözlerim, konuşma aynı minvâlde devam ediyordu: “Demokrasi, aynı zamanda insanların düşüncelerini özgürce ifade ettiği bir rejimin adıdır. Demokrasi, aynı zamanda milletin iradesiyle gelenlerin idareyi elinde tuttuğu bir rejimdir.”

Bu metni hazırlayıp verenler kimse, tebrik ederim. Ben de aynı cümleleri inançla, kıvançla yazar, dillendirilmesinden mutlu olurdum.

Lâkin basın danışmanlarının atladığı şu ki, bizzat dillendiren şahsın partisinde bir gelenektir “farklı bir ses çıkaranı konuştuğuna pişman etmek”!

Daha ileri gidecek olanların yine bizzat Kılıçdaroğlu eliyle ihraç edildiğini, en azından bununla tehdit edildiğini, parti disiplinini ihlâl etmekle suçlandığını çok gördük.

“Bizim de eksiğimiz, yanlışlarımız oldu” şeklinde büyük bir özgüven ile özeleştiri yapabildiklerini söyleyen CHP Genel Başkanı, “fikir-zikir” diyerek gülümsememe de sebep oldu:

“Kadının başörtüsü sorununu, Türkiye’nin ‘1’ numaralı sorunu hâline getirdik.”

“Yanlış yaptık” derken bile, aslında CHP’nin, bizim gibilerin o çok çektiği zihniyetini ele veriyordu “başörtüsü sorunu” ifadesiyle…

Evet, olmayan bir sorun, koca bir yara hâline getirildi bu ülkede. Milyonların yan yana, kol kola yaşadığı görmezden gelinerek, sözde lâiklik ve modernite adına yıllarımız, enerjimiz ve birliğimiz alındı.

En sempatik ve ılımlı hâliyle konuşurken Kemal Kılıçdaroğlu, Nur Serter’in o sürekli gülümseyen yüzü ve ince sesi ile başörtülü kızlarımızı ikna etmek, hayatlarını kurtarmak (!) için, onlara yapılanı anlatmak için aylarca ne çok dil döktüğünü hatırladım. Ne alâka ise?!

***

Konuşmada beni en çok etkileyen cümlelerden biri de, üretmemiz gerektiğini vurguladığı kısımdı. Öyle ya, ekonomik bağımsızlık olmadan, bağımsız kararlar alamıyordunuz işte. Hepimizin altına imza atacağı bir tespit daha!

İstihdam, en büyük sorunlarımızdan biri idi ve istihdamı arttırmak gerekliydi. “Atatürkçülük budur” diyordu…

Yıllardır kaç kıtaya, onlarca ülkeye yaptığı üst düzey ziyaretlerde mutlaka iş adamları gruplarını da yanına alarak en üst düzeyde ilk görüşmelerinin başlatılmasını sağlayan, bizzat devlet liderleri ile ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi ve ürün alışverişinde imkânların büyütülmesini isteyen Cumhurbaşkanı ne yapıyordu?

Bunca yıldır merkez sağ partisi AK Parti’nin daha solcu bir yaklaşım gösterdiğini, CHP’den daha solcu olduğunu dillendiren onca insana demediğinizi bırakmamıştınız. Diktatörlükle suçladığınız adam, sizin kadar susturmadı partisinden yükselen muhalif sesleri!

Çok ama çok umutlandım. CHP liderinden, “Kabahat vatandaşın ayağına gitmeyen siyasetçide” cümlesini de duydum ya, ne gam!

Demek, CHP hakikaten değişecek…

Son on yılda en çok değişen parti olduklarını iddia ederek yapsa da bu özeleştirileri, biz henüz değişim adına tek adım görmedik.

Ama bolca, vitrindeki isimlerin değiştiğini fakat esasın hep aynı kaldığını da gördük. En azından, “Hayâl etmek bu işin ilk adımı” deyip ümit edelim, değil mi ya?

Demek ki artık CHP, “bidon kafalı, dağdaki çoban, göbekli, cahil” diye yaftaladığı halkına artık farklı bakacak. “Ankara’ya çağırmadık, ayağınıza geldik” derken, muhtarlarla iç içe olan Cumhurbaşkanı’nın Külliye davetlerine atıf yapma ihtimâline rağmen, bunca içten cümleye yakışmayacağını düşünerek kutluyorum.

E hayırlısı olsun! Değişen CHP, hayırlı olsun…