Kelimelerin gölgesinde hayat/larımız

Kelimelerle doğar, kelimelerle büyürüz; kelimelerle böleriz vakti beşe, kelimelerle dinlenir, kelimelerle dine gireriz, kelimelerle can verir, şehit olur, kelimelerle ölür, kelimelerle hesap veririz...

“SİZE dünyayı yok edecek ölümcül bir virüsten daha tehlikeli şey nedir?” diye sorsalar, cevabınız ne olurdu? Ya da, “Etrafınızdakilerle ilişkilerinizi daha iyi seviyelere taşıyacak ve size güven temin edecek ve hattâ bütün dünyaya barışı getirebilecek şey ne olabilir?” diye sorsalar, aklınıza ilk gelen ne olurdu?

Bu iki farklı sorunun cevabı aynı ve bize muhteşem bir kaynağı işaret edecek: “Kelimeler”…

Evet, kelimeler! Hakikatin, emanetin, sevginin ve nefretin, varlığın ve yokluğun, her şeyin içine gizlendiği harflerden mülhem, efsunlu şifreler… Dünyaya gözlerimizi açtığımızda, hayatın şifreleriyle o ilk tanıştığımız anda kulağımıza fısıldanan ve büyüdükçe o ulvî seslenişin kabına sığmaya çalıştığımız kelimeler... Günlük hayatımızda fütursuzca saçıp savurduğumuz, hoyratça israf ettiğimiz, ticâretten sanata, siyâsetten stratejiye, savaştan barışa her şeyiyle başaktör rolündeki kelimeler...

Her bir kelime, aslında sihirli birer değnektir; nereye dokunursanız, orayı değiştirme kabiliyeti mânâsında saklı olan… Kelimeler elinizden tutarsa eğer, yürüyeceğiniz yolda size göz olur, onlarla görürsünüz; ses olur, his olur, onlarla yürür, onlarla koşarsınız... Kar olunca elif elif diye yağar, toprak olur ve sırlar saklarsınız; ışık olur, karanlığın en ince kıvrımlarına sızarsınız; Yûnus olur, gönüllere dokunursunuz...

Başarılarımızı ve gayretlerimizi anlamlandırdığımız, öfkelerimizi haykırdığımız, elem ve hüzünlerimizi akıttığımız ve sevinçlerimizi taçlandırdığımız, yine kelimelerin ritminden mülhemdir...

Hayatımızı, bizi, dünyayı ve daha birçok şeyi şekillendiren kelimeler, bir gün elimizden alınıverse neler olur acaba?

Bence bu duruma en çok şairler ve yazarlar üzülür. Konuşmayı susmaktan ehven sayanlar yerinir. Tüm servetleri, sermayeleri ellerinden çıkıverince, bir zenginin iflâsından daha kederli bir müflis ahvalle ye’se düşerler. Hayat anlamsızlaşır. Eskiden mahalle başlarına, sokak taşlarına, kaldırımlara, kapı önü merdiven basamaklarına oturmuş, şimdinin modern kafelerinde birbirini bulmuş dedikoduda maharetli hanımlar da çok üzülürler elbet… Saat başı emir vermeye alışık patronlar, uzun uzun mesajlaşan arkadaşlar, programcılar, satıcılar, öğretmenler, hastalar...

Kelimeler en basit mânâlarıyla bile hayatımızın ana damarları gibidirler. Evvelden beridir anadilinden aktarılagelen paha biçilmez bir mîras olup hiç kafa yormadan, filozofça sözcükler sarf etmeden, en saf, en doğal hâlleriyle bile ekmek gibi, su gibi, alıp verdiğimiz nefes gibidir her biri. Sayın ki, ana gibidir, baba gibidir, onlardan yadigâr birer servettir…

İnsan olmanın gereğidir konuşmak. Suskunluklarımızın dahi anlama muhtaçlığı, tarife hüküm giymesi, kelimelerin maharetindendir. Düşünceyi saflaştıran, tariflerle berraklaştıran, hattâ seviye atlatıp zirvelere eriştiren unsurlardır kelimeler.

Bütün fiillerimizin, tasarruflarımızın ve dahi bunları izafe ettiğimiz maddeler ve mekânların kâğıt üzerinde kalem ile sembolleştirilmiş hâlidir kelimeler.

Kâinatın resmettiği her şey kelimelerle ad alır, anlam kazanır. İşte burada, bu sayfada ben dahi düşüncelerimle kelimelerden mülhem bir varlık sergileyenim. Çünkü kelimeler, parmak izlerimizin farklılığınca ifade kazanan ve kâğıt üzerinde resmedilen bir mânâ denizine su taşır. Adımızla bir kelimeyiz özetle her birimiz…

Ya daha sonra?

Daha sonra da mermerden bir taş üzerinde bir kelime olacağız. Aslolan, taş üzerinde bir kelime iken, hiçbir şey yapamayacağımızın farkına varıp, bu idrakle gayret etmek olmalı ki bu, yine kelimelerle kat edeceğimiz yolun yolculuğudur. Çünkü kelimelerle doğar, kelimelerle büyürüz; kelimelerle böleriz vakti beşe, kelimelerle dinlenir, kelimelerle dine gireriz, kelimelerle can verir, şehit olur, kelimelerle ölür, kelimelerle hesap veririz...

Nefes alıp verişimizde bile iki heceli bir kelime gizlidir; hiç çaktırmadan defalarca tekrar ederiz de kendimiz bile fark etmeyiz.

Filhakika, kelimelerin gölgesindedir hayat/larımız…