Katil özne kim?

Evvelâ vicdanlara va akıllara bir soykırım fiilinin ettirgen olamayacağı hakikatini yazın! Bir kişinin ölümüyle sonuçlanan bir cinayet için bile ettirgen bir cümle kurmak, caniyi aklamak olacakken; nasıl olur da binlerce insanın ölümünde katil özne bir anda ettirgen bir masumiyetle anılabilir? Hadi oradan!

İSRAİL zulme başlayalı 77 yılı, soykırımda ise 1 yılı geride bıraktık. Siyonistler aldıkları her can için HAMAS’ı işaret etmeye devam ediyor. Daha soykırımın ilk ayağında, dünyaya anlatılması gereken bir cinayet masalı bulan İsrail her defasında binaları mazlumların başına yıkarken “Orada HAMAS vardı” argümanını yüzsüzce kullandı. Daha ilk elden hastane katliamları için HAMAS karargâhı bulunduğu iftirasına sığınmış, bunu ispata giden yollarda da son derece rezil bir vaziyete düşüp dünyanın alay konusu olmuştu. 

Bu paragrafa destekleyici iki veri bağladıktan sonra asıl mevzuya giriş yapabilirim. Mânâyı kenetleyen ilk idea şu ki, “Orada HAMAS vardı” diyerek bombaladıkları hiçbir yerde HAMAS yoktu; okullar, hastaneler, evler, ambulanslar ve benzeri bu ilk ideayı bütünleyen parametreler, gözlem, delil, bilgi ve sonuç ile ilişkilendirilebilir. Katillerin “HAMAS vardı” diyerek vurdukları hiçbir yerde HAMAS teşhis edilememiştir; oradaki halk, basın mensupları ve HAMAS’ın kendi beyanları da bunu desteklemektedir. 

Buna ek olarak, vurulan hastaneler ve okullardan da HAMAS’ın varlığına dair bir iz tespit edilememiştir. Ne bir karargâh, ne bir askerî teçhizat, ne de herhangi bir mühimmat… 

Fakat bütün bunları açıklıyor olmak bile hem vicdana, hem akla aykırı. O hâlde biz ikinci veriye geçelim. Ki bu ikinci mukavim mesnet hem birinci açıklamayı ve delillendirmeyi önemsiz kılacak, hem de mantık sürecine çok daha uyumlu bir katılım sağlayacak. “Orada HAMAS vardı” cümlesini bir an için doğu kabul edelim ve varsayalım ki İsrail’in vurduğu bir binada HAMAS olsun. E, ne olmuş? Filistin topraklarında Filistinlilere ait binalarda Filistinlilerin askeri varsa ne olmuş? Bu, İsrail açısından nasıl bir saldırı argümanı ve binlerce çocuğu öldürmenin, binlerce binayı yıkmanın haklı gerekçesi olarak sunulabilir? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki Filistinlilerin Filistin’de bulunmasının suç olarak görülmesi kadar ahmakça, zalimce ve haksız hukuksuz bir gerekçelendirme olarak dünyaya anlatılabiliyor?

Aslında olay tam da burada kaotik bir pozisyon alıyor. Biz bu azılı katillere, binlerce bebeği, çocuğu füzelerle, fosfor bombalarıyla yakan, binlerce insanı evinden, yurdundan ayıran, binlercesini güneyden kuzeye, kuzeyden güneye defalarca göçe zorlayan ve insanları göç yollarında bile hedef alan azgın kavim İsrail’e neden Filistin’de Filistin askerlerinin bulunmadığı antitezini sunmak zorundayız ki?  Sana ne! demek varken… Orada HAMAS varsa vardi. Hani yoktu da… Diyelim ki vardı. Sana ne?! Bu, ABD denilen terör finansörünü de, İsrail adı verilen ABD uşağını da zerre ilgilendirmemektedir.

Gelelim katil özneye… 

Şimdi çok basit ve anlaşılması kolay, idrak kanallarını fazlaca yormayacak, zihnin bütün kabiliyetlerinin yatkın olduğu ve insanın ortalama bir zekâ kırıntısı ile sindirebileceği yalınca bir cümle kuracağım. Bu cümledeki özneyi, etkeni ve edilgeni saptamak da son derece basit olacak, temin ederim.

“Katil İsrail, Filistin’de soykırım uyguluyor.”

Şimdi diyeceksiniz, “Bunu zaten herkes biliyor”. Yok efendim, bu cümle olduğu gibi ve gerçek mealiyle kullanılmıyor. İçimizde de örneklerine rastladığımız şekilde, bu cümle sürekli başından sonundan çekiştiriliyor, araya farklı nesneler, sıfatlar ve etken-ettirgen-edilgen fiiller sokuşturuluyor. Öyle bir hâle sokuluyor ki, birileri çıkıp şöyle söylüyor: “HAMAS 7 Ekim’de saldırmasaydı, 45 bin insan öldürülmezdi.” 

Affınıza mağruren, “Çüş bre!” demekle yetineceğim. 

Yani diyor ki, “İsrail’e soykırım yaptırtıldı”. Cümledeki vahamete bakar mısınız? Cümle, özne bakımından etken ama fiil bakımından ne kadar da ettirgen… Hatta ilk bakışta katil özne İsrail’ken, fiile getirilen bu ucuz ekle birlikte başka bir etken özne aramak durumunda kalıyorsunuz. Çünkü ettirgen cümlelerde eylemin sahibi değişikliğe uğruyor. Siz tam “İsrail soykırım yaptı” diyecekken bir bakıyorsunuz ki yaptırılmış. Yani HAMAS bu cümlede gizli özne olarak veriliyor. Ve bunu İsrail’le birlikte içimizdeki birtakım odaklar da kullanıyor. Ne âlâ! 

Evvelâ vicdanlara va akıllara bir soykırım fiilinin ettirgen olamayacağı hakikatini yazın! Bir kişinin ölümüyle sonuçlanan bir cinayet için bile ettirgen bir cümle kurmak, caniyi aklamak olacakken; nasıl olur da binlerce insanın ölümünde katil özne bir anda ettirgen bir masumiyetle anılabilir? Hadi oradan! Bu kelime oyunlarını bir kenara bırakın! 

Yine hiç gerek yokken bir izaha daha başvuralım. Diyelim ki 7 Ekim olmasaydı, İsrail soykırım yapmazdı(!). Hani yapardı, zaten yapıyordu da, diyelim ki yapmazdı(!), peki 7 Ekim’e kadar olanlar? Binlerce Filistinli esir? Defalarca bombalanan evler? Evleri, dükkânları çalınan insanlar? 77 yıldır süren işgal, abluka ve açlık, yokluk? 

Şehit Yahya Sinvar’ın da dediği gibi, “Dünya bizden öldürülürken uslu kurbanlar olmamızı mı bekliyor? Sesimizi çıkarmadan katledilmemizi mi bekliyor?”.

Direnmesinler, taş ve silah tutmasınlar, evlerini barklarını, yurtlarını İsrail katiline bıraksınlar mı? Hadi oradan!