Kaybedecek zaman yok!

Şimdi yeniden Hanif Türk aklının kurduğu tüm Hanif cümleler üzerinden önce kendi topraklarımızda ve ardından tüm gönül coğrafyamızda bir kez daha zıtları çatıştırmaktan ve çatışmadan kurtaracak, aralarında adâlet ile yeni hayat uyumunu sağlayacağız. Dijitali anlamlandıran ve yapay zekâyı Hanif akıl ile tertemiz insanlığın emrinde yönetecek olan üçüncü binyıl medeniyetinin inşâ sürecindeyiz!

KALP aklı, ruhun bilgeliğinde farklılıkları bir görür, bir kabul eder. Böylece siyasal ve sosyal diyalektiğini bu temele dayanarak hazırlar. Çünkü mesele, yeryüzünde barışı tesis etmektir.

Barışın ilk adımı, yaşanan toprakta atılır.

Bizim de barış hususunda öncelikli mükellefiyetimiz kendi topraklarımızdır.

İstilâcı Roma İmparatorluğu’nda alınan Anadolu’da kaç milletin, kaç kültürün, kaç dilin ve kaç dinin yaşamış olduğunu beraber düşünelim… Ne olmuştu da o cümle farklılık Roma’dan sonra “bir” hâle gelmişti?

Çünkü Hanif Türkler, zıtların birliği ilkesine inanmışlardı. Bu ilke temelinde yükselttikleri binada Tevhid ve adâlet ile yönetme mimarisini kullandılar. Medeniyet binası bu mimari üzerine inşâ edildi.

Bu mimari için Hanif Araplar, Hanif Kürtler, Hanif Boşnaklar, Hanif Makedonlar ve Hanif Türkler ile kıyâmete dek birlikte olunacak Hanif bir harç karıldı.

Bu harçla çatışma, yerini uyuma ve huzura, iş birliğine, gönül birliğine, fikir birliğine, medeniyet birliğine bıraktı. Bu düzenle birlikte insanlığın önüne, âleme nizam veren Hanif Türk ekolü çıktı.

Küreselci ABD’nin senaristlerinden Graham Fuller yeniden kalemi eline almış diyor ki, “Türkiye’nin etkisi, neo-Osmanlıcılıktan daha fazlası!”

Fuller’in yaptığı bu tanımlama, fizikî bir tanımlama değildir. Meselenin esâsını, Türklerin Hanif kimlikleri üzerinden değerlendirerek hakikatin gücünü aktarıyor inceden inceye…

Her canlı gibi medeniyetimiz de zamanı doğru okuyamamaktan kaynaklanan bir nihâyetle aklî ve fizikî mağlûbiyete gark olmuştur. Ancak bu mağlûbiyetin netleşmesine değin yeryüzünde barış hükümran idi. Hanifliğin kendi kabuğuna çekildiği gün ateşin yeryüzüne egemen olması ve böylece arzda fesadın, bölücülüğün, talanın, zulmün peydahlanması ile hakkın yok sayıldığı bir tek kutuplu dünya inşâ edildi.

Bu düzen ile insanlık, yüz yıllık acıların ve de zorlukların içinde buldu kendisini. Ancak bu devre de bitti. Ne zaman mı?

Hanif Türkler ile birlikte tüm Hanifler, 15 Temmuz 2016 gecesi ayağa kalkmışlardı ya, işte o gün!

Yüz yıllık ara son buldu ve insanlık yeniden varoluş aklı ve ruhuna kavuşarak geri döndü.

Şimdi yeniden Hanif Türk aklının kurduğu tüm Hanif cümleler üzerinden önce kendi topraklarımızda ve ardından tüm gönül coğrafyamızda bir kez daha zıtları çatıştırmaktan ve çatışmadan kurtaracak, aralarında adâlet ile yeni hayat uyumunu sağlayacağız.

Dijitali anlamlandıran ve yapay zekâyı Hanif akıl ile tertemiz insanlığın emrinde yönetecek olan üçüncü binyıl medeniyetinin inşâ sürecindeyiz!

Bu süreci sağlıklı yürütmenini ilk şartı, tartışmalarımızı jeopolitik ve medeniyet kurulumu temeline adapte etmektir. Zira çatışarak kaybedecek tek bir saniyemiz dahi yok!