
SAKARYA Meydan Muharebesi’nin nerede yapıldığını karıştıran Kemal Bey, bu yanılgısını Sakarya’ya gittiğinde açık etmişti. Önünde mikrofon varken konuştuğu sırada…
Konuşmasında bunu dile getirmeseydi yanlış bildiğini öğrenemeyecektik. (İnsan dilinin altında gizlidir.)
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.
Doğrusunu söylemek gerekir ki başka yanlış bilen varsa, onunla beraber bilgisini düzeltsin.
Sakarya Meydan Muharebesi, Ankara’da yapılmıştır! Tam Kızılay Meydanı’nda! Hemen yanı başında caddesi bile var! İnanmayan gitsin baksın!
Eskişehir, İzmir, Sinop, İstanbul’da da var Sakarya Caddesi. İstanbul’da birkaç yerde birden üstelik! Esenler, Ataşehir, Beylikdüzü...
O zaman, Sakarya Muharebesi oralarda da yapılmıştır! Kemal Bey mantığı bunu gerektirir.
*
Anafartalar da Ulus’tadır!
İnanmayan Viki’ye sorsun. Şehirdeki ilk modern dükkânlar, kafeler ve eğlence merkezleri, Ulus Meydanı ile Samanpazarı arasında uzanan bu caddede açılmıştır. Ayrıca, ilk çok katlı ve betonarme yapılar da Anafartalar Caddesi ve çevresindeki sokaklarda inşâ edilmiştir.
Efendim, Anafartalar Cephesi’nin Gelibolu’da yer aldığına dair kesin bilgiler var elimizde.
Bak işte o zaman iş değişir.
Kesin bilgiyse, doğrusu Gelibolu’dur bu durumda.
Yay gitsin.
İyi ama Kemal Bey sormaz mı şimdi: “Öyleyse, Ankara’daki Anafartalar ne oluyor?”
*
Her konuşması ayrı bir güzellik olduğu için çok seviyoruz kendilerini.
Biz sevmesek ne yazar? Doğuştan sevimli. Konuştukça sevimliliği artıyor.
Birkaç sözünü hatırlayalım, basında nasıl yer almıştı.
“Kılıçdaroğlu esnafa seslendi: ‘AK Parti’ye oy verirseniz iki elim yakanızda olacak!’”
“AK Parti’ye oy veriyorsan günah işliyorsun.”
“İktidarı destekleyen öğretmene ben öğretmen demem.”
“Mardin’de en çok oyu alan parti, AK Parti. Konya ve Şanlıurfa’da da aynı şekilde. Bütün çiftçilere sesleniyorum. İlk seçimde siz hâlâ gidip AK Parti’ye oy verirseniz, benim iki elim sizin yakanızda olacak. Akıl alır gibi değil.”
“İktidara oy veren memura ben memur demem.”
“AK Parti’ye oy veren kitle sorgulama yapmıyor.”
“Köylüler TRT ve A Haber izliyor, o yüzden gidip AK Parti’ye oy veriyorlar.”
(İlahi Kemal Bey! Hep aynı telden çalmakla nereye varılabilir?)
Son çıkışı da yine aynı minvaldeydi.
Yine, AK Parti’ye oy veren kitleye çattı. Vatandaşa verdi veriştirdi.
Alıp alıştırmaya alışkın olmadığını bir kere daha belli etti.
Bedri Rahmi’den iki mısra onun için gelsin:
“Aferin oğlum Ahmet
Bu yolda devam et.”
***
Kediler ve isimleri
Sarı kediye “Sarman” derler.
Kara kediye ne derler?
O mantıkla “Karman” denmesi beklenir ama demezler, “kara kedi” derler.
İyi anlaşan iki kişinin arasına soğukluk girerse, biri diğerine gücenirse, öbürü sorar: “Aramızdan kara kedi mi geçti?”
Nereden kaynaklanıyorsa, kara kedi bizde hayra yorulmaz. Uğursuzluk sayılır -ki temeli yoktur-. Bâtıl inancın önde gideni.
Kara kedi uğursuzluğunun ne olduğunu, nereden kaynaklandığını bir bilene sorarsak, alacağımız cevap şudur:
“Kara kedilerin uğursuzluk getirdiği yolundaki bâtıl inancın kökenleri Avrupalıların karanlık korkusuna dayanır. Efsaneye göre Kelt mitolojisindeki Kedi Sith, yeni ölenlerin ruhunu çalardı. Orta Çağ’da şeytandan ödü kopan Hıristiyanlar, ölüler diyarına yakın olduklarını düşündükleri için kara kedileri öldürürlerdi.”
Güzelim kedilerin suçu ne?
Avrupa kökenli bu sakat inanışın bizde de epey zaman önce kabullenilmesi ve yıllar içinde yaygınlaşması düşündürücüdür.
Bizim için herhangi bir canlı ya da herhangi bir şey uğursuz olamaz. Kara kedi de sarı kedi gibi güzeldir, sevimlidir.
Üstelik Avrupa’nın ve dünyanın her yerinde kara kediye kötü bakılmaz. Olumlu bulanlar da var.
İskoçlar için kara kedi şans demektir. Gören sevinir. Japonlar içinse kara kedi aşka işaret eder. Eski gemiciler de severmiş kara kediyi.
*
Kara kediye özel bir isim arama zahmetine girmemiş bizim eskiler. Girseydiler belki Sarman’a benzeterek “Karman” diyebilirlerdi. Niye öyle diye kafa yormak gereksiz belki.
Yine de “karman” diye bir şey var. Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakarsak, açıklamasını görürüz.
Bakalım o zaman, elimizi tutan mı var?
“Karman: Sayılabilir sayıda yalıncadan oluşan, bunlardan dilemsel ikisinin kesişimi ya boş ya da bunlardan her birinin birer ayrıtına eşit olan ve hiçbir yalıncanın köşesi söz konusu küme içindeki yalıncalardan sonlu sayıdasından daha çoğunca kapsanmayan küme.”
Okuyabilen “Oh” desin.
Ne anladık? İşin erbabı için basit olabilir ama biz faniler için karman çorman bir şey olmuş. Anlayana aşk olsun!