ANA muhalefet partisi
lideri, ülkesini yönetmeye tâlib değil. Onun tek derdi, CHP gibi bir çiftliğin
kâhyası olabilmek. Bir küçük hedef de, Erdoğan’sız bir Türkiye...
Erdoğan’dan
sonra kim gelirmiş, sonucu iyi mi, kötü mü olurmuş, çok da umurunda değil yani!
O partisinin başında kaldığı sürece, CHP’nin de başka bir hedefi olmayacak gibi
görünüyor. Cumhurbaşkanı’na ne kadar sesini yükseltirse o kadar alkış alıyor
belki, ama alkışlayanların sayısı bir türlü artmıyor…
Kılıçdaroğlu,
CHP geleneği ile çok ilgisiz bir çizgide yürüyor. Bunu ilk olarak 2014
Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde göstermişti. Gerçi Baykal’la başlayan ve Kılıçdaroğlu
ile devam eden bir “çarşaflı üye” riyakârlığı vardı partide ama 2014’te
Erdoğan’ın karşısına Ekmeleddin İhsanoğlu ile çıkmak, birçok CHP’li için büyük
bir yıkım olmuştu.
Zira
İhsanoğlu, milliyetçi-muhafazakâr altyapısı olan, hem de MHP’nin dayattığı bir
adaydı. 1980 öncesinin düşman kardeşleri Erdoğan’dan kurtulma plânları yaparken
ortak hareket etmiş, baskın olan ve adayını kabul ettiren ise küçük ortak MHP
olmuştu. Bahçeli, “Ya bizden bir adayda
birleşiriz ya da ayrı ayrı yürürüz!” resti çektiğinde, Kılıçdaroğlu ve onun
CHP’sinin bugünkü aday vizyonsuzluğunun da temelini atmıştı.
AK
Parti’den ayrılan Millî Görüşçülere kapılarını açan, onlara vekillik veren CHP,
bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yani 2018’de kendi içinden bir aday
çıkarmış olsa da kurduğu seçim koalisyonundaki çeşitlilik Çarşamba pazarında
bile yoktu. CHP Genel Başkanı yine Türkiye’yi yönetmeye aday olamamış ve
seçmenin önüne, “Bu arkadaş Türkiye’yi
yönetmek konusunda benden daha iyidir” der gibi CHP’li vekil Muharrem
İnce’yi çıkarmıştı son anda.
Muharrem
İnce’nin bu seçimdeki başarısını kimse inkâr edemez. CHP’nin standart oyundan
4-5 puan fazlasını aldı. Kaybedince de Erdoğan’ı “Adam” gibi tarif etti. Bu
arada Kılıçdaroğlu da iki seçim arka arkaya Erdoğan’ın karşısına çık(a)mayarak,
ona karşı kaybettiği seçimlerin sayısını da düşük tutmuş oldu aslında.
Tamam,
aday CHP’liydi belki ama aday adayı Abdullah Gül, aylarca konsensüs bekledi.
Yani pazar esnafı eğer Gül üzerinde mutabık kalabilseydi, ikinci bir İhsanoğlu
vakası yaşanabilirdi 2018’de. Akşener’in, “Ben
ilk turda kendim aday olurum, seçim ikinci tura kalırsa düşünürüz” özgüveni
olmasa, CHP kendi içinden bir aday gösteremeyebilirdi. Demirtaş bile Gül’e
“Evet” demişken, oyunu bozan, milletvekili seçimlerinde ittifak ettikleri Akşener
oldu. Belki de “Her evden HDP’ye bir oy” oyununun içinde olmaktan hayâ etmişti.
Ancak
İyi Parti’nin bu duyarlılığı yerel seçimlere kadarmış. Baktı ki Erdoğan öyle
yarım yamalak ortaklıklarla yıkılmıyor, CHP’nin her türlü ayak oyununa uymaya
karar verdi.
Yerel
seçimlerde en önemli şehirler, İstanbul ve Ankara’ydı hâliyle. İstanbul’daki
aday için geçmişi konusunda çok yorum yapmaya gerek yok. Sonuçta bir önceki
dönem CHP’den ilçe belediye başkanlığı yapmış olduğu için, onu CHP’li aday
olarak görebiliriz. Ama onu seçmekteki asıl gâye de liberal ve muhafazakâr
seçmene göz kırpmaktı. Asıl oyun, Ankara’da oynandı!
Melih
Gökçek kozunu kaybeden AK Parti’nin karşısına 2014 seçimlerinde de aday olan
Mansur Yavaş’la çıktı CHP. Aslında MHP’li olan, ancak ittifak gereği CHP’den
aday gösterilen Yavaş, katıldığı üçüncü büyükşehir seçimini, aslına uymayan bir
parti çatısı altında kazandı. CHP, İyi Parti tabanını da mutlu eden bu
tercihiyle, siyâsî görüşüne uymayan bir adayla yarış kazanmış oldu.
