Kaybedilen değerler

Toplumda saygın olmanın yolu, nerede olursa olsun, konuşma ve davranışlara dikkat etmek olmalıdır. Kaba, sert ve lüzumsuz davranışlarla bir yere varılamaz, işler yolunda gitmez. Zaman gerektirecek bir iş, güzel bir davranışla daha kısa zamanda hâllolabilir.

GÖRGÜ kuralları, uymakla mükellef olunan saygı ve incelikleri kapsar. Davranışlarla ilgili bu kurallar, kimlerin nerede ve nasıl davranılması gerektiğini belirler.

Hayatımızın her alanında görgü kuralları ve nezâket olmalı, hoşgörümüzü göstermeliyiz. İlişkilerimizde, davranışlarımızda, iş yerimizde, ziyarette, alışverişte, yolculukta ve tüm konuşmalarımızda ölçülü ve nezaketli olmalıyız.

Kendine saygı duyusunun gelişmesi, görgü kurallarını güçlendirir. Terbiyeli, nâzik ve incelikli olmak gibi duygular, hoşgörülü, anlayışlı ve kibar bir insanı ortaya çıkarır. İnsanlar arasında değerler eğitimi olarak görülen sevgi, saygı, hoşgörü, nezâket, adâlet, yardımseverlik ve dürüstlük son yıllarda maalesef hızla yok olmaktadır. Değersizlik böylece hızla artmaktadır. Bundan dolayı başta aileye, okula ve topluma önemli görevler düşmektedir.

Hepimiz biliriz ki, sevgi olmadan hoşgörü, hoşgörü olmadan da sevginin sürekliliği sağlanamaz. Kişiler birbirleri arasında sevgi, saygı, nezâket, anlayış, hoşgörü ve sabır gibi duygularla davranmalıdırlar. Nâzik olmak, ince, zarif ve ölçülü olmaktır. Hayatınızın her alanında nâzik içeriğe sahip kelimeler, daima muhatap olduğumuz tarafta iyi bir izlenim bırakırlar. Bu incelikli davranışlar fertleri daha iyi, güzel ve anlayışlı hâle getirir. Bunların aksi şekilde konuşmak, gerginlik çıkarmak, sert ve kırıcı davranmak, biri konuşurken sözünü kesmek veya dinlememek gibi durumlarsa anlayışsız yapar.

Kaba davranışlar kişiler hakkında iyi bir izlenim vermez ve karşısındaki insanların davranışlarını da olumsuz hâle getirir. Bazen gereksiz ve yersiz konuşmalar da birtakım soruna sebep olabilir.

Hoşgörü ve nezâketle ilgili olarak karşılaştığım küçük bir olayı paylaşayım…

Hayli zaman önceydi, bir gün sebze pazarında yürürken, bir müşterinin, tezgâhtaki bir demet maydanozu alarak sebze satıcısına şöyle seslendiğinin duydum: “Bunun fiyatı ne kadar?” Sebzeci cevap verdi: “Bir lira…”

Alıcı, “Ne bu böyle?” şeklinde sert bir ifadede bulundu. Bu sert konuşma karşısında sebze satıcısı da kaba bir tavırla, “Alnına zorla silah dayayan mı var?” dedi. Bu söz üzerine alıcı ile satıcının arasına orada bulunanlardan birkaç kişi girmese, kavga çıkacaktı. Hâlbuki alıcı, sebzeye dokunmadan fiyatını sormalı ve fiyatı uygun görmediği takdirde yoluna devam etmeliydi.

Uygunsuz veya yalan yanlış davranışlarla arkadaşlar, kardeşler, anne ve baba karşısında ve de toplumda iletişim kopukluğu meydana gelir, ilişkiler zarar görür. Toplumda saygın olmanın yolu, nerede olursa olsun, konuşma ve davranışlara dikkat etmek olmalıdır. Kaba, sert ve lüzumsuz davranışlarla bir yere varılamaz, işler yolunda gitmez. Zaman gerektirecek bir iş, güzel bir davranışla daha kısa zamanda hâllolabilir. Bu bakımdan, nerede olunursa olunsun, nâzik ve hoşgörülü olmalıyız. Buna sadece işlerimizde değil, hayatımızın her alanında uymalıyız.

Dikkat edilirse, huzur ve hoşgörü ortamında yetişenler, ailelerine bağlıdırlar. O kimse, kendisine ve ailesine güven duyar. Dengeli ve kararlı olur. Toplum içinde de iyi tanınır. Nezâket kurallarına uymanın ona sağlayacağı artıları bilir, gönülden bir istekle bunlara uyar. Böyle yetişmekle ailesinin düşünce ve değerlerine önem verir. Kendisinin de görüşlerine ve duygularına önem verileceğini bilir. Ailesinin her zaman yanında olduğunu düşünür. Aileden bir şey gizlemeden, tüm olanları açık ve net aktarır.

Konuşurken uyulması gereken görgü kurallarının bilinmesi de gerekmektedir. Konuşurken bu kurallar unutulmaktadır. Hâlbuki en çok da konuşurken görgü ve nezâket kurallarına uymak gerekir. Bir kimseye hitap ederken, ifadeler gayet nâzik ve sayılı biçimde olmalıdır. Yerine göre iltifat etmeli, sert deyimler kullanmaktan kaçınılmalıdır. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” şeklindeki atasözümüzü de unutmamalıyız.

