KALP aklı, ruhun
bilgeliğinde farklılıkları bir görür, bir kabul eder. Böylece siyasal ve sosyal
diyalektiğini bu temele dayanarak hazırlar. Çünkü mesele, yeryüzünde barışı
tesis etmektir.
Barışın
ilk adımı, yaşanan toprakta atılır.
Bizim
de barış hususunda öncelikli mükellefiyetimiz kendi topraklarımızdır.
İstilâcı
Roma İmparatorluğu’nda alınan Anadolu’da kaç milletin, kaç kültürün, kaç dilin
ve kaç dinin yaşamış olduğunu beraber düşünelim… Ne olmuştu da o cümle
farklılık Roma’dan sonra “bir” hâle gelmişti?
Çünkü
Hanif Türkler, zıtların birliği ilkesine inanmışlardı. Bu ilke temelinde
yükselttikleri binada Tevhid ve adâlet ile yönetme mimarisini kullandılar.
Medeniyet binası bu mimari üzerine inşâ edildi.
Bu
mimari için Hanif Araplar, Hanif Kürtler, Hanif Boşnaklar, Hanif Makedonlar ve
Hanif Türkler ile kıyâmete dek birlikte olunacak Hanif bir harç karıldı.
Bu
harçla çatışma, yerini uyuma ve huzura, iş birliğine, gönül birliğine, fikir
birliğine, medeniyet birliğine bıraktı. Bu düzenle birlikte insanlığın önüne,
âleme nizam veren Hanif Türk ekolü çıktı.
Küreselci
ABD’nin senaristlerinden Graham Fuller yeniden kalemi eline almış diyor ki, “Türkiye’nin etkisi, neo-Osmanlıcılıktan
daha fazlası!”…
Fuller’in
yaptığı bu tanımlama, fizikî bir tanımlama değildir. Meselenin esâsını,
Türklerin Hanif kimlikleri üzerinden değerlendirerek hakikatin gücünü aktarıyor
inceden inceye…
Her
canlı gibi medeniyetimiz de zamanı doğru okuyamamaktan kaynaklanan bir
nihâyetle aklî ve fizikî mağlûbiyete gark olmuştur. Ancak bu mağlûbiyetin
netleşmesine değin yeryüzünde barış hükümran idi. Hanifliğin kendi kabuğuna
çekildiği gün ateşin yeryüzüne egemen olması ve böylece arzda fesadın,
bölücülüğün, talanın, zulmün peydahlanması ile hakkın yok sayıldığı bir tek
kutuplu dünya inşâ edildi.
Bu
düzen ile insanlık, yüz yıllık acıların ve de zorlukların içinde buldu
kendisini. Ancak bu devre de bitti. Ne zaman mı?
Hanif
Türkler ile birlikte tüm Hanifler, 15 Temmuz 2016 gecesi ayağa kalkmışlardı ya,
işte o gün!
Yüz
yıllık ara son buldu ve insanlık yeniden varoluş aklı ve ruhuna kavuşarak geri
döndü.
Şimdi
yeniden Hanif Türk aklının kurduğu tüm Hanif cümleler üzerinden önce kendi
topraklarımızda ve ardından tüm gönül coğrafyamızda bir kez daha zıtları
çatıştırmaktan ve çatışmadan kurtaracak, aralarında adâlet ile yeni hayat
uyumunu sağlayacağız.
Dijitali
anlamlandıran ve yapay zekâyı Hanif akıl ile tertemiz insanlığın emrinde
yönetecek olan üçüncü binyıl medeniyetinin inşâ sürecindeyiz!
Bu
süreci sağlıklı yürütmenini ilk şartı, tartışmalarımızı jeopolitik ve medeniyet
kurulumu temeline adapte etmektir. Zira çatışarak kaybedecek tek bir saniyemiz
dahi yok!