2014
ve 2018’deki ikişer seçime iki farklı ittifakla giren CHP, bu dört seçimde
başaramadığını son yerel seçimde kısmen başarmış oldu. Ancak 2019’daki bu son
seçimin ardından başlayan “CHP’nin 2023
adayı kim olacak?” sorusu, siyâseti yormaya başladı.
Yorulan
sorunun karşılığı kim olacak?
İstanbul
ve Ankara adayları, CHP’den, hattâ ittifakın beklenen toplam oyundan fazlasını
alarak ön plâna çıkmışlardı. Medyatik tarzı ve kendini pazarlama yöntemleri ile
en güçlü aday, E. İmamoğlu oldu kuşkusuz. Ne var ki, gerek İstanbul’u
yönetmekteki başarısızlıkları, gerekse başta Yunanistan olmak üzere dış dünya
ile olan ve açıklanması güç olan ilişkilerinin İyi Parti tabanında verdiği
rahatsızlık, onun şansını her geçen gün aşağılara çekiyor. Şimdi herkes,
Büyükşehir Meclisindeki AK Parti ile baş edemeyen birinin nasıl ülke
yönetebileceği kuşkusunu taşıyor.
Bunun
üzerine, çok fazla su yüzüne çıkmamış olsa da içten içe büyüyen
Kılıçdaroğlu-İmamoğlu kavgası, ibreyi bir anda Yavaş’a çevirmişti.
Mansur
Yavaş, seçimlerden önce mafyavâri senet ilişkileri ile gündeme gelmişti. Bu
konuda kendini aklayabildiğini söylemek pek de mümkün değil. Seçimden sonra ise
Sinan Aygün’le arasındaki 25 milyon fırtınası koptu. Bence, kesinlikle bir
irtikâp suçu olan bu konu da tarafların kulağı çekilmişçesine sumen altı edildi
bir anda.
Bu
usûlsüzlüklerin bir şekilde unutturulmaya çalışılmasının en büyük sebeplerinden
biri, Yavaş’ın da CHP’nin 2023 adaylarından biri olarak görülmesi olabilir.
İktidar kanadı da bu ihtimâle karşı şimdilik susup, muhtemel adaylık döneminde
elinde koz bulunması plânı içinde olabilir tabiî...
Ve
tabiî ki Abdullah Gül…
Erdoğan’ın
“Abdullah Gül kardeşi”, Erdoğan’a sırtını döndüğü günden beri muhalefet
tarafından can simidi olarak görüldü. Eşinin başörtüsünden dolayı Cumhurbaşkanlığına
aday gösterildiği dönemde Çankaya’ya yakıştırılmayan Gül, nedense Külliye’ye
çok yakıştırılır oldu. 2018’de Akşener’i ikna edemeyen CHP için Gül ümidi hâlâ
devam ediyormuş gibi görünüyor. Bakmayın siz Özgür Özel’in “Abdullah Gül’ün, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değil”
dediğine. Taşlar yerine oturursa ve hattâ DEVA ile Gelecek azıcık daha güçlenip
Millet İttifakı’na yamanırsa, her şey mümkün olabilir. Kılıçdaroğlu yeter ki
Erdoğan karşısında tek aday çıkması şansını Gül’e bağlasın!
2023
için Muharrem İnce’nin aday olma ihtimâli ise biraz fantastik bir sürece bağlı.
Belki İnce, “1000 Günde Memleket Hareketi” ile arkasına büyük kalabalıkları
toplayarak yürüyecek ve Kılıçdaroğlu bölünmek yerine “İnce’lmek” iyidir diyerek
“Gel bakalım Muharrem” formatına geri dönecek…
Belki
de bu hareket güçlenirse, CHP’de kaçınılmaz bir değişime sebep olarak
Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu altından alabilir Muharrem İnce. Bu durumda “CHP Genel Başkanı, CHP’nin doğal
cumhurbaşkanı adayıdır” iddiasına uygun şekilde İnce’nin kendisini görürüz
2023 yarışında… O zaman yanında kimler olur, kimlerle kol kola girer, bilinmez
tabiî. Ama en azından Türkiye’yi yönetmeye aday bir ana muhalefet lideri tanır
yeni nesil.
Bazılarının söylentilerini çok sevdiği ancak hiçbir siyâsî partinin şu dönemde istemediği erken seçim olmazsa, önümüzde daha üç yıla yakın zaman var bu senaryoların gerçeği ile karşılaşmak için. Ancak artık şunu çok iyi biliyoruz ki, Kılıçdaroğlu var olduğu sürece, “Hangi CHP’li aday olacak?” değil. “CHP kimi aday gösterecek?” sorusu sorulacak.