Hoşgörünün kıymeti

Hoşgörülü insan hatâları affeder, kin tutmaz. İçinde kötülük barındırmaz. Hoşgörülü demek, “içinde insan sevgisi taşımak” demektir. Hiçbir zaman hoşgörüyü elden bırakmamalıyız. Hoşgörüyle, çözülemeyecek sorunların bile çözümü sağlanabilir.

Bizlere ilk model, ailemizdir. Anlamaya başladığımızda anne ve babamızı örnek alırız. Sonra da kardeşleri, yakınımızda bulunanlar, komşumuz, akrabalarımız ve arkadaşlarımızı... Aileden sonra en çok etkilendiğimiz kişilerden bir grup da öğretmenlerimizdir.

Özellikle okul çağlarında, öğrencilik yıllarında öfke ve saldırganlık gibi davranışlar sergileyen çocukların bu davranış bozukluklarına ailede rastlandığı belirtilmektedir. Yani aile model olduğundan, aile içindeki her türlü olumsuzluk, çocuklara yansır. Güzel huy ve iyi davranışlar da çocuklar üzerinde etkili olur. Bu nedenlerden dolayı davranışlarımıza, nasıl ve ne şekilde hareket edeceğimize, nasıl konuşacağımıza dikkat etmeliyiz.

Bizler sağlıklı olmalıyız. Özellikle de zihin sağlığımız yerinde olmalı. Zihin sağlığı bozulan aile üyeleri, birbirlerine yoğun öfke ve kırgınlık duyarlar. Aile arasındaki tartışmalar, çatışmalar ve küskünlük bu yüzden uzar. Ancak böyle durumlarda sağlıklı düşünmeli, empati yapmalı, kendimizi karşımızdakinin yerine koymalıyız. Anlayışlı olmalı, kaba konuşmalardan kesinlikle kaçınmalıyız.

Davranış bozuklukları, aile içinde sevgi ve ilgi göstermeyi, hoşgörülü davranmayı olumsuz etkiler. Aile içinde iletişim bozukluğu nefreti körükler. Şefkat ve merhametle yaklaşmayı engeller. Güvensizlik ortaya çıkar. Aile içinde şiddet, istismar ve benzeri durumlar yaşanmaya başar. Aile ortamında çalışma, başarma, üretme ve ihtiyaçların karşılanması gibi durumlarsa mutluluk ortamını hazırlar. Aile ortamında değer vermek, sevgi görmek, saygı duymak ve hoşgörüyle yaklaşmak, güven ve mutluluğu arttırır.

Hayatı boyunca para, güç veya makamda mutluluk arayan pek çok kişi, mutlu olamamıştır. Bunlar gereklidir, fakat ölçünün kaçırılmaması gerekir. Bu gibi arayışlar neticesinde çıkan hâdsizlikler, insanın yetişme ortamına göre mutlu ettiği gibi, onu mutsuz da edebilir. İnsan hayatı tanımalı, insanlara iyi davranmalı, mesafeli olmalı, nasıl ve ne şekilde hareket edeceğini bilmeli ki yanlışlara düşmemeli ve yaptıklarından pişman olmamalıdır.

Hayatlarının en güzel yıllarını para kazanarak geçiren çok sayıda insan, hayatın sonraki zamanlarında mutlu olamıyor. Hayat için para kazanmalı ancak insan, kendinin ve ailesinin iyi yetişmesine dikkat etmelidir. Sonra yetiştirdiği evlât kendisine bakmadığında sızlansa da eline bir şey geçmez.

İyi bir hayat kuramayan, ileriki yaşlarda kendini huzur evlerinde buluyor. İyi terbiye ile yetişen, kendisine daima iyi davranılan, değer verilen, sevgi ve saygıyı anlayan, hoşgörü ve nezâket sahibi biri ise ailesine, arkadaşlarına, çevresine ve topluma da sorumlu olduğu bilinciyle yaklaşır, vefalıdır. Sadece kendini değil, başkalarını da düşünür.

Yapıcı, hoşgörülü, saygılı, duyarlı, yardımsever ve sevgi dolu olmalıyız. Birlik ve beraberlik içinde olduğumuz, hoşgörü ve nezâket kurallarına uyduğumuz takdirde hayatımız daha güzel olacaktır. Bir arada yaşarken hoşgörülü davranmak, hayatımızı kolaylaştırır, güzelleştirir ve eğlenceli yapar. Hoşgörü ve nezâketin olduğu yerde insanlar arasında kardeşlik duyguları gelişir.

Son yıllarda toplum olarak hayatımızın gittikçe çekilmez hâle gelmesinde nezâket kurallarının ve hoşgörü ortamının kalmayışı, ailede, çarşı pazarda, işyerinde uygunsuz, kaba ve gereksiz davranışların etkisi vardır. Aile içinde ve okulda nezâket kuralları üzerinde dikkatle durulmalı, hayat güzelleştirilmeye çalışılmalıdır. Unutmayalım ki, yetişme tarzıyla birlikte yapılan büyük hatâların telâfisi her zaman olmaz.