
TARAFSIZLIK bütün medya kuruluşlarının diline pelesenk olmuş bir kavram olsa da en çok ihlâl edilen ilke, yine “tarafsızlık” ilkesidir.
Tarafsızlık ilkesi kimi zaman ideolojik saiklerle, kimi zaman çıkar ilişkilerinin bir sonucu olarak ihlâl edilir. Özellikle uluslararası meselelerde bu ihlâl, kendini daha derinden hissettirir.
İşgal altındaki Filistin topraklarında yaşananlara dair Batı medyasının buradaki aktörleri ve sunum biçimleri, bunun en bariz göstergesidir.
Ölmek ve öldürülmek arasındaki fark
Batı medyası, İsrail tarafının yaptığı insanlık dışı muameleleri ya kamuoyuna yansıtmıyor ya da kamuoyuna yansıtırken eylemleri rasyonalize ederek meşrulaştırmaya çalışıyor.
Örneğin, Filistinli birinin hayatını kaybetmesini “öldü” şeklinde vermekle “öldürüldü” şeklinde vermek, medya içeriğine muhatap olanlarda farklı algılar oluşturur.
“Öldürüldü” demek öldürene “katil” demek anlamına gelirken, “öldü” denildiğinde ise bu anlam oluşmaz. Bu nedenle Batı medyası, bir İsrail askeri öldüğünde “Öldürüldü” derken, bir Filistinli öldüğünde ise sadece “Öldü” diyor. Bu ifade bir katili işaret etmezken, “Öldürüldü” demek bir katili işaret eder. İşte böylece Filistinliler “katil”, İsrailliler “maktul” olur(!).
Terör ve nefsi müdafaa
Batı medyası, HAMAS’ın operasyonlarını çok rahatlıkla “terörizm” olarak adlandırırken, İsrail’in çoluk çocuk demeden, sivil ayrımı yapmadan gerçekleştirdiği katliamları, hastane ve kampları bombalamalarını terörizm olarak adlandırmayarak, tam tersine “nefsi müdafaa” olarak adlandırıyor. Ya da İsrail’in Filistin topraklarını işgalini “işgal” olarak isimlendirmiyor.
Batı medyası, İsrail’in yarım asırdan fazla bir zamandır Filistin topraklarında gerçekleştirdiği katliamlara hiç değinmezken, Filistinlilerin direnişini ise “terör” olarak sunmaktan çekinmiyor. Hiç şüphesiz sivillerin ölümü kabul edilebilir değildir ama Batı medyası, ölen sivil İsrailli olduğunda öfke kusarken, öldürülen siviller Filistinli olduğunda ise bunu normal bir durum olarak sunuyor.
Katliamları kabul edilebilir kılmak
Batı medyası, Körfez Savaşı sırasında Irak’ta kitle imha silahları olduğu ve bu silahların Saddam Hüseyin tarafından çekinmeden kullanılacağı iddiasını o kadar çok kamuoyunda işlemişti ki Irak’taki sivil ölümleri Batı kamuoyunda “kabul edilebilir” bir durummuş algısı oluşturmuştu. Benzer senaryo şimdi Gazze’de gerçekleşiyor.
Gazze’de “çocukların kafalarının kesildiği, insanların doğrandığı” haberleri alttan alta Batı kamuoyuna yayılıyor. Bu da İsrail’in katliamlarını onların gözünde “kabul edilebilir” hâle getiriyor.
Tüm bunlar insanların zihninde koşullandırmalar oluşturuyor. Bunun sonucunda da bir Filistinlinin hayatı bir Batılının hayatı kadar değerli görülmüyor. Sonuç: Katliamlar devam ediyor…